Ulaş bana şaşkınlıkla karışık bir endişe ile bakarken hızla onun müdahale etmesine izin vermeden kapıdan çıktım, merdivenlerden adeta uçar adımlarla inerken arkamdan bağıran ulaşın seslerine sağır olmuştu kulağım.
Karşımda gördüğüm manzaraya göz gezdirdim Ulaşın Nihat abi dediği adamın olduğunu tahmin ettiğim birisi vardı ve diğerleri de ayakta neden Bora'ya bağırdığımı sorgulayan gözlerle bana bakıyorlardı, Boranın bakışları ise aynı buzdan ifade ile boş bakışlarını bana göndermişti.
"Bora!"
Diyerek, tekrar tıslamamla birlikte Bora'nın gözlerinde ufak bir alay tohumu yeşerdi.
" Efendim nefes adımı falan mı öğreniyorsun?"
Alayla konuşması bu tepkimin sebebini bildiğini fısıldarken yüzüne yerleşen pis sırıtış bunu kanıtlar nitelikteydi.
Odada olanları umursamadan hızla Bora'nın tişörtünü kavradım yüzünü yüzüme yaklaştırmamla gözlerindeki alaycıifade tamamen kaybolup yerini yeniden boşluğa bırakırken sıktığı çenesi sinirlendiğini bana anlatıyordu.
"Pamir kim? Ulaş'a bunların yapılmasına nasıl izin verebilirsiniz siz! Siz hasta mısınız? Ya siz ne hastası direkt mafyacılık oynayan bir grup hastalıklı insan mısınız nesiniz siz!"
Hiç nefes almadan bitirdiğim cümlem odaya bomba etkisiyle düşerken Nihat Bey bir adım öne çıktı. "Kızım Borayı bırak öyle konuşalım." Sinirden gözlerin dolmuş bir şekilde ellerim titrerken, titreyen ellerimin belli olmaması amacıyla borayı biraz daha sert tuttum.
Bora zor durumda olduğumu anlayarak veya hamleme karşılık vermek amacıyla bir elini belime koyarak beni sıkıca tutmaya başladı. Kalbim ani hareketinin verdiği sarsıntı ile bir deprem etkisi yaşarken afallayan bakışlarımı tekrar Bora'nın gözlerine diktim.
Gözlerinde adeta ormanları yaşatan adamın sert bakışlarıyla kendime gelirken sinirim tekrar gün yüzüne çıktı.
"Ulaş'ı ne ile tehdit ediyorsunuz da Ulaş hâlâ burada." Ulaş'ın arkamdan gelen adım seslerine durduran şey Bora'nın elinden başka bir şey değildi. Eliyle Ulaş'a durmasını işaret ederken kesilen ayak sesleri de yine Bora'nın emirlerini yerine getirdiğini gösteriyordu.
"Ulaş sana verdiğim süre içinde hikayeyi yarım anlatmak yoktu hatırlatmak isterim ki hikayenin Pamir'e kadar olan kısmı beni ilgilendirmiyor! senden istediğim Pamir'den sonrasıydı."
Odada yankılanan sert ve bir o kadar otoriter ses yutkunamama neden oldu her ne kadar sinirli olsamda ses tonu içime bir huzurun çökmesini sağladı. Ellerim normale dönerken boranın bakışları bu sefer de bana çevrildi.
"Evet ufaklık şimdi Ulaşın yapmadığını yapma görevini üstleniyorum, inan bana çok eğlenceli olacak."
Sert sesine yakışır bir şekilde bakan sert gözleri nefesimi keserken "Tamam Bora ben anlatacağım." Ulaşın arkadan gelen korku dolu sesi kaşlarımı çatmama sebep oldu, Bora'nın anlatacağı Neyden korkuyor olabilirdi ki ulaş!"Süren bitti Ulaş! Ve Nefes'in senin anlatımını pekte beğendiği söylenemez ki benden dinlemek için ayaklarıyla bana geldi."
Her bir cümlesinde biraz daha koyulaşan ormanları tekrardan bana kışı yaşattı, gözlerimin içine kenetlenmiş gözleri şeytani bir kıvılcımla parladı.
"Evet Nefes, senin dediğinin aksine mafyacılık oynamıyoruz, casusculuk oynuyoruz."
Gözlerinde yeşeren alay biraz sonra söyleyeceklerinden pek hoşnut olmayacağımı belirtiyordu.
"Aslında ben olsam pekte casusculuk demezdim ama neyse."
Gözlerim anlamamanın verdiği garip mahmurlukla Boraya bakarken o bu halimden zevk almış bir biçimde gizli kapaklı anlatmaya devam etti.
"Biz büyük bir teşkilatın anahtarlarıyız ufaklık ve bu teşkilatın ayakta kalmak için biz ve bizim gibilerin yapacağı bazı küçük işler oluyor. Sen istersen bizi masum birer Robin Hood san ister birer kötü mafya san, tamamen bakış açısı"
Yüzünde oluşan hin gülümseme biraz daha kedinin fareyle oynadığı gibi oynayacağını gösterirken anlamaz bakışlarımı ondan kaçırarak yakasındaki elimi geri çektim dip dibe olan bedenlerimizin arasına mesafe koymak için bir adım gerilememle Bora elini belime biraz daha sert bastırarak beni kendine çekti.
Şimdi aramızdaki mesafe az öncekinden de azdı, aldığım nefesler ciğerlerime yetmezken şaşkın bakışlarımı gözlerinde ormanlar yaşatan buz kütlesine diktim.
"Yeri gelir hırsızlık yaparız, yeri gelir birer casus oluruz, yeri gelirse de birer uyuşturucu satıcısı oluruz hatta en iyi uyuşturucu satıcımız Ulaştır, sahi kaç kişi ölmüştü sattığın uyuşturucudan Ulaş?"
Dedikleriyle tüm vücudum bir fırtınanın ortasında kalmış fidan gibi titrerken aldığım nefeslerin bana yetmediğini hissettim, ellerim boğazıma giderken gözlerimden dökülen bir kaç damla yanaklarıma doğru yol çiziyordu yutkunmalarım fayda etmezken Bora'nın belimdeki elini ittirerek birkaç adım geriledim.
Ulaş'ın tam karşıma geçmesiyle bakışlarım Bora ve Ulaş arasında mekik dokudu
Ulaş böyle bir şey yapmazdı.
Bora yalan söylüyordu
Tabi ki de yalan söylüyordu
Buradan gitmem için yapıyordu ona inanmadığımı belli eden bakışlar attıktan sonra hızla konuşmaya başladım.
"Ulaş ne saçmalıyor bu! Hayır birde inanmamı bekleyerek ciddi ciddi anlatıyor."
Sinirle kurduğum cümleyle Ulaş'ın hiçbir cevap vermeden bakışlarını yere sabitlemesiyle yüksek sesli bir kahkaha attım, elim gayri ihtiyari biçimde boğazıma giderken attığım kahkahalar yerini hıçkırıklara, gözlerimdeki inanmaz ifadelerse yerlerini yaşlara bıraktılar.
Hızla gözyaşlarımı silmeye çalıştım fakat anlaşmışcasına büyük bir hızla akan yaşlarım buna izin vermiyorlardı. Titreyen ellerim ve titreyen bacaklarım tüm dengemi bozarken bir cevap vermesini bekleyerek Ulaş'a baktım.
"Yalan söylüyor desene Ulaş, ben asla böyle bir şey yapmam desene!"
Avazım çıktığı kadar bağırıyor bir yandan da büyük bir gürültü eşliğinde elime gelen her şeyi yere savuruyordum.
"Sen yapmazsın, yapmam de! Yalan de, inanmamamı sağla susma, Ulaş!"
Feryadım tüm evde yankılanırken Ulaşın yüzüme bakacak yüzü yoktu titreyen bacaklarımı umursamadan merdivenlere yöneldim, elime gelen sırt çantamı aldıktan sonra kimseyi umursamadan geldiğim hızla tekrardan aşağı kata indim hiç kimsenin yüzüne bakmadan kapıya doğru koşar adımlarla yöneldim.
Karşıma çıkan Anka tüm sinirlerimi tekrardan vücuduma yayarken sinirle ona baktım.
"Çekil önümden."
Bana anlayış ve tedirginlikle bakıyordu.
"Bak nefes ne hissettiğini emin ol ki çok iyi anlıyorum, fakat Ulaş'ı dinlemen lazım! O sandığının aksine kötü birisi değil belki hiçbirimiz Bora'nın dediği gibi birer Robin Hood değiliz fakat dediği gibi kötü insanlarda değiliz hepimizin birer amacı var ve bu amaç doğrultusunda hareket ediyoruz."
Cümlenin sonunda aldığı derin bir nefesle anlamamı ister gibi bana baktı.
"Bak biliyorum kafan çok karışık hatta şu an ne hissettiğini neye inanacağını da bilmiyorsun ama bana güvenmezsen bile Ulaşa güven! Bora sadece olayları görünen yüzüyle sana anlattı. Ulaş'ın inkar etmeyeceğini bildiği için, ama sana yemin ederim ki ne Bora ne Ulaş ne de biz o kadar kötü insanlar değiliz! İyiliğimiz veya kötülüğümüz bakış açısına göre değişir belki ama bizi bir çocuğa anlatırsan masum olduğumuza inanır, bir yetişkine anlatırsan bizden korkar, bir polise anlatırsan bizle gurur duyar ama bir suçluya anlatırsan öldürür ve olayları sadece kabına göre yargılarsan, dünyanın en kötü insanı olarak çıkarız karşına!"
Yaptığı uzun ve anlamlı konuşma gözlerimi kapatıp kendimi uçurumun kenarında denizin üstünde bir düşünce balonuna hapsetmeme sebep oldu. Anka ile tanışmamızdan kaç saat geçmiş olursa olsun ona güveniyordum, bunu neden yapıyorum bilmiyorum ama onun bakışları ve anaç tavırları her zaman güvenmek istediğim bir arkadaş veya hep sahip olmak istediğim bir abla profili çiziyordu ve sesindeki tını ne derse desin kabul etmemi sağlayacak cinstendi, dediği gibi en azından Ulaş'a on sekiz yılıma güvenmek zorundaydım.
Ben Ulaş'ı tanıyordum ve Ulaş asla kötü bir insan olmazdı bir kere onun masum çocuk kalbi buna izin vermezdi hem Bora'nın dediğine bakılırsa bu evdeki herkes suçluydu.
Anka ve Arel de dahil! Onlar nasıl kötü insanlar olabilirdi ki? Ya da Aral ve Ulaş ikisi de ne kadar sert dursalar da kötülük yapamayacak birileri gibilerdi.
Gözümde Bora ve Elis ne kadar kaf dağını biz yarattık havalarında olsalar da gözlerinde yansıttıkları bana karşı bir nefretti ne olursa olsun kalbim onların bile kötü bir insan olamayacaklarına inanıyordu gözlerimi açarak bakışlarımı Ulaş'a cevirdim.
"Anlatmak için beş dakikan var eğer anlattıklarına ikna olmazsam yemin ederim ki ilk önce sen olmak üzere burada bulunan herkesi öldürürüm ve hiç bir vicdan azabı çekmem tek pişmanlığım ömrümü hapiste geçirmekten yana olur."
Sinirle kurduğum cümle Ulaş'ın yüzünde bir tebessüm oluştururken gözleri umutla parladı beni onaylarcasına hızla kafasını salladı.
"Burada mı anlatayım, istersen dışarı çıkalım ya da yok odaya çıkalım ne dersin?"
Heyecanla konuşması bir anlık sinirimi götürse de hızla sinirli olduğumu düşündüğüm bakışlarımı geri getirdim.
"Süren başladı Ulaş ve sanırım dört dakikan kaldı."
Ulaşın tedirginleşen bakışları odadaki herkesin üzerinde gezinirken en nihayetinde bende durdu. "Sana Pamir'i anlattım, dediğim gibi gözlerimi açtığımda buradaydım ve herkes başımdaydı."
Derin bir nefes alıp anlatacaklarını kafasında tarttı.
"Nihat abi Pamir'in köpeklerinin beni rahat bırakmayacağını söyledi. Önüme iki seçenek sundu, birisi ya ülkeyi terk edecektim ve gizli bir hayat sürecektim ya da burada kalıp teşkilatın bir üyesi olacaktım, teşkilatı sana ben açıklayamam fakat ilerde bir gün Nihat abinin bunu yapacağına eminim."
Nefes almadan konuşmaya çalışması cümlenin sonlarına doğru kesik kesik konuşmasını sağlarken kaşlarım olağan bir hızla çatıldı teşkilat dedikleri şey neydi? Ya da bu Pamir kimdi neden ondan kaçmak için ülkeyi terk edecekti ki ulaş? Wn önemlisi ise bu evdekiler kimdi yaşamak için iki seçenek sunacak ve bunu sunduracak düşmanlıklar edinen bu insanlar kimlerdi? Soru işareti dolu bakışlarımı Ulaşın gözlerine diktim.
"Yaptığımız şeylere gelince biz kimliği gizli olanların kimlikleriyiz yani onların kendi adlarına yapmamızı istedikleri şeyler oluyor ve biz onların adlarını geçirmeden teşkilat adına bu işleri yapıyoruz ama merak etme kimsenin amacı kötü değil birer plan dahilinde büyük balıkları yok etmek için küçük balıkları oltaya çekeriz biz ve kimlikleri gizli olanlar ise teşkilatın nabızları onlar bize görevleri Nihat abi sayesinde ulaştırırlar bizde bunları yine onların yardımı sayesinde hallederiz."
Kendimi bir Amerika filminin içine düşmüş masum ve aptal kız gibi hissederken pörtlettiğim gözlerimi Ulaş'a cevirdim.