10

1010 Words
"Hayır" bir anlık şokla aklıma ilk gelen cevabı verdim. Bakışlarında bir değişim olmadan bana bakmaya devam etti. "Güzel o zaman bizimle yaşamayı ve bizimle görevlere çıkmayı kabul edersen pek sorun çıkarmazsın" gözlerim fal taşı gibi açılırken ona baktım Onların yaptığı uyuşturucu satmak ya da birilerini yakalamak gibi görevlerden mi bahsediyordu? Eğer öyleyse anca rüyasında görürdü "ne görevi ne saçmalıyorsun sen" Sinirle birkaç adım yaklaşarak sorduğum soruyla ifadesiz bakışlarını yüzüme kilitledi "Eğer bizimle yaşamayı kabul edersen ne olmasını bekliyordun ufaklık? Bizim karanlığımıza rağmen aydınlıkta kalacağını filan mı düşünüyordun? Şayet aklında böyle bir düşünce varsa derhal onu aklından sil çünkü bizimle yaşamayı Kabul ettiğin an sen de bir kimliksizin kimliği olacaksın ve sen de Bizler gibi karanlığın çocuğu olacaksın kaktüs" Ona cevap vermeme fırsat dahi vermeden sabah Elis'le çıktığı odaya girdi. Şaşkınlıkla birkaç saniye bekledim, ne demek bir kimliksizin kimliği olacaktım ve saçma sapan işler yapacaktım? Karanlığın çocukları neydi ki hem? Şayet Ben 18 yaşında gayet de reşit bir kızdım Bu evdeki Kimsenin de 18'den küçük olarak çocuk ünvanı aldığını düşünmüyorum. Sinirle bir kaç adım attım ya bunu seçmezsem ya bu evde kalmak istemezsem, Diğer seçenek ne olacaktı? Bana da aynı Ulaş'a sunulan seçenek mi sunulacaktı? Salonun ortasında durmuş kendi kendimi yerken hızla benim kafamın içini bunlarla dolduran kişinin odasına yöneldim. kapısını çalmadan açarken bir yandan da homurdanıyordum. "evet kapı çalmak gibi bir huyum yokmuş" Yatağında uzanmış kitap okuyan Bora sanki girdiğim oda onun değilmiş gibi bir rahatlıkla hiç bana bakmaya tenezzül bile etmeyerek kitabını kaldığı yerden okuyordu. İçimde alevlenen öfke dalgasına yenilerek birkaç adımda onun önünde bittim ısrarla bana dönmeyen bakışlarına sinirle gülümsedim ve elindeki kitabı kaptığım gibi birkaç adım geriledim. "Beni takmaya ne dersin Bora? Yoksa kitabını da yanımda götürürüm" yaptığım tehdidin saçmalığı ile afallarken O da saçmaladığımı fark etmiş bir şekilde sırıttı. "Aman tanrım kitabımı götürürsen kendimi öldürürüm" Alayına dudaklarımı büzerek karşılık verdim. "Dalga geçmede bana cevap ver! Sizinle yaşamayı seçmezsem bana sunulan diğer seçenek Ulaş'la aynı mı olacak?" Alayla yüzüme baktı "Kusura bakmayın madam kişiye özel seçeneklerimiz yok" Benimle dalga geçmesi ile sinirle kitabını yüzüne atarak odadan çıktım. "kişiye özel seçeneği yokmuş sadece soru sorduk kişiye özel seçenek mi istedik sanki!" Merakım daha fazla yürümeme engel olurken odalara baktım bu katta 6 oda vardı, Birisi benim kaldığım oda diğeri Bora'nın olduğunu düşündüğüm oda Anka'nın odası ve banyo. Geriye kalan iki odadan birisinin Arel'in veya Aral'ın olmasına dua ederek odalardan birisinin kapısını tıklattım. Ses gelmeyince telaşla biraz daha sert bir şekilde kapıyı çaldım kimsenin ses vermemesi ile hızla kapıyı açtım. Kapının ardındaki yatakta uyuyan bir adet Aral yüzümde keyifli bir sırıtma yarattı, kesinlikle istediğim cevapları alabileceğim kişi Aral'dı. Aral'a yaklaşmadan önce hızla odayı süzdüm, Oda fazlası ile genişti benim odamın sol tarafında kalan tek odaydı. Odanın içinde bulunan iki yatak Aral ile Arel'in aynı odada kaldıklarını gösteriyordu. Buna göre Bora'nın odasında olan tek yatağa bakılırsa, Ulaş da tek başına bir odada kalıyordu ve Anka ile ile Elis aynı odayı paylaşıyorlardı. Benim kaldığım oda büyük ihtimalle misafir odası veya ona benzer bir odaydı, içinde pek fazla eşya olmaması da bunu destekler nitelikteydi. Düşüncelerimi bir kenara bırakarak Aral'a yöneldim, yavaşça kolunu dürterken hiçbir uyanma belirtisi göstermedi. Sanırım yanında top patlasa uyanmayacak bir insandı Aral. Dürtmelerimle uyanmayacağını anlayarak omzuna bir yumruk attım. "Aral" odanın içinde bir fısıltı şeklinde çıkan sesim ve yumruğum en nihayetinde Aral'ı uyandırmayı başarabilmişti. Anlamaz gözlerle bana bakan uyku mahmuru Aral şu an küçük bir çocukmuş gibi yanaklarını sıkma isteği doğuruyordu içimde. Bu isteğimi içimden def ettikten sonra Aral'a merak dolu sesimle tüm sorularımı sıralamaya başladım. "Eğer teşkilat dediğiniz şeye katılırsam, yani sizinle yaşamayı kabul edersem ne olacak? Bana ne yapacaklar?" Telaş ve merak duygusunu içinde barındıran gözlerim Aral'ın anlayışlı bakışlarına kilitlenmişti. Üzerindeki uykuyu atmak için yatakta birkaç esneme hareketi yaparak gözlerini ovuşturdu. " Nihat abi ne kadarını anlattı bilmiyorum ama yapacağın hiçbir şey bir suç teşkil etmeyecek, birkaç eğitimden geçtikten sonra birkaç küçük görevlerle başlarsın bu sene içinde çok büyük görevlere çıkarmazlar seni merak etme alışma süresi verirler" Dedikleri ile içme Soğuk sular serpilirken derince gülümsedim. Bu yıl içinde ölecek olmam o bahsedilen büyük görevleri pek de önemsememi sağladı. Aral gülümsememe garip bir bakış attıktan sonra kaşlarını çattı "Hayır anlamaya çalışıyorum anlayamıyorum Ulaş anlattığı her şeyi kendisi yaşadı buna rağmen bu nasıl bir cesarettir ki seni bu işlerin tam göbeğine atabiliyor? bahsettiğimiz kişi Pamir! seni bildiğin Pamir'in kucağına av niyetine attı" Aral sinirle söylenirken ona hak veremiyordum. Sonuçta ne olursa olsun Ulaş benim için beni bu tehlike sokmuştu eğer bana bunları gelmeden önce anlatmış olsaydı da pek bir şey değişmezdi, yine de buraya gelirdim kim ölmeden böyle bir macera yaşamak istemez ki? "Fena mı oldu işte hayatımın en büyük macerasını yaşıyorum" dediklerimle Aral kafasını bu kız akıllanmaz dercesine sallarken "1 yıl sonra en büyük görevine çıkacağın zaman da ağlarsın ama nefes hanım" Ona dil çıkardım "Eminim o en büyük görevi umursamayacağım bile" Sonuçta mezarda böyle dertlerim olmayacaktı. Bana inanmaz bir bakış attıktan sonra gözlerini devirdi "Tabii canım kesin öyle yaparsın" Merakımı gidermesiyle Aral'a birkaç teşekkür cümlesi sıralayarak odasından çıktım. Hiç istemesem de adımlarımı bu sefer de girmediğim tek oda olan Ulaş'ın odasına yönelttim. Herkese söylediğinin aksine uyumayıp beni beklediğini tahmin edebiliyordum. Tam da tahmin ettiğim gibi yatağında benim ilaç poşetim ile birlikte oturmuş beni bekliyordu. Yüzüme tatlı olduğunu düşündüğüm bir gülümseme yerleştirdim "Hiç boşuna sevimlilik yapma güzellik içeceksin bu ilaçları " Yüzümdeki tatlı gülümseme solarken ona kötü bir bakış attım elinden sinirle ilaçlarımı alırken bir poşet dolusu ilaca gözlerimi pörtleterek baktım. "Bence zehirleneceğim! Hayır yani Annem hepsini sırayla getiriyordu bu ne şimdi böyle" Ulaş bana gülümserken yüzündeki yorgun ifade ile bana baktı "Nefes bu ilaçlar senin sağlığın için biliyorsun değil mi" gözlerimi kırpıştırarak ona baktım Ulaş'ı ikna etmek annemle yaşadığımız savaşlardan daha kolay olabilirdi belki de. Yüzüme acıklı bir ifade yerleştirerek Ulaş'ın yanına yüzüm ona dönüp bir biçimde oturdum. 'Hadi kızım nefes yaparsın sen' "Hiç kimsenin anlamadığı gibi sen de beni anlamıyorsun halbuki benim seninle gelme amacım beni anlayacağını düşündüğüm içindi" Dediklerim bencilce de olsa Ulaş'ın vicdan yapacağını biliyordum ve en garanti yolda onun vicdanından geçiyordu. Şaşkın bakışları bana çevrildi "seni anlamadığımı mı düşünüyorsun?" Şokla konuşması az kalsın beni güldürecekken sabit tutmayı başardığım yüzümle Ulaş'a bakmaya devam ettim.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD