11/İhanet

2539 Words
Eve geldiğimde annemler teyzemlerde beni bekliyordu. Anneme bakarak, '' Teyzemler nerede? '' diye sordum. O da bana, '' Pastaneyi kapattıktan sonra gelecekler, orayı toparlıyorlar. '' dedi. Annem, Cansu'ya bakmak için onun yanında kalmıştı, teyzemler gelince de aşağıya inecektik. Babaannem ise çoktan uykuya yatmış olmalıydı. Ben de başımı sallayarak mutfağa gittim. Düşün Rüya, düşün! Ne yapabilirsin? Bir süre ne yapacağımı düşündüm. Ondan sonra, salona geri gelirken, o an durdum. Teyzemlerin odasına şöyle bir baktım. Belki de aradığım fırsat ayağıma gelmişti. İlk önce, salona, annem geliyor mu, diye baktıktan sonra, neyse ki kimse gelmiyordu, odaya baktım. Ondan sonra odanın kapısının tam önünde durdum. Yavaşça, kapıyı açarak, bir ruh misali içeriye süzüldüm. Ses çıkarmamaya özen göstererek kapıyı kapattım. Ondan sonra da, odaya şöyle bir göz attım. Bu oda; kocaman, ferah, çok güzel bir odaydı. Siyah beyaz ağırlıklı, renkteydi. Ortada kocaman çift kişilik bir yatak, hemen solunda beyaz bir gardırop, onu yanında da; küçük şipşirin bir lavabo.. Odaya resmen hayran kalmıştım. Daha önce tam görme fırsatım olmamıştı. Yatağa baktığımda eniştem aklıma gelince resmen midem bulandı. Utanmadan bir de teyzemle yana yana yatıyordu. Düşünmemeye çalışarak, hemen kolları sıvadım. Bir şeyler bulma umuduyla, işe koyuldum. Bunu yaparken de, mümkün olduğunca, sessiz ve dikkatliydim. En ufacık herhangi bir seste annem gelebilirdi. Gerçi bu saate kadar beni merak edip çoktan gelmiş olmalıydı, muhtemelen Cansu, bırakmamıştı. Odasında bilmem kaçıncı kez dinlediği masalı anlattırıyordu. Cansu'ya, bir ara teşekkür amaçlı bir hediye alacağımı aklıma kazıyarak işime döndüm. Dolapları açarak, herhangi bir delil var mı, diye bakmaya başladım. Hiç düzeni bozmadan dikkatlice, bütün kıyafetlerin altına baktım. Ama görünürde hiçbir şey bulamadım. Bu adam çok zekiydi, olsa bile ulu orta yere bırakmazdı değil mi? Yakalanacağını biliyordu çünkü! Oflayarak dolabın kapağını geri kapattım. Burada işim bitmişti. Tam kapıdan çıkıyordum ki, aklıma bir fikir daha geldi. Tabii ya telefon! Telefon muhtemelen aşağıda olmalıydı. Yani; pastanede. Hemen ayakkabılarımı giyerek, anneme, '' Anne, ben teyzemlerin yanına iniyorum. '' dedikten sonra onun cevap vermesine fırsat vermeden merdivenlerden uçarcasına indim. Pastaneye girdiğimde, teyzemler işi neredeyse yarılamıştı. Teyzem beni görünce, '' A, geldin mi? Ben de bize kahve yapıyordum, hadi geç de sana da yapayım. '' diyerek, kahve yapmaya koyuldu. Bende, '' Tabii, olur. '' Diye cevap verdim. Bir yandan da, gözlerimle etrafı incelemeye koyuldum. İşte oradaydı, masanın üzerinde... Görmemle birlikte sinsice gülümsedim. Tam telefona uzanıyordum ki teyzem arkasını dönerek, '' Cansu uyudu mu? '' Diye sordu. Bende zoraki gülümseyerek, '' Uyudu, uyudu. '' dedim. Teyzem de işine devam etti. Ona bakarken, '' Eniştem nerede? '' diye sordum. O da bana, '' Bahçede sigara içiyor.'' diye cevap verdi. Bu, iyiye işaretti. Böylece; telefonu rahatça kurcalayabilirdim. Tekrar telefona uzandığımda teyzem elinde kahvelerle çıkageldi. Ben de elimi mecburen çektim. Bana gülümseyerek, '' Afiyet olsun. '' dedikten sonra, ben de kahvemi içtim. Bir yandan da telefona göz ucuyla baktım. Aradığım şey bunda olmalıydı, ama nasıl alacaktım ki! Düşün Rüya düşün! Tam o sırada eniştem de, yanımıza geldi. Bana bakarken, '' Ne haber fıstık? '' diye gülümsedikten sonra o da kahvesini içmeye koyuldu. Ona gözlerimi dikerek, uzun uzun baktım. Ama; o bunu anlamadı, sadece gülümsemekle yetindi. Sakar olduğumu söylemiştim değil mi? Tam o anda kahve fincanı gözüme çarptı. Elimle bir şeye uzanmak ister gibi yaparken, bir anda bilerek, fincanı devirdim. Bütün kahve eniştemin üzerine döküldü. Eniştem ayağa kalkarak, '' Ah yandım, yandım! '' diye acıyla kıvranmaya başladı. Bende içimden '' Beter ol! '' desem de, hemen '' Ay, enişte çok özür dilerim! İstemeden oldu, dalgınım da biraz. '' dedim. Teyzem de, '' Ah kızım ya, dikkat etsene biraz. Gel Emre gel! Buz koyalım, bir şey yapalım. '' diyerek, onu lavaboya götürdü. Zavallı teyzemin hiçbir şeyden haberi yoktu. Bunu yaptığım için üzgünüm teyze. Ben de arkadan üzgün bir surat yapmaya devam ettim. Onlar gidince de hemen telefonu aldım. Bakalım ne işler karıştırıyorsun enişte efendi! Telefonun ekranını açtığımda, şifre istiyordu. Hayda ben senin! Neyse, bir de eniştem şifre koymuştu. Gülerek bütün şifreleri düşündüm. Ne olabilirdi. Aklıma ilk gelen şeyi yazdım. Bir yandan da içerideki sesleri dinledim. Neyse ki, gelen giden yoktu . İlk şifre; Cansu'nun doğum tarihiydi. Onu girdiğimde, yanlış şifre dedi. Ne olabilir diye tekrar düşündüm. Düşünürken gözlerimi de kısmayı ihmal etmedim. Sonraki şifre, teyzemin doğum günüydü Onu girdiğimde yanlış şifre dedi. En sonunda da, evlilik yıl dönümlerini girdiğimde, nihayet telefon açılınca derin bir nefes aldım. Ekran açıldığında teyzemlerin aile fotoğrafı vardı. Birlikte gülerek kameraya poz vermişlerdi. Cansu eniştemin kucağında, teyzem, Ceren ve Cenk de onun yanında ayakta dikiliyorlardı. Cansu'nun doğum günü partisindendi bu fotoğraf. İlk yaşına girdiğinde, üstünde pembe tüllü elbisesiyle çok şirin gözüküyordu. Enişteme bak sen, dedim içimden. Utanmadan bir de ailesiyle fotoğraf koyuyor. Sonra da, mesaj bölümüne girdim. Mesajları tek tek inceledim. Ama çoğunluğu, işle ilgiliydi. Eniştem bir barda çalışıyordu, orada şarkı söylüyordu. Ondan sonraki mesajlarda; bankadan, reklam mesajlarıydı. Buradan çıktıktan sonra fotoğraflara girdim. Fotoğraflarda; çoğunluğu aile fotoğrafıydı . Bir de özel bir dosya vardı, bir yandan da içeriye baktım. Hala gelmemişlerdi. Özel dosyayı açtığımda, işte; bütün fotoğraflar karşımdaydı. Sapsarı, saçlı bembeyaz teni olan, benim yaşlarımda bir genç kızla çekilmişti. Kız eniştemin yanağından öpüyor, o da gülerek poz veriyordu. Kiminde de, arkadan el ele tutuşmuşlardı. İkisini de bir kaşık suda boğmak istedim. Bunu teyzeme nasıl yaparlardı?. Sonra da, sosyal hesaplarına girdim . Bu hesapta da, kızla olan fotoğrafı vardı, altına da '' İyikim '' yazmıştı. Kız da; kırmızı bir kalp emojisi koymuştu.Arkadaşlarına girince, kızı aramaya koyuldum. Kızın ismi Derya'ydı. İşte karşımdaydı. Evli ve bir çocuğu vardı. O adama da acımıştım. Daha fazla bakmayı midem kabul etmediği için, hemen telefonu yerine bırakmak için ayağa kalktım ki, bir mesaj sesiyle durdum. Mesaj o kızdandı. İsmi, Derviş diye kayıtlıydı. Yok yani enişte sen bu ismi çok mu aradın! Gülmemek için kendimi zor tutarken, mesajı okumaya koyuldum. Mesajda, '' İyi geceler sevgilim :) ^<3< kalp emojisi vardı. Sonra da bir mesaj daha... Bu sefer de, '' Yarın görüşeceğiz değil mi? Seni çok özledim. Belki bana geçeriz ne dersin? '' yazıyordu. Numarayı kendi telefonuma kaydettikten sonra, kafamı sallayarak, '' Yarın göreceğiz. '' Diyerek telefonu yerine bıraktım. O sırada teyzemler de lavabodan çıktı. Eniştemin beti benzi atmıştı, telefonu eline alarak, ekrana baktı. Ben de ona baktım. Bir süre dikkatle okudu mesajı.Sonra da suratı düşerek, telefonu cebine koydu. Bende, ' ' Nasılsın enişte, daha iyi misin? '' Diye sordum. Aslında ima vardı ama anlayana! Sorumu onun yerine teyzem cevapladı. '' İyi çok şükür. Merhem sürdük, buz da koyduk. Yarına bir şeyi kalmaz. '' dedi.Hep birlikte pastaneyi kapatarak eve çıktık. Annemle birlikte eve geldiğimizde odam gittim. Hemen bu durum analizini, Yiğit 'e mesaj yazarak,' 'Bugün neler öğrendim bir bilsen.' ' diye gönderdim. Bir süre cevap gelmesini bekledim. Bir dakika sonra Yiğitten mesaj geldi. Hemen mesaja baktım. '' Ne buldun yazıyordu? '' Bende aceleyle, '' Adı; Deryaymış, en fazla 25 yaşlarında evli ve bir çocuğu var. Telefonda eniştemle fotoğraflarını buldum. Bir de yarın görüşeceğiz değil mi? Diye yazan bir mesaj.. '' ' diye yazarak gönderdim. Yiğit te, ' ' Bak, bu güzel işte! Yarın maceralı bir gün olacak desene! '' Diye yazdı. Bende, '' Evet, iyi geceler. '' dedikten sonra telefonu kapatarak uykuya daldım. Ertesi gün... Öğlene doğru, erkenden pastanede ki işimi bitirmiş, her zamanki gibi Melisa'ya teslim ettim. Melisa bana bakarken, '' Abla nereye gidiyorsun, ne zaman geleceksin? '' diye sordu. Ben de çantamı omzuma asarken, '' Kısa bir işim var, onu halledip geleceğim. Eğer; müşteri gelirse, pastalardan verirsin, hadi öptüm. '' diyerek pastaneden çıktım. Yiğit te gelmiş, arabasıyla beni bekliyordu. Ben de kimse görmesin diye hızlıca arabaya bindim. Ona bakarken, '' Günaydın. '' dedim. O da bana, '' Günaydın, hazır mısın? '' diye sordu. Bende derin bir oh çektikten sonra, '' Evet. '' diye cevap verdim. O sırada, eniştem de evden çıktı. Çok tedirgin ve gergin görünüyordu. Sürekli etrafına bakıyordu. Ben de Yiğit 'e ' 'Hah, işte çıktı ' '' dedim. Yolda bir taksiyi çevirip, hemen bindi. Taksi oradan uzaklaşırken, Yiğit te hemen arabayı çalıştırdı, hareket eden taksinin peşine düştük. Yolda giderken, '' Ne olur Yiğit, gözden kaybetme! '' Diye heyecanla cevap verdim. O da bu heyecanıma gülerek, bana, '' Merak etme! Sen sakin ol, panik yapma. Yoksa; yakalanırız. '' dedikten sonra, tekrar önüne baktı. Stresli olmak elde değildi. İlk defa birini kendimi riske atarak takip ediyordum. Taksi, sağa sapınca, bende, '' Sağa saptı sağa. '' diye çocuk gibi; söylendim. Yiğit te hemen sağa saptı. Taksi burada bir çiçekçinin önünde durdu. Biz de bir metre kala durduk. Kaşlarımı çatarak taksiye baktım. Yiğit ' e merakla ' 'Neden durdu şimdi bu?'' diye sordum. Yiğit te '' Dur, anlarız şimdi. '' diyerek yola bakışlarını dikti. Eniştem taksiden inerek, çiçekçiye girdi. Burası önünde; çeşit çeşit güzel rengarenk çiçeklerin bulunduğu şipşirin bir dükkandı. '' Ne yapıyor bu ya? '' diye söylendim. Gözlerimi çiçekçiden bir dakika ayırmadan... En sonunda eniştem elinde bir buket gülle geri geldi. Yiğitle birlikte kendimizi belli etmemek için gizledik. Çömeldiğim yerden, '' Çiçek almış, bak sen şuna. '' diye cevap verdim. Yiğit 'e bakarken,' ''Teyzeme kendimi bildim bileli bir buketi geç, bir dal bile çiçek almamıştır. El alemimin kızlarına alıyor. '' diye devam ettim. Taksiye bindikten sonra taksi yola koyuldu Bizde de peşinden. Nihayet taksi, sokakları aşarak en sonunda, bizim aşağılardaki kafeye geldi. Yiğit kafeye baktıktan sonra, bana ''Burası mı?'' diye sordu. Ben de başımı sallarken, ''Burası.Burada durabiliriz '' dedim Yiğit 'e. Yiğit arabasını durdurunca biz de bekledik. Eniştem taksiden inerek, hızlıca, kafeye girdi. Burası; kocaman, çok güzel, şipşirin bir kafeydi. '' Yiğit te kafeye baktı.Ben de bakışlarımı kafeye diktim. Üstünde; siyah mini düz elbisesiyle, saçları açık bırakılmış, hafif bir makyajı olan bir genç kız, eniştemi görünce gülümseyerek ayağa kalktı. Eniştem de onun yanına gelerek, onu dudağından öptükten sonra elindeki çiçeği ona verdi. Kız da kur yaparak onun yanağından öptü. Sonra da birlikte masaya oturdular. Onları o halde görünce ellerimi sinirden yumruk yaptım. Gözlerim dolmuştu. Teyzeme yapılan bu büyük ihanet ailecek bize de yapılmıştı. Yiğit te bir onlara, bir bana baktı. Sonra da, '' İyi misin? Su ister misin? '' diye sordu. Ben de başımı hayır, anlamında salladım. Bir süre daha öylece oturduk. Kız eniştemin elini tutarak, ona bir şeyler söylüyor, o da ona gülümsüyordu. Kalbim acıdan kavruluyordu, sanki bıçakla söküyorlardı. Ben daha fazla dayanamadım, hızlıca arabadan fırladım. Yiğit te şokla, '' Ne yapıyorsun Rüya? Saçmalama, buraya gel. '' diye arkamdan geldi. Tam kafeye giderken, Yiğit te, beni kolumdan yakaladı. O sinirle ona, '' Bırak, ikisini de mahvedeceğim. '' diye gözlerim dolu dolu baktım. O da bana '' Sakin ol! Her şeyi batıracaksın, oraya gitsen ne olacak? Ne diyeceksin, anlamayacaklar mı? Bizim onların bu ilişkilerini bir anda ortaya çıkarmamız gerek. Anladın mı, hiç kimsenin beklemediği bir anda!. Sakin ol! '' diye bana sıkıca sarıldı. Bende onun kollarının arasında ağlarken, bir süre öylece durduk. Bu adam bana, iyi gelmişti, sadece; bana sımsıkı sarılarak destek veriyordu. Saçlarımı usul usul okşarken, fısıltıyla '' Sakin ol! '' dedi.  Bir müddet sonra da, birbirimizden ayrıldık. Ona bakarken sadece titrek sesimle, ' 'Götür beni buradan. '' dedim. O da başını sallarken binmem için kapımı açtıktan sonra da kendi de arabaya bindi. Oradan ayrıldık. Nefes alamıyordum sanki, kalbim sıkışıyordu. Nefes almak için camı açıp, oksijeni içime çektim. Yiğit te bir müddet sonra arabayı, Bebek sahilinin orada durdurdu. Anlamaz bakışlarla, '' Neden durduk? '' Diye sordum. O da arabadan inerek yanıma geldi. Kapımı açıp, inmem için elini bana uzattı. Bana bakarak, '' Biraz hava almak iyi gelir diye düşündüm. '' dedi. Benim için neler de düşünüyordu Allah'ım! Çok düşünceli bir adam. Ben de başımı sallarken elinden tuttum. Birlikte, arabadan inerek, sahilin kenarına gittik. Sahil bu saatlerde sessizdi, muhtemelen; kimi okulda, kimi de işteydi. Sadece; kıyıya vuran dalgaların gür sesi ve yukarıda uçuşan martıların sesinden başka bir şey yoktu. Çok huzur vericiydi. Masmavi denize bakan banklardan birine oturduk. Bir müddet öylece denize baktık, hiç konuşmadık. En sonunda sessizliği bozan ben oldum. '' Teyzem duyunca çok üzülecek. '' dedim. Yiğit te beni dinledi. Onun dinlediğinden emin olduktan sonra, '' Neden anlamıyorum, erkekler, eşlerini niye aldatır? Halbuki, aldatılan kadınların çoğu o kadar güzel ki. Baktıkça bakmalara doyamazsın. Evini çırpar, çevirir, çocuklarına ilgi alaka gösterir. Benim teyzem de bunları yapmaktan başka bir şey yapmadı. '' dedim. Yiğit te '' Aldatan erkek âciz olduğunu gösterir. '' demesiyle ona baktım. Bende '' Tamam, kadınlar da aldatıyor ama; onların kocaları da melek gibi; Görsen ağzı var dili yok. Bence evlenirken '' İyi günde kötü günde ya da, hastalıkta sağlıkta boşuna demiyorlar. İnsanlar neden o zaman evet diyor? '' diye sordum. Sonra da, '' Bence hiçbir erkek ya da kadın ihaneti hak etmiyor. '' diye de devam ettirdim. Yiğit hayranlıkla beni dinledi. O sırada Yiğit ayağa kalktı. Ne yaptığını merakla izlerken, parmağındaki yüzüğü, '' Bunu da unuttum. '' diyerek, hızlıca çıkarttı ve bir anda ne olduğunu anlamadan denize attı. Şok içinde denize bakarken ona, '' Yüzüğü attın. '' diye bağırdım. Yiğit te bana bakarken, '' Çağla vardı ama artık yok! Bu yüzüğü de onun için attım, deniz onunla olan anılarımı alıp götürsün istedim. '' dedi. O an gözümden bir damla daha yaş düştü. Yiğit usulca yanıma gelerek bana yaklaştı. Ben de şaşkınlıkla ona baktım. Yiğit elleriyle göz yaşlarımı silerek, '' Ağlama. '' diye fısıldadı. O kadar düşünceli, o kadar zarifti ki. Parmakları yanaklarımı okşarken sanki içimden bir şeyler aktı gitti. Ne oluyordu bana böyle anlamıyordum. Bir süre daha öylece oturduktan sonra Yiğit bana '' Daha iyi misin? '' diye sordu. Ben de elimdeki sudan bir yudum alarak, '' Evet. '' dedim. Yiğit te bana, '' O zaman gidelim mi? '' diye sordu. Birlikte arabaya bindik. Araba hareket edince yolda giderken ona, '' Teşekkür ederim. '' dedim. Yiğit te gülümsedi. Çağla her zamanki evde oturmuş, sıkıntıdan patlıyordu. Kafası dağılsın diye, bir film açıp izlemeye koyuldu. O sırada telefonu çaldı. Kim olduğuna bakmak için eline aldığında, arayan Sinan'dı. Tabii ya onu tamamen unutmuştu. Oflayarak '' Ay, sen de ya. '' diye telefonu son anda açtı Sinan da o sırada mahallenin aşağısındaki pastanenin önünden geçiyordu. Rüyanın eniştesini görünce az daha kaza yapacaktı, neyse ki son anda fren yaptı da öndeki araca son anda çarpmaktan kurtuldu. Şaşkınlıkla '' Nasıl ya? '' diye kendi kendine konuştu. Hemen telefonunu çıkarıp, Çağla 'yı aramaya koyuldu. Çağla duyunca nasıl sevinecekti. Telefon çaldı çaldı çaldı en sonunda Çağla nihayet açtı. Çağla bıkkınlıkla, '' Efendim Sinan?'' dedi. Onun aramasından sıkılmıştı artık. Sinan da gülümseyerek, '' Çağla hanım, bilin bakalım ben neredeyim diye sordu. Çağla da gözlerini devirerek, '' Neredesin, Sinan? '' dedi. Sinan da, '' Ben, şu kızın mahallesinden geçiyordum. Tam pastanenin önünden geçiyordum ki,, bu kızın eniştesini gördüm. Yanında da gencecik bir kız '' ' Dedi. Çağla o an şok oldu, ama; emin olmak için, '' E, ne var bunda, belki bir arkadaşının kızıdır. '' ' diye sordu. Sinan da sanki görecekmiş gibi başını iki yana sallarken, '' Yok, Çağla hanım, öyle olsa niye kız adamın ağzına çatalla lokma yedirsin. Adam da ona bakıp gülüyor, pek samimiler. '' dedi. Çağla da, '' Sen, bana göndersene şunların fotoğraflarını. '' diyerek telefonu kapattı. Sinan da gizlice telefonu, onlara tutarak art arda fotoğraflarını çekti. Sonrada Çağlaya gönderdi. Birkaç dakika sonra Çağla 'nın telefonu titredi. Çağla o sırada heyecanla bekliyordu. Telefonun titremesiyle, hemen eline aldı Sinan Whatsaaptan göndermişti. Fotoğrafları açarak, baktığında, şaşkınlıkla gülümsemeden edemedi. Sinan 3 tane fotoğraf yollamıştı. Hepsinde; samimiydiler. Kendi kendine '' Vay vay vay! Bak sen şu enişteye, seni yere bakan yürek yakan seni! '' Diye sinsice gülümsedi. Eline bir koz daha geçmişti, bunu en doğru zamanda kullanacaktı. Gülümseyerek telefonu kapattı. Eve geldiğimizde Yiğit bey 'e teşekkür ederek arabadan indim. Sonra da eve girdim. Bugün kimseyi görecek halde değildim, o yüzden; erkenden odama gittim.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD