"Eee..." Omzumundaki eli sayesinde yerle olan kara sevdam yakında son bulacak gibiydi. "Nerede senin..." dedi dönüp gülerek gözlerime bakarken. "...şu mafya kılıklı olup da ayrıca boylu poslu, yakışıklı Yunan Tanrısı belalı beşik kertmen?" Tükürük. Kaçtı işte boğazıma! Başladın öksürmeye. İşine geldi ya... Vurdu o da sırtıma sırtıma... "Şi-şimdi bizim işimiz bu yani..." diyerek kıvırtmaya çalışacaktım ki ela gözleri kısıldı. "Masal anlatmak ?" Ağlamaklı bir ifadeyle baktım. "Subayım! Affedin..." Yüzüm kıpkırmızı, kalbim sıkışık, elim ayağım birbirine dolanmış bir hâlde baktım yüzüne. O ise hâlâ tehditkâr bir şekilde omzumda gezdiriyordu elini. "Biraz daha disipline ve ciddiyete ihtiyacın varmış Gece Hanım." Omzum birkaç milim daha içe çökerken 'ağlayan kadın tablosu' çıkar