8/Terk ediliş

2093 Words
Onlara bakarken, '' Kusura bakmayın. '' dedikten sonra dükkana girdim. Melisa da peşimden gelirken, '' Abla, keşke parayı alsaydın güzel olurdu. '' diyecekti ki ona öfkeli bir bakış gönderdim. Dişlerimin arasından, '' Melisa, zaten sinirim tepemde. Hıncımı senden çıkarırım şimdi. '' diye bağırdım. O da korkuyla, '' Tamam, bir şey demedim. '' diyerek içeriye gitti. Sinirle ellerimi saçlarımdan geçirdim. O sırada annemler de korkuyla dükkana girdi. Bana bakarken, '' Yavrum ne oldu? '' diye sordu. Bende ona '' Yok bir şey anne! '' Diye cevap verdim. Şimdi de ona laf anlatamazdım. Melisa da müşterilerden özür dileyerek onları gönderdikten sonra hep birlikte dükkanı kapattık. Eve girdiğimizde annem bana bakarken, '' Şimdi anlatacak mısın neler olduğunu? '' diye sordu. Ben de oflayarak ona baktım. Kaçış yoktu, el mahkum anlatmaya koyuldum. Anneme, '' Hani ben bir şirkette işe başlamıştım ya! '' Dedim. Annem de merakla, '' E? '' diye sordu. Bende, '' Hah işte, oradaki patronumun sevgilisi bizi yanlış anlamış, dükkanı bastı. Bana para teklif etti. '' diye itiraf ettim. Annem şok olmuş bir halde elini ağzına götürdü. Sonra da, bana öfkeyle bakarken, '' Doğru değil değil mi? '' Diye sordu. Yuh artık anne ya! Sen de doğurduğun çocuğu tanımıyor musun? Ona başımı hayır anlamında sallarken, '' Değil. '' dedim. '' Yok öyle bir şey. İftira atıyor. '' diye devam ettim. Annem de derin bir oh çekti. Ben de bir anda öfkeyle ayağa kalktım. Annem beni görünce, '' Nereye kız? '' diye arkamdan bağırdı. Ben de ona, '' Bunun hesabını sormaya dedikten sonra da evden çıktım. Taksiye binerek şirkete gittim. Şirkete geldiğimde öfkeyle içeriye girdim. Ahu 'nun arkamdan,' 'Rüya bir saniye! Böyle giremezsin. '' diye bağırdığını duydum. Şirkettekilere sinirle, '' Nerede o? '' diye bağırdım. Herkes bana bakıyordu. Aralarında fısır fısır konuştular. En sonunda Yiğit odasından çıkarak bana baktı. Sonra da çalışanlara bir baş işaret yaptıktan sonra ikimiz kaldık. Bana bakarken kapıyı açık bıraktı. Ben de açık olan kapıdan içeri girdim, Yiğit te peşimden. Kollarımı göğsümde kavuşturarak, odanın içinde bir oraya bir buraya volta atarken, Yiğit te oturduğu yerden bana, '' Ne olduğunu anlatacak mısın? '' diye sordu. Ben de bunun üzerine durup, arkamı döndüm. Ona bakarken, '' Nişanlın. '' dedim. Yiğit te tek kaşını kaldırarak bana, '' Çağla mı, ne olmuş ona? '' diye sordu. Yok bu adamın dünyadan haberi yoktu. İnsan nişanlısını bilmez mi canım? Buna sonra şaşıracağımı aklıma kazıyarak, '' Dükkanıma geldi. İkimizin arasında bir şey olduğunu sanıyor. Beni tehdit etti, sonra da, para çıkardı. Buradan gitmemi istiyormuş.. Hah! İnanabiliyor musun? '' diye sinirle güldüm. Yiğit şaşkınlıkla olanları dinledi. Bana bakarken, '' Çağla mı, bunların hepsini o mu, yaptı? '' dedi hayret içinde. Yok, dedem demek istesem de dudak büzerek başımı salladım. Yiğit kocaman gözlerle, '' Bunu nasıl yapar ya? Yok bu iyice delirdi, ondan böyle bir şeyi asla beklemezdim. '' dedi. Ben de omuz silkmekle yetindim. Yiğit derin bir iç çekerek bana, '' Merak etme, ben bunu ona soracağım, için rahat olsun. '' dedi. Bende ayağa kalkarak, '' Siz ikiniz, ailemden ve benden uzak durun o, bana yeter. '' dedikten sonra kapıyı çarpıp çıktım. O sinirle taksiye atlayarak eve gelirken, Yiğit te peşimden arabasına bindi. Yolda giderken de, Çağlayı aradı. Çağla o sırada yatakta uzanmış ağlıyordu. Yiğit 'in aradığını görünce, heyecanla derin bir iç çekti. Eli ayağı birbirine karıştı. Çağla için iki ihtimal vardı; ya nişanlısı ona geri dönecekti, ya da, telefonda senden ayrılıyorum da, diyebilirdi. Telefonun kapanmasından korkarak,, aceleyle '' Alo Yiğit. '' dedi. Sesinin heyecanlı çıkmasını belli etmeyerek... Yiğit te bir süre bekledi. Sonra da, '' Seninle konuşacaklarım var, bir yere ayrılma. Oraya geliyorum. '' dedikten sonra telefon Çağla 'nın yüzüne kapandı. Çağla, buz gibi sesiyle şok olup bozulsa da bunu umursamadı. Sevdiği adam geliyordu bundan daha güzel bir şey olabilir miydi? Heyecanla aşağıya indiğinde yardımcısına gülerek, '' Nalan, Yiğit gelecek birazdan, sen bugün izinlisin. '' diye cevap verdi. Yardımcısı da,, aşını sallarken, '' İyi geceler. '' dedikten sonra evden ayrıldı. Çağla hemen mutfağa koştu. Yiğit 'e kendi elinden, özel bir şeyler hazırlamak istediği için hemen kolları sıvayarak işe koyuldu. Yiğit salçalı kızarmış tavuğu çok sevdiği için fırında salçalı tavuk yaptı. Yanına da bir salata yaptıktan sonra koşar adım sofrayı hazırladı. Bir yandan da saate baktı. Neyse ki,, Yiğit 'in gelmesine daha vardı, en özelinden iki kişilik servis açtıktan sonra fırına gitti. Kızarmış tavuk harika gözüküyordu. Onu kontrol ettikten sonra da, koştur adım yatak odasına koştu. Yiğit 'e bu gece güzel görünmek istediğinden dolabından bu gece için; özel ayırdığı siyah dantelli uzun geceliğini üstüne de, ince, hırkasını giyindi. Aynanın karşısına geçip, yüzü gözü şiş mi, diye kontrol etti. Gerçekten de biraz şişlik vardı, hemen hafif bir makyaj yaptı. Saçını da dağınık, bir halde bıraktıktan sonra da, aşağıya indi. Tam tavuğu çıkartmıştı ki, kapı zili çaldı. Çağla gülümseyerek, kapıya koştu. Açtığında karşısında sevdiği adamı buldu. Onu bıraktığı ilk günkü gibi; hâla çok yakışıklıydı. Onu o an o kadar çok özlediğini fark etti. Yiğit te kapının açılmasıyla, o tarafa döndü. Karşısında Çağlayı o halde görünce şaşırdı. Şaşkınlıkla kızı baştan aşağıya süzdü. Bu kıza ne olmuştu böyle? Çağla ise ona gülerek baktı. Birden dayanamayıp boynuna sarıldı, '' Hoş geldin '' dedi sımsıkı sarılarak. Yiğit afalladığından '' Hoş bulduk. '' diyebildi. Çağla girmesi için kenara çekildiğinde Yiğit ' ' Ben bir elimi yıkayayım. '' dedikten sonra yukarıya çıktı. O banyodayken Çağla da peşinden gitti. Yiğit banyodan çıktıktan sonra da Çağlayı karşısında yatakta oturur vaziyette görünce şok oldu. '' Senin ne işin var burada? '' Diye sordu. Çağla ona kur yaparcasına, bacaklarını üst üste atmıştı. Saçı bir yandan ayrılmış bir vaziyette, boynu bükük ona arzulayan bakışlarla baktı. Yiğit o an anlamıştı. Ama; bozuntuya vermedi, Çağla ona oyun oynamıştı belli! Amacı sadece; buraya gelip konuşmaktı, ama şimdi bu olanlara inanamıyordu. Çağla yataktan yavaşça kalkarak ellerini Yiğit'in boynuna doladı. '' Seni çok özledim, sen beni özlemedin mi? '' Diye masumca sordu. Yiğit te kollarını Çağladan kurtarırken, '' Ne yapmaya çalışıyorsun Çağla amacın ne? '' diye bağırdı. Çağla da bu bağırışı üzerine korkarak, '' Sadece sürpriz yapmak istedim gerçekten, başka kötü bir niyetim yok! '' dedi. Sevdiği adam ona niye böyle davranıyordu anlam veremedi. Oysa o aradığında ne umutlara kapılmıştı, barıştıklarını bile düşünmüştü. Yiğit ona öfkeyle bakarken, '' Sen şimdi, böyle giyinip süslenip, beni geri döndüreceğini mi sandın? Sen beni hiç tanımamışsın, ben bir kere senin hayatından çıkıp gittim, bir daha geri dönüş yok anla bunu! Ya sen benim yanımda çalışan kıza, gidip nasıl hesap sorarsın, bu kadar mı gururun yok senin. Bu kadar mı alçaldın? Ben seni artık tanıyamıyorum. '' ' diye bağırdı. Çağla da, sinirle gülerek, Yiğit 'e ' 'Demek konumuz yine o kız! O kız için geldin buraya değil mi? Ha söylesene, o kız senin için ne ifade ediyor, neyin o senin? İki gün gördün diye aşık mı oldun yoksa? O mahalle dilberi sana, benim verdiğim değeri veremez '' ' diye aynı şekilde bağırdı. Yiğit te öfkeyle yumruğunu duvara vurdu. '' Düzgün konuş! '' demesiyle Çağla korkudan titredi. Yiğit burnundan soluyarak Çağla 'ya baktı.Ama; Çağla susmadı, aksine sesini alçaltarak, '' Oysa sen aradığında ne umutlara kapılmıştım, barıştık zannettim. Ama; şimdi görüyorum ki, bunca emek boşunaymış. '' dedi göz yaşları arasında. Neden ağlıyordu bilmiyordu. Elinde değildi, kendiliğinden geldiğini hissetti. Yiğit karşısında ağlayarak kendine bakan bu kadına içi acısa da vazgeçmedi. Parmağını sallarken, '' O kızdan da, ailesinden de uzak dur. Yoksa; seni doğduğuna pişman ederim '' ' dedikten sonra kapıyı çarparak çıktı. Çağla kapının ardından kapanmasıyla, tuttuğu hıçkırığını koyverdi. Yatağa yatarak,, hıçkıra hıçkıra ağladı. Saatlerce orada öylece yatarak... Yiğit te aşağıya indiğinde o an sürprize şöyle bir baktı. Çağla kapının girişinden itibaren, ara ara yanan mumlar koymuş, kırmızı gül yaprakları serpmişti. Masa özenle hazırlanmış, üstünde iki kadeh ve kırmızı gül yaprakları vardı. Derin bir iç çekerek arkasını döndükten sonra evden ayrıldı. Arabasına bindikten sonra evine doğru yola çıktı. Çağla bir müddet ağladıktan sonra, sarsak adımlarla, aşağıya indi. Belki bir umut salondadır, diye oraya baktı. Ama; Yiğit yoktu, yine gitmişti. Çağla, göz yaşlarıyla Yiğit için hazırladığı masaya baktı. Bir an gülümsedi ama sonra o kız aklına gelince öfkeyle masanın örtüsünü kavradığı gibi, '' A, '' diye ne var ne yoksa indirdi. Her yer yemek, cam kırıklarıyla doluydu. Çağla, yere oturarak ağlarken, '' Sana bunu ödeteceğim, bitmedi küçük cadı. Senden asla uzak durmayacağım. '' diye yemin etti. Nihayet eve geldiğimde annemler kapıdaydı. Annem beni görünce, ' ' 'Hah işte geldi. Ne oldu yavrum? '' diye telaşla sordu. Bende onlara bakarken, '' Korkma annem! Gittim konuştum, o da, sevgilisiyle konuşacak. '' diye cevap verdim. Annemi anlıyordum, benim için endişeleniyordu. Masaya oturarak, '' Yavrum ya o kadın sana bir şey yaparsa, şimdi senin gönderdiğini biliyor. '' dedi. Ben de gülümseyerek, annemin elini tuttum. '' Merak etme annem! O bana hiçbir şey yapamaz. '' diyerek elini öptüm. Annem de bana, '' İnşallah yavrum, hadi yatalım çok geç oldu. '' ' dedi. Birlikte eve çıktığımızda annem bana, '' A, bu arada yarın amcanın kına alışverişine çıkacağız. Gelin kızımızla, alışveriş yapacağız. Bakalım neler alacak? '' dedi. Bende anneme, '' A, yarın o, vardı sahi değil mi? ' ' ' diye sordum. Bunu nasıl unutmuştum. Annemle gülüşerek odalarımıza çekildik. Kına gecesi demiştim değil mi? 2 sene önce.... Bir bayram sabahıydı. Hep birlikte neşe içinde kahvaltımızı etmiş, bayramlıkları giyinmiştik. Babaannemler birkaç günlüğüne memlekete gitmişti. Amcamda onları götürmüştü. Niğde 'nin küçük, şipşirin bir köyündeydi evleri... Şipşirin kocaman ağaçlarla kaplı olan çok güzel bir ev... Tertemiz yolları kalabalık nüfusu olan bir köydü burası.... Amcam arkadaşlarıyla o gün buluşmuştu. Bir tek evde babaannem ve dedem vardı. Babaannem; kır saçlı, 60 yaşlarında tonton, kısa boylu, çok güzel bir kadındı. Dedem de ona keza, çok yakışıklı, pala bıyıkları olan, kır saçlı, Cüneyt Arkın gibi; bir adamdı. O da; 63 yaşındaydı. O gün babaannemlere görümceleri gelmişti. Bayramın ilk günü adakla geçerdi. İlk akşam da dedem en büyükleri olduğu için onlar da toplanırlardı. Neşe içinde babaannemin yaptığı kurban etlerinden, sarmalardan, böreklerden, yerlerdi. Yine o akşamlardan biriydi. Herkes babaannemdeydi. Küçüğünden, büyüğüne kadar.. Hepsi sırayla dedemin elini öptükten sonra yemek faslına geçildi. Babaannem yine döktürmüştü. Güler yüzle onları her zaman ki gibi ağırladı. Birkaç saat oturduktan sonra herkes evlerine dağıldı. Dedem yemeyi çok seven bir insandı. Çok iştahlıydı, o günde iştahla yemekleri yedi. Ondan sonra karı koca televizyon izlemek için, oturma odasına geçtiler. Birkaç saat geçti geçmedi, dedemin alnından boncuk boncuk terler akmaya, nefesi daralmaya başladı. Babaannem endişeyle ''Ne oldu, bey? İyi misin? '' diye korkuyla yanına geldi. Ama; dedem iyi değildi, birden olduğu yere yığıldı. Babaannemi bulanık görmeye başladı. Karısının sesi, sanki çok uzaktan geliyor, ne dediği anlaşılmıyordu. Babaannem o korkuyla hemen dedemin yanına çöktü. Dedem dudakları titreyerek, anlaşılmayan bir şeyler söyledi. Ama; dili sürçtüğünden ne dediği anlaşılamıyordu. Babaannem o gün kabusu yaşadı. Ona korkuyla bakarken, '' Ne dedin bey? Anlamadım. '' dedi. Dedem dediğini tekrar etti. Babaannem panikle önce ambulansı sonra da amcamı aradı. Amcam telefonu açtığında ağlayarak olanları anlattı. Dedeme bakarken, ''Babana bir şey oldu, çabuk gel! '' Dedi. Sonra da telefonu kapattı. Amcam o şokla birlikte elinden telefonu düşürdü. Arkadaşları '' Hayırdır Mustafa, bir şey mi oldu? '' ' dese de, amcam o şokla onları duymadı. Bir ruhtan farksızdı, ayağa kalkarak eve doğru koştu. Kafeyle eve birbirine çok yakındı. Amcam koşarak eve geldiğinde, ambulans çoktan gelmiş, evin önündeydi. Duyan duymayan herkes toplanmış, bu anı hayretle izliyordu. Amcam, sarsak adımlarla bahçeye girerken, dedemi gördü. İki hemşire, dedemi sedyeye yatırmış, ambulansa bindirdiler. Amcam, ' ' Baba! '' diye bağırdı. Sonra da eve baktığında babaannemi gördü. Bir köşede oturmuş, sessizce ağlıyordu. Ona yavaşça yaklaştığında babaannem ayağa kalkarak, '' Oğlum! '' diye ona sımsıkı sarıldı. O da kolları arasına aldı. Babaannem kolları arasında ağlarken, '' Baban! '' diyebildi. O panikle hemen bir komşularının arabasına binerek ambulansı takip ettiler.Ambulans hastaneye gitti. O da babasının arkasından ''Baba ! duyuyor musun beni ? iyi olacaksın.'' diye seslense de babası onu duymadı. Görevliler babasını ameliyat kapısından içeriye soktular.Bir tek geriye beklemek kalmıştı. Saatler geçmek bilmiyordu. Babası ameliyata gireli neredeyse 5 saat olmuştu.Ama; ona 5 yıl gibi gelmişti. En sonunda ameliyatın kapısı açıldığında ikisi de oraya baktı.İçeriden orta yaşlarda , göbekli , esmer bir adam çıktı. Onlara bakarken ''Münir Bey'in yakınları siz misiniz?' diye sordu. Onlar da hemen ''Biziz .Yoksa babama bir şey oldu?'' dediler.Adam üzgün bir ifadeyle ''Maalesef! hastayı kaybettik, başınız sağ olsun dedikten sonra yanlarından ayrıldı. Amcamın o an dünyası başına yıkıldı, dedemi kaybetmişlerdi. Beyin kanamasından ölmüştü. Sonra cenaze işleri derken amcam o kadar yıpranmıştı ki, kendini, bahçedeki bir ağacın altında olan, banka attı. Derin derin nefesler alıp verirken, hıçkıra hıçkıra ağladı. O an omzuna birinin dokunduğunu ve, '' Başınız sağ olsun. '' dediğini duydu. Başını kaldırıp, kim olduğuna baktığında, karşısında esmer tenli, çok güzel, simsiyah omuzlarında saçları olan, üstünde bembeyaz hemşire önlüğüyle genç bir kadın duruyordu. Amcam o an kadına aşık oldu. Tam umutsuzluğa düştüğü bu anda, nereden geldiğini bilmediği bu kadın onu bulmuştu. Umudu olmuştu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD