8

2633 Words
8 Aras alarmın sesi ile uyandığında bir an gördüğü rüyadan uyanmak istemedi. Tekrar uykuya dalmayı bile denedi ama olmadı üzüntü ile doğrulduğunda kendine gelmek için iki eli ile yüzünü avuçladı. Bastırarak sıvazladığı yüzü kızardığında bacaklarını yataktan aşağı sallandırarak dirseklerini dizlerine dayadı. Rüyasında eski günleri görmüştü. Anne ve Babasının halen hayatta olduğu, annesinin onlara kahvaltı hazırlayıp beraber güle oynaya , neşeli sohbetleriyle bir arada olduğu günlere dönmüştü tekrar. Asla uyanmak istemeyeceği bir rüyaydı İşte. Mutlu olduğu zamanlardı. Ama hepsi geride kalmış , acı gerçekler tüm hızıyla devam ediyordu. Bir an önce kendine gelmeli ve ayağa kalkmalıydı. Aras da öyle yaptı. Ayağa kalkıp banyoya doğru gitti. Hazırlanıp evden çıkması yarım saatini almıştı. Ablasının arabayı bırakmış olduğunu görünce dün yemekte konuştukları konu aklına geldi. Yine de arabayı almak istemedi ve sabah serinliği yüzüne çarparak meydana doğru yürümeye başladı. Soğuk yüzüne çarptıkça iyice ayılan Aras cebinden sigarasını çıkarıp yaktı. Kütüphaneye yarım saate varmadan gelmişti. Cam kapıya vardığında gördükleri ile bir an adımları tekledi. Sonrasında ise hızla içeri girdi. Kütüphanenin sahibi Halil bir yıkıntının ortasında gibi öylece duruyordu . Görüntü gerçekten de öyleydi aslında . Raflar devrilmiş , kitapların hepsi yırtılıp yerlere saçılmıştı. Masalar kırılmış , sandalyeler yerlerdeydi. Bütün bu hengamenin ortasında ise Halil ayakta dikilmiş yaşlı gözlerle duruyordu. “ Halil abi. Ne oldu buraya ?” Halil Arasın sesi ile ona baktığında gözlerindeki hüzün oğlanı derinden etkiledi. Adam çok üzgün görünüyordu. “ Her şeyim gitti.” Aras yerdeki kitap parçalarına basmamaya çalışarak adamın yanına geldi. Elini omzuna koyarak “ Abi gel şöyle bi otur önce hadi.” diyerek onu kenardaki sağlam kalmış sandalyeye yönlendirdi. Adamı oturtup dün öğrendiği odaya gidip içeriden su alıp geldi. “ İç abi bi kendine gel.” “ Hiii “ Aras ve Halil sesin geldiği yöne döndüklerinde kapıda öylece etrafa bakan Ezgi ile Onuru gördüler. İkisi de kocaman gözlerle yerle bir olmuş kütüphaneye bakıyordu. İlk kendine gelen Onur oldu ve hızla yanlarına geldi. “ Halil abi İyi misin ? Sizde bir şey var mı ?” Halil başını iki yana salladı. Sanki konuşmaya mecali yok gibiydi. “ Gece olmuş. Sabah geldiğimde böyleydi.” Onur kaşlarını çatarken Aras “ Ben de yeni geldim .” diyerek araya girdi. “ Halil abi ?” Ezgi sonunda yanlarına geldiğinde yüzünde sinirli bir ifade vardı. “ Kaç kere dedim. Şuraya bi kamera tak diye ama bir türlü-“ Ezgi birden sustuğunda üç adamda ona baktı. Kız başını yana eğmiş gözleri uzaklara dalmış gibiydi. Bir süre sonra kaşları iyice çatıldı. Dikleşip hızla arkasını dönüp kapıya koşturdu. Onur hiç teklemeden kızın arkasından koşturunca Aras da arkalarından çıktı. Oğlan kapıya vardığında Ezgi çoktan karşıya geçmiş koşmaya devam ediyordu. Hemen arkasından Onur ve Aras ta onu takip etti. Kız sonunda bir duvar kenarında konuşan serseri tipli üç kişinin önünde durduğunda Onur daha da hızlanıp hemen Ezgi’nin arkasında durdu. Aras da onlara yetiştiğinde neler olduğunu anlamadan öylece nefes nefese sessizce bekledi. Kenarda konuşan üç serseri konuşmalarını kesip onlara döndüğünde Ezgi resmen kulaklarından duman çıkarır gibi bağırdı. “ Neden yaptınız ? “ “ Ne ?” “ Halil abiye bunu neden yaptınız? Mahvetmişsiniz her yeri. Sağlam bir şey kalmamış.” Onur ve Aras üç serseriye bakarken onlar sadece sırıtarak Ezgi’yi yalanladılar. “ Biz bir şey yapmadık.” “ Yalan söylemeyin. Sizi duydum. Dün de duydum. Gece geliriz diyordunuz . Az önce de duydum. Halil’in işi bu sefer bitti. Orayı kapatacak diyordunuz .” Onur Ezgi’yi arkasına alıp serserilerden birinin yakasına yapıştığında birden ortalık karıştı. Onur birinin yakasına yapışınca diğer ikisi Onura doğru hareketlendi. Onların hareketlenmesi ile Aras hemen müdehale etti ve bir tanesini engelleyip kollarından yapıştı. Boşta kalan üçüncü serseri ise tam Ezgi’ye doğru hareketlendiğinde nereden çıktığını anlamadıkları Ali kendini Ezgi’ye siper edip oğlana bir yumruk attı. Sonrası ise üçe üç bir kavgaya dönüştü. && Yarım saatin sonunda yedi genç karakolda oturuyordu. İlçenin karakolu meydanın hemen çıkışında yer oluyordu. Polislerin gelip onları yaka paça götürmeleri çok kısa sürmüştü. Ezgi , Ali , Aras ve Onur bir kenarda diğer üçü bir kenar da oturtulmuştu. Girişte bulunan üç masada , sürekli gidip gelen on Ya da daha fazla polis vardı. Bir de büyük girişin bir köşesinde bir ofis vardı . Kapısında da komiser odası olduğu yazıyordu. Bir tane polis yanlarına gelip tepeden onlara baktığında gözleri direkt Arasa dikildi. “ Hadi bunları tanıyorum ama seni ilk defa görüyorum.” Aras daha ağzını açmadan Onur lafa girdi. “ Aras bu ilçede yeni Harun abi .” Harun önce konuşan Onura sonra da tekrar Arasa baktı. Düşünceli gibiydi. “ Bu aralar ilçeniz yeni misafirleri ağırlıyor gibi. İdil’i tanıyor musun ?” Aras ablasının ismini duyması ile dikleşti. Tek kaşı havada “ Ablam ?” dediğinde Harun başını aşağı yukarı salladı. “ Demek kardeşsiniz. Her neyse. Çok şanslısınız. Çünkü bu gün bir sokak kavgası ile uğraşamayacak kadar büyük bir meselemiz var. O yüzden size kefil olan yakınlarınız geldiğinde serbestsiniz. “ Ezgi birden ayağa kalkıp konuştu. “ Nasıl serbest. Onlar Halil abinin kütüphanesini darmaduman ettiler. Onları bırakamazsınız .” Harun gözlerini devirerek kıza baktı. “ Delilin var mı ?” diye sordu. “ Duydum. Kendi aralarında konuşuyorlardı.” Serserilerden biri hemen itiraz etti. “ Yalan söylüyor. Bizim yanımızda bile değildi.” Ezgi kulaklarına kadar kızarırken sinirle bir adım atacaktı ki ondan daha sakin olan Onur bir karakolda olduklarını hatırlayıp kızı kolundan tutarak oturttu. Harun ise başını iki yana sallayıp yanlarından ayrılırken Arasın diğer yanında oturan Ali sessizce konuştu. “ Sen İdil ablanın kardeşi misin ?” Aras onlara yardım ederken gözü morarmış oğlana başını salladı. “ Bende onunla çalışıyorum. Gazetede .” Aras kaşlarını kaldırırken kapıdan hızla giren Halil göründü. Gözleri çocukları gördüğünde rahat bir nefes aldı. Sonra da sinirle yanlarına geldi. “ Bunu sonra konuşacağız. Onur . Deden hasta olduğu için seni almaya ben geldim .” Onur başını sallayarak ayağa kalktığında Ezgi’nin de ailesi geldi. Ezgi de onlarla vedalaşıp karakoldan çıktığında geriye Aras ve Ali kaldı. Karşılarında oturan üç serseri de gittiğinde Aras oflayarak camdan dışarı baktı. O öylece dışarıya bakarken yanında oturan Ali’nin “ Eyvah “ dediğini duydu. Kafasını çevirdiğinde ise Sinan denen adamı ve onun koluna girmiş topallayan ablasını gördü. Endişe ile ayağa fırlayıp ablasının yanına koştu. “Ablaaa. Ne oldu sana ?” İdil Sinan’ın tutuşundan kolunu çekip yanına gelmiş olan kardeşinin suratına kızgınlıkla baktı. “ Daha dün bir bu gün iki. Seni karakoldan mı alacaktım ben Aras .” Aras yüzünü buruşturarak “ Abla bildiğin gibi değil durumlar ya. Evde anlatırım sonra söz. Asıl sana ne oldu ? “ diye ablasına sarıldı. Onun sarılması ile İdil bir nebze olsun sakinleşti. Telefonu çalıp ta kardeşinin karakolda olduğunu söylediklerinde hem çok korkmuş hem de çok şaşırmıştı. Üstelik aynı anda aynı konudan Ali’nin de burda olduğunu öğrendiklerinde Sinan ile beraber gelmek zorunda kalmıştı. Geri çekilip kardeşinin yüzünü inceledi . “ Kaşın patlamış. “ Aras başını sallayıp “ Önemli bir şey değil hissetmiyorum bile . Senin bileğine ne oldu ?” diye sordu. Kız sadece “ Düştüm “ dediğinde iki kardeş birbirine baktı. Sinan iki kardeşin konuşmasını dinlenmemek için tek başına oturan Ali’nin yanına gitti. Onun morarmış gözüne bakıp “ Bizim simitler neden gelmedi belli oldu .” diye söylendi. Ali ise mahcup bir şekilde kafasını aşağı eğdi. Kısık sesle kendini savundu. “ Abi valla direkt geliyordum. Ama baktım Onurları sıkıştırmışlar. Tanıyorum o serserileri de boş gezmezler . Dayanamadım . Hem içlerinden biri Ezgi’ye saldıracaktı. Son anda yetiştim . “ Sinan başını iki yana sallayıp Ali’yi ensesinden tutarak koltuğunun altına aldı. Seviyordu bu çocuğu. Cesurdu. Ama daha çok toydu. “ Oo gelmişsin.” Harun elinde dosyalarla İdil ve Arasın yanında bittiğinde onun sırıtan suratına tiksinerek bakan Sinan oturduğu yerde dikleşti. Harun ise İdili tekrar görmekten gayet memnun gibi kızla konuşmaya devam etti. “ Nasıl oldun ? Bacağın nasıl ?” “ Daha iyiyim teşekkürler .” Harun memnun olarak yanlarında onları dinleyen Arasa baktı. “ Bu delikanlı kardeşinmiş. Sokak kavgasına karışmış. Bu seferlik hepsini affettik. Umarım bir daha yolu buraya düşmez. “ İdil başını sallayarak “ Bir daha olmayacak. İnanın .” DiYe garanti verdi. “ Güzel o zaman gençleri evlerine gönderelim . Sen de madem geldin ifadeni verebilirsin artık .” “ Tamam .” Aras kaşlarını çatarak “ Abla . Ne ifadesi vereceksin sen ?” diye sorduğunda İdil bir an ne diyeceğini bilemedi. Her şeyi baştan anlatmak istemedi. Ama durumu özetleyecek vakti de yoktu. Gözü bir an karşıda oturmuş kendilerine bakan Sinan’a kaydığında topu ona atmak kolayına geldi. “ Ben daha fazla oyalanmayayım. Sinan sana olayı anlatır .” “ Ne Sinan’ı ya. Sevmiyorum o adamı ben .” İdil kardeşinin konuşmasına kulak asmayarak Harun’un koluna girmek zorunda kalarak ilerlerken Aras oflayarak arkasını döndü. Tek kaşını kaldırarak ona bakan Sinan’ı gördüğümde ise adamın az önceki laflarını duyduğunu anladı. Tekrar Oflayarak yanına gidip oturdu. “ E anlatacak mısın ?” && İdil Harun ile beraber sorgu odası gibi bir yere girdiğinde topallayarak adamın onu sandalyeye oturtmasına izin verdi. “ Teşekkürler.” Harun gülümseyerek kızın karşısına geçti. Ona bakışlarından Kıza karşı ilgisi olduğunu çok belli ediyordu. İdil fotoğraf çekmek için yanlarından ayrıldığı andan itibaren düşüş anına kadar olanları tek tek anlattı. Adam kızın anlattığı her şeyi not aldıktan sonra gülümseyerek Kıza ifadesini imzalattı. “ İşte bu kadar .” İdil de adama gülümseyerek yavaşça ayağa kalktı. Harun hemen oturduğu yerden kalkıp kıza kolunu uzattı. İdil ise onun koluna tutunarak yürüdü ve beraber odadan çıktılar. “ Aslında normal bir ilişki başlangıcı için senden numaranı istemem gerekiyor. “ İdil koluna tutunduğu adama yandan bakarak “ Ama ? “ diye sorduğunda Harun gülerek devam etti. “ Ama kardeşini alman için seni çağırmak zorunda kaldığımızdan zaten numaran bende var. O yüzden numaranı senden almayı değil numaramı sana vermeyi teklif edeceğim .” İdil başını iki yana sallayarak gülerken girişe geldiklerini fark etti. Gözlerini kenarda oturan üçlüye çevirdiğinde kendi halimde takılan Ali hariç diğer ikisinin bakışlarının onda olduğunu gördü. Nedense kendini tedirgin hissedip yavaşça Harun’un kolundan çıktı. “ Bundan sonrasını ben hallederim” Harun “ Peki teklifime cevabın ?” dediğinde ise İdil nedense kendini gergin hissederek “ Neden olmasın “ diye geçiştirdi. Harun ise bu cevaba sevinerek cebinden bir kart çıkarıp kıza verdi. “ Aramanı bekleyeceğim. Şimdilik görüşürüz .” İdil kartı cebine tıkarken tekrar kendisini bekleyen ikiliye döndü. Sinan ilgisini kaybetmiş gibi telefonu ile uğraşıyordu ancak kardeşinin halen tüm ilgisi kendisindeydi. Yavaşça onlara doğru geldi. Sinan ayaklanarak Ali’yi de kaldırdı. Bir şey demeden çıkışa yöneldiğinde Aras ablasının koluna girerek onları takip etti. “Bi ceset bulduğuna inanamıyorum “ “ Sokak kavgasına karıştın .” “ Düşmanımızın koluna girdin .” “ Seni karakoldan almaya geldim .” “ Bileğin sakat .” “ Kaşın yarılmış.” “O polis sana numarasını verdi ??” “ Üste çıkmaya çalışma .” “ Abla .” İdil gözlerini kısarak kardeşine baktığında ondan da aynı karşılığı aldı. İkisinin sessiz inatlaşmasını Sinan’ın “ Ne yapıyorsunuz ?” diyen sesi bozdu. İki kardeşin inat atışması yarı da kalsa da devamının evde olacağı garantiydi. Hep beraber arabaya bindiklerinde önce Arası kütüphane de bıraktılar. Sonra da üçü gazeteye geri döndü. && Aras cam kapıdan girdiğinde Halil ve Onuru ortalığı toplarken buldu. O da onlara katılıp yardım etti. Bu gün karakolda Onurun kendisi gibi anne babasının olmadığını öğrenmişti. Dedesi ile birlikte yaşıyordu. Belki Onuru kasabaya bağlayan şeylerden biriydi bu da. Yaklaşık üç saatin sonunda kütüphane temizlenmişti. Yırtılıp parçalanmış kitaplar kaldırılmış, kırılmış masa ve sandalyeler gönderilmişti. Devrilen ve onarıma ihtiyacı olan raflar da kaldırıldığında kütüphane şimdi kocaman ve boş bir ofise benziyordu. Üç adam yorgunlukla bir köşeye oturduğunda Aras sonunda telefonunu eline alabilmişti. Gelen çağrıları gördüğünde ise kaşları havalanmıştı. Buseden çağrılar vardı. Ezgi de aramıştı. Ve ablasının ne olur ne olmaz diye numarasını kaydettiği ananesinden çağrı vardı. “ Ananem ne alaka ya ?” Aras başını iki yana sallayarak mesajlara geçti. Ezgiden gelen mesajı açtı. Ailesinden ceza almıştı. Arasın nasıl olduğunu soruyordu. Yüzündeki gülümsemenin farkında olmadan diğer mesaja geçti. Buse dendi. Yarın Türkiye’ye geleceğini yazmıştı. Birden düşen suratı ile telefonu cebine geri tıktı. Onur kapının önüne atılmış olan gazeteyi almak için ayaklandığında dikkatini ona verdi. Oğlanın gazete almasını , ilk sayfada ne gördüyse ona bakarken kaşlarının çatılmasını ve adımlarını hızlandırarak yanına gelmesini merakla izledi. “ Aras şuna bak.” Aras kendisine uzatılan gazeteyi alırken Halil de yanlarına yaklaştı. İlk sayfada bir cinayet haberi vardı. Sinan’ın bahsettiği ve Ablasının cesedini bulduğu olay olmalıydı. Ama Onurun ne demek istediğini öldürülen kişilerin resimlerini gördüğünde anladı. Dün akşam klübe girerken çarpıştığı kız ve oğlandı. “ Nasıl ya ? Tanıyor musun onları ?” Onur başını iki yana salladı. “ Hayır. Çoğu kişi birbirini tanır burada ama yine de nüfus azımsanmayacak kadar fazla. “ Halil kaşlarını çatarak “ Mahmut’un kızı .” dediğinde iki oğlanda ona baktı. “ Yazık. Tam kendini toparlamıştı.” Onur “ Nesi vardı ki ? ye merakla sordu. Halil ise içini çekip başını iki yana salladı. Sanki söyleyeceklerini onaylamıyor gibiydi. Ama yine de konuştu. “ Buradan evli biriyle beraberdi. Mahmut duyunca kızı eve kapatmıştı ama bir iki aydır yine normale dönmüş gibilerdi.” Onur ve Aras birbirine bakıp sessiz bir şekilde kaldılar. Yorum yapacak halde değillerdi ama dün geceki sarhoş kız pek de kendini toparlamış biri gibi de değildi. “ Yardım ettiğiniz için teşekkürler .” Halil araya girerek gençlere hitaben konuşup direkt Arasa baktı. “ Sana iş sözü verdiğimi biliyorum ama orta da ne kütüphane kaldı ne de ona dair bir şey. “ Aras üzüntü ile başını salladı. “ En baştan tekrar başlayacağım. Ama sana maaş verebileceğimi sanmıyorum .” Aras omzunu silkerek adama gülümsedi. “ Olsun Halil abi. Yeni bir iş bulana kadar gelir gider sana yardım ederim.” Halil oğlanın omzunu sıkarak ayaklandı ve boş ofisin içinde ilerleyerek odalardan birine girdi. Onur ile yalnız kalan Aras yan yana yere çöküp oturdu. “ İşin ilk günü işsiz kaldın. Bu senin için bir rekor olmalı .” Aras gülerek bunu kabullendi. Gerçekten de öyle olmuştu. “ Sen de okula gidemedin bu gün . Ve Ezgi de .” Onur elini sallayarak “ Takma boşver. İlk defa kırmıyoruz okulu. Narin ve Murat bizim yerimize imza atmışlardır. “ dedi. Sonrasında da telefonu çaldı. Ekranda görünen Narin ismi ile yüzünde gülümseme oluştu , ayağa kalktı ve konuşmak için dışarı çıktı. Bu sefer de tek başına kalan Aras kafasını duvara dayayıp gözlerini kapattı. Gerçekten çok yorulmuştu. Tek istediği biraz dinlemekti. Ancak kulağına dolan bir çatırtı ile gözlerini hızla açıp başını duvardan ayırdı. Sesin geldiği yöne baktığında ofisin bir köşesinde, kaldırıp duvara dayadıkları büyük kitaplıklardan birinin ayağının kırıldığını gördü. Kitaplık hızla öne doğru devrilmeye başladığında Aras panikle elini o tarafa doğru uzattı ve kitaplık eğik bir şekilde havada asılı kaldı. Aras elini oynatarak kitaplığın eski yerine gelmesini sağladı. Sonra da boşta ki elini havada savurdu ve duvarın dibinde topladıkları tahta parçalarından birini hızla kitaplığın kırılan parçasının yerine oturmasını sağladı. Yaptığı işi bitirdiğinde kollarını kendine çeken Aras “ Ohaa “ sesini duyduğunda korku ile kapıya döndü. Onur şok olmuş bir şekilde ona bakıyordu. && Aras hemen ayağa kalkıp Onura doğru yürüdü. Sanki oğlanın kaçıp gitmesini beklermiş gibiydi. Yüzünde yakalanmış olmanın verdiği korku vardı. Yıllardır asla kullanmadığı gücünü bir anlık gafletle kullanmış ve daha ilk seferinde de başkasına yakalanmıştı. “ Onur. Açıklayabilirim . “ Onur ise Arasın yüzündeki dehşetin aksine büyük bir heyecan ve hayranlıkla bir kitaplığa bir Arasa bakıyordu. Gördüklerinin gerçekliği onu korkutmuş gibi değil de muhteşem bir şey görmüş gibi yüzüne yansımıştı. “ Aras sen -“ Söyleyecek kelimeleri bulamıyormuş gibi ağzını açıp kapattığında Aras oğlanın kolunu tuttu. “ Onur. Bak lütfen . Her şeyin açıklaması var.” Onur sonunda Arasın yüzüne odaklanıp “ Bu muhteşem “ dediğinde Aras bir an kaldı. Beyni sözcükler idrak edip “ Ne ?” dediğinde Onur inanamıyormuş gibi başını iki yana sallıyordu. “ Her şeyi gördüm ama telekinezi. İşte bunu ilk defa gördüm. Oha. Ezgi buna bayılacak.” “ Ne ?” Aras halen şokla Onurun söylediklerini algılamaya çalışırken Onur sonunda Arasın şaşkınlığının farkına varıp kaşlarını çattı. “ Bir dakika . Sen bilmiyorsun ?” Aras hiç bir şey anlamayarak “ Neyi ?” diye sorduğunda Onur birden sırıtmaya başladı. “ Anlaşıldı. Sana biraz tarihimizden bahsedeceğiz.” &&
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD