B. 3

2723 Words
İnsan hep daha fazlasının olacağını tahmin etmediği anda daha fazlası olur. Yediği tokadın etkisiyle feleği şaşar yıldızlar etrafında dört döner gözünün önünde şimşekler çakar.  Sare, kızlardan ayrılıp eve gitmek için otobüse bindiğinde ilk yolcu olduğu için hemen şoförün arkasındaki boş koltuklardan birine tüneyip kulaklığını taktı. Şarkı listesinden en absürt parçaları ayarlayıp gözlerini kapadığında saatler önce yaşanılan şeylerin bir kâbus olmasını diliyordu. Hatta hala onu dürtükleyen teyze sayesinde bölünen uykusu arasındaki saçma sapan o rüyalardan biri olarak düşünmek istiyordu. Ama değildi. Hepsini yaşamış ve sıfıra sıfır elde var sıfır halinde eve gidiyordu. Hayat bir kere daha ona kıymetli mabadı ile gülmüş hatta anıra anıra kahkaha atmıştı.   Yorgunluktan ve kafasındaki düşüncelerden ötürü kısa sürede uykuya daldığında git gide kalabalıklaşan otobüsle sıcak olan hava daha da ısınmıştı ve içeriyi derin dayanılması güç bir ter kokusu sarmıştı. İşten çıkanlar, gün boyu gezip eve dönenler, banyo yapmaktan bir haber deodorantın icadından bile habersiz insanların olması yolculuğu zorlaştırıyordu. Her ne kadar klimalar çalışsa da ya da tüm camlar açık olsa da yaz günü pek işe yaramıyordu.  Uykusu ciğerlerine dolan ağır ter kokusu ve hemen yanında oturup telefonda gevşek gevşek konuşan delikanlının sesiyle bölündü. İstemeden de olsa gözlerini açan kız telefonunun şarjının bittiğini fark etti. Sesleri bu yüzden duyabildiğini anladığında oflayıp kulaklığını çıkararak kucağındaki çantasına koyarken yanında konuşmaya istemsizce kulak kesildi.  "Ya oğlum kızı düşürene kadar akla karayı seçtim. Senden ödünç aldığım takım elbise işe yaradı. Beni ensesi kalın sağlam bir yerde çalışan biri sanıyor geri zekalı. Ama en çok neyden korktum bir bilsen? Takımı senden hallettik de temiz çamaşırım kalmamış resmen kolonya döktüm kokmasın diye. Kız gripmiş burnu tıkalıydı anlamadı bile."  Ardından gevrekçe gülüp sohbete devam etti. Tabi Sare’nin gözler irileşmiş midesi ağzına gelmişti. Gerçekten de façası düzgün diye böylelerine inanan kızlar vardı ve arkalarından dönen muhabbeti asla bilemiyorlardı. Yerinde kıpırdanan genç kız hala gülüp dalga geçen gencin bacağına dizi ile vurup kendisine bakmasını sağladı. Dönen adam ile yayılan sigara kokusu elini ağzına kapatmasına neden olmuştu.  "Hayırdır" diye göz kırpan gence eli burnuna kapalı halde "Kokarca gibi dolanıyorsun bir de hayırdır diyorsun. Kolonyayı götündeki dona dökeceğine içindeki çürümüş kişiliğe dökeydin de bu kadar koku salmasaydı. Bence sen kolonyayı geç zemzemle ile kırklan anca örter kokunu" dedi. Ne muhabbete ne de adamın bu kadar karaktersiz olmasına dayanamamıştı. Vicdanı olan hangi insan dayanabilirdi ki zaten.   Kaşları çatılan adamsa "Ne diyorsun lan sen?" deyip bağırdı hakkı varmış gibi.   O bağırdıkça daha çok yayılan kokudan sonra bayılmak üzere olan kız patlayıp oturduğu yerden kalkarak adama dönüp elini beline koydu. Anında mahallesindeki kavgaya hazır Mübeccel teyze gibi olduğunu bilse de geri adın atmayacaktı. Hem böyle tiplere Sare değil Mübeccel olmak lazımdı.   "Lan diye senin gibi dingillere derler. Ne diyorsun diye bana soracağına, üzerindeki emanet takımla kıçındaki pis kolonyalı donla, yetmezmiş gibi leş gibi sigara kokunla gelmiş oturmuşsun. Üstelik bir de matah bir şey yapmış gibi seni adam sanan kızı telefondaki dürzü arkadaşına anlatıp gülüyorsun. Koçum senin adamlıkta son kullanma tarihin geçmiş de farkına varamamışsın."  "Seni gebertirim lan orospu!"  Sare onun gibi ayağa kalkıp üzerine yürüyen adama gözlerinden ateş çıkararak bakarken "Senin lafını alır evirir çevirir olmayan adamlığına geri sokarım kokarca. Sen elin kızını kandırıp arkadaş arası meze yaparken iyi, ben sana nasıl bir pislik olduğunu söyleyince mi orospu oluyorum it herif" diyerek bağırdı.  Adam kızın üzerine yürüyüp vuracaktı ki otobüs durağa yanaşmış hatta durmuştu. Üstelik şoför koltuğundaki Hamit ve aile babası olduğu belli olan birkaç adam genç çocuğu kızdan uzaklaştırmıştı. Hala kıza tehditler savuran gence orta yaşlı bir adam sertçe tokat atıp "Şerefsiz, biz kızlarımızı senin gibi sütü kanı bozuk itler için mi yetiştiriyoruz he. Sizin gibiler onları kandırıp kanına girsin diye mi okullara yolluyor, gezsin diye dışarı çıkmasına izin veriyoruz. Seni ayağımın altına alırım ıslatır ıslatır döverim. Pezevenge bak. Yarım saattir yanı başında ayakta duruyorum ve tüm konuşmana şahidim. Ben çalışıp da ter kokarken sen zamparalık peşinde koşup kokuşmuşsun. Yetmemiş eve kadar sabredemeyip emanet malla kız tavladığını donunun pis olduğunu toplu taşımada konuşuyorsun. Bana sakın özgürlük deme sıçarım öyle özgürlüğün içine. Hayır bir de sana doğruyu söyleyen kızın üzerine yürüyorsun. Adam mısın lan sen he adam mısın?" Diye hem bağırıp hem tokatlarına devam ettiğinde zor ayırmışlardı.  Sonuç olarak çocuk otobüsten atılmış Sare olayın bu kadar büyümesinden mütevellit olduğu yere pısmıştı. Yanına oturan ve çocuğu döven adam ise kıza bakıp konuştu.  "Hiç öyle durma kızım. İyi ettin. Sen sesini çıkarmasan kimse bir şey demezdi o sütü bozuğa. Helal olsun mert kızsın."  "Estağfurullah amca. Duyduklarıma sessiz kalsaydım yarın öbür gün benim de karşıma çıkardı. İnsan kavun değil mabadını koklayıp da anlayabilesin. Tipini kılığını kıyafetini gören adam der ama içinden baya baya kene çıktı."  "İlahi kızım."  Adamı güldürmüş kendi de gülmüştü. Son durakta yine inip evine gidecekken onu durduran Hamit tek kaşı havada "Kızım sen niye rahat duramıyorsun. İki dakika da ortalığı karıştırdın. Tamam, haklısın ona lafım yok da bir gün sert bir kayaya toslarsın başına iş alırsın" diyerek abi edasıyla uyardı.  Yüzüne umursamaz bir gülüş konduran kız "Taktığın şeye bak be Hamit. Kaya sert olursa biz de dibine dinamit döşeriz olur biter. Hem bir süre rahat bırakıyorum seni" dedi ve arkasını dönüp yürümeye başladı.  Kafası karışan Hamit bağırıp "O en demek kız?" dediğinde geri dönen Sare "Kovuldum" deyip omuz silkti. Geri de kafasını, aklı karışmışçasına kaşıyan Hamit kalmıştı.  "Şu kızdaki aklın işleyiş şeklini bir ben mi anlamıyorum bilmiyorum ki. Kovulmuş hala sırıtıyor." diyerek o da evine gitmeye koyuldu.  Bakkalın önünden geçerken "Evde ekmek yoktur şimdi" diye düşünerek üç ekmek biraz çekirdek bir kova da yoğurt aldı. Tüm gece ayran yapacak ve kendini ayran çekirdek ikilisine vurup acıklı şarkı dinleyecekti. Yaşadığı sokağa girip üç katlı apartmanın giriş katındaki evine girmek için kapıya anahtar takıyordu ki annesi hemen kapıyı açıp kızı kolundan tuttuğu gibi içeri çekti.  "Tövbe bismillah, anne dur bir yavaş ne oldu ne yapıyorsun?"  "Bittik kızım battık mahvolduk."  Sare annesinin sözleri ile duraksadı. Gelecek olan şeyden korksa da safça sormayı tercih etti.  "Anne kurban olayım, şu an sınırda mahkûm kalmış masum köylü gibiyim."  "Sare, evladım ocağımız söndü."  "Anne bak Allah'ın adını veriyorum ne oldu?"  "Anlatacağım kızım ama gel şöyle otur önce. Elindekileri de ver bana."  Orta yaşlı kadın kızının elindeki poşetleri alıp gözlerine baktı. Genç kız iyice ürkmüş bir halde annesini incelerken ayakkabısını çıkarıyordu.  "Al anne, al ve bana neler oluyor anlat bak gerçekten patlamaya hazır bomba gibiyim."  "Sakin ol evladım anlatıyorum."  "Dinliyorum anne."  Karşısında Adile Naşit gibi kısa boyu ve göbeği ile ileri geri dönen annesinin diyeceklerini beklerken kendini kurbana seçilmek üzere olan dana gibi hissediyordu. Sanki hiç derdi yokmuş gibi yenisi ayak seslerini duyura duyura geliyordu ve genç kız bu gelişten efsane korkuyordu. Diğer yandan patlaması için küçücük bir olayın bile yeterli olacağını bildiği için çoktan içinden saymaya başlamıştı.  Annesi derin bir nefes alıp kızının ela gözlerine bakıp koca bir mayını kucağına bıraktı.  "Abin tefeciye borç yapmış."  İşte o mayın şimdi kucağında duruyor patlamak için zaman geri sarıyordu. Uzun bir sessizlik oldu. Çıt çıkmıyor ortam da sinek uçsa kanat çırpışı duyulacak gibiydi. Geçen saniyeler sonunda Sare’nin verebildiği tek tepki "Hı" oldu. Sanki koca bir balonun içindeydi de helyumla kafayı bulmuştu.  Annesi bir kez daha konuştu.  "Abin tefeciye borç yapmış. Üstelik adamlar bir saat önce kapıya dayandı."  "Abim, benim abim. Hani şu beynini kuşa taksak ters uçacak, kendini balık sanacak olan abim?"  "Kızım."  "Anne senin dediğin şeyleri o minnoş kulakların duyuyor mu?"  "Duyuyor kızım. Sakin ol bak bir şeyler düşünmemiz lazım. Yoksa bu adamlar bizi öldürür."  Nefesini dışarı veren kız korkan annesine bakıp olayı öğrenmeye çalışıyordu.  "Anne saniyesinde felaket senaryosu üretmeyi bırak da de hele bu neyin borcu. Bizim saftirik benden para tırtıklar durur. Eve para getirmedi ki hiç."  "Sare, benim güzel kızım. Annesinin meleği evimin direği."  "Anne yağ yakma bana kurban olduğum. Söyle ne yapmış?"  "Kumar oynamış."  "Neyyhh?"  "Kumar oynamış."  Mayın patladı ve genç kızın sinirleri tepesinde folklor ekibini toplayıp direk Trabzon horonundan giriş yaptı. Oturduğu yerden ayağa fırlayan kızın elleri titriyor saçları elektriklenmiş gibi tel tel havalanıyordu. Sesi en sakin tonda olsa da annesine bakarken dişleri arasından resmen tısladı.  "Nerede o mercimek kadar aklı olmayan oğlun?"  "Kızım, sakin olacaktın hani annem?"  "Bana oğlunu getir Fatma sultan yoksa ben bulursam fena olacak."  "Yatak odasında dolabın içinde abin kızım. Oraya sakladım."  Ellerini saçlarına geçirip çekiştiren kız derin nefes almaya çalışarak annesine inanamıyor gibi baktı.  "Anne, sen şimdi bana diyorsun ki kapıya tefeci geldi ve kumar borcunu istedi. Senin o aklı olmayıp fikri olan boş beyinli oğlun da dolapta saklandı öyle mi?"  "Tehlikeliydi kızım ne yapsaydım."  "Ne mi yapacaktın anne. Gidecektin oğlunu kulağından tutup önlerine atacaktın. Borcu yapan budur ben de evlatlıktan reddettim ne hali varsa görsün diyecektin. Zaten işime yaramıyor hayrından çok şerri dokunuyor alın götürün vatana millete hayır olur diyecektin. Başımıza bu işleri açarken aklı neredeyse oradan aklını da alın gidin diyecektin. Ama benim karşıma geçip ne yapsaydım demeyecektin."  Annesinin gözleri buğulandığında, Sare olduğu yere oturup tepinerek ağlamak "Ben oynamıyorum ya bana ne" diye mızıkçılık yapmak istiyordu. Bir gün yahu bir gün oh dese ikinci güne yandım anam türküsü çağırmak zorunda mıydı bilmiyordu ama bu defa giren kazık baya büyük ve sorun teşkil edecek gibiydi.  Dakikalar sonra anne oğul koltukta oturmuş Burcu ayakta bir sağa bir sola gidiyordu. Annesi kızının huyunu bilip sessiz kalsa da abisi Gökhan çenesini tutamayıp "Ne yapacağız kız. Bu herifler öldürür beni" dedi.  Anında abisine dönen kız "Vallaha mı? Bana bu iyiliği yaparlar mı gerçekten?" diye hırladı.  "Kızım bir dinl-"  "Sakın anne, sakın dinle deyip de bana bu asalağı savunma."  "Düzgün konuş abinim ben senin."  "Abi mi? Abi öyle mi? Hani nerede abi ben niye göremiyorum."  "Sare!"  "Ne var, ne? Gitmişsin olmayan beynine sağlam olmayan götüne güvenip kumar oynamışsın. Ha yetmemiş tefeciden para almışsın. Sonra da ödeyemeyince -ki çalışmadan para kazanılmıyor- gelmiş Sare ne yapacağız diyorsun. Çıldıracağım cidden bana böyle sağdan sağdan geliyorlar. Yok aga yok ben en iyisi tımarhaneye yatayım o mis ya."  Ne abisi ne annesi tek kelime edemiyordu. Hep böyle olurdu zaten. Çocukluğundan beri abisi her haltı yer sonra temizlemesi Sare’ye düşerdi. Şimdi durum gerçekten ciddiydi üstelik işten de kovulmuştu.  Elini yüzüne atıp sıvazladı birkaç kez. Sonra da abisine geri dönüp "Borç ne kadar?" diye sordu. Sormaz olaydı. Hatta "doğmaz olaydım" diye geçirdi içinden meblağı duyunca.  "500 bin TL."  "Af buyur kaç dedin?"  "500 bin TL."  "Evet."  Sağ gözü seğirmeye başladı. Dudağının ucu da titremeye başlamıştı. Anne oğul birbirine bakarken Fatma Hanım "Eyvahlar olsun, inme indi çocuğuma" diye yakınmaya başlamıştı. Oysa Sare’ye inme inmiyordu. Az sonra yapacağı şey için güç topluyordu. Gökhan "Anne buna bir şeyler oldu bak, felç falan geçirmesin zaten başımızda bu dert varken" deme gafletinde bulundu. Bunu duyan Sare ise birden abisini üzerine atlayıp bağırmaya başladı.  "Dalga geçiyor mal herif. Sen benim başıma bela mısın? Sen bana sınav mısın? Seni o heriflere bırakmadan ben geberteceğim. Lan bok böceğindeki akıl yok sende senin kumar neyine. Kıçına donu boğazından geçen ekmeği ben alıyorum utanmaz. Bir de başımızda dert var diyor. O dert yıllardır var."  Hem söyleniyor hem de altında kalan abisine vuruyor saçlarını çekiyor diziyle vurmaya çalışıyordu. Altta kalan Gökhan acı acı bağırırken "Dur daha dur. Seni kel aylağa benzeteyim de neslin tükensin. Senin neyine borç almak la neyine. Yüzüne tükürsem yağmur sanacaksın, o akılla oynadığın kumarı kazanma düşüncesi nereden oluştu olmayan beyninde. Allah'ım ya aklım almıyor. Tüh senin olmayan sıfatına, tüh senin mercimek aklına. Ben o parayı nereden bulayım. Nasıl ödeyeyim" diyerek hala vurmaya devam eden Sare hırsını alamıyor aklına geldikçe bedenine daha da büyük bir kuvvet yükleniyordu.  Annesi ayırmaya çalışsa da kızına gücü yetmezken genç kız aklına gelenle "Ben işten kovuldum. Beş kuruş işlemez benden sana. Git öldürüyorlar mı işe yaramaz organlarını mı satıyorlar ne yaparsan yap karışmıyorum" diye bağırıp saçlarına geçirdiği elini acımadan çekerken annesi en sonunda "Analık hakkım için dur Sare, yeter kızım yapma" diye bağırınca sinirden kıpkırmızı kesilen kız abisini tartaklamayı bırakıp geri ayağa kalktı. Üstelik nefes nefeseydi ve sinirle karışık hayal kırıklığı tansiyonunu oynatıyordu.  "Analık hakkı öyle mi anne? Benim hakkım ne olacak? Babam öldükten sonra hem okudum hem çalıştım. Şu işe yaramaz hayatı zindan ederken okuma hayalimden vazgeçip liseyi bitirir bitirmez işe girdim. Milletin ağız kokusunu götlüğünü şerefsizliğini çektim. Kiraya para yetişmiyor diye ele boyun bükmemek için her gün iki buçuk saat yürüdüm. İşe tabanlarım su toplayarak gittim geldim. Bana yazık değil miydi? Sokaktaki kanı bozuklar gece vakti laf atarken benim abim var korur diyemedim. Hamit ya Hamit, elin oğlu sahip çıktı abilik yaptı. Bunun ne faydasını gördüm ben de şimdi başıma böylesine bir iş sardı."  Her sözünden sonuna kadar haklıydı. Lakin bazen haklı olmak işe yaramıyordu. Sinirleri oldukça bozulan Sare gözleri puslu görmeye başladığı bir anda attığı kahkaha ile anne oğul birbirine baktılar. Az önce abisini öldürecek gibi tartaklayan kız şimdi karşılarında katıla katıla gülüyordu. Gökhan "Bu deli benim ağzıma sıçtıktan sonra daha da delirdi. Hiç iyi değil anne benden demesi" diyerek saç diplerini ovarken konuşuyor bir yandan da kız kardeşine bakıyordu.  Sonra bir anda gülme kesildi. Sare’nin gözleri şaşılaşırken "500 bin TL dedi. Eski parayla 500 milyar, anne duydun mu?" deyip yeri boyladı.  Anne ile oğul bayılan kız ile ayaklanırken korkmuşlardı. Koltuğa uzanmasını sağladıktan sonra bir yandan kolonya ile bileğini ovuyor diğer yandan abisi Gökhan bununun dibine soğanı kesip sokuşturmuş koklatmaya çalışıyordu.  Sare genzine dolan soğan kokusu ile hafiften kendine gelirken sayıklıyordu. "500 bin dedi. 500, 500."  Sonunda tamamen kendine geldiğine koltuğa oturup ona telaşla bakan ikiliye hitaben "Beni bu gece rahatsız etmeyin. Kendimi ayran ve çekirdeğe vuracağım. Yarın da sağlam bir kafa ile bu meseleyi konuşacağız. Anne sen bu gece çok iyi düşün. Bu andavalı hastanede karıştırma ihtimalleri yüzde kaç, çünkü ben böyle bir zekaya sahip biriyle kardeş olabileceğimi ya da aynı genleri paylaşabileceğimi zannetmiyorum. Kesin bir karışıklık oldu kesin. Üstelik işten kovuldum ve göt şefle müdür tazminatımın üzerine yattı. Şu an evi ateşe verecek kadar sinirliyim o yüzden bu gece daha fazla gözüme gözükme Gökhan Korkmaz, yoksa adamlardan önce ben seni gebertir katil olurum anlıyor musun beni?" diyerek odasına geçti.  Üzerini değiştirirken telefonunu şarja takıp altına kapri pijamasını üstüne de kısa kollusunu giyip mutfağa girdi. Sürahi ile yoğurdu önüne alıp bir güzel ayran yaptı. Çekirdeğini tabağa koyup kabukları için kap alarak odasına döndü. Yatağın üzerine düzenini kurduğunda tek eksiği telefonuydu. Hemen yatağının yanındaki prize takılı olan telefonun internetini açtı. w******p 'a girip DEĞİŞİKLER grubuna yazmaya başladı. Önce bir şarkı attı.  Sare... Hakan Taşıyan – Hazin geliyor...  Sare... Selam bacılar.   Berna... Selam da ne oldu?  Saliha... Selam ablaların gülü.   Senem... Selam çiçeğem.   Senem... Daha ne olsun işten kovuldu.   Berna... Sanki biz kovulmadık.   Senem ... He la doğru dedin biz de kovulduk dimi.‍♀️  Saliha... Siz işten mi kovuldunuz?   Senem... Aha küçük bacı da buradaydı değil mi?  Berna... Ayran sen de kafa yapmış belli ki elbette o da burada nerede olacak kız.   Senem... Ben daha kovulduğumu dememiştim ki.  Sare... La bir durun yav iş ciddi siz araya girmeden diyeyim hemen. Abim olacak amip beyinli terliksi hayvan kumar oynamış. ‍♀️  Berna... O my god.  Senem... Hastroloji. ‍♀️  Saliha... Yok artık.  Sare... Evet maalesef doğru bacılar.‍♀️  Berna... Ya Gökhan abiye kötü söylemek istemem ama abi bu adam mal mı? ‍♀️  Senem... Yani Bu adam kafayı mı yemiş ya. ‍♀️  Sare... Mal canım mal. Gökhan abin su katılmamış katıksız mal. Evet olmayan beynini yemiş gerzek‍♀️  Senem ... Öyle deme kız abin sonuçta ama ben de değinmeden geçemeyecem. Cidden mal ‍♀️  Berna ... Aynen ‍♀️  Sare ... Senem  sen Hakkı ile takıla takıla onunla aynı beyni kullanır mı oldun? Ne abisi kızım, adamın hayrı şerrinin dişinin kovuğuna girmez. Üstelik onu bir de meblağı duyunca söyle bana abindir diye   Senem ... Ne kadar kız?   Berna ... He ya ne kadar?   Saliha... Aynen abla ne kadar?   Sare ... Sıkı durun söylüyorum.   Sare ... Tam tamına 500 bin TL! ☠️☠️  Senem ... Neyyhh!  Berna ... Oha lan oha. Yuh çüş höst.   Saliha...   Senem ... ağam benle alay edir. Bacı sende ayran kafa yaptı herhalde  Berna ... Kesin. Yoksa dediği meblanın büyüklüğünü anlardı.   Saliha... O kadar değildir be abla emin misin?   Sare ... Ah keşke o ayran kafa yapaydı da benim kulaklarım bunları duymamaydı. La size dalga geçiyorum gibi gelebilir ama durum bu. Adam bildiğinde 500 bin TL borçlanmış. ‍♀️  Sare ... Yani kızlar bildiğiniz haşırttı blakbord. ‍♀️‍♀️  Sare ... Üstelik bu para tefeciye borç.   Senem ... Kızlar durumu özetliyorum  Senem ... Ağır derece de sıçtık.   Berna ... Hem de fena halde.   Sare ... Öyle böyle değil.   Saliha... Bez isteyen   Dört kızda ayrı evlerde oturdukları yatakta öylesine düşünürken akıllarına en olur olmadık fikirler geliyor ama saçmalığını fark ettikleri için vazgeçiyorlardı. İlk defa böylesine çıkmaza girmişlerdi. Gerçek dost oldukları için "Sen ne yapacaksın?" dememişlerdi. Hep olduğu gibi "Biz ne yapacağız" denmişti. Çünkü onlar hep birbirleri için körü körüne ateşe gidenlerdendi. 
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD