9.BEN BÖYLE NİKAH GÖRMEDİM

1448 Words
Dışarıda kazanlarla pişen yemekler gelen konuklara dağıtılırken genç kız bir kez daha kendisini Reyhan’ın ellerine bırakmış saçlarını yaptırıyordu. ‘’Hafif dalga yap arkaya da saç tarağını tuttur yeterli.’’ dedi. ‘’Tamam ama saç tarağının düşmemesi için etrafına saçlardan küçük bir şekil vereceğim. Abartı olmayacak, saçların yine açık olacak. Rahatla ve kendini bana bırak.’’ Reyhan’ın sözleriyle iç çekti. Aklı sürekli geceye kayıyordu. Hiç görmediği bir adamla beraber olmak istemiyordu ama buna mecburdu. İstemese de katlanacaktı. Kardeşleri gelen konuklarla ilgilenip bir yandan da göz ucuyla etrafı tarayıp aksilik olmaması için uğraşıyorlardı. Hepsinin üzerindeki abiyeye rağmen bellerine takılı bir kemer ve o kemerin ucunda asılı silahları vardı. Ablalarının evlenip erkek çocuk dünyaya getirmesinin önemini bildikleri için davranışları da bu yönde ilerliyordu. Gelen konuklar hayatlarında ilk kez kız evinde yapılan bir düğüne katılıyordu ama yapılan anlaşmayı öğrendikleri için sebebini biliyor Kılıç aşiretinin içindeki savaştan uzak kalmak için tek kelime etmiyorlardı. Halis ağa gelen ağaları tek tek karşılayıp hal hatır soruyor rahatlıklarıyla ilgileniyordu. Kardeşleri ve yeğenlerini gördüğünde yüzündeki gülümsemeyi korumayı başarmıştı. ‘’Hayırlı olsun ağabey.’’ dedi Ömer Bey. ‘’Sağ ol.’’ dedi karşılığında Halis ağa. ‘’Almışsın damadı iç güveysi.’’ diyerek yeğeni İsa araya girdi. Halis ağa sözlerle omuzlarını dikleştirmişti. ‘’Çok şükür rabbim bana Alanur gibi bir evlat verdi de hiçbir konuda sırtım yere gelmiyor.’’ Ailesinin yanından ayrılıp diğer konuklara doğru ilerledi. Zehra, Duygu’nun yanına gitti. ‘’Adem gelmemiş fark ettin mi?’’ ‘’Şeytanın yokluğu hiç fark edilmez mi? Kim bilir nerede ne iş peşinde?’’ dedi Duygu. ‘’Kızları uyaralım daha dikkatli olsunlar.’’ İkisi de bir yana gitti. Kız tarafı işlerin yolunda gitmesi için uğraşırken erkek tarafında da hazırlıklar devam ediyordu. ‘’Beni delirtme Gürhan giy şu damatlığını!’’ Behram’ın bağırması konağın her taşını inletmişti. ‘’Evlenmeyeceğim diyorum neden anlamıyorsunuz?’’ diye geri bağırdı Gürhan. ‘’Nasıl bu kadar rahatsınız? Düğün kız evinde siz sanki gelin benmişim gibi baba evinden çıkıp oraya gitmemi ve bundan sonra o konakta yaşamamı istiyorsunuz. Soyadı meselesine hiç girmek bile istemiyorum. Tamam giyimim sizin istediğiniz gibi olmayabilir, kulağımda küpeyle geziyor olabilirim ama çok şükür erkekliğimden bir şey kaybetmedim. İstediklerinizi yapmayacağım bunu kafanıza sokun.’’ Mirza silahını kardeşine doğrultmuştu. ‘’Hazırlanıyor musun yoksa sıkayım mı?’’ ‘’Sık ağabey, kardeşini vurabileceksen sık.’’ Mirza tetiğe bastığında kurşun yatağın üzerine saplandı. ‘’Bir dahaki kafana gelir. Töremizi iyi biliyorsun söz verildi mi bir taraf ölmeden bozulmaz. Evlenmezsen kardeşimde olsan namusumuzu temizlemek için öldürürüm gözünün yaşına bakmam.’’ ‘’Başka yol olmadığını biliyorsun Gürhan uzatma da hazırlan.’’ Kıvanç ağabeyinin sözleriyle iç çekti. ‘’İyi evlenir giderim bu evden bir daha da yüzünüze bakmam.’’ Damatlığını alıp kalktığında üzerindeki tişörtü yırtarak çıkardı. Ferman, kardeşinin kıyafetlerini valizine geri doldurdu. ‘’Kız evine göndereyim sonra uğraşmayalım.’’ diyerek odadan çıktı. ‘’Sakın bekletme!’’ diye genç adam giden ağabeyinin ardından bağırdı. Damatlığını üzerine giydiğinde Behram ağabeyi zorla oturtup damat tıraşını kendi eliyle yapmaya başladı. ‘’Artık kimlik kartım ile telefonumu versen ağabey nasıl olur?’’ dedi elinde ustura tutan adama. ‘’Nikahtan sonra vereceğim.’’ dedi Behram, kardeşinin yüzündeki tıraş köpüğünü usturasıyla sıyırırken. ‘’Kredi kartı da istiyorum. İç güveysi gönderiyorsunuz anladık da karım olacak kızdan para istemem bu kadar taş kalpli olmayın.’’ Ağabeyi gözlerinin içine sertçe baktı. ‘’Aklını kullan karınla işlerin başına geç istediğin kadar para kazan. Kredi kartı vermek kolay ama verip rahatlığın içinde bırakmayacağım. Ya karına el açarsın ya da adam olur işleri onunla yürütür kendi paranı kazanırsın.’’ ‘’Bari biraz para ver cebim boş gönderme de ağa oğlusun beş parasızsın demesinler.’’ Behram tıraşı bitirdiğinde yüklü miktar parayı kardeşinin cebine sıkıştırdı. ‘’Bu paranın devamı gelmeyecek haberin olsun.’’ ‘’İyi!’’ dedi sitemle genç adam. Evden gitme zamanı geldiğinde Gürhan, babasının yüzüne bakıyordu. ‘’Ee baba evden çıkarken belime kırmızı kurdelede bağlayacak mısın?’’ diye alaycı bir şekilde konuştu. ‘’Gürhan beni sinirlendirme ağabeylerin kadar alttan almam.’’ dedi Azam ağa. ‘’Elimden bir kaza çıkmasın diye geride duruyorum ama ileri bir adım atarsam kaçacak delik ararsın yine de bulamazsın.’’ Arabalara binecekken Asiye koşa koşa gelmişti. ‘’Uyy yengesinun hamsi kuşi ne de yakuşukli olmiş.’’ diyerek çantasından çıkardığı nazar boncuğunu takmak için yakasına uzandı. ‘’Eğul az boyun kavak gibu.’’ Gürhan gülerek eğildi. ‘’Oldu mu?’’ ‘’He oldi.’’ diyen Asiye ceketin iç tarafına nazar boncuğunu takıp yüzüne tükürdü. ‘’Rabbum nazarlardan korisun.’’ ‘’Hadi Asiye oyalama.’’ Behram’ın sesiyle kocasına baktı. ‘’Riv riv etma başumda sikacağum topuğuna.’’ Kıvanç gülerek ağabeyine baktı. ‘’Dikkat et ağabey, kocamdır demez sıkar valla.’’ Behram derin bir nefes aldı. Karısıyla evlendiği günden beridir ne yapsa sözünü geçirememişti. Bazen adetlerine bu kadar uzak biriyle evlendiği için kendisine kızıyor sonra karısına ne kadar aşık olduğunu hatırlayıp bunu düşündüğü için kendisine kızması daha da artıyordu. Asiye, oğullarına baktı. ‘’Uşaklar siz benum arabaya bakayum hayde, babanuz, amcanuzu getursun.’’ Beş oğlunu arabasına oturttuğunda kendisi de şoför koltuğuna oturdu. ‘’Ben süreyim mi anne?’’ diyen Yunus’un kafasına şaplak attı. ‘’Ehliyetunu almadan aklundan geçmasun.’’ Kız evine doğru yola çıktıklarında gökyüzünde ay ışığı parlamaya başlamıştı. Alanur aynada kendisine baktı. Beyaz tulumun içinde gördüğünden memnundu. Siyah saçları omuzlarına salınmıştı ve tulumun kendi beyaz tülü saçlarının altından yere topuklarına kadar iniyordu. Annesi içeri girdiğinde kızına bakarken gözleri dolmuştu. ‘’Anne ağlama boşuna, evlenip evden gitmiyorum ya yine buradayım.’’ ‘’Biliyorum ama melek gibi olmuşsun.’’ Meftun Hanım, kızına sarılıp saçlarını okşadı. ‘’Yüzünün güzelliği bahtına yansısın kızım da kocanla da mutlu ol.’’ ‘’İnşallah anne.’’ dedi uzatmamak için. ‘’Dışarısı ne durumda?’’ ‘’Kadınları konağın içinde ağırlıyoruz erkekleri dışarıda ama beklediğimiz gibi kalabalık sığdırmakta zorlanıyoruz.’’ ‘’Olduğu kadar artık.’’ ‘’Erkek tarafı birazdan burada olur nikah için çağırırlar seni de sonra yanında durmak istemezsen düğün bitene kadar kadınların arasında olursun kimse yadırgamaz.’’ ‘’O anki duruma göre bakalım anne tamam mı?’’ dedi Alanur. Kocası olacak adamı görmeden bir şey söylemek istemiyordu. Arabalar arka arkaya durduğunda Gürhan, ağabeylerinin alttan alta tehditleriyle kalabalığın ortasında kendisi için ayrılan yere oturmak zorunda kalmıştı. Üzerindeki gözlerle yerin dibine girip orada kalmak istiyordu. İç güveysi gelmek ağır geliyordu ve gururuna yediremiyordu. Önüne konan rakıyı rahatlayabilmek için tek nefeste içti. Behram herhangi bir terslik çıkarmasın diye kardeşinin yanından ayrılmıyordu. Sencer duyduklarıyla babasıyla, ağabeyinin yanından uzaklaşırken biraz ötede oturan Emir’e kaş göz işareti yaptı. Emir mesajı alarak biraz daha bekleyip sonra Sencer’in peşinden gitti. ‘’Ne oldu?’’ dedi gözlerden uzak bir köşede. ‘’Ağabeyim ile Ömer amcamı konuşurken duydum Adem ağabey bu akşam tarlaları yakacakmış.’’ Emir kenardaki duvara tekme attı. ‘’Gerizekalı kendi ekmek kapısını yok edecek. Tamam sen geri dön kimseye bir şey belli etme.’’ Alanur, odasına gelen babasının elini öptü. Halis ağa karşılığında kızının alnından öpmüştü. ‘’Kızım ne olursa olsun önceliğim senin mutluluğun ağalık değil bunu unutma.’’ ‘’Biliyorum baba ama bu evliliği ben kendi rızamla yapıyorum sakın vicdan azabı hissedip üzülme.’’ ‘’Son kararın buysa gidelim.’’ Alanur başıyla onayladığında babası elindeki kırmızı kurdeleyi beline bağladı. Meftun Hanım kızı duvak istemese de başına kırmızı tülü örtüp yüzünü kapatmıştı. Odadan çıktıklarında kız kardeşleri de kendisini bekliyordu. Damadın beklediği yere gitmek için taş merdivenlere yöneldiğinde Emir nefes nefese koşarak merdivenleri çıkıyordu. ‘’Alanur abla!’’ diyerek durduğunda nefesi tıkandığı için birkaç saniye konuşamadı. ‘’Adem ağabey tarlaları yakacak.’’ Alanur yüzündeki kırmızı duvağı geriye açtı. ‘’Emin misin?’’ ‘’Evet, kaynağım sağlam.’’ ‘’Abla sen nikahını kıy biz ilgileniriz.’’ dedi Duygu. ‘’Olmaz.’’ diyen Alanur hızlı düşünmeye çalışıyordu. ‘’Baba sen düğünü olduğu gibi devam ettir kimse bir şey anlamasın. Kızlar siz atların olduğu yere gidin beni bekleyin. Emir sen de birilerine görünmeden nikah memurunu konağın arka çıkış kapısına getir.’’ Emirlerini verdikten sonra hızlıca odasına geri girdi. Saçlarında sallanan kırmızı duvağı yatağın üzerine atıp duvarda asılı duran tüfeğini alıp omzundan sırtına doğru astırdı ve yine tüfeğin kurşunlarını taşıyan kemeri omzundan göğüs kısmına astı. Ayakkabısının uzun, ince topuğuna rağmen koşarak odadan çıktı ve annesinin yardımıyla kimseye görünmeden arka kapıya ulaştı. Emir, nikah memurunu gördüğünde, ‘’Memur Bey sizi bu taraftan alacağız.’’ diyerek konağın arka kapısına yönlendirdi. Kapının önüne geldiklerinde bir dakika geçmeden açıldı ve Alanur savaşa gider gibi silah kuşanmış halde karşılarında belirdi. ‘’Zamanlamanız harika.’’ diyerek nikah memurun baktı. ‘’Evleneceğim adamı kocam olarak kabul ediyorum, rızam var, kimse zorlamadı, nereye imza atacağım?’’ Nikah memuru şaşkınca genç kıza baktı. ‘’Anlamadım.’’ ‘’Anlamayacak bir şey yok memur bey aç defteri.’’ dedi Emir ve adama zorla elindeki defteri açtırdı. Alanur kendi adının olduğu yere imzasını attı. ‘’Tamam geri kalanı damatla halledersiniz. Emir o iş sen de.’’ ‘’Sen merak etme abla şimdi damadımızdan da alırız imzayı.’’ ‘’Ben böyle nikah görmedim.’’ diyen nikah memuru şaşkın halde koşarak giden gelinin ardından bakıyordu. Alanur atların olduğu yere geldiğinde kendi atının üzerine atladı ve yine at üstünde bekleyen kız kardeşlerine baktı. ‘’O tarlalar yüzlerce işçinin ekmek kapısı ve korumak da bizim boynumuzun borcudur. Gerekirse kan dökmekten kaçınmayacaksınız.’’ Atını tarlaya giden yolda dörtnala koşturduğunda kız kardeşleri de ardından takip ediyordu. Geceye yayılan düğün sesine at nallarının sesi karışmıştı. Karanlık sokakları aydınlatan tek şey genç kızın üzerindeki beyaz gelinliğiydi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD