BAŞLANGIÇ

2090 Words
NEFESİN ANLATIMI Gözlerimi açtığımda başımda dikilen Ulaş’ı görmemle gözlerimi hemen geri kapattım. Dudaklarından ufak bir kıkırtı kaçtı “ Çok bilmiş uyandığını gördüm.” Gözlerimi devirdiğimde hala bana baktığını gördüm sırıtarak “ Hala beni camdan sallandırmadığına göre empati duygunun son iki yılda bir hayli geliştiğini söylemek isterim.” Şimdi ben kıkırdarken bozulma sırası ondaydı “İlla beni camdan at ulaş diyorsun yani.” Bunları söylerken üzerime doğru gelmesiyle kahkahalarıma eşlik eden çığlıklar attım o da benim bu halime dayanamamış olsa gerek ki gülmeye başladı “ Tam bir bebeksin.” Dilimi çıkarmamla onunda dilini çıkarması homurdanmama sebep oldu “ Hah! Bana bebek diyene bakın hele, koca bebek.” Az önce çığlıklarımın yankılandığı odada şimdi ise kahkalarım yankılanıyordu durumun ironikliğine içimden koca bir kafa darbesi gönderdim boğazımı temizlememle bakışları bana yöneldi yapacağım konuşma ve isteyeceğim şey için onu ve bir miktar da kendimi hazırlamaya çalışıyordum. Ulaş benim için her zaman bir abi olmuştu sahip olamadığım bir kardeşti fakat onun hislerinin bu kadar masum olmadığını iki yıl önce beni öptüğü gece anlamıştım, yaşadığım şok her ne kadar büyük olsa da beni asıl üzen ve sinirlendiren onun bana ve duygularıma ihanetiydi ve sonrasında yıllarca yaşadığımız arkadaşlık hiç var olmamış gibi çekip gitmesiydi, şu an ise o günü tamamen unutmuş bir biçimde abim olarak gördüğüm ulaşa bakıyordum “Senden bir şey istiyorum, tabi empati duygun ne kadar gelişmiş olsa da açıklama yapmadan istediğimi dile getirirsem beni camdan atarsın.” Yapacağım açıklamanın da kısa bir açıklamasını yaptıktan sonra bakışlarımı kaçırdım. "Eğer burada kalırsam Kalan ömrüm boyunca bir matem havası yaşayacağım ve her günüm ölecek bir kız gibi geçecek Ben böyle yaşamak istemiyorum kimsenin benim öleceğimi bilmediği normal bir yaşam yaşayabileceğim kalan ömrümü güzel ve her istediğimi yaparak yaşamak istiyorum ölümüm yaklaştığında keşke şunu da yapsaydım demek istemiyorum " Gözlerinde anlayışın en somut hali belirirken dudaklarında ufak bir tebessüm oluştu. "İzmire yerleşiyorum sende istediğin kadar benimle yaşayabilirsin, annenlerle konuşacağım ve seni anlamalarına yardım edeceğim" Dedikleriyle kafamı hızla iki yana salladım. "Hayır, hayır! Ben senden benim için hayatını değiştirmeni isteyemem. Demek istediğim şey, ailemden uzaklaşmak Ulaş. Onlar beni ameliyat olmam için zorlayacak ve kalan ömrümü her gün yas tutulan bir evde geçirmek istemiyorum lütfen seninle gelmeme yardım et!" Dediklerime inanamaz gibi bir bakış attı, daha sonra ciddi olduğumu anlayınca şaşkınlıkla kaşları kalktı. "Sen ciddisin! Aman allahım Nefes sen delirdin mi? Eğer sen gidersen ailen ne yapar? Kabullenmek istemiyor olabilirsin fakat sen hastasın Nefes! Ailen senin yanında bırak bir gün olmamayı bir saniye olmasalar içlerinde hep bir korku olacak. Onları bu halde bırakıp gidemezsin!" Sinirle kaşlarımı çattım, eğer gözlerim birer silah olsaydı şu an yaşamayacak birisi vardı odamda. "Anlatamadım sanırım Ulaş! Ben öleceğim hemde bir yıl içinde, belki yarım belki bir ay sonra! Ve son günlerimi de birilerini düşünerek mi geçirmem gerekiyor? Onlar korkmasın diye kalan son günlerimi dört duvar geçiremem Ulaş!" Bakışlarımız adeta savaşırken içime derin bir soluk çektim " Eğer sen gelmemi istemiyorsan ben kendi başımın çaresine bakabilirim. Bebek, pardon hasta bakıcılığı yapmak zorunda değil-" "Sen laflarımı nerenden anlıyorsun? Kızım manyak mısın sen? Şu an saçmalıyorsun ahh! Pekâlâ bana yaptığın O harika ötesi konuşmadan birer tane de anne ve babana yaptı ve ikna olurlarsa neden gitmeyelim ki" Sinirle saçlarından geçirdiği eli ve şişmiş kasları ile şu an sinirlerinin hat safhasında olduğunu bilsem de itiraz etmekten geri durmadım "eğer söylersem izin vermezler! gizlice gidelim veya sen izin al! lütfen Ulaş." Ulaş sabrının son kırıntılarını yaşadığını belli eder bir homurtu çıkardı. Ben ise sevinçle bir çığlık atıp onun boynuna atladım "Seni çok seviyorum iyi ki varsın kahramanım!" gerginleşen bedeni kokumu Derince içine çekmesi ile gevşemeye başladı rahatsız bir şekilde Kollarımı geri çekeceğim sırada buna engel oldu "Lütfen" fısıltısı annesinden Şevkat isteyen bir çocuğun sesi kadar aciz ve bir o kadar çaresiz çıktı. Derim bir şekilde yutkundum birkaç dakika sonra İstemeyerek de olsa Birkaç adım geriye gitti. "Ben Necip abi ile konuşayım" heyecanla yüzüne baktım "eşyalarını hazırlıyorum sakın İznik kapmadan gelme yakışıklı" Yüzünde arsız ama tatlı bir sırıtış peydâ oldu "o işi yakışıklın halledecek güzellik" ufak bir kıkırtı koptu dudaklarımdan. Ulaş odadan çıkar çıkmaz valizimi hazırlamaya başladım. Yaklaşık iki valiz kıyafet ve bir valiz de kitabımı hazırladıktan sonra gülümseyerek odama son defa baktım. Bir ay öncesine kadar normal bir genç kızın odasıydı, şimdi ise ölmek üzere olan bir kızın eski odasıydı. Dolabımı açarken bakışlarım kapıya kaydı, annem bağırarak isyan ediyordu. Annemin kabul etmeyeceğini zaten biliyordum bunu tahmin etmesi benim için pekte zor olmamıştı. Dolabımda duran ölmeden önce yapılacaklar listeme baktım yavaşça. Bundan bir kaç yıl önce izlediğim bir filmden çok etkilenip böyle bir liste hazırlamıştım. Kim bilebilirdi ki birgün bu listeyi kullanacak zamanımın bile olmayacağını. Hayat çok garip bir gün sağlıklıyken öbür gün ölmüş olabiliriz. Bir gün ölen bir kızın ardından ağlayarak bir liste hazırlarken diğer gün o listeyi kendimiz için kullanırız. Ben bunu çok acı bir şekilde tatmış olsam da, insan hep şimdisine odaklanmalı. Nasıl olsa geleceğim uzun ilerde yaparım dememeli, ne istiyorsa o an yapmalı. Eğer öyle yapmazsa elinde kocaman bir liste ile ölüme yürür, tıpkı benim şu anım gibi. Elimdeki listeyi katlayıp çantama attım. Evdeki seslerin dinmesinden annemin ikna olmak üzere olduğunu tahmin ettim. Gözlerim doldu acaba anne ve babamı son kez görebilecek miydim? Ya da ölmeden önce göreceğim son yüz kime ait olacaktı? Kafamdaki düşünceler odamın açılan kapısını engellemiş olsa gerek karşımda dikilen Ulaş’ı şimdi farkettim. Yüzündeki buruk tebessüme baktım " bayan çok bilmiş, düş bakalım önüme" gözlerimden bir kaç damla aktı. Artık ve hayallerim önünde hiç bir engel yoktu. Kendime aittim. Ulaş valizlerden iki tanesini alırken bende küçük valizi aldım. Odamdan çıktığımda karşımda gördüğüm küçük ailem dudaklarımdaki buruk tebessümün sahibi oldu. Annem hızla kollarıma atılıp ağlayarak bana sarılmaya başladı. "Nefes gitme Kızım lütfen" yalvarırcasına çıkan sesi irademi her ne kadar zorlasa da cevap bekleyen bakışlarına sessizliğimle en büyük cevabı verdim yeniden dolan gözleri daha fazla ağlayacağının habercisi olurken hızla kollarından sıyrıldım. Babamın güven kokan kollarında kendimi güvenli limanıma hapsettim. Benim dağ gibi babamı hiç bir kuvvet yıkamamıştı bu güne kadar. Fakat şimdi kollarımda hıçkırıklarla ağlayan adam adeta 'ben yıldım' diye feryat ediyordu. Gözlerimden akan bir kaç damla yaşın Babamın omuzlarına düşmesiyle kendine geldi. Yanaklarımı iki elinin arasına hapsederken gözlerini gözlerime tutsak etti. "Sakın ağlama prensesim, hayatını doya doya yaşa ve unutma ki sen ne istersen iste, kararın ne Olursa olsun biz senin her zaman arkandayız." Sözlerinin bitmesiyle yüzümde acı dolu bir tebessüm oluştu. "Sizi çok seviyorum, sizde bunu asla unutmayın." Annemin Ulaş’a ilaçlarımla ilgili tembihleri bittiğinde sonunda yola koyulabildik. Arabada süren derin gerginliği bozmak istercesine elim Ulaş'ın koluna gitti. "Efendim" bir şey sormak istediğini anlamış olsa gerek hızlı bir cevap vermişti. "babam birkaç ev arkadaşının olduğundan bahsetmişti geçen sene sorun olmaz mı sonuçta beni tanımıyorlar" Cümlemi bitirmemle gözleri kısa bir an bana baktı. "sorun olmaz olursa da ayrı eve çıkarız sen kafana bunları takma şimdi bunları acıktın mı yemek yiyelim mi?" Sorduğu soruyla gözlerimin birer elmas gibi parladığına yemin edebilirim, zira attığı kahkaha da bunu doğrular nitelikteydi. "Kurt gibi açım hem de" Gözleri bana büyük bir hayranlıkla çevrildi "hiç değişmemişsin" hızla gözlerimi kaçırdım Ulaş büyük ihtimalle buna bozulmuş olsa da Ses çıkarmadı. Ne olursa olsun birkaç yıl önce yaptığı hareketten dolayı şu an yaptığı şeylerden çekiniyordum. Gözlerimi kapatıp böyle bir şeye gerek olmadığını tekrarladım O benim abimdi sarhoş olduğu için öyle bir şey yapmıştı. "Hadi" ben düşüncelerimle boğuşurken Ulaş arabayı bir lokantanın önüne parketmişti bile. Hızla emniyet kemerimi açarak arabadan indim. Neredeyse gece olmuştu ve ben en son kahvaltı yapmıştım, bu satte kadar dayanmam tamamen mucizeydi. Oturduğumuz masada garsonlar siparişimizi alırken gözlerim mekanda meraklı bir tura çıktılar. Yol üstü bir restoranttı, sade ve içten döşemesi ile havaya samimi bir koku yayıyordu. Gülümsedim, burada olmak mutlu hissettiriyordu. Gözlerimi açar açmaz mavilerimin yakaladığı kahveler gülümsememi arttırdı. "Beğendin-" çalan telefonu konuşmasını yarıda bölerek bakışlarım merakla telefonuna kaydı. -efendim arel Karşı taraftan nerede olduğumuza yönelik bir soru gelmiş olsa gerek -bir kaç saate geliyorum Arel, kapat şimdi müsait değilim. Karşı taraf Ulaş’ı pek kââle almamış gibiydi çünkü Ulaş yaklaşık iki dakikadır gözlerini kapatmış eliyle yüzünü avuçlayarak karşı tarafı dinliyordu. Bu hali o kadar komiğime gitti ki ufak bir kahkaha patlattım. Hızla bakışları bana dönerken yüzünde gözlerine kadar ulaşan bir gülümseme meydana geldi. "Pardon" sesim mahçup bir tanıda çıktı. Ufak bir anlığına arkadaşlarının yanlış anlamasından korkmuştum, daha sonra ise umursamamaya karar vererek yemeğimi yemeye devam ettim. O sırada karşı tarafın attığı çığlık sesi benim bile kulağımı kanatırken bakışlarım şokla Ulaş’a döndü. "Hay sesini si-" karşısında benim olduğumu hatırlamışçasına homurdandı. "Defol git Arel, defol git." Ve Arel dediği kişinin suratına telefonu kapattı. Bir yandan kulağını tutarken diğer yandan homurdanmaya kaldığı yerden devam ediyordu. "Eşşek herif" dedikleri ile gülüp onu daha fazla sinir etmek istemediğim için dudaklarımı ısırdım. "Gül gül içinde kalmasın" kahkahalarım Bu komutu bekliyormuşcasına yüksek bir desibel de çıkarken o da kahkahama ortak oldu "Arel de kim?" kahkahalarımın arasında sorduğum soru yüzünü buruşturmasına sebep oldu "ev arkadaşlarından birisi, tanıyıp tanıyabileceğin en tehlikeli insandır kendisi zira onunla aynı ortamdaysan başına kötü bir şey gelmeme gibi bir olasılık yok sana başbelası diyorum ya senden bile fena" Sonlara doğru yüzünde oluşan tebessüm Aler'e olan sevgisini gösteriyordu. Gülümsedim deli dolu insanları severdim "kaç kişi kalıyorsunuz evde?" Ulaş konuya değinmemden memnun olmuşçasına sırıttı. "6 kişi kalıyorduk" Geçmiş zamandan bahsetme sebebi benim de artık orada yaşayacak olmamdan kaynaklanıyordu. "Peki nasıl insanlar, biraz bahsetsene" çorbamla oynarken sorduğum soru ilgisini tümden üzerime toplamamı sağladı. Bir kaç saniye boyunca söyleyeceklerini kafasında tarttı. Aldığı derin nefes yapacağı uzun konuşmanın ufak bir habercisiydi. "Arel ve Aral evin ikizleri, ikiz olduklarına bakma dünyadaki en zıt iki insanlar, karakterleri tamamen farklı. Arel biraz daha anladığın üzere şebek ve tatlı birisi, evde yaptığı şakalarıyla Aral'ı çileden çıkartıyor. Aral ise, ciddi ve soğuk birisi. Soğuk dediğime bakma yeri gelir bir abi olur yeri gelir küçük bir çocuk. Sadece pek ikizine benzemez işte." Ulaş cümlenin sonunda kendi kafasını da karıştırmış olacak ki bir kaç saniyelik bir duraksama yaşadı. "Elis normalde sevecen ve eğlenceli bir kızdır fakat benimle pek anlaşamıyor olsa gerek, çok muhabbetimiz olmaz." Önündeki içeceğinden büyük bir yudum alarak devam etti. "Anka çok tatlı ve güleç bir kızdır, evin anneliğini üstlenmiş despot annemizdir. Eminin Arel'den sonra en çok onunla anlaşacaksın." Anka'ya olan minnet ve sevgisi gözlerinden okunurken bakışlarını yemeğine odakladı. "Bora, o biraz soğuktur. Yani pek tanıtamam onu, onun bize kendini gösterdiği kadarıyla tanırız biz Bora'yı. Biraz sert birisidir eğer kaba davranacak olursa lütfen kusuruna bakma. Onun genel hali öyle, hatta sen onu umursama bile." Bora'yı ne kadar sevse de çekindiğini bakışlarından anlayabiliyordum. Acaba insanları kendinden bu kadar uzağa itecek ne yapmıştı da Ulaş bana onu anlatırken bu denli çekinmişti. Yemeğimi yemediğimi farketmesiyle kaşlarını çatıldı " yememişsin beğenmedin mi?" Merakla sorduğu soruya ufak bir omuz silkmesiyle cevap verdim. "Kalkalım mı" Sorduğum soruyla çatık olan kaşları bir nebze de olsa düzelirken başını beni onaylarcasına salladı. "Kalkalım ben hesabı ödeyip geliyorum sakın yerinden kıpırdama" Annem gibi uyarıcı sözlerini sıralamasıyla homurdanmaya başladım. "Tamam annecim yerimden kalmıyorum" gözlerini devirerek kasaya doğru ilerledi. Verdiğim karar kesinlikle bir noktadan sonra yanlıştı. Zira Ulaş annemin ikizi gibi davranmaya şimdiden başlamıştı bile. Ulaş’ı annem gibi hayal etmemle ağzımdan desibeli oldukça yüksek bir kahkaha firar etti. Kendi kendime delice attığım kahkaha ile yan taraftaki garson adeta öcü görmüş gibi bir bakış fırlattı bana. Ona bir kaç saniye sırıttıktan sonra Ulaş’ın bana doğru gelen bedenine adımlamaya başladım. Ölecek kız ünvanı bitmeden deli kız ünvanına geçmek can sıkıcı olabilirdi o yüzden Gayet normal bir şekilde davranmaya dikkat ederek restoranttan çıktım. Bakışlarım hızlı bir şekilde yürüyen ulaş’ a çevrildi dalgındı bir o kadarda tedirgin, başıma bir şey gelmesinden endişe ettiğini tahmin ediyordum. “ Kaç saatlik yolumuz kaldı?” araba hareket eder etmez sorduğum soruyla afallayarak bana döndü. O kadar dalgındı ki benimde burada olduğumu unutmuştu ufak bir silkelenmenin ardından bakışlarını tekrar bana çevrildi “İki saate yakın bir yolumuz var uyu istersen sen, yorulmuşsundur.” Dediklerini kafamla onaylarken gerçekten de son zamanlarda ne kadar çabuk yorulduğumu fark ediyordum, yorulmama için özellikle bir şeyler yapmama gerek yoktu birkaç saat oturmam, hatta birkaç saat uyumam bile beni yeterince yoruyordu ben düşüncelerimin içinde boğulurken beynim ise beni uyutmaya kararlı bir şekilde beni uykunun o derin kollarına çekiyordu, gülümsedim neden yaptım bilmiyorum ama gülümsedim huzurlu bir o kadar da özgür hissediyordum. Ben nefes Yıldız babasının biricik prensesi annesi için babasının kızı lakaplı bal perisi olan nefes hayalleri, umutları ve hayatı elinden alınmış olan nefes, nefes yıldız. Ve ben nefes şu an bu arabada hayatımın en huzurlu gülümsemesini kondurdum dudaklarıma artık bileğimdeki prangalar çürümüş bedenim özgürlüğün tadına varmış ruhum ise nefes’ in hayatı elinden alındığında yok olmuştu bir daha karşılaşır mıyız bilmem. Ruhsuz biri nasıl gülümser sormayın, eğer ruh gitmişse bedenden gözyaşınızı da alır kalbinizden geriye kalan ise buruk bir tebessüm olur. Ben nefes, özgür, huzurlu, kimsesiz nefes, elinde ölmeden önce yapılacaklar listesiyle birlikte uçuruma yürüyen nefes ve bu da benim kurtuluş hikayem
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD