4. Bölüm

1139 Words
"Azra ne zamandan beri kavga eder oldun? Bir daha şikayetin gelirse seni kovarım. Şimdi çık ve işini düzgünce yap." Sabahın köründe azarı da işittiğime göre görevimin başına gidebilirdim. Sessizce odadan çıkıp aşağıya indim. Buradaki herkes aptaldı babamın kim olduğunu bilselerdi bana değil böyle davranmak, benimle konuşmaktan bile korkarlardı. İstesem şu an bu aptal restoranı hemen satın alabilirdim. "Kovuldun mu?" Anna korkuyla bana baktığında kafamı iki yana sallayıp, "Hayır." Dedim. "Kızım deli misiniz siz? Tamam bende o aptalı dövmek istiyorum ama burada olmaz tatlım. Dün Aras seni tutmasaydı belki şu an yeni bir iş arıyor olacaktın." Mabel sinirle konuşup bana sarıldı. Haklıydı, dün beni tutmasaydı kesinlikle şu an ya nezarethanede ya da yeni bir iş arıyor olacaktım. "Kızlar kötü bir şey yoksa haydi iş bizi bekliyor." Christina yine her zamanki gibi soğuk kanlılığını koruyup içeri geçtiğinde bizde onu takip edip müşterilerle ilgilenmeye başladık. Turistlerin artmasıyla işler de yoğunlaşmıştı, ve bu yüzden her zamankinden daha yoruluyorduk. Bir de üstüne aptal tacizciler çıkınca onlarla da baş etmek gerekiyordu. "Haydi kahve molası." Mabel tepsideki kahveleri işaret edip her zamanki yerimize doğru yürüyünce elimdeki tepsiyi mutfağa bırakıp bahçeye geçtim. Anna ile Christina da bize katılınca çimlere oturup kahvelerimizi içmeye başladık. "Eee Sofi, dün Aras'la ne yaptınız?" Anna heyecanla yerinde kıpırdayınca gülümseyip, "Deli gibi öpüşmek istedim ama kendimi tuttum." Deyip sırtımı Mabel'in sırtına dayadım. "Kızım ne diye öpmedin o zaman?" Bu sefer Mabel soru sorduğunda biraz düşünüp iç çektim. "Geçici bir süreliğine buraya gelmiş. Burada bir işi varmış, işini bitirir bitirmez Türkiye'ye dönecekmiş." Deyip kahvemden koca bir yudum içtim. "Kızlar, onun için geçici olmak istemiyorum." "Onu seviyor musun?" Christina bacağıma dokunup gözlerime baktığında gülümsedim. "Onu görmek istiyorum, kokusu, gülüşü, dokunuşları ve en çok da bana bakışlarını seviyorum. Buna sevmek diyorsak, sanırım Aras'ı seviyorum." Deyip elimi deli gibi atan kalbime götürdüm. "Beni de sevebilirsin güzellik." Arkamda duyduğum sese dönüp bir süre ayakta dikilip aptalca sırıtan adamı süzdüm. Hakkını yemeyeyim adam baya yakışıklıydı ama şerefsiz bir tipi vardı. "Haklısın seninde giderin varmış." Deyip ayağa kalktım. Kızlar ne yapacağımı bildikleri için rahatça oturdukları yerden beni izlemeye başladılar. "Tipin iyi ama maalesef ben lezbiyenim." "Ben Mabel, az önce yavşadığın kız benim sevgilim oluyor." Deyip göz kırptığında gülümseyip adama baktım. "Sizi zeki kızlar." Deyip beni kendine çektiğinde oyunumuzun işe yaramadığını anlamıştım. Bir koluyla beni tutmuşken diğer elini de saçıma çıkartıp gülümsedi, "Bu akşam seninle eğlenmek istiyorum küçük kız." Dediğinde az önce ayağa kalkan kızlar adama doğru yürümeye başlamışlardı. "Kızlar siz durun." Kızları durduran sesi duymamla gülümsedim. Aras sinirle yanımıza geldiğinde beni adamın iğrenç kolundan kurtarıp adama yumruğu geçirdi. "Seni bir daha burada görürsem acımadan kafana sıkarım!" Belindeki silahı yerdeki adama gösterdiğinde korkuyla geriye gittim. Adam sinirle ayağa kalkıp gittiğinde benim gözüm hala Aras'ın belindeki silahtaydı. "İyi misin Azra?" Aras yanıma gelip yüzümü avuçlarının arasına aldığında bir an bile bakışlarımı silahın olduğu yerden ayırmayıp kafamı iki yana salladım. "Git..." Yüzümü kaldırıp Aras'a baktım. "Git Aras." Deyip içeri doğru adımladım. "Azra, ne oldu?" "Bebeğim iyi misin?" "Kızlar bırakın biraz yalnız kalsın." Anna kızları durdurduğunda soyunma odasına girip odadaki masaya oturdum. Hayatım boyunca o demir parçasından kaçmıştım. Sırf o demir parçası yüzünden babamı bırakıp dünyanın diğer ucuna gelmiştim. Şimdi ise kaçtığım şey sevdiğim adamın belindeydi. *** "Günaydın Senorita." Karşımda gördüğüm yüze gülümseyip uzattığı gülü aldım. "Günaydın Aras." Deyip yürümeye devam ettim. "Biraz konuşabilir miyiz Azra?" Adımlarıma ayak uydurarak yürümesi garip bir şekilde fazla tatlıydı. "Konuşalım." Dediğimde konuşmak için derin bir nefes aldı. "Silah gerçek değildi, yolda gördüğüm bir oyuncakçıdan aldım bir çocuğa hediye edecektim." Deyip kolumdan tuttuğunda bakışlarımız kesişti. "Bunu bana neden anlatıyorsun?" "Çünkü dün silahı gördüğünde korktun." Elimdeki gülü alıp sapını kısaltıp gülü kulaklarımın arkasına sıkıştırdı. "Korkmanı istemiyorum. Benim yanımda güvende hissetmeni istiyorum Azra." Deyip dudaklarını alnıma bastırdığında alnımın yanmaya başladığını hissettim. "Seninle arkadaş olabilir miyiz?" Yüzüm hala avuçlarındayken gözlerime bakıp sorduğu aptal soru karşısında kalbimin paramparça olduğunu hissetmiştim. Ben onunla arkadaş olmak istemiyordum ki? *** "Yah, yemin ederim bu çocuk tam bir aptal! Azra izin ver gidip bir tane yapıştırayım." "Hayır Anna, size söylediğime pişman etmeyin beni." Deyip Tezgahtaki siparişleri alıp içeri geçtim. Aras'ın benimle arkadaş olmak istediğini kızlara anlattığımda, ona olan bütün güzel düşüncelerinin yerini tek bir düşünce almıştı. Aras'a aptal deyip duruyorlardı ki haklılardı. Gerçekten o tam bir aptaldı. Önce sevgilim diyebilirsin diyor şimdi ise arkadaş olalım mı diyor? Madem bana karşı boştu neden beni ümitlendirmişti ki? "Siparişin geldi arkadaşım." Üstüne bastırarak konuşup masaya yemeğini bıraktım. "Afiyet olsun arkadaşım." Deyip yanından ayrıldım. Aptal Aras, cidden aptaldı! *** Aras'a sinirliydim ama dibimden de ayrılmıyordu. Her gün buradaydı ve bu artık canımı sıkmaya başlamıştı. Buradaki tek işinin ben olduğunu düşünmeden yapamıyordum. Yine her zamanki gibi tam da saatinde restorana gelip her zamanki yerine kurulmuştu bile. Müşterilere siparişlerini verip sinirle Aras'ın masasına yöneldim. "Ya işin gücün yok mu senin, arkadaşım? Neden her gün dibimde bitiyorsun, arkadaşım?" Deyip sinirle yüzüne baktım. "Bu aralar işim de gücüm de sen oldun be arkadaşım." Alayla konuştuğunda saçını tutmamak için kendimi zorlamaya başladım. "Bana bak Aras! Benimle oynamayı bırak ve yemeğini bitirir bitirmez buradan git!" Deyip sinirle masadan ayrıldım. Sinirliydim ve bir an önce sakinleşmem gerekiyordu bu yüzden mutfaktan arka bahçeye çıktığım gibi ayakkabılarımı çıkartıp çimenlerin üstünde yürümeye başladım. "Aptal, aptal," Kendi kendime mırıldanıp Aras'a olan sinirimi kusmaya çalışıyordum ama bedenimin tepe taklak olmasıyla beynime giden kan akışı hızlandı. Gerçekten hızlandı, şu an baş aşağı birini omzundaydım. Gördüğüm tek şey ise küçük bir popoydu. "Özür dilerim Azra ama konuşmamız gereken bir konu var." Aras'ın sesini duymamla daha çok sinirlendim. "Bu ne şimdi Aras? Bırak beni, seninle hiçbir şey konuşmayacağız!" dedim sinirle. Poposuna vurduğumda titreyen vücudundan kıkırdadığını anlamıştım. "Azra popoma vurmayı bırak, yoksa ikimiz için hiç iyi olmaz arkadaşım." Dediğinde ellerimi hızla poposundan çekip durdum. Sanırım az önce ne dediğini anlamıştım. "Tamam. Şimdi seni yere bırakacağım ve lütfen kaçmayı düşünme. Sadece biraz konuşalım istiyorum." Dediğinde "Tamam." Deyip beni yere bırakmasını bekledim. *** Motorla konuşabileceğimiz bir yere giderken aniden bastıran yağmur yüzünden yolun üstündeki otele gelmiştik. Yazın ortasında yağmurun yağması tutmuştu bir de. Üstelik elbiselerim de ıslanmıştı. Bu sefer gerçekten Aras'ı dövmeye kararlıydım. "Ya aptal mısın sen arkadaşım? Ayakkabılarım bile ayağımda değil, üstelik senin yüzünden ıslandım da." Sinirle konuşurken Aras az önce oteldeki görevliden aldığı tişörtü bana uzatıp, "Tamam arkadaşım, önce üstünü değiştirmelisin, sonra beni dövmen için izin veririm." Dedi. Elindeki tişörtü alıp odadaki banyoya girdim. Hızla üstümü değiştirip odaya girdiğimde atletli Aras'ı görmemle onu güzelce süzdüm. Kollarındaki dövmeler, köprücük kemiği, atletin içinden belli olan karın kasları 'al beni' diye bağırıyorlardı resmen. Gözleri bir süre bedenimde dolaştıktan sonra bakışlarımız kesişti. Aras yatağın üstünde otururken ben ise sırtımı dolaba yaslamış ona bakıyordum. Aramızdaki mesafe ne kadar çok olursa o kadar iyi olurdu. Ona yaklaşırsam kendimi tutamayıp dudaklarına yapışırdım. "Çok güzelsin Azra. Aklımı başımdan alacak kadar." Dediğinde alayla gülüp, "Arkadaşım ne yapmaya çalışıyorsun?" Diye sordum. "İnan bana bende ne yapmaya çalıştığımı bilmiyorum." Deyip gözlerime baktığında bir süre sessizce birbirimize baktık. Sanırım ben ne yapmak istediğime karar vermiştim. "Biliyor musun? Ben sevişmek istediğim biriyle arkadaş olmak istemiyorum." Deyip sırtımı dayadığım dolaptan ayırdım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD