Yavuz Miran, annesi ve kız kardeşleri Aslı ve Melekle arabaya binmiş ve çeyiz alışverişi için Berfelerin konağının yolunu tutmuşlardı. Her ne kadar artık duygularıma hakim olmam gerek diye düşünse de Berfe Mira'yı daha fazla görmek istemişti. Diğer adının Mira olduğunu dün araştırma yapan adamın getirdiği dosyada görmüştü. Kendisinin ikinci ismi Miran'dı ve iki ismin çok benzemesi ne güzel tesadüf dedi. Galiba ona Mira diye seslenecekti. Sonunda konağa geldiklerinde arabadan hep beraber indiler ve annesi kapıyı çaldı. Kapıyı açan koruma onları avluya almış ve avluda Mira hariç tüm ailesi vardı. Onların geldiğini gören aile üyeleri ayaklanıp kendilerine hoş geldin demiş ve kayınvalidesi yardımcı kıza Mira'yı çağırmasını söylemişti.
Berfe yeni uyanmış ve üzerini henüz değiştirmişti ki kapı tıklatıldı ve içeri Şilan girdi.
"Berfe Yavuz ağalar geldi. Zeynep hanımağam diyor ki aşağı gelsin şimdi alışverişe çıkarız "
"Tamam Şilan çantamı alıp gelirim sen istersen in geri." diyerek onu aşağı gönderdim.
Ben de hemen ardından bana lazım olabilecek eşyaları çantama koydum ve aşağı indim. Aşağı indiğimde Miran bey, annesi, Melek yengem ve tanımadığım bir kızla gelmişler. Bu kızın ilk karısı olmasından çekinsem de kız benden en fazla birkaç yaş büyüktü ve kadın kuma için çeyiz alışverişine gelmez ki diye düşünüp kendimi rahatlattım. İlk önce Miran beyin annesinin elini öpüp, Melek ve o kızla selamlaştık. Bu arada o kızın adı Aslı'ymış ve o da Miran beyin kardeşiymiş. Gerçekten deli dolu bir kız olduğu belliydi. Ayıp olmaması adına Miran beye de sadece başımla selam verdim ve annemin yanına geçtim.
Annem, Selma Hanım nasıl gidelim ne dersiniz? diye sormuştu kadına. Kayınvalidemin adı Selma'ymış iyi ki bunu öğrenmiş oldum. Kadında "Fark etmez bana isterseniz gençler bir araba içinde gelsin" dedi. Mantıklı olabilirdi ama sonra verilen karar şöyleydi: Civan ağabeyim annemleri getirecekti bu yüzden Melek de onlarda gidecekti. Ben ve Aslı da Miran beyle gidecektim. Her ne kadar bu karardan hoşnut olmasam da bir şey demedim.
Arabaya gittiğimiz zaman Aslı çoktan arka koltuğa oturup Mira içinse kasıtlı olarak ön koltuğu bırakmıştı. Yeni yeni tanışmış olsalar bile kardeşim muziplik yapmaktan vazgeçmemişti anlaşılan. Mira'ya baktığımda kızgınlıkla Aslı'ya bakıyor diğer yandan ön koltuğa bakış atıp dudağını dişliyordu. Galiba benim yanımda oturacak olmak onu germişti ama bu hali bile o kadar güzeldi ki. Onu izlemeye dalmışım. Aslı'nın camına vurması ile kendime geldim ve ikimiz de arabaya binince sürmeye başladım. Bir Avm'ye gitmeyecek onun yerine çarşıya gidip her şeyi oradan alacaktık.
Çarşıya gelince hızlıca arabadan inip annemlerin yanına geçtim. Ön koltukta oturmak gerilmemi sağlamıştı. Neyse artık olan oldu diye düşündüm. İlk önce pike, havlu gibi ıvır zıvır şeyler alacak sonra diğerlerine karar verecekmişiz.
Geldiğimiz dükkanda annem ve Selma hanım adeta kendilerini kaybetmiş gibi bir o yana bir diğer yana gidiyorlardı. Melek ve ağabeyim de başka bir köşede beraber bakıyorlardı. Bense bir köşede onları izliyordum. Yanımda Miran bey vardı ve o da sadece onları izliyordu. Mira onları izliyor zannetse bile aslında Yavuz yan bir şekilde Mira'yı izliyor ve bu kız yan profilden bile kusursuz. Hiç bir kusuru yok mu diye düşünüyordu. Tabi bir de konuşmak istiyor ama nasıl konu açacağını bilmiyordu ki aklına bir şeyler geldi.
"Genelde kızlar bu tarz şeyleri sever zannediyordum. Sen sevmiyorsun galiba?" diyerek konuşmayı iyi başlamış olabilmeyi umdu.
"Evet genelde kızlar meraklı olur. Ama ben pek sevdiğimi söyleyemem."
"Yine de bu alışveriş bizim için. En azından bakman gerekmez mi? Belki hiç beğenmeyeceğin şeyler alıyorlar. "
"Adı üzerinde bizim diyorsunuz. O kadar biliyorsanız sizin de bakmanız gerekirdi. Belki sizin sevmeyeceğiniz şeyleri alıyorlar. Gerçi ilk karınızla bu alışverişi yaparken beğendiğiniz şeyleri almışsınızdır" dedi.
Ama sonra pişman oldu. İlk karısı ile ilgili konuşmadı hata idi. Dudaklarını ısırıp yan gözle adama baktı acaba kızdı mi diye ama adam kendisine bakmış sırıtıyordu. Galiba aptallığım ile dalga geçiyor dedi. Ama aksine ilk karısı ile ilgili bir şeyler dedi diye Yavuz hiçte kızmamıştı. Belki de o da benden ilk görüşte etkilendi ve beni kıskandı diye düşündü . Bu ihtimal az olsa da sırıtmasını sağladı. Hele ki Mira kendine dudağını ısırıp endişeyle bakar haldeyken kahkaha atmamak ve kıza sarılmamak için zor durmuştu. Uzun süre cevap vermediğini fark edince
"Daha önce evlenmeden alışverişe falan gelmedim. Damatlığı bile sipariş ettim hazır olunca eve getirdiler. Hem haklısın hadi gidip bizde bakalım" diyerek emrivaki yaptı.
Berfe adamın söylediği ve yaptığı şey için şaşırdı. Daha önce çeyiz alışverişi yapmamıştı. Ama sevdiği kadın ile bu alışverişe çıkmazlar mıydı? Ama daha acil bir şey vardı ki adam kendisine söz hakkı tanımamış ve elinden tutarak annelerinin yanına getirmişti. Annesi ve kayınvalidesi ise ilk önce şaşırmış sonra ellerine bakıp sırıtmışlardı. Ama annesine sert bir bakış atmasıyla durup gülmemişler bu sefer de havlu, çarşaf ve daha bir sürü eşyayı sürekli kendilerine göstermeye başlamışlardı. Gösterdikleri zaten güzel oluyordu arada bakmadan güzel diye geçiştiriyordu. Onları kırmak istemese de gerçekten çok fazla şey almışlardı ve fazlaydı.
"Anneciğim, Selma Hanım sizce de bu kadar şey çok fazla değil mi? Yeterince şey aldınız bence daha fazlası israf olur Hepsini kullanamayız bile." diyerek tatlı dille onları ikna etmeye çalıştı. Biraz kem küm etseler de aldıkları şeyleri görüp tamam diyerek kabullendiler ve alınanların parası ödenince tekrar dolaşmaya başladılar.
Bu seferki durakları bir mobilyacıydı. Yatak odası takımları alacaklardı. Bide kayınvalidesinin dediğine göre kendi odalarının içinde mutfak ve oturma odası gibi kısımlarda varmış ve oralar içinde eşya seçmeliymişiz. Bu alışveriş çok çok uzun sürecek gibiydi. İçeri de her yerde güzel mobilyalar vardı. Ama şuan içinden bir şey seçmek gelmese de bir yandan annesi diğer yandan Miran beyin annesi sürekli bir şeyler gösterip beğenip beğenmediğimi soruyorlardı. Ama gösterdikleri hep kraliyetvari ağır şeylerdi. Kendisi onlarda rahat edemez ve tuhaf gelirdi öyle mobilyalar. Köşede duran bir takım hoşuna gitse bile sanki çok meraklıymış gibi görünmemek için söylemeyecekti. Zaten mutsuz olacağı bir odada nasıl eşyaları olduğu önemli değildi.
Tam Berfe bakarken Yavuz hangi takıma baktığını anlamıştı. Galiba o da kendisi gibi gösterişli şeylerde rahatsız hissediyordu ki annelerinin gösterdiği takımlara karşı spor bir takım beğendi diye düşündü. Zevklerimiz de benzer diye geçirdi içinden. Çünkü kendisi de ilk olarak o takımı beğenmiş ama Mira istediğini seçsin diye bir şey dememişti.
Kızın hala söylemediğini fark ettiği için "daha sonra geldiğimizde karar veririz biz hadi oturma odası için bakalım" diyerek herkesi farklı bir yöne çekti. Bu arada mağaza sahibinden o takımı satın aldı ve tekrar yanlarına döndü.
Yine aileleri sürekli ağır ve gösterişli takımlar gösteriyorlardı. Ne gerek vardı ki sadece kendileri görecekti ve önemli olan rahat etmeleri değil miydi? Sanki onların odasını Kraliçe Elizabeth görecekmiş gibi şeyler almak istiyorlar dedi Berfe kendi kendine ve bu gülmesi için bir sebep olmuştu. Kıkırdama sesi duyan Yavuz ne olduğunu sordu ve o da sanki kırk yıldır tanışıyorlar gibi aklındaki düşünceleri gülerek anlattı. Bu Yavuz'un da hoşuma gitmişti. Ama en çok kızın gülerek kendine anlatması
çok güzeldi. Kendi aralarında rahat gibi görünen bir oda takımı beğendiler ve dekorasyon için gerekli kütüphane için raf gibi şeyleri de istedikten sonra onlar da daha fazla aramasın diye söylediler.
Her ne kadar aldıkları şeyler fazla sade olsa bile birlikte karar vermeleri onları mutlu etmişti. İki kadın da çocukları birlikte mutlu olsun istiyordu.
Buradan da çıktıktan sonra gecelik ve benzeri şeyleri almak için bir mağazaya gideceklerini söylemeleriyle Berfe'nin yüzü kıpkırmızı kesilmişti. Annesine hemen itiraz etse de annesi otoriter bir şekilde bu alışveriş yapılacak diyerek son noktayı koydu.
Mağazaya girerlerken en azından ağabeyi ve Miran bey dışarda kalmıştı. Ama Miran bey tam girmeden kulağına eğilmiş ve "kırmızı severim alırsın" diye kendini oldukça utandırmıştı. Yüzü al al olmaktan çıkmış mor olmaya doğru gidiyordu. Kendi kendine bu nasıl edepsiz adam ben ona bey diyorum gelmiş bana ne diyor diyerek öfkesini içten içe kusuyordu. Üstelik içeride ne zaman kırmızı bir şey göstermiş olsalar daha da kızarmaya devam ediyordu. Ne kadar itiraz etse de almayın dediği bir çok şeyi bile almışlardı. Çıktıklarında sonunda kurtuldum diyerek şükretmişti
Yavuzsa bunu dedikten sonra kızın nasıl kızardığını görmüş ve eğlenmişti. Devamını görmek istese bile annesinin içeri girme demesiyle kapıda Civan'dan uzak bir köşeye geçmiş bekliyordu. Aklı sürekli Mira'ydı ve tanıştıklarından bu zamana kadar ki hallerini aklında sırf unutmamak için canlandırıyordu. Bu yüzünde hafif bir tebessüm oluşmasını sağlıyordu her zaman. Alışveriş bitince dışarı çıktıklarında Mira nerdeyse mor olmuş bir haldeydi. Kimseye bakmadan önden önden ilerlemeye başlamıştı. Bu hali o kadar hoşuna gidiyordu ki. Mira çok tecrübesiz ve utangaçtı bu konular için.
Artık akşam saatleri olduğu için eve gidilecekti. Tekrar geldikleri düzende arabalara bindiler ve Berfelerin konağı ilk duraktı. Annesi Zeynep Hanım ısrar ederek akşam yemeği için kalmalarını söylemişti. İlk başta kabul etmeseler de sonradan etmişlerdi. Bu arada edilen telefonla Miran'ın babası ve diğer iki kardeşi de gelecek aile yemeği yenilmiş olacaktı. Berfe bir an acaba karısı da gelir mi diye gerilmişti. Ama sonra iki kardeşim ve babam gelecek sadece diye kendisine bakarak söylemesiyle kadının gelmeyeceğini anlamıştı. Bu rahatlık getirmişti. Gelen misafire git diyemezdi ama şuan kendini hazır hissetmiyordu.
Öte yandan Yavuz kızın bu yüzden gerildiğini anlamış ve kızı rahatlatmak için yalnızca babası ve kardeşlerinin gelecek olduğunu vurgulamıştı. Bu cümlesinden sonra Berfe'nin rahat hale geri döndüğünü fark etmiş ve iyi ki bunu söylemişim diye düşünmüştü.
Ömer ağaların gelmesiyle yemek masasına oturulmuş tüm aile birlikte yemek yiyordu. Bu arada iki kardeşin de yalnız gelmesiyle o gün konakta gördüğü kadının ikisinin de karısı olmadığını anlamıştı. Bu durumda o kadın Miran beyin karısıydı ve kuma olacağı kadındı. O gün o kadını hiç ama hiç sevmemiş ve kim böyle bir kadını sever ki diye düşünmüştü. Demek ki Miran bey bu özelliklerini bilse de sevmeye devam ediyordu. Çok aşık olmalı diye düşünmüştü. Oraya gidince ikisinin arasına girmek gibi bir niyeti hiçbir zaman olmamıştı. Hatta ilk gün düşündüğü planı Miran bey kabul eder ise onlar kendinden kurtulacaktı kendi ise kuma olmaktan.
Genç kızın bu düşüncelerinden bir haber olan Yavuz direk gözünü dikip kızı izleyemese de sürekli kaçamak bakışlar atıp izliyordu. Mira'nın hiç durmadan sürekli bir şeyler düşünme halinde olduğunu fark etmişti. Neler düşünüyor bilemese bile yer zaman fark etmeden kadın hep düşünecek bir şeyler bulabiliyordu.
İki aile sohbet edip birbirlerini daha yakından tanırken Esma odasında sağa sola dönüp duruyor daha ilk günden kocasının o kızla yan yana olmasını ve ailelerin hemen bir araya gelmesini hiç kaldıramıyordu. Kendileri evlenmeden önce her ne kadar sürekli Yavuzla bir şeyler yapmak istese bile Yavuz hiç onla buluşmazdı. O zamanlar iyi kız rolü yaptığı Selma hanıma gelir ben Yavuz'u tanımak istesem de o beni tanımak hiç istemiyor galiba. Böyle nasıl evlenmiş olacağız ki? Acaba vaz mı geçmeliyiz? diyerek kadının vicdanına oynar kendi çok üzülüyormuş gibi yapardı. Üstüne Yavuz kendi düğünleri için alışverişe bile gelmemişken hakkı olmayan kuma kız için çeyiz alışverişi düzenlemişlerdi.
Artık beş yıldır tüm konak gerçek halini gördüğü için kendini acındıramazdı da. Hanımağa olması ve gücü o kız geldiği için tehlikeye giriyordu. Bir şekilde bu durumu durdurmalıydı. Ama nasıl? O
kendi kendine planlar yaparken Sipahi ailesi de artık kalkma kararı vermiş ve herkesle vedalaştıktan sonra arabalara binip evlerinin yolunu tutmuşlardı.
Aile eve geldiğinde Akın, Azad, Melek odalarına çıkarken kalanlar çardakta oturan ailenin yanına geçip oturmuştu. Bu konakta sadece kendileri değil aynı zamanda Ömer ağanın birkaç yaş küçük kardeşi Adar ağa ve ailesiyle beraber yaşıyorlardı. Adar ağanın eşi Dicle hanımdı ve iki çocukları vardı. Hakan 29 yaşındaydı ve ağa olmak ona göre kendisinin hakkıydı. Bu yüzden Yavuz ile araları iyi değildi. Kardeşi Mizgin ise uysal sessiz bir kız gibi dursa da Aslı ile birlikteyken deli dolu olurdu. Mizgin de 21 yaşındaydı.
Gelmeleriyle yemeğin nasıl geçtiğini ve bugün ki alışverişte neler olduğunu hanımlar kendi arasında konuşuyordu.
"Dicle bir görsen Berfe kızım hem güzel zaten bunu bilirsin hem de nasıl saygılı. Zaten yemekte de iyi ağırlamak için çırpındı durdu."
"Ah ah, bilirim elbet Berfe nasıldır. Biliyorsun Hakan'ım için çok istesem bile küçük diye isteyemediydim. Zaten gözde gelin adayıdır. Yavuz'a nasipmiş"
"Öyle öyle, bu sefer gelinden yana yüzüm gülecek inşallah." gibi konuşma diyalogları ile sohbeti tamamladılar.
Lâkin bu sohbete çok kafayı takan iki kişi vardı. İlki elbet Yavuz'du. Meleğini kuzeni Hakan için düşünmeleri kanını kaynatmış yine sinirlenmesine sebep olmuştu. Bu olay olmasa belki de gidip isterlerdi. Belli olmazdı burada bu işler. Minik meleğini kuzenin yanında iken düşünmesi ile kalbi sıkışmış ve sanki damarlarına kan yerine öfke gönderdi. Bu düşünceler kendini boğarken iyi geceler diyerek odasına çıktı.
Düşünen diğer kişi Hakan'dı. Berfe'yi konaklarına geldiğinde görmüş ve çok beğenmişti. Belki berdel olurda bana eş olur ve ona sahip olurum demişti. Ama o bunak aşiret ağaları gitmiş Yavuz için kuma olarak seçmişlerdi. Hele şimdi annesinin onu kendisi için düşünmesi ama hızlı davranamadı diye kaybetmesi onu sinirlendirdi. Yine Yavuz'un kendi hakkı olanı aldığını düşündü. Berfe ona ait olacakken yine Yavuz engel olmuştu.
Berfe Mardin deki tüm kızlardan hayır hatta şimdiye kadar gördüğü bütün kızlardan çok daha güzeldi. Melek gibi bir güzelliği vardı ve onu hak eden oydu
Berfe kuma olmayı değil onunla olup ilerde hanımağa olmayı hak ediyordu. Düşündükçe daha fazla sinirlendi ve o da Yavuz gibi iyi geceler dileyip çıktı.
Aynı saatlerde Berfe de odasındaki camın önünde oturup ayı ve yıldızları izliyordu. Bugün yaptıkları her şey aklından bir bir geçiyordu. Miran beyin kendisine sert davranmasını beklese bile o normal davranmış hatta kendisi ile şakalaştığı bile olmuştu. Acaba kötü davranmak için evlenmeyi mi bekliyor şimdi ailemin yanında bir şey yapmıyor diye düşünmüştü. Sonuçta Miran bey karısını seviyordu ve karısını seven biri gelen kumayı hoş geldin ne iyi ettin hep seni bekliyorduk falan diye karşılamaz illaki acısını çıkarırdı. Yani çevresinden duyduğu hikayeler böyleydi ve bu biraz ürkmesini sağlamıştı. Ama güçlü olmak zorundaydı.