1. Bölüm

1463 Words
Keyifli okumalar NAZ ERDEM Sabahın güneşi yeniden doğarken başımda bekleyen anneme baktım. Bu kadının böyle yapması gerçekten beni üzüyordu. Ama yapacak bir şey yoktu ki, sadece istediğim mesleği yapmak için Doğu tarafına gidiyorum. "Şırnak." Annem hem saçlarımı okşayıp hem de tavır yapıyordu. "Naz, gülme hâlâ kızgınım sana." dediğinde yataktan kalkıp, "Ama anne, lütfen böyle yapma." dedim. "Avukat olmak varken asker olmak ne demek oluyor?" diyerek kızarken, babamın sesini duydum. "Hatun, bırak kızı." dediğinde, babama ters ters baktı. "Tabii, için rahat, asker oldu ya." diyerek söylendiğinde, yanağına öpücük kondurup, "Anne, kızma lütfen." dedim. Dolmuş gözlerle bana bakıyordu. "Sensiz yapamam ben, öyle gelirim." dedi. Ah, asker kızı olmak ve babanın mesleğine âşık olup sınava girmek çok zordu. Adım Naz. Öğretmen annenin, Albay babanın kızıyım. Bir ablam var. Doğumuna günler sayılı karnı burnunda eniştem yurtdışında bir şirkette çalışıyordu. Ablam kendi işini kurmuştu. Annemin dediği gibi Avukat olmuştu. Ben ise babamın izinde giderek asker olmak için Harp okuluna kayıt olup başarılı bir asker oldum. Ama tabii ki babamın zorlu bir eğitiminden sonra oldu. Askerliği babam sayesinde sevdiğim için çok çalışıp sınavı kazandım. Annem endişeyle kıyametler kopardı. Hala babama kızıyordu. Haksız da değildi ki onun da korkuları vardı. Babama bakıp kurduğu cümle karşısında şok olmuştuk "Kızıma bir şey olsun, boşarım seni!" dediğinde şaşkınlık içinde baktım. Bu arada annem bunu yapar. Deli dolu bir kadındı. Bir hafta sonra görev yerine gidecektim ki, valizimi doldurdu. Ablamın bakışları bana dönerken, "Hava Kuvvetleri Komutanlığına gidiyorsun, değil mi?" diyerek sorduğunda, annem bana bakıyordu. "Havada uçak kullanacak mısın?" diye sorduğunda, "Evet." dedim. Biz kızmasını beklerken, "Ha sorun yok." demesiyle babam bile şoka girmişti. Akşam yemeğine kadar odamda bilgisayar başında vakit geçirmek için oturdum. Gözlerim yanarken yatağa girdiğimde, "Ah canım uykum, seni özleyeceğim." dedim. Babam her zaman bana söylerdi: "Sabah erken kalk, içtimaya gir." Bir aklıma geldi, kendimi buna alıştırmam gerekiyordu. Evet, beklenen an gelmişti. Evime, odama son kez bakarken babamın sesini duydum. "Naz, hadi kızım." Dediğinde odadan çıktığım gibi arabaya bindim. Elveda güzel İstanbul. Annem bugün sessizlik yemini etmiş olabilirdi. "Kemal, kızıma dikkat et. Sen de kendine iyi bak." diyerek uyarısını yaparken babam başını salladı. Havaalanına varınca araçtan indiğim gibi, babamla birlikte bilet kontrol yerinden geçerken bana bakıyordu. "Sen ilk Diyarbakır’a gideceksin. Hava Kuvvetleri orada." dediğinde başımı salladım. Oturma alanında annem elimi tuttu. "Güzel kızım benim, kendine iyi bak. Allah’a emanet olun." dedi. Anons yapılırken ayağa kalktığımda ablama bakıyordum. "Abla, anneme iyi bak. Ben gelene kadar doğurma sakın." dedim. Dolmuş gözlerle gülerken, "Tamam, her fırsatta ara beni. Özlerim." dediğinde ben de ona sarılıp ağladım. Anneme sarılırken, "Dikkatli olun." dediğinde babamla vedalaştı. Uçağa bindiğimde eşyalarımı yerleştirmiş oturmaya hazırlanıyordum. Yerim cam kenarında olması güzeldi, en azından İstanbul’u son bir kez havadan görecektim. Tam yerine oturacaktım ki ayağımın kaymasıyla geriye doğru düşüyordum ki bir kol beni sardı. Kafamı kaldırdığımda uzun boyuna tezat buğday teni gözüme çarpıyordu. Gözlerini kısmış bana bakarken babamın. “Mehmet” demesiyle kendimize geldik Babam bu temastan hoşlanmamıştı. Sanırım o da bizimle geliyordu. Babam onu tanıyordu ters ters baktı. Bakışları önüne dönerken anlamazca baktım. Derin bir nefes almıştım. Yerime geçerek oturduğumda o da yanıma oturdu. “Bir şey ister misiniz? “ Hostes kadının sesiyle kendime gelirken gülümsedim. Kadın bana bakıp gülüyordu. “Kek ve meyve suyu lütfen. “ dedim. Kadın isteğimi bana verdiğinde teşekkür edip yemeye başladım. Allah’ım muzlu kek en sevdiğim ben kendimi kaybedip böyle yerken uçak harekete geçti. Adını Mehmet olarak öğrendiğim asker bana bakıyordu. “Kemerini bağla istersen. “dedi. Kemerimi takarak camdan dışarı bakmaya başladım. Hoşçakal, İstanbul seni özleyeceğim. Babama baktığımda çoktan uyumuştu. Her zaman ki gibi ama nedense içimde bir sıkıntı oluştu. Mehmet’in bakışları bana dönerken anlamazca baktım. Çantadan kitap çıkardığımda kaşını kaldırıp kitabıma bakıyordu. Aniden sırıtarak gülmüştü. Hayır bir adam bu kadar güzel gülemezdi. “Küçük prens. “ Söylediği cümle karşısında ona döndüğümde hala gülüyordu. Bu adam benim sinirimi bozmaya başladı. Küçük prens kitap benim kırmızı çizgimdi. Onu okumanın yaşı yoktu. “Türk Hava Kuvvetleri Teğmeni küçük prens okuyor. “dedi. “Teğmen değil canım Üsteğmen. “ Bir saniye ben ona az önce canım mı, dedim. Bakışları bana alayla bakıyordu. Derin bir nefes almıştım ki uçağın iniş yapmasıyla Şırnak topraklarına adım attık babamın uyanmasıyla ayağa kalktık ama beyefendinin kalkmaya niyeti yok gibiydi. “Beyefendi kalkmayı düşünüyor musunuz? “ Söylediğim cümle karşısında ayağa kalktı. Eşyalarını alırken altan bana bakıp göz kırptığında ters ters bakıyordum. Bu adam kendini ne sanıyordu. Bende eşyaları alıp çıktığımda babam karşıda duran araca yürüdü. Arkasında ben olunca bana bakıyordu. “Kızım önce karakola gitmemiz gerekiyor. “ dedi. “Tamam baba gidelim. “dedim. Arkamda onun olduğunu hissediyorum. Parfüm kokusundan midem bulandı. Bu nasıl bir kokuydu. Arkama dönüp ona bakıp dil çıkardım. Bana şaşkınca bakarken önüme dönüp araca bindim. Babamın bana bakmasıyla öylece parmaklarıma bakıyordum. "Naz yaptığını görmedim sanma." "Yaa baba özür dilerim." Babam sabır çekmişti. Ablam ilk çocuk olduğu için hep uslu söz dinleyen olmuştu. Ama ben hem yaramaz hem de söz dinlemeyen haylaz çocuğu olunca babam isyan ediyordu. Karargaha vardığımızda araçtan indiğimiz gibi içeri girdik babam bana döndü. " Sen burada bekle" Başımı salladığımda odaya girmişti. Acaba ne konuşma yapıyordu. Mehmet’in bana bakmasıyla öylece duruyordum. "Sen iyi misin?" "İçimde bir sıkıntı var." "Yoldan geldin yorgunluktan olur." dedi. Babamın çıkmasıyla ona dönerken anlamazca baktı. Bakışları tehdikkardı. Onun peşinden giderken araca bindim. Kalacağım askeri lojmana gelmiştik araçtan indiğim gibi bana tuhaf bir şekilde babama döndüm. "Baba neden öyle bakıyorsun?" "Yok bir şey kızım." Apartmana doğru giderken üçüncü katta çıkmak için asansöre binerken Mehmet’in sesini duydum. Çocuk babamın yüzünden asansöre binmedi. Bu adam niye ters ters bakıyordu. Asansör durunca biz çıkarken Mehmet de merdivenden çıkıp karşı daireye geçmişti. Demek ki komşum olacaktı. Babam kapıyı kapatırken odasına girdiğinde bende kendi odama geçtim. Banyoda duşa girip çıkarken babamın sesini duydum. Sanırım mutfakta yemek yapmıştı. Kokusu burnuma geliyordu. Hızlıca üstümü değiştirip odadan çıktığımda bana güldü. "Saçlarını kurut hasta olursun." "Hasta olursam bakarsın bana." "Annen başımın etini yer kızım." Bir kahkahayı atmıştım. Annem sürekli babama kızardı. Yağmurun altında oynadığımda hemen hasta olurdum. Derin bir nefes alıp yemeği yerken gözlerimi kapatıp tekrar açtım. "Babacım çok güzel olmuş." dedim. "Afiyet olsun kızım ama parmağını değil yemeği ye." İçimde yine o korku belirince derin bir nefes almaya çalıştığımda kalbim sıkışmaya başladı. Bu korkunun sebebi neydi? Babamın telefonu çaldığında hemen bakmıştı. Gözleri bana bakınca hemen ayağa kalktı. Telefonu aniden kapatıp bana bakıyordu. " Kızım karargaha gidip geliyorum." "Baba." Endişeyle bana baktığında içim daralıyordu. Derin bir nefes çekerken bana sarılıp saçlarıma öpücük kondurdu. "Korkma geleceğim." "Baba gitme ne olur." "Kızım geleceğim hem karşıda Mehmet var." dedi. Babam çıkmasıyla hemen balkona çıktım. Bana baktığında gülümsedi. Aracına atladığı gibi büyük bir gürültü kopmuştu. Babam.. Benim babam o araçtaydı. Kapıdan çıkarken gözlerim doldu. "Hayır... Hayırr... Baba.." Mehmet’in koşarak gelmesiyle beni kolları arasına alıp tuttu. Babam gözümün önünde yanmıştı. Babamı öldürmek için hain bir pusu kurmuştular. "Bırak beni bırak babam orada." Dur çok tehlikeli." "Babam orada babamı kurtar." Gelen siren sesleriyle ayağa kalkmış derin bir nefes almıştım. Gözlerim karıyordu ama dayanamalıydım ben babamın kızıydım. Kendimi silkeledim derin bir nefes aldım ben babamın kızı olmaktan önce askerdim soğuk kanlı olmalı ve bu durumu yönetmeliğin. Babamın yanan cesedine baktım. Bedeni kül olmuştu. Geriye kalan sadece külleriydi ve anılar. Gözlerimin önünde babama dair görüntüler geçiyordu. Gözyaşlarım dolmuş akarken bu sefer dayanak gücüm kalmamış yere çökmüştüm. Kalbimin üstüne bir ağırlık oturmuştu dudaklarım titriyordu. Ben şu an babamın kızıydım. Onun biriciği kızı. Onu örnek alan. Onun kıyafetlerini giyer ben 'asker olacağım' diye talidini yapan kızıydım şimdi bana kalan külleriydi. Mehmet yere çökmüştü ilk önce gözyaşlarımı silmişti gözlerime bakıyordu susuyordu. Ne diyecekti ne diyebilirdi ki bana. En sonunda o dudaklarında. "Acını anlıyorum " dedi. Anlamak için aynısı yaşaman lazım." dedim. "Benim de ailem böyle havaya uçtu. Hem ben daha 10. Yaşında bir çocuktum." dedi. "Ailene haber verildi." Tepki veremedim. İçim kül olup yanmıştı. Ben babamın cansız bedenini gördüm. Yanıp kül olduğunu izledim. Canım iliklerime kadar yanmıştı. Bunu kim veya kimler yapmıştı. Telefonum çalmasıyla cebimden çıkardım. "Annem" Gözyaşım akarken cevap veremedim. Mehmet elimden alıp cevabı vermişti. Kısa sürede ne duyduysa endişeyle bakıyordu. Telefonu kapatırken bana döndü. "Annen ve ablan fenalaşmış." dedi. Babamın cenazesini hastaneye götürdüler. Mehmet’in sesiyle kendime gelirken araca bindim. Hastane fazla uzakta değildi. Önünde durunca koşarak içeri koştum. Herkes bana şaşkınlık içinde baktı. Annemin yanına gitmek için sekretere odanın yerini öğrenirken gözyaşlarım hala akmaya devam ediyordu. Üst katta odaya girdiğimde ablama bakıyordum. Annem yatakta kolunda serum takılı uyumuştu. Ablama sarıldığımda hıçkırık tuttu. "Abla... Kurtaramadım.." diyerek ağladım. "Babam gözümün önünde diri diri yanarken yetişemedim." dedim. Annemin sesini duydum. Gözyaşları yanaklarına doğru inerken sayıkladı. "Kemal neden bıraktın beni." dedi. "Naz babanın yanında mıydın?" Sorduğu soruyla cevap vermek istedim. Ama dilim varmıyordu. Boğazıma düğümler oluştu. Konuşmama izin vermiyordu. "Evet anne balkonda ona baktım. Son kez ama bilemedim." "Oyy yüreğime ateş düşürenin yüreği yansın. Evime ateş düşürenin evi yansın." Bu acılı bir eşin feryadıydı. Şehit ailenin ahıydı. Babamın bize son vedasıydı. Ben babamın kızıydım. Onun intikamını almak için elimden geleni yapacaktım. Merak etme babam kanın yerde kalmayacak. Bölüm sonu..
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD