23/Kavuşma

2865 Words
Yiğit... Elimde çantayla binanın önüne geldiğimde kapıda mafya tipli, iri yarı adamların olduğunu gördüm. Muhtemelen; bu Rüya'yı kaçıran kişinin adamları olmalıydı. Tam karşılarına dikildiğimde adamlardan göbekli, uzun boylu, olanı ban tepeden bir bakış atarak '' Sen, kimsin? '' diye sordu. Ben de ona, '' Patronunuzla görüşmeye geldim. Yiğit Zengin derseniz; o, anlar.'' dedim. Adam bana, kısa bir bakış attıktan sonra '' Bekle burada, ben habere verip geliyorum. '' diyerek içeriye girdi. Hava çok soğuktu. Ellerim soğuktan üşümeye başlamıştı. Rüya günlerdir burada neler çekmişti. Nasıl korkmuştu kim bilir! Ben de fırsattan istifade, adamlara çaktırmadan binaya baktım. Binada hiç ışık yanmıyordu. Ama içimden hissediyordum, sevdiğim kadın buralarda bir yerdeydi ve beni bekliyordu. İçimden '' Kavuştuk, sevgilim!' ' diye geçirdim. Kısa bir süre sonra aynı adam geri döndü. Bana ürpertici bir bakış atarken, gür sesiyle '' Patron seni, bekliyor, buyur. '' diyerek önden girdi. Ben de peşinden ilerledim. İçeriye girdiğimde burası da buz gibi soğuktu. Camları kırık, dökük, duvarları yer yer boyası dökülmüştü. Uzun zamandır kullanılmadığı belliydi. Adam uzun dar bir koridordan geçtikten sonra, en sonunda boş bir odanın önünde durdu.İçerideki adama ' ' Patrona söyle! Adam geldi. ' ' diye emretti. Sonra da bana '' Geç. '' diye emretti. Ben de, tam içeriye geçiyordum ki aynı adam soğuk bir sesle '' Bir saniye. '' diye seslendi. Ben de, şaşkınlıkla adama baktım. Şu an onun yüzünü dağıtmamak için zor tuttum kendimi. Adam kapıdaki diğer adama '' Üstünü arayın. '' diye emretti. Adam da başını sallarken benim yanıma gelerek '' Kaldır, kollarını. '' diye cevap verdi. Uzun bir süre adam üstümü aradıktan sonra geri çekilerek diğer adama '' Temiz. '' diye cevap verdi. Adam da, '' Şimdi, geçebilirsin. '' diye buyurdu.Ona gözlerimi devirirken, nihayet odaya girdim. Burası kocaman, bomboş bir odaydı. Sadece odanın ortasında siyah renk ağırlıklı bir çalışma masasından başka bir şey yoktu. Camları kırıktı, duvarlarının bir tarafı soyulmuştu. Odaya girdiğimde, çalışma masasında oturan, 30 yaşlarında, kır saçlı, esmer tenli bir adam bana pis bir sırıtışla gülerken '' O, kimleri görüyorum? '' dedi. Nihayet mafyanın elebaşıyla karşılaşmıştık. Ben de ona daha çok öfke dolu bakışlar yollarken '' Parayı getirdim, sevdiğim kadın nerede? '' diye sordum. Adam da gür bir kahkaha atarken '' Dur, sen de aceleci çıktın. Az, sohbet edelim, sevdiğin kadını göreceksin zaten. '' diye cevap verdi. Benim sabrım taşmıştı, daha da beklemeye niyetim yoktu. Adam hemen arkamda duran adamına '' Görüyor musun, aşk nelere Kadir, Yiğit bey'in Rüya'yı bu kadar çok sevdiğini bilmiyordum. ''Dedi. Odadaki adamlar da gülmeye başladı. Onu, şuracıkta öldürmemek için dişlerimi sıktım. O kadar öfkeliydim ki, elimi yumruk yaptım. Şeytan diyor, dağıt ağzını yüzünü... Sakin ol Yiğit, dedim. Adam bana, bakarken '' Ama sana da, hak veriyorum, gerçekten de, güzel kadın Rüya! '' diye adını üstüne basarak söyledi. Damarıma basıyordu belli! Ona dişlerimi sıkarken '' Sana, Rüya 'nın adını ağzına alma dedim. '' diye yüzüne doğru bir yumruk attım. Adamı yakasından tutarak masaya yapıştırdım. Yanındaki adamlar da hemen silahlarına davranmış, beni vuracaklardı ki, patronları eliyle onları durdurdu. Bana, gülerek '' Sakin ol, şampiyon. '' diye cevap verdikten sonra ağzındaki kanı tükürdü. Hala onun yakasına yapışmış bir halde '' Şimdi, tekrar soruyorum, sevdiğim kadın nerede? Ona, dokundun mu? Eğer; ona dokunduysan, seni, lime lime eder, köpeklere atarım. '' diye aynı soğuk bir ses tonuyla konuştum. Adam da ellerini pes edercesine '' Tamam, sevdiğin kadını sana, vereceğim. İçeride, odada. '' dedi. Bende, onun yakasını bıraktıktan sonra adam kendine çeki düzen verdi. Hala ona, öfkeli gözlerle bakarken adam da, diğer adama çantayı işaret etti. Adam, mesajı almış olacak ki, çantayı alarak, içini açtı. İçindeki paralardan emin olduktan sonra da patronuna başını salladı. Tam o sırada etraftan siren sesleri geldi. Ben de adama gülerek baktım. Adamın yanında çalışan sağ kolu da telaşlı bir yüz ifadesiyle, '' Patron, tuzak bu. '' diye bağırdı. Adam ise bana öfke dolu bakışlarla '' Lan! Sen, benimle oyun mu oynuyorsun? Bunu, sen istedin Yiğit Zengin... İlk önce seni, sonra da, onu öldüreceğim.Son duanı et, Yiğit Zengin. '' diye cevap verdikten sonra silahını çıkardı. Alnıma dayadı.O, metalin soğukluğunu hissediyordum.  Ben de gözlerimi kapadım.Tam beni vuracakken odaya bir anda polisler girdi. Hepsi, ellerindeki silahlarla adamlara bakarken '' At silahı. Yere yat, yere! '' diye bağırdı. Mafya başı dahil olmak üzere; bütün adamlar, ellerindeki silahları atarak, telsim oldular. Polisler de, onları kelepçeleyerek dışarıya çıkardı. Adam giderken hala bana tehditvari bir şekilde '' Bu iş, burada bitmedi. Yine görüşeceğiz Yiğit Zengin. '' diye bağırdı. Ben de, polisler adamları götürür götürmez '' Rüya. '' diye adını seslenerek koşmaya başladım. Bir yandan bağırıyor, bir yandan da bütün odalara bakıyordum. Adını, defalarca '' Rüya, neredesin sevgilim? Bak, ben geldim, sevgilin geldi. Hadi, bir ses ver. '' diye haykırdım.Birkaç odaya baktığımda boştu. Tam o esnada tam karşıdaki oda dikkatimi çekti. Kapısı yarı aralıktı. En son bakmadığım bir orası kalmıştı. Gülerek, adını '' Rüya! '' diye fısıldarken, birden odaya daldım. Kalbim korkudan delicesine atarken hemen '' Rüya! '' diye bağırarak yanına koştum. Onun yüzüne baktığımda ''Rüya, konuş benimle! '' diye acıyla fısıldadım. Onu böyle görmek canımı yakmıştı.Onu kucağıma aldığımda kendinde değildi. Teni bembeyazdı. Gözlerinin altı morarmıştı. Gözümden bir damla yaş düşerken sevdiğim kadının yüzünü '' Sevgilim, ne yaptılar sana? '' Diye sordum. Onu, kucağıma alırken de o sırada Anıl bizi, görmüş '' Ağabey!'' diyerek yanımıza geldi.Bakışları benden Rüya'ya kaydı. Ona, acı dolu gözlerle bakarken '' Ambulans çağır! Çabuk. '' diye bağırmamla birlikte Anıl da, telaşla başını salladı. Telefonunu çıkararak ambulansı aradı. '' Buraya, acil bir ambulans. Yaralı var! '' diye cevap verdikten sonra bana döndü. Bana, '' Geliyorlar, '' diye cevap verdi. Ben de Rüya'yı kucağıma aldıktan sonra odadan çıktım. Öfke dolu bir sesle '' Nerede kaldı, bu ambulans? '' diye Anıl'a kükredim. Anıl da korkmuş olacak ki, '' Ağabey! Aradım, geliyorlar. Sakin ol. '' diye beni teselli etti. O an kimseyi düşünecek halim yoktu. Şu an tek düşündüğüm Rüya'nın iyi olmasıydı. Neyse ki birkaç dakika sonra da ambulans gelmişti. Biz de dışarıya çıktık. Görevlilere '' Acele edin, çabuk. '' diye bağırdım. İki görevli de, ellerinde sedyeyle koşarak yanımıza geldi. Sevdiğim kadını kollarımdan alarak sedyeye yatırdı. Ambulansa binmeden önce, Anıl'a '' Emel anneleri ara, onlara durumu anlat. '' dedikten sonra ambulansa bindim. Ambulansın kapısı kapanmadan önce de, Anıl'ın '' Tamam, ağabey! Sen merak etme. Ben, şimdi eve gider, onları alırım. Hastaneye geliriz ''' sesi oldu. Ambulans hastaneye doğru yola çıktı. Sevdiğim kadın sedyede hala yatıyordu. Başında ise; hemşire vardı. O da, elindeki serumla müdahale etti. Gözlerimden yaş düşerken, sevdiğim kadının elini tuttum. Buz gibiydi, sıcacık ellerimle ısıtmaya çalıştım. Ona dolu gözlerimle bakarken '' Lütfen sevgilim, beni bırakma. '' diye fısıldadım. Sanki beni duyacakmış gibi... Bir saat sonra... Nihayet ambulans hastanenin önünde durdu. Burası; kocaman 5 katlı, çok güzel bir hastaneydi. Görevliler Rüya'yı indirince de, hemen onların peşinden gittim. İçerisi de; kocaman, çok güzel bir yerdi.Kahverengi ağırlıktaydı. Kapıdan girişte; hemen ayrı ayrı kırmızı deri koltuklar vardı.Onun karşısında ise; danışman bulunuyordu. Hastaneye girdiğimizde 40 yaşlarında, kel kafalı, göbekli, bir erkek doktor yanımıza telaşla '' Ne oldu hastanın, nesi var? '' Diye sorarak geldi. Görevli hemşire de, '' Başından darbe almış. '' Diye cevap verdi. Doktor da, ona '' Hemen Ekg'ye alalım. Müdahale odasına. '' diye bağırınca da, hep birlikte odaya girdi. Bende peşlerinden girecekken hemşire, beni '' Siz, burada bekleyin lütfen! '' Diyerek durdurdu. Nasıl beklerdim? Söylemesi kolaydı! Cam kapı yüzüme kapandığında ellerimi yumruk yaparak hemen yandaki sandalyeye doğru yürüdüm. Sandalyeye '' Ah! '' Diye bir tekme savurduğumda çıkan ses bütün hastanede yankılanmıştı. Gözlerim dolu dolu sandalyeye çöktüm. Yüzümü ellerim arasına aldığımda, o sırada Emel anne'nin telaşla '' Kızım nerede? '' diyen sesini duydum. Başımı kaldırıp, o tarafa baktığımda hepsi perişandı. Emel anne dolu gözlerle karşısındaki hemşireye '' Ne olur, bir şey söyleyin? '' diye konuştu. Tam o esnada Rüya'nın teyzesi Tülay hanım beni görmüş, annesine '' Abla! Yiğit bey. '' diye işaret etti. Hepsi bana, donuk gözlerle bakarken, yanıma geldiler. Emel hanım bana '' Kızım buradaymış, iyi mi? Hani, nerede o? '' diye sordu. O an acılı anneye ne söylenirdi ki. Ben de, yutkunarak derin bir nefes aldım. Boğazım düğümlenmişti. Dolu gözlerimle karşımdaki acılı kadına, zoraki gülümserken '' Burada. Merak etmeyin. Doktor yanında, bakıyor şimdi. Ben de, bir haber bekliyorum. '' dedim.. Annesi de, hıçkırarak '' Ah, kızım! Yavrum. '' diye sandalyeye çöktü. Saatler geçmek bilmiyordu. Neredeyse 1 saat olacaktı, ama bana, 1 asır gibi gelmişti. En sonunda camekanla kaplı acil servisin kapısı açıldı. İçeriden üstünde önlüğüyle aynı doktor çıktı. Bize bakarken '' Rüya Soy'lunun yakınları siz misiniz? '' diye sordu. Biz de telaşla onun yanına koştuk.Emel hanım, doktora, '' Evet, ben annesiyim. İyi mi, kızım doktor bey? '' diye sordu. Doktor da, gülümseyerek '' Merak etmeyin. Birkaç test yaptık. Sonuçları temiz çıktı. Sadece; başında küçük bir darbe almış. Şimdi odaya alıyoruz. Geçmiş olsun. '' diye cevap verdi. Hepimiz derin bir nefes aldık. Emel hanım da doktora '' Teşekkür ederiz, doktor bey! '' dedikten sonra doktor yanımızdan ayrıldı. Arkasından da görevliler sedyeyle Rüya'yı çıkardı. O kadar güzeldi ki, Melek gibi uyuyordu.Emel anne de, kızını görünce hemen yanına koşarak, '' Rüya! Yavrum, beni, duyuyor musun? '' diye sordu. Görevli hemşireler de, Emel hanım'a '' Bir, müsaade edin. '' diye cevap verdi. Ben de, Emel hanım'ın yanına giderek '' Gelin, Emel hanım. '' diye onu kenara çektim.Rüya'yı da, odaya çıkardılar. Biz de, peşinden gittik. Odanın önünde beklemeye başladık. İçeriden bir hemşire çıktığında Emel hanım onun yanına giderek '' Kızımı, görebilir miyim? '' diye sordu. Hemşire de, '' Şimdi, ağrı kesici verdik. Kendine, gelir birazdan. O zaman; görebilirsiniz. Ayrıca; susuz kaldığı için serum da, verdik. '' diye cevap verdi. Bizde teşekkür ettikten sonra hemşire de yanımızdan ayrıldı.  Rüya... Ben de, gözlerimi karnıma giren ağrıyla açtığımda etrafıma baktım.İlk önce gözüme beyaz flerosan ışık gelmesiyle gözlerimi kıstım. Işık gözlerimi acıtmıştı. Neredeydim? Burası neresiydi? Ben buraya nasıl gelmiştim? En son hatırladığım şey adamların beni kaçırdığıydı. Beni, odaya kapatmışlardı. Sonra da, oradan kaçtığımı hatırlıyorum. Gerisi boşluk... Şaşkınlıkla odayı incelemeye koyuldum. Burası; kocaman, bembeyaz renk ağırlıklı olan, çok güzel bir odaydı. Hemen karşımda; kocaman bir televizyon vardı.Başıma giren ağrıyla yüzümü buruşturduğum esnada hemen yanımdan '' Rüya hanım, iyi misiniz? '' diyen bir ses duydum. Sesin sahibine baktığımda karşımda bana gülerek bakan bir hemşireyle karşılaştım. Ona '' Neredeyim, ben? '' diye sordum. Hemşire de bana gülerek '' Merak etmeyin. Başınıza darbe almışsınız. Hastanedesiniz. '' demesiyle şok oldum. Ona, şok içinde bakarken '' Ailem? '' diye sordum. O, panikle kolumdaki serumu çıkaracağım esnada hemşire beni durdurdu. Hemşire de bana anlayışla' ' Hepsi dışarıda, sizin uyanmanızı bekliyorlar.'' demesiyle gözlerimi kapatarak derin bir soluk aldım.Ailem iyiydi. Hemşire bana ''Hatta; ben uyandığınızı, haber vereyim.'' dedikten sonra odadan çıktı Ben de acıyla yüzümü buruşturarak arkama yaslandım. Aralık kapıdan hemşirenin, bizimkilere '' Gözünüz aydın olsun, uyandı. '' dediğini duydum. Sonra annemin '' Çok, şükür. '' diyen sesini.. Birkaç dakika sonra da kapı açıldı. Karşımda annemleri buldum. Onlara dolu gözlerle bakarken annem de yanıma hızlıca gelerek beni defalarca öptü. Bir yandan da '' Yavrum, iyi misin? '' diye sımsıkı sarıldı.  Ben de ona sarıldım. Onun kokusunu çok özlemiştim. Kaç gündür burnumda tütmüşlerdi. Annemden ayrılınca babama, Melisa'ya, Arda'ya baktım. Hepsinin gözlerinde aynı hüzün vardı.Babam bana acıyla bakarken ''Nasılsın kızım? Var mı ağrın sancın?'' diye sordu. Ben de ona ''Yok.'' diye başımı salladım. O sırada annemin elimi elinin arasına alarak bana '' Eğer; sana bir şey olsaydı, ben ne yapardım. '' dediğini duydum. Ona acıyla gülümserken '' Merak etme annem! Ben iyiyim, bak bir şey olmadı.''' dedim. Annem de, acı dolu bir ifadeyle gülümsedi.Melisa da bu halimize '' A, yeter artık beni de, ağlatacaksınız. '' diye çıkıştı.. Ona, gülerek baktım. Göz yaşımı silerken, bir yandan da '' Tamam, tamam. Ağlamıyorum. '' dedim. Tam o esnada gözlerimiz Yiğitle buluştu. Kapıda durmuş, kollarını göğsünde kavuşturmuş, bize bakıyordu. Ona baktığımda ne kadar özlediğimi fark ettim. O da bana özlemle baktı. Annem de onu fark etmiş, '' Gelsene oğlum, orada kaldın?'' diye sordu. Yiğit de, bu anı bozmak istememiş olacak ki, ''Şey,ben.'' diye cevap verdi. Annem de, '' Hadi. '' diye ısrar edince onu kıramadı. Kapıyı kapatıp yanımıza geldiğinde bana gülümsedi. Ben de, onlara ' Serumum bitince, eve gitmek istiyorum. '' diye sordum. Bana belli etmemek için zoraki gülümsediler. O sırada annem de, babama baktıktan sonra '' Biz, doktorla konuşuruz eğer; izin verirse çıkarırız. '' dediği esnada doktor da kapıyı çalarak, yanımıza geldi. Bana gülümserken '' Nasılsın bakalım Rüya? '' diye sordu. Ben de, oflayarak '' İyiyim, doktor bey! Sağ olun, hatta evime gitmek istiyorum. '' dediğimde hepsi doktora ne diyecek, diye baktılar. Doktor da başını olumsuz anlamda sallarken '' Maalesef! Bu gece, misafirimsin. Seni, ne olur, ne olmaz, diye gözlem altında tutacağız. Yarın, yeni testler yapılacak, sonuca göre; karar veririm. Olur mu? '' diye sormasıyla neredeyse ağlayacaktım. Doktor bize '' Geçmiş olsun, ben yine uğrarım. '' dedikten sonra odadan çıktı. Ailemle baş başa kaldık. Annem de, bana bakarken '' O zaman bu gece ben yanında kalayım, hem yardım ederim sana ne dersin?'' Diye sordu. Ben de, şöyle bir Yiğit'e baktım. O da, bana baktı. Sanki; gözlerimizle anlaşıyorduk. Ne hissettiğimizi birbirimizin gözlerinde görüyorduk. Anneme ' 'Aslında; siz, çok yoruldunuz, eve gidin.'' diye cevap verdim. Annem '' Ama seni, burada yalnız bırakamam. '' diye cevap verdiği esnada ben de, '' Anne! Yapma. '' bakışı attım. Annem de, çok istekli olmamış olacak ki, '' Seni, tanımadığımız insanla baş başa bırakacağız, ya yine gelirler se? '' diye sordu. Bende, '' Olmaz, bir şey annecim! Hem; Yiğit bey, o, korur beni. '' diye cevap verdikten sonra Yiğit'e göz kırptım. Yiğit de, bana gülümsedi. Tam annem bir şey diyordu ki, Yiğit' anneme '' Merak etmeyin, ben buradayım. Kızınıza zarar gelmesine izin vermem. '' dedi. Babam da, anneme '' Hem; hepimiz çok yorulduk hanım! Yarın, yine geliriz, hadi.'' diye ısrar etti. Babamın anlayışlı olmasına sevinmiştim. Annem de, ona başını sallarken ayağa kalktı. Benim saçımdan usulca öperken '' Bir şey olursa; arayın beni.'' diye uyardı. Odadan çıkarken de '' Tamam.'' diye onlara ,öpücük attım. Onlar gittikten sonra da, Yiğit'le baş başa kalmıştık. Yiğit yanıma gelerek elimi tuttu. Bana, gülümseyerek '' Nasılsın? '' diye sordu. Bende elini sımsıkı kavrarken ona '' Sen, yanımdasın ya! Daha; iyiyim. '' dedim. Yiğit de, bunun üzerine gülümseyerek alnımdan öptü. Geri çekildiğinde bana '' Aç mısın ? Ya da, su ister misin? '' diye sordu.Ben de, başımı hayır anlamında salladım.Yiğit de, bana ''O, adam bir şey yaptı mı, sana lütfen! Bana doğruyu söyle.'' diye sordu. Ben de, gözlerimi kaçırdım. Aklıma yine; o adamın beni öpmeye çalıştığı sahne geldi. Yiğit'e baktığımda bana tek kaşını kaldırarak baktı. Benden bir cevap beklediği belliydi. Bir süre cevap vermediğimde, bana '' Rüya? '' diye sordu. Ben de, ona bakarken '' Hayır, yapmadı. '' dedim. Yalan söylemiştim, çünkü; sevdiğim adamın katil olmasını istemiyordum. Yiğit de bana sımsıkı sarıldı. Kokumu içine çekti. Bir süre öylece kaldık. Ayrıldıktan sonra, Yiğit '' O zaman, uyu istersen? Hem; bugün çok yoruldun, dinlenmiş olursun. '' dedi. Ben de ona gülerek omuz silkerken '' Uykum yok. '' dedim. Saat gece yarısını çoktan geçmişti. Yiğit de, bana sinsice gülümserken '' Tamam, öyleyse benimle gel. ''diye cevap verdikten sonra ayağa kalktı.Bana elini uzatırken ben de ona şaşkın bir halde '' Nereye? '' diye sordum. Yiğit de, bana '' Sana, bir sürprizim var. Ama; sessiz olmalıyız. Yoksa; plan boşa gider. '' demesiyle kıkırdayarak başımı salladım. Elinden tutarak ayağa kalktım. Yiğit, bana eliyle sessiz olmamı işaret edercesine parmağını dudağına götürdü. Sonra da, odanın kapısını açarak dışarıya baktı. Gece olduğundan; ortalık sessizdi. Çıt çıkmıyordu. Ben de merakla ona baktım. Yiğit, bana '' Tamam, hadi.'' diye cevap verdikten sonra odadan çıktık. Üst katın merdivenlere ulaştığımızda birkaç hemşirenin geçmesiyle, olduğumuz yere saklandık. İkimiz de macera yaşıyorduk, kahkahalara boğulduk. Neyse ki gören olmamıştı. Yiğit ayağa kalkarak beni peşinde yangın merdivenine sürükledi. Kapıyı açmaya çalıştı. Bir, iki denemeden sonra neyse ki kapı açıldı. Yiğit önde ilerlerken ben de peşinden gittim. O an gördüğüm manzara karşısında şok oldum. Kocaman, çatı katının ortasına kırmızı mumlarla süslenmiş, ortasında çeşit çeşit yiyeceklerin olduğu bir şark köşesi vardı.  Yiğit bana ne diyeceğim diye bakıyordu. Ben de şokla bir sürprize, bir de Yiğit'e baktım. O kadar mutlu olmuştum ki , konuşamadım. Yiğit de bana '' Nasıl sürprizim? Beğendin mi? '' diye sordu. Ben de, ona dolu gözlerle '' Çok, çok beğendim. Sen bunu ne ara? '' diye sordum. Yiğit de gülerek '' Sen, uyurken yaptım. '' dedi. Sonra da elimden tutarak ' 'Hadi gel. '' diye beni sürükledi. İkimiz de, yan yana yer döşeklerine oturduk. Yiğit 'e bakarken ' 'Hepsi, çok güzel! Çok teşekkür ederim. '' dedim.Yiğit de, bir yandan içeceklerimizi doldururken bir yandan da bana gülümsedi. Bana, içeceğimizi uzattı.Ben de teşekkür ederek içeceğimi aldım. Bir yandan da, sandviçlerimizi yemeye başladık. Yiğit de, '' Ancak; bunları bulabildim. '' demesiyle gülümsedim.Sonra da, bana sımsıkı sarıldı. Birlikte gün doğumunu izlemeye başladık. Yiğit, yanımdayken her şey anlamlıydı. Onunlayken hayat çok güzeldi. Yiğit benden ayrıldıktan sonra cebinden telefonunu çıkardı. Ben de, şaşkınlıkla ona baktım.Yiğit telefonundan müzik bölümünü açtı. O an çalan şarkının melodisi o çatı katını doldurdu.Şarkı Taner Çolak'ın '' Hoş geldin, Dünyama.'' şarkısıydı. Şarkı '' Hoş geldin Dünyama, Hoş geldin. Bu güzel günde hayatıma renk verdin. Aşk verdin, hayatıma renk verdin. Bu, güzel günde, bana söz verdin.'' diyordu.O an Yiğit, bana baktı. Şarkı o kadar anlamlıydı ki, Yiğit, bana, '' Hoş geldin, hayatıma.'' demesiyle dolu gözlerle gülümsedim.Onun boynuna sımsıkı sarılarak '' Seni, çok seviyorum. '' dedim. Yiğit de, bana sımsıkı sarıldı.Benden ayrılınca saçlarımı okşadı. Sonra yüzümü.... Bana, aşkla bakarken '' Ve seni, çok özledim.'' demesiyle dudakları dudaklarımla buluştu. Bende, geriye doğru yatarken, Yiğit de, üzerime eğilmişti. O gece; onunla geçirdiğim ilk özel geceydi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD