2.Bölüm Baran Yeni Ortağını Bulur

1283 Words
Zoraki Ajan olmakta varmış bu hayatta... İstanbul Üniversitesi Dilbilim bölümü mezunu Defne, sıradan ama derin bir hayatın içinde kaybolmuştu. Sabahları kahvesini içmeden uyanamayan, sokak kedilerine isim takan, akşamları ise eski casus filmleri ile hayal kuran bir genç kızdı. Ancak bilmediği bir şey vardı: Hayatındaki her kelime, her tesadüf onu dev bir oyunun içine çekiyordu. Bir gün, Boğaziçi’nde yapılan uluslararası çeviri konferansında gönüllü olarak görev alan Defne, yanlışlıkla bir dosyayı çevirip dijital sisteme gönderdi. Ancak bu dosya, MİT’in yürüttüğü gizli bir operasyonun şifreli çözümleme metniydi. Defne, farkında olmadan hem şifreyi çözmüş hem de devleti tehdit eden uluslararası bir örgütün dikkatini üzerine çekmişti Gönüllü yaptığı bu işte amacı kendini geliştirmek idi. İşte tam o sırada devreye girdi Baran. Baran… Soğukkanlı, stratejik düşünen, yıllardır Avrupa’da görev yapan başarılı bir MİT ajanıydı. Operasyondaki açık kaynaklı veri sızıntısını araştırırken, karşısına Defne’nin adı çıktı. “Sıradan biri” gibi görünen bu genç kadının zekâsı ve çözdüğü şifreler, sadece Baran’ın değil, teşkilatın da ilgisini çekmişti. Ancak Baran, Defne’ye sadece bir şüpheli ya da potansiyel çözüm ortağı olarak yaklaşmadı. Onu izlerken fark etti; bu kız, sadece bir çevirmen değil. İçinde sakladığı başka bir dünya vardı. Cesaret, empati ve farkında bile olmadığı bir sezgi… Her hamlesiyle Baran’ı şaşırtıyor, kurallara bağlı ajanı duvarlarını kırmaya zorluyordu.Fiziği güzelliği ile Baran’ın ilgisini çekmişti. Baran bunu kendine bile itiraf edemiyordu ama o Defne’yi izlerken ona aşık oluyordu. Defne’nin yeteneklerinin ziyan olmaması için onu teşkilata almaya karar vermişti. Bu fikrini teşkilatta onayladı. Ona son bir sınav ile tecrübe edeceklerdi. Eğer o sınavdan da geçerse teşkilat Defne’ye kapılarını açacak. Baran bu arada Defne’nin babasına yaklaşmış ve ona kızı için uluslararası çalışan bir firmanın elemanı olduğunu Kızını bu firmada görmek istedikleri anlatmıştı. Ama bunu Defne son ana kadar bilmesin Defne için büyük bir teklif olduğunu maaşının iyi olduğunu düşünen babası firma kabul etmezse en azından üzülmez diye kızına söylemedi. Baran aileyi bir şekilde ikna etmenin verdiği rahatlıkla son oyunu Defne için hazırlamıştı. Defne Aydın ; Konferans salonunda olanlardan sonra hayatım tamamen değişmişti. Bakalım yeni hayatım da ne kadar başarılı olacağım… Ajan olmak için okulda “casusluk 101” dersi aldığımı hatırlamıyorum. Ama belli ki hayat beni hızlandırılmış kursa sokmaya karar verdi. Hoca da bayağı karizmatik: Soğuk, ciddi biri, parfümü bile istihbarat gibi kokuyor. Adı Baran. Ben ona içimden “mahsen” diyorum. Çünkü ağzından çıkan her cümle, gizli devlet sırrı gibi. Adeta yürüyen bir ‘gizli belge’. Bizim ailede en büyük gizem, annemin mercimek çorbasına ne koyduğu olurdu. Aydın ailesi olarak yıllardır Karadeniz kökenli, duygusal, pratik zekâlı ama sıfır ajan potansiyelli bir nesiliz. Bu arada Sır gibi saklasada Baran ile ilgili bazı bilgileri Melis ten öğrenmiştim:). Baran’ın ailesi? Onlar da tam tersi. Anadolu’nun kıyısında yetişmiş, devlet geleneği ile yoğrulmuş, kurallarla yaşayan bir asker ailesi. Baran doğmadan önce bile evde disiplin varmış. Hani bazı insanlar bebekken bile ciddi bakar ya, işte o Baran. Sanki doğduğunda eline nüfus kâğıdı değil, görev emri tutturmuşlar. İstanbul Üniversitesi’nde konferanstan bir gün önce, mail kutuma garip bir dosya düştü. Konu: “Sadece sen çözebilirsin.” Ekteki metin öyle karışıktı ki, Google Translate bile ağladı. Sonra farkettim… Metin, üç farklı dilde yazılmış. Arapça, Rusça ve eski Türkçe. Ve ben… üçünü de az çok biliyordum. Ne tesadüf, değil mi? Dosyayı çözdükten birkaç gün sonra bu iş teklifi gelmişti bana tahmin etmek zor değildi bu teklifi bana “mahsen”Baran vesile olmuş,sonradan öğrendim tabi. Sözde tüm bunlar Baran’ın benim için hazırladığı farkında bile olmadan geçtiğim sınavları. Konferans salonundan çıkıp o araca bindikten sonra görev merkezi dedikleri yere götürdüler beni. Çok havalı bir mesleğim olacak arkadaşlarıma anlatmak için sabırsızlanıyorum…. Görev Merkezi; “Defne Aydın,” dedi Baran, “bu görevde seninle çalışacağız. Ama kuralları ben koyarım. Ve hayır, kahve arası yok.” Ben dosyaya değil, onun yüzüne baktım. Ciddiyetin fazlası insana tansiyon yapar. “Elbette,” dedim. “Ama ben de bazı kurallar getirdim. Mesela: sabah kahvesi olmadan işe başlamamak.” Yanımdaki Bora gözlerini devirdi. Can ise gülmemek için dudağını ısırdı. Melis çaktırmadan selfie çekiyordu. O sırada Cemile gözlük yeniden aktif oldu. “Uyarı: Partnerinizin stres seviyesi %87. Nedeni: Yüksek dozda alaycılık.” Bu gözlüğü başlarda kullanmak istememiştim ama verdiği bilgiler hoşuma gitmeye başlamıştı. Yerli yersiz her şeyi biliyor ve uyarıyor. Alışmam zor olmadı ama adı niye Cemile onu öğrenemedim… “Cemile,” dedim sessizce. “Bu sadece başlangıç.” “Sen, farkında olmadan bir kriptoloji sistemini çözdün,” dedi Baran. “Bu yüzden seni buraya çağırdık. Artık şifrelerin içinden geçen değil, onları yöneten kişisin.” Gülümsedim. “Yani artık ben ‘Şifre Kız’ mıyım?” Baran, “Bu kod adıyla rapor hazırlamam gerekecekse istifa ederim,” dedi. “Tamam o zaman, Mahsen” dedim göz kırparak. “Yapacak çok işimiz var.” Cemile uyardı: “Yeni görev noktası: Budapeşte Kılık değiştirme ve yeni kimlik gerekli.” Baran ciddi yüz ifadesini takındı. “Bu kez daha zor olacak. Çünkü hedef kişi, seni tanıyor olabilir.” Ben de ciddileştim. “Benim için zor olan şey bu değil.” “Peki ne?” dedi Baran. “Budapeşte ye gitmek annem ve babam dan izini kim alacak? ” Melis güldü. Bora homurdandı. Baran ise sadece bir şey fısıldadı: “İstihbarat bir savaş değil, satrançtır. Ve sen taşların yerini yeni öğreniyorsun.” Ben de kısık sesle cevapladım: “Sen daha babamı tanımıyorsun babamdan izin almak satranç oynamaya benzemez o fili sana hortumuyla yedirir:) .”Tabi böyle havalı konuşurken Baran’ın bütün bunları planladığından habersizdim . Defne bir anda kendini MİT’in eğitim kampında buldu. Gönülsüz bir stajyer gibi başladı, ama kısa sürede içgüdüleri, pratik zekâsı ve Baran’la girdiği çatışmalarla gerçek bir saha ajanına dönüştü. Ama düşman uyumuyordu. Avrupa’da yükselen bir suç örgütü, Defne’nin kodu çözdüğünü anlamıştı. Artık sadece bir çevirmen değil, hedef haline gelmişti. Aşk, aksiyon ve bir hayatta kalma mücadelesi… Defne, kendi hikâyesini yazmaya hazır. Ama bu hikâyede mürekkep yerine kurşunlar var. Bir ay aldığı eğitimin ardından azda olsa hazır sayılırdı Defne. Eve her geldiğinde kendini bitmiş bir halde odasına atıyordu. Babası ve annesi çok zorlanıyorsan bırak demelerine aldırış etmiyor, eğitim kısmı bitince bu kadar zorlanmayacağını söylüyordu. Bir sabah uyandığında bankadan hesabına yatan maaşını görünce çğklık atmıştı. Babası ve annesi telaşla odaya girmiş kızlarının sevinç çığlığı attığını görünce rahatlamışlardı. Bu kadar dolgun bir maaş beklemiyordu. Babası az çok tahmin ediyordu ama kızı boşa ümitlenmesin diye sessiz kalmıştı. Telefonuna "mahsen" kişisinden mesaj gelmişti. "Hazırlan Budapeşte yolcusuyuz." Budapeşte’nin Gölgesinde “Defne, kendini niye sıktın? Sadece uluslararası bir ajan ağına sızacaksın. Yani, en fazla ülkeler arası kriz çıkar.” Baran’ın sesi kulaklıktan gelirken Defne gülümsedi. “İçimi rahatlattın sağ ol. Umarım çorba içmeye de zamanımız olur.” Budapeşte’ye adım attığı andan beri her şey rüya gibiydi. Ama bu rüya, romantik bir Avrupa gezisinden çok Netflix dizisi gibiydi. İki gün önce hâlâ mutfakta annesine “keki fanlı fırında mı pişirilir” diye soran Defne, şimdi çanta astarında mikro kamera taşıyordu. Baran’la “Melis ve Onur Yılmaz” adıyla otele giriş yaptıklarında, resepsiyon görevlisi göz kırptı. “Balayı suiti hazırlandı.” Baran bozuldu, Defne hemen atıldı: “Eh, çalışırken aşk da lazım değil mi canım?” Baran gözlerini devirdi: “İkimize lazım olan tek şey sessizlik ve dikkat.” Görev: Avrupa’daki istihbarat sızıntısının merkezindeki diplomatın gizli görüşmesine sızmak. Defne, o görüşmeye Gözlük Cemile’nin sayesinde dahil olacaktı. Cemile kısa konuştu: “Defne, kod adın “Lale’. Sız, izle, konuşma. Doğal davran. Ama her şeyi hatırla. Ve… İngrid’e dikkat et.” Defne duraksadı. “İngrid kim?” Baran araya girdi. “Eski ortağım. Şimdi ise kime çalıştığı bilinmiyor.” Gizli toplantı, sanat galerisinde yapılacaktı. Defne içeride turist gibi dolaşırken kulaklıktan Baran’ın sesi geldi: “ Hay aksi, Ingrid de orada.” İngrid... Platin saçlı, gri trençkotlu, ürkütücü derecede güzel bir kadındı. Bakışları buz gibi, sesi kadife... Ama içindeki hesap makinesi gibi çalışıyordu. Baran’ın geçmişteki ortağıydı. Artık düşman mıydı, yoksa bambaşka bir şey mi? İngrid Defne’ye yaklaştı. “Lale seni bekliyordum”
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD