" Sen de Güçlü Şirin Olmalısın ! "

2044 Words
Deniz'in Anlatımıyla Yüzüme baka baka beni öptüğü için özür mü diliyordu ? Ne anlamalıydım ? Pişman mı olmuştu yani ? Zaten beni neden öpmüştü ki ? Haaaahhhh ! Tabi yaa... Albayın kızı olduğumu hatırladı sanırım ! Dişlerim sıkışırken, yüzümü sabit tutmayı başardım. " Karşılık vermediğim için öpüşmeyi kesip geri çekildiğiniz için de, ben teşekkür ederim ! " Ben de hastalığımı anladığını, ama bunu yüzüme vurmamak için bu yürüyüşü bahane ettiğini sanmıştım. Ne kadar da aptalım ama ! Adımlarımı hızlandırıp ilerledim. Hafif koşu temposunda akşam serinliğinde kafamı dağıtmalıydım. " Deniz ! " diye bağırdı arkamdan. Az önce beni öpebildiğine göre, rahattaydık herhalde ? Onu duymadan koşmaya devam ettim. Adım seslerini duymam ile kolumdan yakalanmam bir oldu. " Deniz diyorum duymuyor musun ? Neden koşuyorsun ? " Kolumu çekip cevap verecekken kaşlarım kalktı. " Hesap vermek zorunda mıyım ? " Yüzü gerildi. Gözleri kısık bakarken, bana yaklaştı. " Sen komutanınla böyle mi konuşuyorsun ? " dedi. Sesindeki tehlike hiç de umurumda değildi. " Öyle mi ? Ben rahatta olduğumuzu sanmıştım. Malum az önce beni öptüğünüzde hiç de emir komuta zincirinde gibi değildik ! " benden bağımsız bir şekilde yükselen sesim, sonlara doğru bağırışa döndü. Dişlerini sıkmış, bana doğru bir adım daha atmıştı. Yanağında oynayan kaslar, beni hiç de korkutmuyordu ! Pişman olacaktıysa, neden ilk öpücüğümü çalmıştı o zaman ! Ağzının ortasına bir tane çakmak istiyordum ! Dua etsin ki komutanımdı. " Özrümü diledim ya işte Deniz ! Sen neden teşekkür etmiştin onu söyle şimdi ! " Hahhh ! Bir de teşekkür etmiştim değil mi ! Aklıma gelen ilk bahaneye sığındım. " Askerlerin eğitimi konusunda bana katıldığınız ve onların eğitimini artıracağınız konusunda beni kırmadığınız için teşekkür etmiştim. Oldu mu ? İzniniz varsa, koşuma devam etmek istiyorum DEMİR ABİ ! " " OHAAA ! Ben demiştim size. Bu kız bizden de taşaklı diye ! " bu cümleyi ne ben, ne de komutanım kurmamıştı. Karşımızda dikilen tim üyeleri şaşkınca bize bakıyordu. Umarım konuşmaları duymamışlardır diye iç geçirdiğim sırada yüz ifadelerinden her şeyi duyduklarını fark ettim. Şu an yerin yarılması ve beni içine alması gereken andaydık. Daha fazla burada durabilecek halde değildim. " Müsaadenizle ! " diyerek tugaya giden yola döndüm. Fırsattan istifade erlere fırsat eğitimi vermenin tam zamanıydı. İnci olduğunu öğrendiğim kız; " Eşlik etmemde sorun olmaz sanırım ! " diyerek yanımda yürümeye başladı. Sessizce yürürken konuşmaması için içimden dua ediyordum. Mesaj sesi geldi eşofmanımın cebinden. Açıp baktığımda abimden gelen ses kaydını gördüm. Açıp dinlerken kalbim ağzımda atmaya başlamıştı yeniden. " Deniz... Ben iyiyim güzelim. Duyduğun seslerin bizimle hiç bir alakası yok orman gözlüm. İyi hissettiğin an, beni ara lütfen. Sesini duymaya ihtiyacım var... Seni çok seviyorum. Bunu sakın unutma olur mu ? " Onun sesini duymak içimi rahatlatmıştı. Ona da bir şey olursa, ne yapardım hiç bilmiyorum. " Erkek arkadaşın mı ? " İnci'nin meraklı bakışları üzerime dikilmiş, cevabımı duymayı bekliyordu. Başımı iki yana sallarken karşımdaki tugayın tabelasına baktım. Türk bayrağına gururla bakarken, onu yanıtladım. " Hayır ama hayatımdaki en değerli insan... Onun için canımı bile veririm. " Tugaydan içeri girmiş, bana verilen odaya doğru ilerlemiştik. Nöbetçi askeri çağırıp, " 4. Komando Birliğini içtima alanına topla. Plates yapacağız kızlarla ! 4 dakika içinde hazır bir şekilde göreceğim hepsini. " diyerek gitmesini bekledim. Yanımdaki İnci ellerini çırpıp " Parti zamanı desene ! " dedi. Ben onun üstüydüm ama, sadece ona yanımdayken rahat olmasını söylemiştim. Uzun zaman sonra ilk kez bir kız arkadaşım olacaktı. Sürekli askerlerle muhatap olmaktan kız kıza nasıl arkadaş olunur, orta okuldan sonra unutmuştum. Saatimi kontrol ettiğimde, verdiğim sürenin dolmasına 1 dakika kaldığını gördüm. Odamdan çıkıp koridoru geçtim. Taburun merdivenlerinde durduğum an, hepsi hazır ola geçti. Arkamda İnci ile birlikte ilerleyip askerlerin önünde durdum. Merhaba, nasılsın faslından sonra, aralarında gezmeye başladım. Yüzleri hiç de memnun görünmüyordu. Bu saatte dinlenmek istiyorlardı. Onlara göre ben, kötü ve sert bir komutandım ! Onların canını, onlardan çok düşünüyordum belki de... " Sabahki şınav yarım kalmıştı kızlar. Öncesinde de verdiğim görevi süresinde tamamlayamadınız. Bu kez tüfeksiz koşu yapıyoruz. Şimdi 5 km'yi 12 dakikada tamamlıyoruz. Süre başladı ! " Ters bakışlar yerini hırsa bırakmıştı. Bir an önce tamamlamak, dinlenme için onları bırakmamı istiyorlardı. 12 dakika boyunca onları beklerken, komutanım gözümün önüne gelip duruyordu. İnci sürekli bir şeyler anlatıp duruyordu. " Olur mu Deniz ? " Zihnimi boşaltmak için kafamı sallayıp İnci'ye döndüm. " Ne olur mu İnci ? " Yüzüyle beraber omuzları da düştü. " Ya ama sen beni hiç dinlemiyorsun ki ! İki saattir ben ne anlatıyorum Deniz yaa ! " Belli ki bozulmuştu. " Kusura bakma lütfen. Bir daha söyle hadi ! " Dudaklarını birbirine bastırdı. Bir kez daha söylerken, hiç az önceki gibi hevesli ve heyecanlı durmuyordu. " Dedim ki, Talas'ta güzel yerler var. Timle birlikte canlı müziğe, şarkılar türküler dinlemeye gideriz her hafta. Onlar hayvan gibi eğlenirken, ben hep bir köşede kalıyordum. Sen de yarın gelsen olmaz mı ? Hem gelişini kutlamış oluruz, hem de ilk kez yanımda bir kızla eğlenmiş olurum ben de. " Geleceğimden hiç ümidi yoktu. Benim de gidesim yoktu zaten. Ama az önce onu kırmışken, hayır dersem bu arkadaşlık başlamadan bitecekti anlaşılan. İstemediğimi çok da belli etmeden, " Olur gideriz tabi. " dedim. " Biliyordum işte. Gelmeyeceğin kesindi zaten. Sormak benim hatamdı. Kusura bakmayın komutanım ! " diyerek başını eğdi. Bu kız beni duymuyor muydu ? " İnci tamam dedim yaa ? " Sayaç ötmüş 12 dakikanın dolduğunu haber vermişti. Askerlerin hepsi karşımda dizilmişti. " Düşman ateşi altındasın asker ! Önce alçak sürünme ile başlayacak, sonra da tam sürünme ile tamamlayacaksınız ! İkinci emre kadar ilk emrimi uygula. Vaziyet al. Başla ! " İnci hala bana küsmüş bir haldeydi. Bakışları bana değmiyor, etrafa bakınıp duruyordu. " Kız tamam dedim ya İnciiiii ! " Kolunu tutup kendime doğru çevirdiğimde, gülen yüzüyle karşılaştım. " Yaaaaa sonunda triplenip küseceğim bir dostum oldu Deniz yaaa ! Çok sevindim. İyi ki geldin valla ! " " Tam sürünme ! Hızlan asker ! Düşman geliyor ! " bakışlarımı askerlerden çekip İnci'ye döndüm. Kaşlarım hala çatıktı. " Beni kandırdın mı İnci ? " Aklıma gelenle kaşlarım çatılmayı bıraktı. Tek kaşım kalkarken, dudaklarım tehlikeli bir biçimde tebessüme dönüştü. Yüzümdeki ifadeyle, bana korkuyla bakmaya başladı. " 15 dakika boyunca tempolu koşu Ast Subayım ! Süreniz başladı ! " Emir komuta devreye girdiği an, kendini düzeltip selam verdi ve koşuya başladı. Benim aksime o cıvıl cıvıldı. Yine de iyi bir asker olduğu, sabahki sporda belli olmuştu. Saat 11'e doğru gelirken, eve giden yola girdik İnci'yle. Onun ısrarları olmasa, biraz daha eğitimi uzatacaktım. Ama bunu her akşam benimle birlikte yapacağını söylediğinde, ikna olmuştum. İnci sıhhiyeciydi. Timdeki diğer sıhhiyeci olan İlker ile sevgiliymişler. Bir daha ki yaza işi ciddiyete bindirmeye karar vermişler. Sessizce onu dinlerken, konu bana döndü. " Peki siz Demir Yüz Başımla ne zaman tanıştınız ? " sorusuyla önüme döndüm. " Dün gece saat 1.20'ydi sanırım. " İrice açılan gözleriyle bana baktı. " Ve 24 saat bile olmadan seni öptü mü ? OHAA ! " Kaşlarımı çatıp ona baktım. Duymuşlardı işte ! " Bunu duymadığınızı var sayıyorum, İnci Ast subayım ! " Götüm sıkışınca da hemen rütbeye sığınmam, durumu daha da batırmıştı. " Ben de, timdekiler de duydu Üst Teğmenim ! Ama sizin için duymazdan gelmiş gibi davranacağız ! " diyerek sıvadığımı göstermişti bana. Durup ona baktım. " Öptükten sonra da özür diledi ama İnci yaa ! " Ses tonum bile isyan ediyordu bu duruma. Öpsün diye merakımdan değildi. " Gerçekten o gözle bile bakmamışken, gelip öptü. Karşılık bile veremedim şoktan ! Aşağıda da benden özür diliyor ! Madem pişman olacaktın, niye ilk öpücüğümü çaldın be adam ! Ben kendimi kocama saklıyordum belki ! " Sinirle ettiğim tüm isyan, İnci'ye patlamıştı. Bunları o komutana söylemek vardı ama işte... Ahh ! Bu rütbeler bazen çok canımı sıkıyordu ! İnci gözlerini kısmış, dudaklarını da büzmüş, düşünceli bir hale bürünmüştü. " İlginç ? Yüzbaşımı 4 senedir tanırım. Tugaydaki pek çok kadın asker de, dışarıda gittiğimiz mekanlarda da hiç bir kadına pas verdiğini görmedim ? Hele Üst Teğmen Beril, baya baya koştu peşinden. Tugayda bilmeyen yoktur onun Demir aşkını ? Hem daha seni doğru düzgün tanımadan, neden öpsün ki ? Bence pişman olduğu niçin değil de, senden karşılık alamadığı için özür diledi. Hem karşısında ona o kadar bağırdın ama, o tek kelime bile etmedi Deniz ? " Sıkıntılı nefesim burnumdan geldi. Söyledikleri düşündürücüydü. Ama bu sonucu değiştirmiyordu. " Öncesi beni ilgilendirmiyor İnci ! Yarın şu ev boşaltılsa da, bir an önce kendi evime geçsem diye bakıyorum. Bak şimdi tıpış tıpış aynı eve geri dönüyorum ! " İnci başını iki yana salladı. " Bence komutanım sana tutuldu. Hele o en son DEMİR ABİ diye bağırışından sonra, adamın rengi bordoya döndü. Kırmızı görmüş boğa gibi burnundan soluyordu. " Yüzü aklıma gelince ben de güldüm. Gerçekten şakaklarındaki damarlar bile şişmişti. Eve geldiğimiz zaman, o da benimle birlikte içeri geldi. Büyük boy bir demlik ortadaydı. Hepsi, kenara çekilmiş olan orta sehpanın yerine serilen sofra bezinin etrafına dizilmiş, çekirdek çitlerken başları bize döndü. Komutanım küsmüş gibi dönüp bakmadı bile. Sanki ben suçluydum arkadaş ! İnci İlker'in yanına oturup bağdaş kurdu hemen. Avucuna çekirdeğini doldurduğu sırada, " Sen de katıl bize, komutanım. " diyen kişiyle bakıştık. Sanırım bu Tarık'tı. Diğerleri hemen ona dönüp baktı. Şaşkın görünüyorlardı. Beni davet eden askere bu şekilde bu şekilde bakmaları, beni istemediklerini anlamamı sağladı. " Rahatsız etmeyeyim ben sizi ? " dediğim sırada, Veli atıldı. Onu tanımıştım. Hem takım komutanıydı hem de çok hızlı konuşuyordu. " Yok komutanım. Rahatsızlıktan değil, bunun ağzı zamklıdır, öldürsen konuşmaz ama, sizin için konuşunca şaşırdık sadece. Buyurun lütfen ! " diyerek boş olan tek yeri gösterdi. O yer de, İnci ve komutanımın arasında kalan yerdi. Kıza; kalk sen geç o tarafa diyemezdim şimdi. Sevgilisiyle arasına oturamazdım ya ! Ona değmemeye çalışarak oturdum. Kendime bir bardak çay doldururken, İnci yarın akşamki canlı müziğe benim de geleceğimden bahsediyordu. Sohbetler akarken, Göktuğ lafa girdi. Emir komutayı az evvel kaldırmıştık. Bu yüzden herkes kendi gibiydi. " Timdeki herkesin lakabı vardır komutanım. İnci ve İlker; Güzel ve çirkin ! " İnci ve İlker kendilerini öven hareketler yapınca diğerleri de onları alkışlamaya başladı. Çirkin demeye bin şahit isteyecek kadar yakışıklı bir adamdı bence. Ve ikisi birbirine çok yakışıyordu cidden. " Ben detaycı olduğum için müfettiş gadget, Tarık sessiz olduğu için Mr. Bean, Veli hızlı konuşması yüzünden speedy gonzales vee Musa da tahmin edeceğin üzere küfürbaz haydo ! " Onlar kendi arasında Musa'ya gülerken, lakap takılmayan tek kişi kalmıştı. Bakışlarım yanımda oturan komutana değdi. " Sen de güçlü şirin misin o zaman ? Oysa huysuz şirin tam senlik ! " Kısık gözleriyle tek kaşını kaldırdı. " Sen de şirine olmalısın o zaman ? " " Ne alaka ? Ben soy adınız Güçlü diye, bir de mavi bere takıyorsunuz diye öyle andırdı diye dedim ! Hepsi çizgi film karakteri seçmişken, size de anca bunlar olurdu. Benim şirineye benzer bir yerim mi var ? " Elindeki çekirdeği aldığı tabağa geri attı. Ellerini çırparken başı yana eğilmiş, yüzü de bana doğru yaklaşmıştı. " ben Güçlü şirinsem, sen de şirine olacaksın o zaman Deniz ! " " Yine öpüp özür dileyin diye mi şirine olacağım ? Olmuyorum işte ! Bir daha da beni öpme ! " Bir şıngırtı sesi gelince gözlerimi kapattım. Biz yalnız değildik ! Ve ben yine kontrolümü kaybedip az öncenin siniriyle timin içinde her şeyi bağırıp çağırarak dökmüştüm ortaya. Bu, onun yanında geçirdiğim ikinci öfke patlamamdı. Zaten eve geldiğimden beri kalbim hızla çarpıp duruyordu ! Sinirimi atamamış, öfkemi kusamadığım için rahatlayamamıştım. Şimdiyse ayağa bile kalkamayacak kadar kötüydüm. Demir kısılı olan bakışlarını benden çekmeden " 10 saniye bile sürmeden hepiniz çıkın evden ! " Dişlerinin arasında verdiği emir, anında yanıt almış, herkes bardağını bırakıp koşar adımlarla çıkmıştı. Bakışlarımız birbirine meydan okusa da, gözlerim kararıyordu. Boğazım kuruyor, saatlerdir su içmemiş gibi kavruluyordum. Titreyişimi kontrol edemiyor, kendime hakim olamıyordum. Dış kapının kapanan sesiyle, dudakları iki yana kıvrıldı. " Bakıyorum da çok etkisinde kalmışsın Deniz ? Aklına mı gelip duruyor yoksa ? " " Daha çok özür dilediğiniz an geliyor aklıma ! " Kalbim patlayacaktı sanki. O kadar hızlı atıyordu ki, kulaklarım uğulduyordu. " O zaman bir daha abi de bakalım, özür diliyor muyum, dilemiyor muyum görelim ? " Yüzü iyice yüzüme doğru yaklaşmıştı. Yutkunup kulaklarımdaki uğultu geçsin diye uğraşırken, hala ona diklenmenin peşindeydim. " Bundan sonra özür dileyeceğin hareketler yapma sen de Demir abi ! " Kaşınıyordum ve o beni kaşımak üzereydi. Gözlerimde patlayan minik flaşlarla dudağıma değen dudakları, hatırladığım son şeyler oldu. Bilincim kapanırken, kulaklarımdaki uğultu da kesilmişti... . . . . . Devam edecek...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD