/2.Bölüm/

1004 Words
Mavi'nin anlatımından; Bavullar, tamam. Pasaport, tamam. Unuttuğum başka bir şey yoktu sanırım. Gülümsedim. Hazırdım. Hemen anneme hazır olduğumu, birazdan uçağa binmek için yola çıkacağımı mesaj atıp ayakkabılarımı giymeye başladım. Üç ay sonra ilk defa onları görecektim ve gerçekten çok özlemiştim. Yurt dışına ilk geldiğimde çok hevesliydim, her şeyin fotoğrafını çekmiştim. Onlara göstermiştim. Gezmediğim, fotoğrafını çekmediğim tek bir yer yoktu ama bilirsiniz işte, aile özlemi diye bir gerçek vardı ve hiç hafife alınacak bir gerçek de değildi. Gözlerim dolduğunda gülümsemeye çalıştım. Onları çok özlemiştim. Gri'nin bana ters davranmalarını, abimin sürekli bana Gri diye hitap edip benimle uğraşmasını, annem ve babamın bize bakarak gülümseyişlerini, onlara sarılmayı ve en çok odamı. Oda arkadaşım ne kadar tatlı bir insan olursa olsun tabii ki de ailemin yerini tutmuyordu ve onun yanında rahat değildim. Odamda bile rahat değildim. Sanki her an bana seslenecek gibi hissediyordum ve geriliyordum. Ama evimde yüz saat dışarı çıkmasam bile sorun yoktu. Evimi ve odamı özlemiştim. Şu dört yıl hemen geçsin ve evime döneyim istiyordum. Tabii ki yurt dışına aşık olmuştum ve fırsatları görmezden gelemezdim. Her şey çok mükemmeldi ama ailemin de burada olmasına ihtiyacım vardı. Onlara çok düşkündüm. Yalnız ve korunmasız hissediyordum. Neyse ki bugün sondu. Gidecek ve bir ay kalacaktım. Yalnızca bir ay olması üzse de şimdilik bunu umursamamaya çalışıp hızlıca evden çıktım. Ev arkadaşımla dün vedalaşmıştık. O şu an okuldaydı. Bununla da zaman kaybetmediğim için mutluydum. Gerçi ben hep mutluydum. Bu bazı insanlara göre sinir bozucu olabilir ama ben pek de öyle olduğunu düşünmüyorum. Dini inancıma göre bu dünyaya bir kerecik geliyorum ve bu bir kerede yaşamam gereken her şeyi yaşayıp mutlu bir hayat sürmek istiyorum. Biriyle olan yaşanmışlıklarımın kötü anılardan oluşmasını istemiyorum. Birini kötü hatırlamak istemiyorum. Beni kötü etkileyecek insanlara hayatımda yer vermiyorum. Yanında çok çok çok rahatsız olduğum insanlarla aynı ortamda bulunmuyorum. Kendime odaklıyım ve bu beni mutlu bir insan yapıyor. Bu arada taksiye bindim. Çok konuştuğum için bunu söylemeyi unutmuş olabilirim ve şu anda da iniyorum. Yaklaşık on dakika süren taksi yolculuğumun ardından havaalanına varmıştım. Gergince gülümseyip derin bir nefes aldım. Kalkışa daha çok vardı. Ben her zaman, her yere çok erken giderdim. Sizle bir buluşma ayarladık ve buluşma saat onda mı? Güzel, sekiz buçukta oradayım. Nedenini pek sorgulamayın, inanın ben de bilmiyorum. Erken geldiğim için kafeteryaya doğru ilerlemiş ve kahve almıştım. Çantamdan kitabımı çıkarttım. Milena'ya Mektuplar'ı okuyordum şu aralar. Gerçi okuyordum denilemez çünkü yolda okumak için getirdim. Daha hiç başlamadım. Şu sıralar başlamaya çalışıyorum desek daha doğru olur. Sürekli ertelemesem başlamış olabilirdim. Bugün mecbur başlayacaktım. Kitabın üstünü okşayıp yavaşça açtım kapağını. Burnuma götürüp sayfalarını kokladığımda gülümsemem yüzümden kaybolmuş ve suratımı buruşturmuştum. Kötü kokuyordu. Sanırım okumayı birazcık daha erteleyebilirdim. Uçuştayken okumak en iyisiydi, şu an biraz sosyal medyada gezmek gözüme daha cazip görünmüştü. Kulağıma kulaklığımı takıp Why Don't We'nin şarkılarına göz gezdirdim ve karar veremeyip rastgele birine tıkladım. Bu aralar bu gruba takmıştım kafayı. Sosyal medyada dolaşmaya başladığımda önüme Gri'nin fotoğrafı çıkınca gülümsedim. Ne kadar da güzeldi böyle. Yorum atmalıydım. Gergince dudaklarımı ısırdım. Bunun pek de iyi bir fikir olduğunu düşünmüyordum. Atmamalıydım. Beni engelleyebilirdi. Adının üzerine tıkladım ve fotoğraflarında gezinmeye başladım. Gerçekten çok güzel bir kızdı. Sarıya yakın kahverengi saçları ve açık kahverengi gözleri vardı. Bembeyaz bir teni ve dudak uçuklatan bir fiziği vardı. Kardeşim olmasa kesinlikle yürürdüm. Keşke onun kadar özgüvenli olabilseydim. Paylaştığı fotoğraflar imrenmemi sağlamıştı. Ne olduğunun farkındaydı ve bunu cidden çok iyi kullanıyordu. Bakan herkesi kendine aşık edebilecek biriydi. Dünyanın en komik, en eğlenceli insanıymış gibi hissediyordum bazen. İyi tarafına denk gelirsem yani. Genelde denk gelmezdim çünkü benden pek hoşlanmazdı. Nedenini bilmiyorum çünkü sadece sözde olduğunu düşünmek kendimi iyi hissetmemi sağlıyor. Öbür türlü çok üzülüyorum. Onun beni sevmiyor olma düşüncesi mahvediyor. Bazı ikiz kardeşler görüyorum ve onların arasındaki bağ her zaman gözlerimi dolduruyor. Gri'ye göre çabuk duygulanır ve hemencecik ağlarım. Çok duygusal olmam ve onu çok seviyor olmam onun midesini bulandırıyor olsa da ondan vazgeçebileceğimi düşünmüyorum. Dünyadaki en en en sevdiğim insan o benim. Eminim o da beni seviyordur, sonuçta hangi insan kardeşini sevmez ki? Tamam, anlaşamazsınız falan buna bir şey diyemem ama kimse kıyamaz sonuçta. Onun da derinlerde, çok derinlerinde bir yerde beni sevdiğine eminim. Fotoğraflarına bakmaya devam ettim. Verdiği komik pozlar kahkaha attırmıştı. Onu çok özlemiştim. Gidince ne söylediğini umursamadan ona kemiklerini kırarcasına kocaman sarılacak ve bir güzel azar işitecektim. Saatin ilerlediğini gördüğümde bavulumun birini görevliye teslim etmiş ve elimdeki tek bavulla ilerlemeye başlamıştım. Güvenlik kontrolünden de geçtikten sonra uçuş kartımda yazan kapıya doğru ilerlemeye başladım. Her neyse, sonuç olarak birazdan uçağa binecektim. Başınızı çok şişirdim ve çok konuşuyorum değil mi? Ve daha kendimi de tanıtmadım, değil mi? Ben Mavi. 18 yaşında, üniversite okumak için İngiltere'ye gitmiş İzmirli bir ailenin iki kız çocuğundan biri. Bir de abim var ama onu pek evlattan saymayız genelde. "Yüzünü gören cennetlik" denilen insanlardandır. Uçaktaki koltuğuma yerleştiğimde telefonumu uçak moduna almış ve kendimi saçma sapan anonsları dinlemeye hazırlamıştım. Yolculuğun midemi bulandırmaması ve çok fazla zorluk çekmemek için pencere kenarındaydım. Bu bile bana bazen yardımcı olmuyordu. Üstüne  yanımda yaşlı bir teyzenin oturuyor oluşu hayatın bana götüyle gülme şekliydi sanırım. Çantamdan uyku ilacını çıkardım. Bu yolculuk başka türlü geçmeyecek gibiydi. Dört buçuk saat boyunca uyuyacak ve görevlilerin beni uyandırmasını bekleyecektim. Gözlerimi kapattım ve kendimi uykunun müthiş kollarına hapsettim. Altı saat sonra; "Gri nerede anne?" "Odasında kızım, ders çalışıyordur muhtemelen. Dur, sen otur ben çağırayım. Bilmiyordu geleceğini." Gerçekten bilmiyor muydu yoksa beni görmek mi istememişti bunu öğrenmenin tek yolu vardı. "Ben giderim anneciğim, sen otur." Annem tam itiraz etmek üzereydi ki konuşmasına zaman tanımadan hızlıca ayağa kalktım ve merdivenleri çıkmaya başladım. Nihayet kapısının önüne vardığımda derince soluklanıp kapıya vurmuştum. Canımı çıkartıyordu şu merdivenler. Yaşlanmıştım yemin ederim. "Git anne, istemiyorum. Ders çalışacağım. Rahat bırak beni." diyen sesini duyduğumda gülümsedim. Onu çok özlediğimi söylemiş miydim? Onu cidden çok özlemiştim. Ders çalışıyor olduğunu bilmek mutlu etmişti, iyi yerlere geleceğine emindim. Çok iyi yerleri hak ediyordu, hayatında hep başarılı olacağına da emindim. Hırslı biriydi aslında üşenmese. "Benim, Mavi. Kapıyı açmayacak mısın, konuşalım?" Ses gelmeyince kapıya bir kere daha vurdum. Adım sesleri duyduğumda kapının önünden azıcık çekilmiş ve açmasını beklemiştim. Kilit çevirme sesi duyduğumda gerginliğim gitmiş kocaman gülümseyerek kapı kolunu indirmiştim. İşte şimdi kocaman bir sarılmayı hak ediyordum.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD