1 hafta sonra
Tam tamına Anıl ' ı görmeyeli bir hafta oldu. O gece beni kucağında odama bırakması annem tarafından bazı yanlış anlaşılmalar oldu. Onunla ikimizin arasında bir şeyler olduğunu düşündüğünü bakışlarıyla belli etti.
Aslında annem birini sevdiğimi biliyordu ama o kişinin Anıl olduğunu bilmiyordu. Böylelikle anlamış oldu. Ne kadar bazı konularda anneme kızsam da hiç bir zaman bu konu da bana karşı çıkmadı.
Dalgın dalgın düşüncelerle odamı toplarken aklıma o kızın Anıl' ı öpmesi geldi. Benim yanımda sevdiğim adamı öptü. Canım yandı kimsenin haberi olmadı. Bazen kendimi çok güçsüz hissediyorum bazense güçlü olduğumu düşünüyorum.
4 yıl dile kolay yaşaması zor. Oysa onu sevmek bana iyi gelir diye umuyordum. Yanıldım, Anıl asla beni sevmez. Kim kardeşi gibi gördüğü birini sever ki.
Benim onu sevdiğimi duysa acaba nasıl tepki verir.
Odamı toplayıp üzerime giyinerek odamdan çıktım. Bugün annem güne gidecekti. Mahalledeki kadınlarla her sene gün yapar dedikodunun belini kırarlar.
Neşeli sesimle “ Günaydınlarr” diyerek mutfağa girdim.
Babam telefonunda kafasını kaldırıp “ günaydın prensesim ” dedi. Havada ona öpücük atıp annem ocağın başında menemen yaparak “ günaydın ” dedi.
Annem her zaman babamdan daha soğuktur. Onun bu hallerine alıştım artık.
“ Size afiyet olsun ben kızlarla dışarıda kahvaltı yapıcam, ikinizi de öpüyorum. ” diyerek bir şey demelerini beklemeden kendimi dışarı attım.
Sabah Beste ve Ayşegül ün planıyla dışarıda kahvaltı yapıp vakit geçireceğiz.
Anıl Ayşegül'ün abisi ve benim Anıl' ı sevdiğimden haberi yoktu. Şuan sadece Beste ve annem biliyor.
Beste yle evlerimiz yakın olduğu için beraber gidecektik. Ayşegül 'ü de Anıl getirecekmiş.
1 hafta sonra onu görecek olmam beni heyecanlandırdı. Özlemiştim, beni istemeyerek de olsa kendinden mahrum bıraktığı için ona kızgındım.
Beste yi arayıp dışarı da olduğumu söyledim. Cidden bu kızın bekletmeleri can sıkıcı. Ben çabuk hazırlanan işlerimi hemen halleden biriyken arkadaşımın benim aksime tam tersi olması.
Baya abartılı olduğunu düşündüğüm mini eteği üzerine giydiği beyaz gömleğiyle baya dikkat çekiyordu. Ben ise pantolon ve cropla onun yanında baya sönük kalıyordum.
Dikkat çekmeyi sevmeyen biriydim Beste de yine tam tersi dikkatleri üzerine çeken biriydi.
“ Günaydın Işığım ” abartılı makyajıyla dikkatle yüzüne baktım. Benim ona bakışımı görünce hafif kahkaha attı.
“ Kaç senelik arkadaşına hâlâ alışamadın mı Işık? ”
“ Bu kadar süslenecek ne var anlamıyorum cidden ”
“ Bakımlı olmak süslenmek değil canım. Sana da tavsiye ederim biraz süslen bak kendine bu halde Anıl abi nin dikkatini çekeceğini sanmıyorum Işığım.”
“ Çok mu bakımsız duruyorum cidden Beste ” üzgün sesimle durdu.
“ Seni üzmek istememiştim ama şuan Anıl abi yerinde ben olsam seni kız çocuğu olarak görürdüm. ”
“ O kadar mı kötü.” “ Yani o kadar kötü demeyelim de bir kaç değişiklik gerekiyor. Ama öğreticem ben sana, sen güven bana bebeğim.”
Şuan kendi halime üzülüyordum. Kesinlikle ben bu şekil de rahat olmayı seviyordum. Ama Beste' bin dediği doğruydu. Anıl ancak beni bu şekilde kız çocuğu olarak görüyordur.
Onun dikkatini çekmeliydim. Onun beni sevmesi benim için o kadar imkansızdı ki şuan seni seviyorum dese bile inanmazdım.
Ben sevdiğim kişileri gözümde büyütürdüm. Bunların içinde ilk başta Anıl abi vardı. Yani fazlalık olarak abi yi çıkarırsak Anıl vardı.
------
Geldiğimiz restaurant baya lükstü. Allah aşkına bizim gibi birinin burada ne işi vardı. Beste ye sorgu dolu gözlerle bakınca.
“Bakma bana öyle Ayşegül ayarladı ” deyince. Tabi ya onun bizim gibi olmadığı belliydi. Onların durumu biz de çok çok iyiydi.
Anıl iç mimarken babası emekli başkomiser, annesi de diş doktoruydu.
Tabi ki de onların durumu bizden iyiydi. Babam inşaat ta çalışır üç beş kuruş anca karnımızı doyuracak para kazanırken annem ev hanımydı. Durumumuz olmadığı için bu sene üniversitesi ye gidemeyip seneye tekrardan şansımı denemeye karar vermiştim. Bu sene para kazanıp üniversite de kendi harçlığımı çıkarmam gerekiyordu.
Beste nin durumu da bize göre biraz daha iyiydi. Onu babası özel bir şirkette koruma annesi de yaptığı el işini satıp destek oluyordu.
Ayşegül burnu hava da normal de benimle pek iyi anlaşamayan biriyken beni de kahvaltıya çağırmasına şaşırmıştım.
Garson bizi karşılayıp “ hoşgeldiniz efendim rezervasyon yaptırmış mıydınız? ”
Beste benden önce cevap vererek “ hoşbulduk tabi ki altı numara ”
Garson ikimize tekrardan bakıp “ en kalabalık masamız sizi şöyle alalım " diyince. “En kalabalık masamız derken ” diye sordum.
“ Ayşegül hanım arkadaşlarıyla kahvaltı yapacağını söyledi bize ve kalabalık olacağı için en büyük masayı istedi.”
Şaşırdım. Bize böyle bir şey söylememişti. Beste benim gibi şaşırınca onun da haberi olmadığını anlamış oldum.
Garson geçmemiz için bize yol verince altı numaralı masaya baktım. Baya kalabalıktı. Sanırım en son biz gelmiştik.
Ayşegül bizi görünce direk yanımıza geldi.
“ Hoşgeldiniz kızlar” diyerek ikimize de sarıldı. Bana bu kadar samimi gelmesi şaşırtıcıydı.
“ Biliyorum baş başa yapacaktık ama başka zaman üçümüz yaparız lütfen sorun olmasın çok önemli bir şey paylaşıcam o yüzden bu kadar kalabalık oldu. ” dedi.
“ Ne paylaşacaksın Ayşegül ” diye sordu Beste.
Şirin olduğunu düşündüğü yüz ifadesiyle “ lütfen biraz sabredin ikiniz de mutlu olacaksınız bu haberle ” diyince iyice merak etmiştim.
Masaya bakınca onunla göz göze geldim. Anıl 'ın burada olmasına şaşırmıştım. Gözlerimi gözlerinden çekmeden masaya doğru yürüdüm. O da hâlâ bana bakıyordu.
Beste' nin hafif öksürmesiyle ondan olan bakışlarımı çektim. Biz masaya gelince o gece olan herkes buradaydı. Olmayan bi kaç kişi daha vardı.
Tekrardan bakışlarımın yönü Anıl oldu. Onun da bakışları bendeydi. O an yanında oturan Eda dikkatimi çekti.
Eli Anıl 'ın kolunda ona bir şeyler anlatıyordu.
Yine ikisini yan yana görmek kalbimideki kırıkların yerle bir olmasını sağladı. Anıl da ona karşı çok ilgiliydi. Aralarındaki ilişki normal arkadaş gibi durmuyordu. Anıl onu seviyordu. Bense Anıl ' ı.
Onları öyle görünce gözyaşlarım akmaması için direniyordum. Boğazım düğüm düğüm oldu. Biraz daha burada kalırsam ağlayacaktım.
Beste destek olmak istercesine kolumu tuttu. “ Sakin ol güzelim, geçecek. Ağlama sakın hadi gel lavaboya gidelim” dedi.
Ona olumsuz anlam da kafa sallayarak “ olmaz sen kal ben biraz yalnız kalıp gelicem" dedim.
Beni yalnız bırakmak istemeyeceğini bildiğim için “ lütfen Beste, söz veriyorum kötü olursam arayacağım.”
Ben mutsuz olduğum için o da mutsuz olmuştu. “ Söz verdin bak . Eğer on dakika içinde gelmezsen gelirim" dedi.
Bana verdiği değer için zoraki şekilde gülümsedim.
Oradaki hiç birini umursamdan lavabo ya doğru gittim. Arkamdan baktığını hissediyordum.
Hızlıca içeri girip derin nefes aldım. Kalbim acıyor hem de çok. İkisini o şekil de görmek kalbime iyi gelmiyordu.
Ellerim titreyerek suyu açıp yüzümü yıkadım. Gözyaşlarım özgürlüğüne kavuştular.
Onun beni hiç bir zaman sevmeyeceğini bilmek istemiyordum. Bana iyi gelmiyor. Anıl ' ı sevmek bana iyi gelmiyor oysa onu ilk sevdiğimi anladığım zaman o kadar heyecanlı ve mutluydum ki şimdi ise canım çok yanıyordu.
Onun mutluluğu beni mutlu etmeliydi. Ama neden o mutluyken ben mutlu olamıyordum.
Yüzümü kağıt havluyla silip tuvaletten çıktım. Biraz da olsa o ortamdan çıkmam iyi gelmişti.
Karşım da Anıl' ı görmeyi beklemiyordum.
Onun dikkatli bakışları bendeyken bedenim de hafif titredi. Ona doğru yürüyorum. Gerçekten de cesaretli biri olsaydım . Ona şuan aşkımı haykırarak yürüdüm. Ben korkaktım.
Son kez yüzüne bakıp tam yanından geçecekken bileğimi tutarak beni durdurdu.
“ Selam vermeden mi gidiyorsun ” gür çıkan sesiyle kalbim amansızca ritmini değiştirdi.
Tekrardan ona baktım. O da bana bakıyordu.
“ Dalmışım Anıl abi kusura bakma. Nasılsın? "Diye sordum.
Hafif gülümsedi. O sana hep gülümsüyor Beste ama kardeşi olarak.
İç sesim haklıydı. Biz sadece abi kardeş gibi olabilirdik.
“ Ben iyiyim de sen iyi gibi değilsin. Bir sorun mu var.” İlgiliydi bana karşı ama kardeşi olarak.
“Biraz halsizim Anıl abi hasta olucam galiba.”
Benim konuşmamla hafif kaşlarını çattı.
“ Kendine hiç dikkat etmiyorsun. Hâlâ çocuk gibisin” dedi. Ama benim yine böyle konuşarak sinirimi bozuyordu.
“ Çocuk değilim.” Saçlarımı karıştırarak “ değilsin tâbi tâbi" dedi. Benimle eğleniyordu.
Hafif kaşlarımı çatıp ona kötü kötü bakmaya çalıştım. Gülümseyen yüzü ciddi hâl alarak yutkundu.
“ Bakma bana öyle ”
“ nasıl?”
“ Bu şekilde bakma Işık ” kendini zor tutuyormuş gibi bir hâli vardı.
“ Sinirlendirme sen de beni Anıl abi” dedim.
Hâlâ bileğim de olan eliyle beni kendine çekti. Şaşırdım. Çok yakındık.
“ Neden geldin? ” dedi.
“ Rahatsız mı oldun ” dedim.
“ Hayır , ama gelmemeliydin.” dedi.
“ Niye gelmemeliydim?”
Konuyu değiştirdi. “ Ayşegül ne diyerek seni davet etti " neden bunları soruyordu.
“ Anlamıyorum Anıl abi , niye böyle konuşuyorsun.”
Yüzümdeki saçları eline alıp okşayarak çekti. Bu hareketiyle kalbimin hızı daha çok arttı. Sanki yavaştı da daha çok artıyor. Kalbim yerinden çıkacaktı.
“ Işık...” tam bir şey diyecekken arkadan “ Anıl nerede kaldın?” onun sesiydi.
Eda'nın sesiyle ondan uzaklaştım. Bu hareketimle Anıl kaşlarını çattı.
Ondan uzaklaşmam hoşuna gitmemiş gibiydi.
Eda bir kaç adımla yanımıza geldi. Bakışlarının ben de olduğunun farkında olduğum halde hâlâ Anıl ' a bakıyordum.
“ Ne yapıyorsunuz burada " ses tonunda iğneleyici bir tını vardı. Yan yana olmamız hoşuna gitmemişti.
Zoraki şekil de gülümseyerek “ Anıl abinin hatırını soruyordum.” dedim. Anıl 'ın sessiz kalmasıyla “ öyle değil mi Anıl abi” dedim.
Geliştirerek “ öyle öyle ” dedi. Ben de olan bakışlarını çekmeden “ gidelim” dedi.
Kime dediğini anlamadığım için sadece yüzüne baktım. Eda üstüne alınmış olmalı ki “ gidelim canım ” dedi.
Oradaki 'canım' kelimesi fazlaydı.
Eda önden ilerlerken Anıl “hadi Işık” diyerek yürümem için belimden tuttu.
Bana bu kadar yakın olması kalbime zarar.
Masaya geldiğimizde Beste nin yanına oturdum. Can la beraber sohbete daldığı için beni fark etmedi. Anıl la geldiğimi görmemesi iyi oldu. İki saat susmayıp soru sorardı.
Masadaki herkes kendi hâlinde takılırken Baran la göz göze geldik. Bana gülümsedi. Gülümsedim.
“ Hoşgeldin Işık ” deyince “ hoşbuldum Baran abi” dedim. Bazı bakışlar ikimize dönmüştü. Kahve gözlerin delice bakışlarını yüzümde hissediyordum. Ama bakmadım.
Yine kendimi tutamayıp ona bakınca sinirli halde Baran abiye bakıyordu. Baran abi ise bana bakıyordu.
Masada hareketlilik olunca Ayşegül' e baktım. Ayağa kalkmış herkesin ona bakmasını sağladı.
“ Buraya gelip beni kırmayıp mutlu ettiğiniz için hepinize çok teşekkür ediyorum. Öncelikle bugün sizi burada toplama nedenim mutlu bir haberi hep birlikte öğrenmek istemem.” derin nefes alıp konuşmasına devam etti. Şuan herkes merakla ne diyeceğini bekliyordu. Aynı şekilde bende öyle.
“ Öncelikle bu mutlu haberin benimle alakası yok. Çok değer verdiğim biricik abimin haftaya Eda ablayla nişanı var. ”
Duyduklarım şaka mıydı?
Anıl nişanlanıyor mu?
Ayşegül'ün küçümseyici bakışlarıyla bana bakmasıyla Anıl ı sevdiğimi bildiğini anladım.
Buraya beni çağırma sebebi canımı yanmasını istemesiydi. İstediği oldu. Canım yanıyor, hem de çok.
Yalan olduğunu söylemesi için Anıl 'a baktım. Bana bakıyordu.
Görmüyor muydu ne kadar acı çektiğimi.
Görmüyor muydu canımın yandığını.
Gördü.
Benim onu sevdiğimi Anıl bugün gördü.
Bakışlarım her şeyi ortaya serdi.
Biz artık imkansızdık.