11

3025 Words
11 İdil önde Sinan arkada karakola girdiklerinde girişte ki polisler onlara bakıp işlerine geri döndüler. İdil bunu Sinan’a alışkın olmalarına bağladı. Eskiden polis olduğunu biliyordu. Burada çalıştığı da belliydi. Halen nedenini öğrenememişti. Ama çok merak ediyordu. “ İdil “ Harun’un sesi ile İdil ona gülümseyen adama baktı. Sonra da arkasına doğru bakıp “ Ve Sinan “ dedikten sonra yine İdile döndü. “ Bu ne güzel sürpriz. Beni görmeye mi geldin ?” Sinan arkada gözlerini devirirken İdil sadece gülümsemekle yetindi. “ Gerçi Sinan da burda olduğuna göre soruşturma için geldiniz. Ama peşin peşin söyleyeyim . Herhangi bir bilgi paylaşmam.” İdil hayal kırıklığı ile adama baktığında Harun “ Ama buraya kadar geldiğine göre bir çay ısmarlayayım sana .“ diyerek gözlerini Sinan’a çevirdi. Sonra da “ Size “ diyerek lafını değiştirdi. İdil başını olumlu anlamda sallarken Sinan dümdüz bir ifade ile Harun’a baktı. Birbirlerini sevmedikleri bir gerçekti. Üçü beraber Harun’un masasının olduğu bölmeye geçip birer sandalyeye oturdular. “ Ee Sinan. Sivil hayat nasıl gidiyor .” Sinan derin bir nefes vererek “ Bir yıl oldu Harun. Alıştım .” dedi. İdil bu konudan rahatsız olarak yerinde kıpırdanınca Harun’un dikkatini çekti. Adam nedense İdilin rahatsız olmasından hoşlanmadı ve konuyu değiştirdi. “ İdil. Bileğin daha iyi görünüyor.” “ Evet. Teşekkürler .” Harun başka bir şey daha söyleyeceği sırada yanlarına gelen başka bir polis ile sözlerine başlayamadı. “ Harun otopsi sonuçları sen de mi ?” Oturan üçlünün bakışları kapıda duran Emrah’a döndüğünde onun yüzünde oluşan pis sırıtışı gördüler. “ Oo kimler gelmiş. Bakıyorum da karakoldan çıkmakta zorlanıyorsun Sinan komserim. Ah pardon artık komser değildin değil mi ?” İdil şaşkın bir şekilde Sinan’a baktı. Onun eskiden komiser olduğunu bilmiyordu. Adam ağZını açmamak için dilini ısırırken destek beklemediği yerden geldi. “ Kimin ne olacağı belli olmaz. Sonuçlar Yaman komiserin masasında. Sen bana şu parmak izi sonuçlarını getirdin mi ?” Harun’un konuşması ile Emrah’ın bakışları ona döndüğünde adam sıratı asılarak elinde tuttuğu dosyayı bir kaç adımda yaklaşıp Harun’a verdi. Sonra da hızla oradan uzaklaştı. Ardında bıraktığı soğuk havanın gerginliği ile Harun konuşmadan dosyaya baktı. Sinan ise kaşları çatık bir şekilde onu izliyordu. İdil ise bir Sinan’a bir Harun’a bakıp ne demesi gerektiğini düşünürken Harun “ Nasıl ya ?” diyerek bakışları üzerine çekti. Sinan “ Ne oldu ?” DiYe sorduğunda Harun kısa bir süre tereddüt eder gibi göründü. Yüzündeki ifade düşünceliydi. Sonunda “ Hiç bir iz çıkmamış . Ne parmak izi ne başka bir şey “ dedi. Sinan ise anında kafasında dönen tilkiler ile Harun’a bir şey söyleyecekken vazgeçti. O artık onların komiseri değildi. Ancak onda ki tutukluğu fark eden Harun nedense bu gün bi farklıydı ve onun fikirlerini merak ediyordu . “ Ne düşünüyorsun ?” Sinan adamın kendisine yönelttiği soru ile sessizce onun yüzüne baktı. Harun ciddi bir şekilde onun fikrini soruyordu. Üstelik bir çıkmaza girdiği de gerçekti. “ İçeriden biri olabilir .” “ Olmaz” Harun direkt karşı çıktığında Sinan iki elini havaya kaldırarak geri yaslandı. O düşüncesini söylemişti. Gerisi Harundaydı. “ Harun .” Acele ile yanlarına geri dönen Emrah ile üçü yine ona döndü. Adamın hareketleri endişeli ve aceleciydi. “ Ne oldu ?” “ Kapıda insanlar var. Katili bulamadığımız için endişeliler.” Harun sıkıntı ile ayağa kalktı. “ Daha dün bir bu gün iki. Elimiz de hiç bir şey yok. Nasıl hemen bulabiliriz ?” Sinan başını iki yana sallayarak “ Burası küçük yer Harun. İnsanlar korkar. “ dedi. Harun istemese de ona hak verdi. “ Yaman komiser ne dedi ?” “ Birazdan açıklama yapacak. Ama insanların tatmin olacağını sanmıyorum . Harun başını sallayarak İdile baktı. “ Çayımıza başka zaman devam edelim. Birazdan karışacak burası. “ Sinan zaten ayaklanmış İdile baktığında İdil de olabildiğince hızla ayağa kalktı. İçinde bir korku tırmanmıştı. Çabucak Sinan’ın yanına geldi. Adam ona kolunu uzattı. “ Hızlı olalım. Bu ayağınla hızlanamazsın .” İdil adamı ikiletmeden koluna girdi ve ağırlığını ona verdi. İkisi dışarı çıktıklarında kapının önünde toplanmış ve aynı anda konuşan on beş yirmi kişiyi gördü. Bir arbede çıkmadan önce Sinan İdil’i hızla yürütüp arabaya bindirdi. “ Yamanın konuşmasını bekleyelim. Yarınki basım için bir Metin verecekler.” İdil Sinan ile araba da yarım saat kadar sessizce bekledikten sonra karakolun merdivenlerinde görünen adam ile dikkatini ona verdi. Onun görünmesi ile kalabalık susmuş ve adamın konuşmasını beklemişti. “ Yaman” diyen Sinan’ın sesinde az da olsa kıskançlık yakalayan İdil onun yüzüne baktı. Sinan dim dik Yamana bakıyordu. İdil bilemezdi ama Sinan işten çıkarılmasaydı şu an da o basamaklar da Yaman değil o olacaktı. İdil tekrar önüne döndüğünde basamaklarda dik bir şekilde duran Yamanı inceledi. Elindeki kağıda bakarak konuşan adam esmer , uzun boyluydu. Yapılı bir vücudu vardı. Yakışıklıydı da. Onu gören sanki polis olmak için doğduğunu düşünürdü. Sonunda konuşmasını bitirip karakola geri giden adam ile kalabalık duyduklarından tatmin olmamış gibi hep bir ağızdan konuşmaya devam etti. Sinan “ Burda bekle .” diyerek arabadan inip hızla basamakları çıktı ve karakola girdi. Bir kaç dakika sonra da elinde bir dosyayla hızla merdivenlerden inip arabaya bindi . && Aras elindeki telefonuna son kez bakıp Halil’in getirdiği eski kitapları ayıklamaya geri döndü. Önce işe yarayacakları ayıracak sonra onları temizleyecek ve katagorilere ayıracaktı. Gerçi bunlar fazla uzun süremeyecekti çünkü iki tane koli vardı. Adamın elimde kalan tüm kitaplar bu kadardı. Halil ikisi için kahve hazırlarken Aras koliden bir kitap daha almak için elini uzattı. “Aras Çelik ?” Aras kapıda duran adama bakıp “ Benim ?” diyerek yanına yürürken adam “ Kargonuz var.” diyerek dışarı geri çıktı. Aras kargonun ne olduğunu görmek için kapıya geldiğinde ise kaldırımın önünde park etmiş bir kamyondan koliler indiren adamları gördü. Üç adam taşıdıkları kolileri boş ofise taşırken Aras şaşkın bir şekilde “ Üçü de benim mi ?” diye sordu. Çalışanlardan biri “ Üçü ve diğer elli ikisi .” diyerek kamyona geri döndü. Aras şok bir şekilde tekrar kolileri indiren adamlara baktı. “ Nasıl ya ?” Aras ne olduğunu anlamayarak kolilerden birinin başına gitti ve hızlı bir şekilde açtı. İçinde kitaplar vardı. Hemen yanında ki koliyi de açtı. Onun içi de kitap doluydu. Şaşkınlık , sevinç ve bilinmezlik ile adamlardan birinin kolunu yakaladı. “ Kim gönderdi bunları ? “ diye sordu. Cevap ise diğer adamdan geldi. “ Zeliha Aydın. Buraya bağışıymış .” Aras beklemediği isim ile öylece kalırken elinde kahve kupaları ile gelen Halil “ Aras ?” diye seslendi. “ Ne bunlar ?” Aras halen şaşkınlığını atamayarak “ Ananem göndermiş. Buraya bağış yapmış.” dedi. Halil açık kolilerin içinde ki kitapları gördüğün de heyecanla elindeki kupaları bırakıp kolilere yaklaştı. “ Hepsi mi ? Kaç tane ? Kitap mı içindekiler ?” Aras “ Sanırım .” diyerek halen koli taşıyan adamları izledi. Ananesinin bu yaptığına inanamıyordu. Özellikle dünden sonra aralarının hepten açıldığını düşünmüştü. Ancak kadın ona bir zeytin dalı uzatıyor gibiydi. Halil’in birden ona sarılması ile gözlerini ona çevirdi. Adam resmen ağlayacaktı. “ Teşekkür ederim . “ “ Ben bir şey yapmadım ki .” “ Ah olur mu öyle şey . Hepsi senin sayende . Bu unutulmuş dükkana kütüphane demeye bin şahit isterdi. Şimdi ise gerçek bir kütüphaneye dönecek. “ Halil onu bırakıp kolileri açmaya koyuldu. Aras da ona yardım ederken adamlar işlerini bitirip gittiler. Onların hemen ardından gelen başka bir adam bu sefer de yeni kitaplıklar getirmişti. Yine ananesindendi. Aras Halil ile beraber ağlayacağını düşündü. Mutluluktan yerinde duramıyordu. “ Vay canına . Bunlar da ne ?” Kapıdan giren Ezgi ve Narin etrafına bakınarak yanlarına geldiğinde Aras yüzündeki sırıtışı silemeyerek onlara baktı. Halil “ Zeliha hanım göndermiş .” diyerek kitapları bir köşeye dizerken Ezgi gülümseyerek Arasa baktı. “ Ananen seni çok seviyor olmalı .” Aras ne düşüneceğini bir an bilemedi ama içinde ki mutluluk kötü düşünceleri engelliyordu zaten . Narin de onlara yardım etmek için Halil’in yanına oturduğunda Ezgi hemen telefonunu çıkarıp Onuru aradı. Aras kızın da Onurun durumunu bildiğini fark etti. Bir türlü durduramadığı gülümsemesi ile Ezgi’ye bakarken kız telefonda işi bitirip kafasını kaldırınca Aras ile göz göze geldi. Kısa bir an ikili öylece birbirlerinin gözlerine baktı. Hiç bir şey demeden , sessizce. Oğlan sevinçliydi. Gözlerindeki ışıktan belli oluyordu. Onun mutluluğu kıza da geçmiş gibiydi. “ Ezgi gelsene. Ne dikildin kaldın öyle ?” Narinin sesi ile ilk gözlerini ayıran Ezgi oldu ve hemen arkadaşının yanına çöktü. Beraber kolilerden çıkardıkları kitapları bir köşeye koyan gençler Onurun da gelmesi ile işi hızlandırdı. Aras kitapları tek tek katagorilere ayırıp kayıt ederken diğerleri onun bitirdiklerini yeni kitaplıklara yerleştirdi. Öğleden sonra ders için yanlarından ayrılan Narin , Onur ve Ezgi ile yalnız kalan Oğlan, akşama doğru Halil’in de yorgunlukla ayaklandığını fark etti. “ Bu gün epeyi ilerledik. Kalanını da yarın yaparız. Sen kapatır mısın ?” Halil Arasa anahtarı verirken Aras gülümseyerek onu onayladı. Giden adamın ardından bir süre bakıp başını arkaya atarak gözlerini kapattı. Bu gün üst üste yaşadığı mutluluk bir süredir ona uğramayan bir şeydi. Yine dudaklarının iki yana kıvrıldığını fark etti. Kitapların bir insanı bu kadar mutlu edebilmesi normal miydi? Kesinlikle bilmiyordu ama Aras tam da doğum günlerinde kitap hediye edilen çocuktu. Okumayı da okutmayı da seviyordu. İmkanı olsa kitap kokularının arasında yatar kalkardı. “ Epeyi kolaylamışsınız .” Aras duyduğu ses ile gözlerini açıp kapıdan giren kıza baktı. Ezgi gözleri ile etrafa bakıyordu. Elindeki kitapları göğsüne bastırmıştı. Dersi bitince direkt buraya geri gelmiş gibi görünüyordu. “ Hoş geldin .” Oğlan sandalyeden kalkıp kendisine yaklaşan kızı bekledi. Sarı saçları dağılmıştı. Ağır bir dersten çıkmış gibiydi. “ Yorgun görünüyorsun .” Arasın sözleri ile başını sallayan Ezgi onun karşısında sandalyeye oturup Arasın da geri yerine oturmasını izledi. “ Sen de öyle .” Aras bir eli ile ensesini ovarak ona hak verdi. Yorulmuştu. Sırtı da çok ağrıyordu. “ Onur ?” “ Narini bırakmaya gitti. O da gelecekti. Ama sen eve gideceksen arayayım , boşuna gelmesin .” Aras başını iki yana salladı. Yorgundu ama tanışalı çok olmamasına rağmen onlarla vakit geçirmekten hoşlanıyordu. “ Yok gelsin. Hatta yemek de getirsin. Burda yiyelim.” Ezgi hevesle “ Olurr “ diyerek telefonunu çıkarırken Aras oturduğu yerden onu izledi. Kızın ince parmakları telefonun üzerinde gezinirken gözlerini kızın yüzüne çıkardı. Eğilmiş elinde ki telefona bakan Ezgi’nin yandan görünüşü bile çok güzeldi. Küçük burnu, uzun kirpikleri vardı. Ömer’e hak vermeden edemedi. “ Pizza yer misin ?” Aras birden ona dönen kıza sadece başını salladı. Kız yine gülümseyerek telefonuna döndüğünde Aras kendi telefonunun titremesi ile dikkatini ondan alıp cebine uzandı. Telefonun ekranında gördüğü isim ile unuttuğu duyguları gün yüzüne çıktı. Buse arıyordu. Tabi ki açmadı. Telefon sustuktan bir kaç saniye sonra bildirim geldi. Açıp baktığında Busenin Türkiye’ye geldiğini söyleyen mesajını gördü. Demek sonunda gelmişti. Tekrar bildirim sesini duyunca gözleri ekrana kaydı yine. Bu Sefer de Arasın nerede olduğunu soruyordu. Hangi şehirdeyse oraya gelecekti. Ancak Aras cevap vermedi ve telefonu bıraktı. Başını kaldırdığında onu şüphe ile izleyen Ezgi’yi gördü. “ Kötü haber mi ?” Arasın yüzü nasıl bir hal aldıysa kızın bunu düşünmesine neden olmuştu. Aras “ Yok . Önemli değil.” diyerek ayağa kalktı. Bir köşeye ayırdığı kitapları kucakladı. Bunları listelemişti ve kitaplığa yerleştirmeliydi. “ Şunları da yerleştirip geliyorum .” Ezgi de hemen yerinden kalktı. “ Ben de yardım edeyim .” Arası takip ederek rafların arasında ilerlediler. Aras en üstteki kitabı “ Şunu ikinci kata koyar mısın ?” dedi. Ezgi ikiletmeden kitabı alıp yerleştirdi. Aras bir sonraki kitaplığa geçti. O söyledi Ezgi onun kucağından alıp yerleştirdi. En sona iki kitap kaldığında Aras konulacakları rafın önüne geldi. En üst kata koyulacaktı. Merdiven kapının yanında kalmıştı. “ Off . Merdiven lazım . Sen kitapları tut . Ben getireyim .” Ezgi gözlerini devirerek oğlanı durdurdu. Sonrada arkasına baktı. Durdukları yerden kapı görünmüyordu. “ Merdivene ihtiyacın yok ki “ Aras kızın kolunu tuttuğu eline baktı önce. Sonra da gözlerini onun yüzüne çevirdi . Ezgi’nin ne demek istediğini anlamıştı ama gücünü kullanmaması konusunda anlaşmışlardı. Avcılar tarafında fark edilebilirlerdi. “ Avcılar .” “ Burda yalnızız Aras .” Aras yutkunarak etrafına baktı. Yalnız olduklarını biliyordu ama yine de yıllardır kendini dizginlediği güçlerini birden kullanmaya başlamak ona normal gelmiyordu . Ezgi sızlanarak “ Hadi ama . Görmeyi çok istiyorum . Senin güçlerin sihir gibi bir şey. Hiç denk gelmemiştim böylesine .” dedi. Aras kızın hevesle ona bakan yüzüne kıyamayarak gülümsedi. Bir elini salladığında iki kitapta kucağında havalandı ve yavaşça en üst rafa doğru ilerledi. Düzgün bir şekilde yerlerine yerleştiğinde Aras elini indirdi ve kıza baktı. Ezgi gözlerinden kalpler çıkararak kitaplara bakıyordu. Onun bu hali Arası güldürdüğünde içeriden gelen “ Aras , Ezgi . Nerdesiniz ?” sorusu ile Onurun geldiğini anladılar. Aras ona arkasını dönüp Rafların arasından çıkan sarışını takip ederek Onurun yanına ilerledi. Oğlanın elindeki kutuları alıp masalardan birine koydular . Akşam olmuş karanlık çökmüştü. Aras bütün gün çalışmanın verdiği yorgunluk ve açlık ile pizzasına resmen saldırdı. “ Yavaş ye oğlum .” Aras dinlemeyerek bir dilimi daha ağzına attığında Ezgi de ona gülmeden edemedi. Kısa süren yemek faslından sonra Üçü de sandalyelerinde geriye yaslanıp sohbete başladılar. Aras dünden beri merak ettiği şeyi sormak için karşısındaki ikiliye baktı. “ Bana sürekli başka türlü güçleri gördüğünüzden bahsediyordunuz. Şimdiye kadar nasıl yetenekler gördünüz ?” Onur dudaklarını büzerek “ İlk okuldayken bir çocuk vardı. Onat. Onun tükürük ile asit çıkardığını görmüştüm .” dedi. Aras “ Oha “ derken Ezgi başını sallayarak “ Onu ben de görmüştüm . Çok kötü bir çocuktu Zorbaydı .” dedi. Onur düşünmeye devam ederek “ Lise de sınıf arkadaşım Abdullah . Onun kuyruğu vardı.” dedi. Aras şokla gözlerini kocaman açtı. “ Ne ? Nasıl ?” “ Baya bildiğin kuyruk. Maymunların ki gibi . Saklamak çok zordu. Ama beden dersi için soyunma odasında hep sona kalıyordu. Bende merak ettim ve saklandım. O zaman görmüştüm.” Aras inanamaz gibi başını iki yana sallarken bu sefer Ezgi konuştu. “ Komşumuzun kızı vardı. Sema. Dilinde yılan zehri taşıyormuş. 10 yaşındaydım. Kavga etmiştik. Köpeğimi öldürmüştü. Zehriyle. “ Aras üzülerek ve şaşırarak kıza baktığında bu sefer Onur konuştu yine . “ Bir de şey vardı ya şu duyguları kontrol eden biri . Onu görmedim hiç ama duymuştum. “ Aras başını sallayarak “ Peki onlar nerde şimdi ?” diye sordu. Onun sorusu ile Ezgi ve Onur bir an bakışınca Aras kaşlarını çattı. İçinde büyüyen şüphe ile “ Ne ? Ne oldu ?” diye sordu. Onur “ Teker teker kayboldular .”dedi. Aras anlamayarak “ Nasıl yani ?” dediğinde Ezgi “ Kayboldular işte. Bir gün bi baktık yoklar. Kaçırıldılar , öldürüldüler. Bilmiyoruz . Ama bir daha onları görmedik. “ diye konuştu. Aras yutkunarak “ Avcılar mı ?” diye sordu. Onur ise sadece onu onaylayarak başını salladı. Aras bu avcı olayının ciddiyeti ile canı sıkılarak bakışlarını masaya çevirdi. Bu ilçe de ne kadar çok gariplik vardı. “ Ya yazık ben en çok Asuman’a üzülmüştüm. Karşı sınıftaydı lisede. Çok çalışkandı. Bir gece de onu da kaybettiler .” Ezgi üzülerek konuştuğun da Aras dalgınca “ Onun gücü neydi ?” Diye sordu. Ezgi ise omuzlarını silkerek “ Bilmem . Hiç öğrenemedik .” dedi. Onun bu tavrı ile Aras “ E o zaman bir gücü olduğunu nerden biliyorsunuz ?” diye sordu. Onur gözlerini devirerek “ Tabi ki işaretinden “ dedi. Sonra da Arasın şaşkın suratına bakarak “ Yok artık işareti de mi bilmiyorsun ?” diye sordu. Ezgi yeni idrak ederek “ Aslında normal bilmemesi Onur. Buraya yabancı.” dedi. Onur onun sözlerini destekleyerek anlatmaya girişti. “ Büyükannem araştırmalarında genetiği değişen herkesin vücudunda bir işaret olduğunu fark etti. Avcılar bizi bu sayede çok kolay avlıyor. İşareti olan herkes genetiği değiştirilmiş demektir.” Aras öğrendiği bu yeni bilgi ile yine şaşırdı. Her gün bir şeyler öğreniyordu. “ Nerde bu işaret ? Siz de de mi var ? Bende ?” Onur gülerek başını salladı. “ Bizde de var. Sen de de. Herkes te farklı bir yerinde olur. “ Onur arkasını dönüp ayağa kalktı. Kapıyı kapatıp kepenkleri indirirken Aras sadece onu izledi. Sonunda kütüphanenin içinin dışarıdan görünmez olduğu garantilendiğinde Onur pantolonunun düğmelerini açmaya başladı. Aras şaşkınca “ Onur napıyorsun ?” diyerek Ezgi’ye baktı. Ezgi ise sırıtarak kafasını yere eğmişti. Aynı sırıtış Onur da da vardı. “ Sakin ol lan. Bir şey yapmayacağım sana korkma .” dedi ve pantolonunu dizine kadar indirdi. Baldırında bir noktayı gösteri. “ Benim işaretim burda .” Aras oğlanın çıplak bacağına baktı. Doğum lekesine benzeyen bir çıkıntı vardı. Uzaktan bakıldığında Normal benler gibiydi. Ama incelediğinde geometrik bir şekil olduğunu fark edebiliyordu. Sanki iç içe geçmiş iki şekil gibiydi. Onur pantolonunu geri çekerken Arasın gözleri Ezgi’ye kaydı. Kız da bunu fark edip “ Ben sonra gösteririm “ diyerek önüne döndü. Aras üstelemeyerek yerine oturan Onura baktı. Oğlan hüzünle devam etti. “ Bu yüzden hiç şort giyemedim. Özellikle havuza falan gittiğimizde . Ama ben şanslıyım. Görünen bir yerimde değil işaretim. Ezgi de öyle. Ama elinde, yüzünde olanlar çok sıkıntı yaşadılar. O yüzden çoğu insan işaretlerini kapatmak için çeşitli yollara başvurdu. Kimisi dövme yaptı. Kimisi boyadı. Ne olursa işte. “ “ Bende de var mı şimdi bu işaretten ?” “ Mutlaka olmalı. “ Onur gördüğü kadarı ile oğlanın açıktaki yerlerine baktı. Ama yoktu. “ Kazağını çıkarsana .” Aras ayağa kalkıp kazağını çıkardı. Ardından atletini de çıkarıp arkadaşlarına baktı. Onur ayağa kalkıp Arasj incelerken Ezgi önce gözlerini kocaman açtı sonra yanaklarına hücum eden ateşi fark etmesinler diye başını eğdi. Aras bunu fark ettiğinde ise sadece gülümsedi. Kızın ondan utanması hoşuna gitmişti. Şu an da çok tatlı görünüyordu. “ Üst tarafta değil. Pantolonunu çıkar birde “ Aras Ezgi’ye kaçamak bir bakış atıp bunu değerlendirdi. Onun tereddütünü fark eden Onur gözlerini kısarak Ezgi’ye baktı. “ Ezgiden mi çekiniyorsun. Bir şey olmaz be . O benim baldırımı gören bir kız. Etkilenmez öyle her erkekten .” Onur sırıtırken Aras pantolonunu çözmeye girişti. Ama bir gözü kızdaydı. Hiç bir şekilde ona bakmıyordu . “ Ah. Dur . Buldum.” Aras daha tam indirmediği pantolonu ile Onura baktı. Oğlan onun arkasına geçip baksırını biraz indirdi. “ Hey “ “ Dur oğlum bir. Kuyruk sokumunda. Fotoğrafını çekeyim” Ezgi oturduğu yerden kalkmadan beklerken Onur fotoğrafı çekip Arasa gösterdi. Aras kendi işaretine bakarken hayret içinde kaldı. Neredeyse Onurun ki ne benziyordu. Bunu daha önce fark etmişti elbette ama hiç dikkat etmemişti. Normal bir ben olarak düşünmüştü. Onun da işareti vardı. Nedense bu işaret ona aitlik hissi verdiğinde sonunda yanına gelmiş olan Ezgi’ye baktı. O da fotoğrafa bakıyordu. Onun işaretinin nerede olduğunu merak eden oğlan sessiz kaldı. &&
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD