Her zaman ki bıkkın ifadesiyle yatağından çıktı. Üvey babası aç karnına evden ayrılmadığı için her sabah onun için kalkıp kahvaltı hazırlıyor ardından tarlaya gidiyordu. Evde iki kızlardı. Üvey ablası da onunla aynı saatte kalkıyor birlikte kahvaltı yapıp evden ayrılıyorlardı.
Ortak banyo da rutin işlerini hallettikten sonra odasına geçerek uzun saçlarını tarayıp iki tarafından ördü ve gözlüğünü taktıktan sonra yoğun ve yorucu bir güne hazırlık yapmak için mutfağa girdi. Çay suyunu üstüne atınca dolabın kapağını açtı.
"Günaydın Sahra"
"Günaydın Zeynep abla"
Zeynep esnedikten sonra bıkkın bir nefes verdi.
"Kış ne zaman gelecek ve biz bu tarla işinden kurtulacağız ya"
"Az kaldı abla daha yazın başındayız" diyince ikisi birden kıkırdadı.
"Sende olmasan hayatın tadı yok be Sahra"
"Bende senin için aynı şeyi düşünüyorum abla" dedi Sahra tüm samimiyetiyle.
Sahra ve Zeynep öz kardeş değillerdi ama öz kardeş gibiydiler. Üvey babasının ilk karısı Zeynep'i bırakıp kaçmıştı. Annesi üvey babasıyla evlendikten seneler sonra ölmüştü. Sahra bu eve geldiği zaman 5, Zeynep 6 yaşındaydı. Zehra Hanım ikisini de eşit tutmuş bir birinden ayırmamıştı. Zehra Hanım'ın sevgisi iki kızı birbirine bağlı kılmış kardeş olmalarını sağlamıştı. Her kardeşliğin kan bağı ile gelmediğinin kanıtıydı ikisi.
Sahra menemen yaparken, Zeynep masayı kurmaya başladı. İkili kısa sürede masayı hazırladıktan sonra Haydar bey gelip masanın baş köşesine oturdu. Zeynep bardağını çay doldurunca
"Geç otur karşıma bakalım Zeynep." dedi otoriter sesiyle. Zeynep derin bir nefes alıp başına ne geleceğini düşündü. Çünkü babasının ağzından hayırlı pek bir şey çıkmazdı. Babasının karşısına oturduğu zaman Haydar bey kızına bakarak.
"Artık evlilik yaşın geldi. Yarın akşam eşin olacak adam gelip seni alacak" dedi sanki normal bir şey den bahsediyormuş gibi. Zeynep anlamaya çalışırken yutkundu. O zaten evleneceği adamı seçmişti. Şimdi yarın akşam evlenmesi gerektiği nereden çıkmıştı. Bunu kesinlikle kabul edemezdi.
"Be-ben evlenmek istemiyorum baba" dedi sakin kalmaya çalışarak.
Babasının sert bakışları anında gözlerini buldu. Yaşadıkları coğrafya nedeni ile kızların pek konuşma hakkı yoktu. Ve bu yaşa kadar getirdiği kızı ona karşı mı geliyordu?
"Sana fikrini sormadım Zeynep. Evleneceksin dedim." dedi sert şekilde.
"Ama ben başka bir genci seviyorum" dedi cesaret ederek. Kalbi başka biriyle doluyken nasıl başka biri ile evlenebilirdi?
Masanın kenarına inen yumrukla sıçradı.
"Kimi seviyorsun lan sen? Benden izin aldın mı?"
Zeynep'in kalbi korkuyla hızlansa da
"Furkan'ı seviyorum" dedi komşu Arıkan aşiretinin oğlunu kastederek. Furkan okulunu yeni bitirmiş bir kaç ay önce dönmüştü memleketine. Furkan Zeynep'i bir an önce istemek istese de, Zeynep babasından korktuğu için durumu uzatmıştı. Keşke aylar önce söylemiş olsaydı. Furkan'ın ailesi zengin sayılırdı. Durumları yerindeydi Zeynep babasının Furkan'ı olumlu karşılayacağını düşünmüştü durumları iyi olduğu için ama şimdi başka bir adamdan bahsediyordu ona.
"Sen Arıkan aşiretinden bahsediyorsun, ben ise Keskinoğlu aşiretinin geleceğinin ağasından bahsediyorum. Tüm bu topraklarda hüküm sürecek ağadan bahsediyorum. Furkan'ı unutup Atahan ağa ile evleneceksin" dedi otoriter sesiyle.
"Olmaz baba" dedi Zeynep titreyen sesiyle.
Haydar bey elini tekrar masaya geçirip ayağa kalktı.
"Yarın seni almak için gelen Atahan ağa için hazır ol. Sakın yanlış bir şey yapmaya kalkma geleceğin ağasından bahsediyoruz. Hepimizi öldürür kimse bir şey yapamaz" dedi son sözlerini sıralarken. Hemen ardından mutfaktan çıkıp giderken Sahra hızla elini Zeynep'in omuzuna koydu. Zeynep transa geçmiş gibi kalakalırken
"Abla iyi misin? Ne olur bir şey söyle" dedi üzgün sesiyle. Zeynep'in ağlama sesi kulaklarına dolunca Sahra da derin bir nefes alıp ağlamaya başladı. İkili rahatlayana kadar ağladıktan sonra Sahra Zeynep'in karşısına geçip oturdu. Elini tutup
"Üzülme abla bir çaresini buluruz"
"Duymadın mı Keskinoğlu aşiretinden bahsediyor, geleceğin ağasından bahsediyordu"
"Kıçımın ağası o kim ki benim ablamı bir günde alacakmış?"
"Bu ciddi bir konu Sahra. Furkan'a haber vermem lazım" diyerek ayağa kalkan Zeynep ile, Sahra da ayaklandı. Yürümeye başlayan ablasını durdurup
"Sen gidemezsin abla, dikkat çekersin. Ben gitsem daha iyi olur" dedi mantıklı düşünmeye çalışarak. Zeynep bir süre sessiz kaldı. Daha sonra
"Benim yüzümden başının belaya girmesini istemiyorum" dedi. Sahra'nın zarar görmesini kesinlikle istemiyordu.
"Seni takip ettirebilir. Benim kısa yollarım var Furkan abiyi bulup durumu anlatırım. Lütfen benim için endişe etme. Geceye doğru giderim dikkat çekmem" dedi. Zeynep titrek bir nefes verip başını olumlu anlamda salladı. Çünkü bu kadar yoğun stres ona türlü hatalar yaptırırdı. Zeynep destek almak istercesine Sahra'ya sarıldı. Sahra karşılık verince uzun süre sarıldılar.
İlk ayrılan Sahra oldu ve ablasının yüzüne baktı.
"Dışarıyı kontrol edeyim. Bakalım kaç bekçi dikti başımıza?"
"Tamam ama dikkatli ol"
Sahra başını salladıktan sonra müstakil evin bahçesine çıktı. Haydar beyin dönüm dönüm arazileri vardı ve çoğu verimliydi. O yüzden geliri iyiydi. Çalıştırdığı onlarca çalışanı vardı. Kısacası durumu iyi sayılırdı. Çalışanların başında kendi durmak yerine kızlarını yolluyordu. Kendisi kahvelerde akşamlıyor, yine büyük olduğu için saygı görüyordu.
Sahra görünürde gördüğü iki adamla derin bir nefes aldı. Arka kısımda da adam olma ihtimali vardı.
"İçeriye geç Sahra. Haydar abinin kesin emri var ikinizin de dışarı çıkması yasak"
Sahra bıkkın bir nefes verip
"Bahçeye çıkmakta mı yasak Hasan abi?" diye sordu Sahra.
"Evet bahçeye çıkmakta yasak üzgünüm" dedi karşısında ki adam.
"İyi" diyerek eve girdi Sahra. Zeynep onun eve girdiğini görünce hızla yanına geldi.
"Ne oldu Sahra?"
"Bahçeye çıkmakta yasak" diyen Sahra ile Zeynep yine ağlamaya başladı.
"O adamdan kurtulamayacağım Sahra" dedi titreyen sesiyle.
"Gece çıkıp Furkan abiyi bulacağım. O bu durumu halledecektir lütfen ağlama"
"Bahçeye bile çıkmak yasak diyorsun Sahra nasıl çıkacaksın?"
"Ben bir yolunu bulacağım abla. Ağlama artık"
"Elimde değil Sahra. Benim sevdiğim biri varken başkasına verecek" dedi boğuklaşan sesiyle.
"Ben varken seni kimseye veremez" dedi cesur yürek başrol kızımız.
"Umarım dediğin gibi olur"
"Olacak abla merak etme. Şimdi ben çayı ısıtayım bir şeyler yiyelim. Aç ayı oynamaz" dedi ablasının gülümsemesini istediği için. Zeynep gülmedi ama. Sahra iç çekip ablasının elinden tuttuğu gibi onu mutfağa götürdü. Aç olmak kimse için bir çözüm sağlamayacağı için beden ve ruh sağlıkları için yemeliydiler.
Sahra çayı tekrar kaynattıktan sonra bir kaç lokma girdi midelerine. Sahra Zeynep ablasını odasına yollarken kendisi masayı toplayıp akşam yemeği için hazırlık yapmaya başladı. Üvey babasının dikkatini çekmemek için her şey normal görünmeliydi. Sahra akşam yemeğini hazırladıktan sonra kısa bir duş alıp ablasının odasına girdi. Zeynep uzanıyordu.
"İyi misin abla?"
"Bilmiyorum Sahra"
Kapı sesi gelince Sahra sert bir soluk bırakıp
"Sen dinlen. Onunla ben ilgilenirim" dedi.
"Teşekkür ederim Sahra"
Sahra hızla aşağıya inerek üvey babasını karşıladı.
"Zeynep nerede?"
"Odasında uzanıyor"
Haydar bey sert bir soluk bırakıp
"Akıllanacak" dedi.
Sahra ona ne diyeceğini bilemediği için mutfağa girdi. Kızının hisleri umurunda olmayan adam onu hiç takmazdı. O yüzden çenesini yormuyordu. Sahra masayı hazırladıktan sonra tekrar ablasının yanına çıktı. Bu gece gidip Furkan'ı bulmalıydı...