Sevdiğim adam gözlerimin önünde o kadınla evliliği kabul etti. Benide sevmediğim ve tanımadığım bir adamla evlenmeye mahkum etti. Peki ne için o kız ölmesin diye, ya benim ölen ruhum ne olacaktı. Beni sevmediğini biliyordum ama bu kadar acımasız olacağını tahmin etmezdim. Evleneceğim adam Cihan peki o nasıl biri bana karşı iyimi olacak. Yoksa düşmanlık bitsin diye evleneceği bir kadından başka biri olmayacakmıyım onun için.
Bir an içimdeki öfke ve kırgınlık birbirine karıştı. Sanki göğsümün ortasına oturmuş ağır bir taş vardı, nefes aldıkça daha da batıyordu. O an anladım ki benim için kimse bir şey feda etmeyecek, benim için kimse savaşmayacaktı. Ben sadece susturulacak, kaderine boyun eğecek bir kadındım onların gözünde.
Cihan’ın adını her duyduğumda içimde hem bir korku hem de merak uyanıyordu. Onu tanımıyordum. Ne yüzünü doğru dürüst görmüştüm ne de sesini duymuştum. Tek bildiğim, töre uğruna, kan davası bitsin diye beni nikâh masasına oturtacak olan adamın o olduğu. Kalbim ürkekçe çarpıyordu; ya soğuk, sert, bana yabancı biri çıkarsa? Ya gözlerime bakmadan, sadece bir anlaşmanın parçasıymışım gibi davranırsa?
Ama bir yanım da fısıldıyordu; belki de kader bu kez başka türlü yazılmıştır. Belki de Cihan sandığım kadar acımasız değildir. Belki de ben bu zoraki evlilikte, hiç ummadığım bir dostluk, bir merhamet bulurum. Bilmiyorum… Bildiğim tek şey, önümde kapanmayan bir kapı gibi duran geçmişin acısı ve karşımda belirsizliğiyle ürküten bir gelecek var.
Şimdi kendime sormadan edemiyorum:
Ben bu evlilikte gerçekten var olacak mıyım, yoksa sadece suskun bir gölge olarak mı yaşayacağım?
Sevdiğim adam çocukluk aşkım beni hiç görmeyen adam Gökhan. Başka bir kadınla evleneck. Kalbim paramparça. Beni en çok parçalayan şeyde Sarvan abim imizede bu evliliklere razı oluo olmadığımızı sorduğunda onun hemen razıyım demesiydi. Bende ondan sonra parçalanan kalbimle evet demiştim. Cihanla evkenecektim.
Şimdi önümde Cihan vardı. Adını her düşündüğümde kalbimde karmaşık duygular dolaşıyordu. Tanımadığım, yüzüne dahi alışık olmadığım bu adamla bir ömrü paylaşacaktım. Peki, Cihan benim yıkıntılarımı görüp bana bir yuva kuracak mıydı, yoksa ben onun için sadece töreyle gelen bir zorunluluk mu olacaktım?
Bir yanım ürkekti, korkuyordu… başka bir yanım ise gizliden gizliye umut ediyordu. Belki de Cihan, beni susturmak yerine konuşturan bir adam olurdu. Belki de yüreğimin çoktan parçalanmış duvarlarına dokunmadan, bana nefes aldırırdı. Ya da tam tersi… O da herkes gibi, beni kendi sessizliğime hapsetmekten öteye gitmezdi.