Leyla ve Beste'nin tanışmasının üzerinden üç gün geçmişti. Görünürde her şey normaldi; günlük hayat kaldığı yerden devam ediyordu. Murat okuluna gidiyor, proje teslimleriyle uğraşıyor, Leyla ise sınavlarına odaklanmaya çalışıyordu. Ama görünürde sakin olan bu günlerin altı, derin bir huzursuzlukla doluydu. Ve bunu en çok hisseden kişi Leyla’ydı.
Tanıştıkları o gün kafede, Beste'nin gözlerinin içindeki o parıltıyı, Murat’a bakışındaki derinliği fark etmişti. Gözlerden kaçamayacak kadar barizdi. Beste, Murat’a arkadaş gibi değil, başka bir şey gibi bakıyordu. Bir kadın bir erkeğe nasıl bakarsa… sevgiyle, hayranlıkla, belki de aşkla.
Leyla, o günden beri içini kemiren bu histen kurtulamamıştı. Önce kendine kızdı. Belki de fazla kuruyordu. Belki de Beste’nin bakışları sadece geçmişe, çocukluk anılarına duyduğu özlemdi. Belki de gerçekten sadece iyi bir arkadaştı. Ama sonra, Murat’la buluşmalarında konuşulan her şeyde Beste’nin adı geçtiğinde kalbinde beliren huzursuzluk hissi giderek büyümeye başladı.
Murat bu durumu fark etmişti. Leyla’nın yüzü gergindi son günlerde, daha az gülümsüyordu. Telefonda daha kısa konuşuyordu. Sessizliği bile farklıydı. Akşamları birlikte geçirdiklerinde, aklı başka yerde gibiydi.
Birlikte oturdukları bir akşam, dayanamadı artık.
— “Leyla, günlerdir huzursuzsun. Ne oldu?” dedi Murat, elini onun elinin üstüne koyarak.
Leyla bir süre gözlerini kaçırdı. Derin bir nefes aldı, sonra doğrudan gözlerinin içine baktı.
— “Beste seni arkadaş olarak görmüyor bence,” dedi. “Sana başka bir gözle bakıyor.”
Murat şaşırmıştı. Kaşları çatıldı, birkaç saniye sustu. Sonra hafifçe güldü, ama bu gülüş bir savunma mekanizmasından başka bir şey değildi.
— “Saçmalama lütfen, sevgilim. Beste çocukluk arkadaşım. Birlikte büyüdük. Benim kardeşim gibi… Öyle bir şeyin olması söz konusu bile olamaz.”
Leyla bu sözleri duymak istiyordu belki ama içi rahatlamadı. Sözlerden çok hisler konuşuyordu kalbinde.
— “Umarım ben yanlış anlamışımdır,” dedi yumuşak bir sesle. “Onunla olan yakınlığın beni rahatsız ediyor, bunu saklamayacağım.”
Murat başını salladı. Ona hak vermekle birlikte, içten içe kendini suçlu hissetti. Gerçekten Beste’ye karşı bu kadar yakın olmak doğru muydu? Geçmişleri vardı elbette ama şimdi her şey farklıydı. Artık çocuk değillerdi.
O akşam ayrıldıklarında, Murat uzun süre düşündü. Evine dönerken bile aklında Leyla’nın sözleri vardı. Beste’nin bakışları… Gerçekten öyle miydi?
Beste de huzursuzdu. Kendi kendine söylediği her yalan, içindeki gerçeği daha da gün yüzüne çıkarıyordu. Murat’la kafede oturdukları gün, onun Leyla’ya bakışını görmüştü. O yumuşak bakış, o içten tebessüm… Bir başkasına ait olmanın ne demek olduğunu ilk defa kalbinde bu kadar acıtan bir şekilde hissetmişti. Gözlerini kaçırmıştı, yutkunmuştu ama o görüntü hafızasından silinmemişti.
Eve döndüğünde kendini aynanın karşısına attı. Saçlarını taradı, yüzüne baktı. Her zamanki gibi güzel hissediyordu kendini. Alımlı, özgüvenli… Ama bir yandan da kırık. Dudaklarını kıvırarak kendi yansımasına sordu:
— “Ben daha güzelim. Neden Murat beni değil de Leyla’yı seviyor?”
Bu cümleyi kurarken bile utanıyordu. Kıskanmak… Bu onun alışkın olduğu bir duygu değildi. Hiçbir zaman kimseyi kıskanmamıştı. Kendinden emindi çünkü. Ama Murat başkaydı. Onun varlığı, ona iyi gelen bir şeydi. Güvende hissettiren, tanıdık bir sıcaklıktı. Belki de bu yüzden, ona aşık olduğunu kabul etmek bu kadar zordu. Çünkü Murat geçmişiydi, alışkanlığıydı, hayaliydi.
İçinde büyüyen kıskançlık, sessizce zehir gibi yayılıyordu.
Ertesi gün Beste, her zamanki gibi annesinin yanına geçti. Annesi yemek hazırlıyordu, Beste ise koltukta oturmuş telefonuna bakıyordu. Murat'ın sosyal medya hesabına girdi. Son fotoğrafları yine birlikte çekilmişti; Leyla ile birlikte sahilde, yan yana oturmuşlar. Murat’ın başı Leyla’nın omzuna yaslıydı.
İçine bir ok saplandı. Parmağını ekrandan çekemedi.
— “Beste kızım neye bakıyorsun öyle?” dedi annesi.
Beste hızlıca ekranı kapattı. — “Hiç, arkadaşlar…”
Annesi onun halinden şüphelendi. Kızının bakışları boşluğa dalmıştı. O özgüveni yüksek genç kız gitmiş, yerini kırılgan bir kadın almış gibiydi. Annesi bir şey demedi, ama içi burkuldu.
Murat, Leyla’yla konuşmasından sonra Beste’yi birkaç gün aramadı. Ne diyeceğini bilmiyordu. İçinde bir ikilem vardı. Bir yanda Leyla’yı seviyordu, ondan emindi. Ama diğer yanda Beste'nin gözlerindeki o sessiz çığlık, ona kendini kötü hissettiriyordu. Sanki bilmeden bir kalbi kırıyor, farkında olmadan birine umut veriyordu.
Sonunda karar verdi. Beste ile açık açık konuşmalıydı. En azından içinde bir şey varsa, bunu bilmek istiyordu. Gerçek ne olursa olsun, bu belirsizlik onları da, ilişkisini de zedeliyordu.
Beste’yi aradı.
— “Yarın görüşebilir miyiz?” dedi. “Konuşmamız gerek.”
Beste kalbi hızla atarak, boğazı düğümlenerek cevap verdi. — “Tabii. Nerede, ne zaman?”
— “geçen gittiğimız kafede. Öğleden sonra üç gibi.”
Beste telefonu kapattıktan sonra yatağına uzandı. Ne konuşacaktı Murat? İçindeki korku, umutla karışmıştı. Ya hissediyorsa bir şeyleri? Ya bir ihtimal varsa? Ama ya sadece uzaklaşmak istiyorsa?
Sabah erken kalktı. Saçlarını özenle yaptı, sade bir makyaj yaptı. Üzerine açık mavi, yumuşak dokulu bir kazak ve siyah pantolon giydi. Aynada kendine baktı.
— “Ne olursa olsun… güçlü ol.”
Kafeye vardığında Murat çoktan gelmişti. Onu görünce ayağa kalktı. Beste, kalbini zorlukla bastırarak yanına oturdu.
Murat bir süre sustu. Ellerini masanın üzerinde birleştirdi.
— “Beste… sana bir şey soracağım. Ama dürüst olmanı istiyorum.”
Beste başını salladı. Gözleri Murat’ın gözlerinde.
— “Leyla… senin bana olan duygularından şüphe ediyor. Seni tanıdıktan sonra rahatsız oldu. Ben ona inanmak istemedim ama… seninle olan dostluğumuz başka bir şeye mi dönüştü?”
Beste’nin boğazı düğümlendi. Yutkundu ama kelimeler boğazında kaldı. İçinde ne varsa, o anda açığa çıkmak istiyordu ama gururu vardı. Yaralanmak istemiyordu. Yine de kaçamadı.
— “Ben… bilmiyorum. Belki de fazla geçmişte kaldım. Belki seninle olan bağımızı hep özel sandım. Ama evet… seni sadece bir arkadaş olarak görmüyorum artık.”
Bu sözler havada kaldı bir süre. Murat derin bir nefes aldı. Gözlerini kaçırdı.
— “Ben Leyla’yı seviyorum Beste. Onu kırmak istemem. Seni de.”
Beste gülümsedi. Bu gülümseme bir vedanın habercisiydi.
— “Biliyorum Murat. Zaten bir şey beklemiyordum. Ama içimde tutamazdım. Bil istedim sadece.”
Murat onun elini tuttu. — “Sen benim için çok kıymetlisin. Ama aşk… başka bir şey.”
Beste başını salladı. Son kez gözlerinin içine baktı.
— “Sadece… mutlu ol. Gerçekten mutlu ol.”
Ayağa kalktı. Giderken arkasına dönmedi. Gözyaşları gözlerinde birikmişti ama düşmesine izin vermedi.
O gün gökyüzü bulutluydu. Belki yağmur yağmadı ama içlerinden biri fazlasıyla ıslanmıştı.