7/Plan

2491 Words
Ertesi gün... Çağla odasında yatakta uyurken, bir anda telefonun çalmasıyla kaşlarını çattı. Gözlerini kırpıştırarak, telefona baktı. Saat sabahın 9 uydu Bu saatte kim arıyordu? Telefonu eline aldığında, ekranda yazan numarayı görünce olan uykusu da bir anda buhar olup uçtu. Arayan kişi Sinan'dı. Demek ki, bu saatte aradığına göre bir şeyler bulmuş olmalıydı. Heyecanla adamı fazla bekletmemek adına, hemen açtı. '' Alo Sinan? Lütfen bana iyi haberlerin olduğunu söyle.'' diye bir umutla konuştu. Sinan 'ın sesi neşeli geliyordu. O da Çağla'ya, '' Günaydın Çağla hanım! Bu saatte rahatsız ediyorum, ama; kusura bakmayın Fakat; öğleni bekleyemedim. Siz araştırın deyince ben de araştırdım. Güzel haberlerim var, İsterseniz bir kahve içerken konuşabiliriz. '' diye sordu. Çağla da, bunun üzerine gülümsedi. Sinan 'a bakarak, ' 'Yarım saat sonra Bebek sahilinde ol, orada buluşalım' '' Diyerek telefonu kapattı. Aceleyle, yerinden kalkarak, koşar adım banyoya gitti. Elini yüzünü yıkayarak kendine geldi. Bugün o kızdan sonsuza dek kurtuluyordu. O kız tarihe karışacak, Yiğit te sonsuza dek onun olacaktı. Banyodan çıktığında hemen dolabının yanına gitti. Açtığında, üstüne; beyaz v yaka yarasa kollu bir bluz, altına da; siyah pantolon giydi. Saçını da tepeden topladı. Hafif de makyaj yaptı. Bugün keyfi pek yerindeydi. Üstüne; zebra desenli ceketini de aldıktan sonra çantasını da eline alarak, aşağıya indi. İndiğinde yardımcıları, Nehir onu güler yüzle karşıladı. ''Günaydın Çağla hanım, kahvaltı hazır. Babanız da sizi bekliyor. '' diye cevap verdi. Çağla gülümseyerek salona girdi. Salon; kocaman, bordo ağırlıklı olan, güzel, güneş alan bir salondu. Salona; iki üç merdivenle iniliyordu. Merdivenleri indikten sonra babasını gördü. Elinde bugünkü gazete vardı, dikkatle masaya oturmuş, onu inceliyordu. Salonun ortasına karşılıklı krem rengi kocaman bir koltuk takımı konulmuştu. Köşede ise; kocaman bembeyaz bir yemek masası vardı. Hemen karşıda ise; kocaman, yere kadar uzanan camlar vardı. Buradan, bahçeye çıkılıyordu. Bahçeleri; kocaman, yemyeşil, ağaçlarla kaplıydı. Ortada ise; kocaman bir masmavi havuz vardı. Önüne; hemen sallanan koltuk takımı konulmuştu.Çağla akşamları uyuyamadığı zamanlar da; kahvesini alarak burada oturur, yıldızları izlerdi. Babasını görünce,, gülümseyerek, '' Günaydın babacım! '' Dedi. Babası da; 50 yaşlarında, siyah saçlı, esmer tenli at kuyruklu bir adamdı. Çok yakışıklıydı. Anneleriyle küçükken boşanmışlardı, Çağla ise babasıyla yaşıyordu.Babası da kızını görünce, gazeteyi bir kenara bırakarak gülümsedi. '' Günaydın prensesim. '' diye karşılık verdi. Çağla da küçüklüğünden beri yaptığı şeyi yaptı, koşarak babasına sımsıkı sarıldı. Babası da gülerek karşılık verdi. Çağlaya bakarken, '' Hadi, geç de baba kız şöyle bir kahvaltı edelim. '' dedi. Çağla da dudak büzerek, '' Çok isterdim babacım, ama; arkadaşıma sözüm var. Birlikte dışarıda yiyeceğiz, bir daha ki, sefere. '' diye en güzelinden pembe bir yalan uydurdu. Çünkü; doğruyu söylese, babası onu engellerdi biliyordu . Peşine de adam takardı. O yüzden; yalan söylemeyi tercih etti. Babası da peki, anlamında başını salladı. Çağla sandalyeden kalkarak, babasına öpücük atarken, '' Hadi hoş çakal. '' diye el salladı. Yüzüne takındığı sahte gülümseme de bir anda arkasını dönünce silindi. Çağla evden çıktıktan sonra da şoför koşarak arabanın yanına gitti. Çağla onu eliyle durdurdu '' Bugün, ben kullanacağım Yaşar ''' diye gülümsedi. Yaşar da başını sallarken, '' Peki, Çağla hanım. '' dedi. Çağla adama gülümserken, arabasına binerek oradan uzaklaştı. Yolda giderken Sinan 'ı aradı.' 'Ben evden çıktım. Sen de, yolda mısın? '' diye sordu. Sinan da, '' Evet Çağla hanım, birazdan orada olurum. '' dedikten sonra Çağla telefonu kapattı. Birkaç dakika sonra da nihayet Bebek sahilindeydi. Çağla kimse tanımasın diye burayı tercih etmişti. Sahiller genelde sessiz ve güvenli olurdu. Arabasını masmavi huzur veren denize karşı durdurdu. Bir süre denize bakarak , Sinan 'ı beklemeye koyuldu. En sonunda çok geçmemişti ki, yanındaki kapı açıldı ve genç; 30 yaşlarında, esmer tenli kumral saçlı bir delikanlı arabaya bindi. Çağla ona bakarken, '' Hoş geldin, e, neler buldun? '' Diye sordu. Sinan da gülümseyerek cebinden kocaman bir dosya çıkardı. Çağla 'ya uzatırken, 'Buyurun işte burada.' ' dedi. Çağla da gülümseyerek dosyayı alırken, Sinan 'a ' 'Hadi, sen bize iki kahve getir. Benimki Cappuccino olsun. Bol sütlü ve şekerli. '' diyerek cevap verdi. Sinan da başını sallarken arabadan indi. Koşarak karşı ki yola geçti. Bir dükkana girdi. Bir yarım saat sonra da nihayet Sinan geri geldi. Elinde iki kahve bardağıyla, koltuğa oturduktan sonra birini Çağlaya verdi. Çağla teşekkür ederken, dosyayı açarak incelemeye koyuldu. Bir yandan da Sinan anlatamaya başladı. Dosya kocaman, kalın, sayfalarca, o kızın bilgileriyle doluydu. Sinan, kızın resmini gösterirken,' ' Adı Rüya dönmez. 24 yaşında. Üniversiteyi yeni bitirmiş. Pastacılık bölümünü okumuş. Şimdi de; küçük şipşirin bir dükkan işletiyor. '' dedi.. Çağla başını sallayarak, onu dikkatle dinledi. Bir yandan da kahvesinden bir yudum aldı. Sinan, '' Babası dükkanı satın almak için kredi çekmiş. Hala onu ödüyor, İstanbul'da; küçük tarihi bir mahallede yaşıyorlar. Aynı apartmanda teyzeleri de var... Kocaman kalabalık bir aile.... Çağla, '' Demek babası kredi çekmiş, bak, bunu değerlendirebiliriz işte. '' diye Sinan 'a bakarak gülümsedi. Sinan da mesajı almış olacak ki başını salladı. Sinan, '' 3 kardeş. Bir kız bir de erkek kardeşi var. Rüya; en büyükleri. Sonraki ortanca kardeş, Melisa adında; güzeller güzeli bir genç kız.. Sapsarı saçları, yemyeşil gözleri, bembeyaz teni var. '' diye cevap verdi.Bir yandan da Melisa 'nın resmini gösterdi. Çağla resme baktığında Sinan'a hak verdi. Gerçekten de karşısında dupduru bir güzellikte, artist gibi, güneşe benzeyen sarı saçlarıyla, ormanları andıran yemyeşil gözleriyle bir genç kız duruyordu. Sinan '' Melisa üniversitede Mimarlık okuyormuş. '' diye cevap verdi. Daha sonra, Sinan bir sonraki sayfaya geçti. Bu sayfa da da genç, en fazla, 15 16 yaşlarında yağız bir delikanlıyı gösterirken, '' Bu da son kardeşi, Arda... Biraz uçarı, serseri bir tip. Lise 3 sınıfa gidiyor. '' Diye cevap verdi. Çağla gitgide keyiflendi. Sinan aklına gelmiş olacak ki, '' Ha bu arada Yiğit bey, bu mahalleyi yıkarak yerine otel yapacaktı, ama; bu kız engel olmuş. Yiğit bey 'in ofisini basarak tehditler savurmuş. '' dedi. Çağla bunu duyunca çok şaşırdı. Demek bu kadın düşündüğünden zeki, akıllı bir kadındı. Üstelik cesurdu. '' Bak bu iyi işte. '' dedi Çağla. Sinan Çağla 'ya bakarken,' 'Bir şey daha var.' ' dedi ezile büzüle. Sanki; bir şey söyleyecekmiş de söyleyemiyormuş gibi bir hali vardı. Çağla o kadar bunalmıştı ki, Sinan'a '' Ne oldu yine? '' diye bağırdı. Sinan da bu tepkiyi beklemiyor olacak ki, korkarak, '' Yiğit bey bu kızı işe almış. '' dedi. Çağla 'nın o an keyfi yerle bir oldu. Sinan 'ın söylediğiyle gülümsemesi soldu. Donakaldı, Yiğit böyle bir şeyi nasıl yapardı. Öfkeden burnundan soluyarak Sinan 'a bakarken, ' 'İn aşağı!' ' diye cevap verdi. Sinan da kem küm ederek, '' Ama; Çağla hanım '' demeye kalmadan Çağla, '' Sana in dedim. '' diye kükredi. Zavallı adam da korkuyla kendini arabadan attı. Çağla öfkeyle direksiyona art arda vururken, '' A, '' diye bağırdı. Saçı, başı dağılmıştı. Burnundan solurken, '' Sen bittin küçük yılan! '' diye tısladı. O sinirle arabayı çalıştırarak, '' Ziyaret edelim bakalım. '' diye arabasını mahalleye sürdü. Çağla, taştan oyma yolları, tertemiz, dar uzun caddelerde top koşturan çocukların arasından geçerken mahalleyi inceledi. Mahallede; kimi kadınlar evinin önünde çırılçıplak ayaklarıyla halı yıkıyor, kimi, evin önünde oturmuş sohbet ediyordu. Hepsi mahallerine gelen bu gizemli, arabayı merak ettiğinden şaşkınlıkla arabaya baktılar. Çağla, bahçeli; iki katlı, ahşap, camlarında sıra sıra rengarenk çiçekleri olan küçücük balkonu bulunan evlere göz gezdirdi. Nihayet, aradığı adresi bulmuştu. İşte tam karşısındaydı. İki katlı ahşap; üst kısmında küçük bir balkonu bulunan, önünde sıra sıra çiçeklerin olduğu, alt katında küçük şipşirin bir dükkanın bulunduğu evin önündeydi. Bir süre arabada bekleyerek kendine zaman tanıdı. Sonra da derin bir nefes alarak, yan koltukta bulunan çantasını eline aldı. Arabayı kilitledikten sonra topuklu ayakkabılarıyla dükkana ilerledi. Yolda giderken, ayakkabının burnu, taşa takıldı. Az daha tökezliyordu. Kendi kendine sinirle '' Allah kahretsin. '' diye söylendi. Dükkanın önünde durduğunda o kızı gördü. Dükkan bir hayli kalabalıktı, o kızda gülerek, müşterilere pasta servisi yapıyordu. Dükkanın bahçesinde ki masalardan kızı görebilecek şekilde oturdu. Yanında ki, sapsarı saçları olan kızı da resimden tanıdı. Kardeşiydi, Kız kardeşine '' Hadi, al sen şunları, 2 numaralı masaya götür. '' diyerek eline tabakları tutuşturdu. Kız da gülümseyerek, bahçeye çıktı. Çağla görünmesin diye saçlarıyla yüzünü gizledi. Daha sonra '' Siz de bir şey alır mıydınız? '' ' Diye bir genç kız sesi duydu. Çağla panikle o an ne yapacağını bilemedi. Yakalanmıştı, şimdi ne yapacaktı. Neyse ki gözünde güneş gözlüğü vardı da, tanınmıyordu. Kekeleyerek, '' Ben, bir çay alayım, '' diye konuştu. Kız da başını sallarken içeriye gitti. Çağla biraz olsun rahatladığını hissetti. Kız daha sonra elinde çayla geri gelerek '' Afiyet olsun. '' dedikten sonra, çayı masaya bıraktı. Kız tam gidiyordu ki Çağla, fırsat bu fırsat diyerek, kızın arkasından, '' Pardon ben buranın sahibiyle görüşmek istiyordum, anket yapıyorum da. '' diye bir yalan uydurdu. Kız da şok içinde, '' Ablam işletiyor, durun bir saniye ben onu çağırayım. '' diye içeriye koştu. Birkaç dakika sonra da, Rüyayla çıkageldi. Rüya, kardeşine, '' Ne anketiymiş bu, kim görüşmek istiyor ben? '' Demeye kalmadan Çağlayı gördü. Gözünde gözlük olmasına rağmen onu tanımıştı. Sinirle burnundan soluyarak,' ' 'Senin ne işin var burada?' ' diye sordu. Çağla da, ona bakarken gözlüğünü çıkartınca kardeşi de şok oldu. Çağla karşısında ki ona öfkeyle bakan bu kızı hiç umursamadan, '' Seni uyarmaya geldim. '' Dedi. Rüya da ona bakarken, '' Hemen, dükkanımdan çık git! Yoksa; polis çağıracağım şimdi. '' diye tısladı. Rüya böyle derse ,Çağla 'nın gideceğini düşünmüştü. Ama yanılmıştı, kadın aksine karşısında durmaya devam etti. Rüya '' Peki, öyle olsun. Benden günah gitti. '' diyerek, kardeşine eliyle, polisi aramasını söyledi. O da telefonla ararken, Çağla onu durdurdu. '' Bir saniye! '' diye cevap verdi. Kardeşi de polisi aramaktan vazgeçti. Rüya sabır dilercesine iç çekerek gözlerini kapattı. Sonra da ona bakarken, '' Ne istiyorsun? '' diye sordu. Çağla asıl meseleye geldiklerine şükrederek, '' Sevgilimden uzak durmanı. Onun etrafında dolaşmamanı, '' diye cevap verdi. Rüya da şaşkınlıkla ona bakarken, '' Ne? '' diye sordu. Sonra da gülerek '' Sen delirmişsin. ' ' dedi. Çağla bu kızla uzlaşamayacaktı belli! Ona biraz daha yaklaşırken, '' Babanın kredi borcu olduğunu biliyorum, bu dükkanı o krediyle aldınız. '' diye cevap verdi. Rüya şoktan şoka giriyordu, kıza bakarken, '' Sen bunu nasıl? '' Diye şaşkınlıkla sordu. Çağla kızın ifadesinden onun , bunu nereden öğrendiğini merak ediyor oluşunu çok iyi anladı. Çağla da ona bakarken, çantasını açtı. Rüya da şaşkınlıkla onu izledi. Çağla çantanın içinden, bir zarfın içinde; tomar dolusu para çıkararak Rüya 'ya uzatırken, ' 'Al bunu.' ' diye sordu. Rüya da zarfa bakarken, '' Ne bu?' ' diye yanıtladı. Doğru bu kız bu kadar parayı nerede görecekti. Çağla, zarfı işaret ederek.' ' Bu zarfın içinde size yetecek kadar para var, seni de aileni de bir müddet geçindirir. Kredi borcunu da ödersiniz. Al bu parayı, defol git buradan! Sevgilimden de, benden de uzak dur. '' diye cevap verdi. Rüya ona bakarken, sinirden dişlerini sıktı. Alnındaki damar atıyordu. Bu kadın ne yapamaya çalışıyordu. Onu nasıl küçük düşürürdü, bu çok aşağılayıcı bir hakaretti. Rüya eline aldığı paraları gülerek bir anda Çağla 'nın suratına öfkeyle fırlattı. 'Sen kimsin diye bağırdı.' 'Bu ne cüret, senin parana da, puluna da ihtiyacımız yok bizim! Aç değiliz, açıkta değiliz Eyvellah! Şimdi al bu kirli paralarını, defol git dükkanımdan! '' Diye bağırdı. Melisa da sesi duymuş, koşarak yanlarına geldi. Ablasını o halde görünce, ne olduğunu anladı. Ablası karşısındaki kadına öfkeyle bakıyordu. Hemen ablasının yanına giderek '' Abla! Sakin ol, herkes bize bakıyor. Rezil oluyoruz. '' dedi. Gerçekten de herkes onlara bakıyordu. Melisa daha sonra kadına dönerek '' Siz de gidin lütfen! Rica ediyorum. '' dedi. Çağla neye uğradığını şaşırmıştı. Günlerce yaptığı plan işe yaramıştı. Yere saçılan paraları toplarken, '' Yiğit senin gibi mahalle dilberine nasıl âşık oldu bilemiyorum. '' diye söylendi. Sonra da öfkeyle arabasına binerek oradan uzaklaştı. Bugün yine her zamanki gibi neşe içinde pasta servisi ediyordum. Ta ki o kadın gelene kadar! Melisa 'ya,' 'Hadi al şu pastaları da, 2. no masaya götür.'' dedim. O kadının bahçede olduğunu nereden bilebilirdim. İşime devam ederken, Melisa koşarak geldi. Onun bu telaşlı halini görünce şaşırarak, '' Ne oldu Melisa? '' Diye sordum. O da bana, '' Abla dışarıda seni görmek isteyen biri var.2'' dedi. Allah Allah beni kim görmeye gelirdi ki! Melisayla birlikte dışarıya çıktığımızda o kadını gördüm. Tanınmamak için yüzüne taktığı gözlükle öyle komikti ki! Hayır, bu kapalı havada, güneş gözlüğü mü takılır canım? Gülmemek için kendimi zor tuttum. O güneş gözlüğüne rağmen onu tanımıştım. Ayağa kalkarken, ona, '' Senin ne işin var burada? '' dedim. O da bana bakarken, '' Seni uyarmaya geldim. '' dedi. Bakın, bir kere cürete bakın! Hanımefendi ta nerelerden beni uyarmaya gelmiş, teşrif etmiş! Ya sabır çekerek gözlerimi kapattım. Derin bir nefes aldıktan sonra, '' Ne istiyorsun? '' diye sordum. O da bana '' Sevgilimden uzak durmanı,, onun yanında dolaşmamanı. '' dedi. Ah be gülüm! Biz zaten sevgili değiliz ki, ortada bir ihanet de yok! Ama gel de anlat! Ona şaşkınlıkla bakarken, '' Ne? '' diye sordum. O da bana, '' Babanın kredi borcu varmış, bu dükkanı da o krediyle almış. '' dedi. Kulaklarıma inanamadım bu kadın bu kadar şeyi nerede biliyordu? Ona bakarken, '' Defol git dükkanımdan! Şimdi '' diye uyardım. Bu tehdidimle kadının çekip gideceğini zannettim. Ama; yanıldım. Çünkü kadın, gitmek yerine karşımda dikilmeyi tercih etti. Bu kadar yüzsüzlük olur muydu arkadaş! Bana dik dik bakmaya devam etti. Onun gitmeyeceğini anladığımda içimden madem öyle! El mi yaman bey mi yaman şimdi görürsün sen diyerek Melisa'ya baktım. '' Peki öyle olsun.Benden günah gitti.'' dedikten sonra Melisa'ya dönerek, Ablacım, polisi ara! '' dedim. Bizim nazlı prensesimiz polis lafını duyunca teni renkten renge girdi. Bembeyaz ruh gibi taş kesildi. E, gülüm bizimle uğraşmak neymiş, anlarsın belki! Bizi çok hafife aldın sen. Biz böyle konuşurken,, dışarıdan komşular da, hızla annemlerin yanına gitmişti. Annemle teyzem, pazardan dönüyordu. Komşumuz, Sâime teyze anneme, '' Kız koş! Sizin dükkanda kavga var, senin kızla, bir kız kavga ediyorlar. '' diye cevap verdi. Annem de o an, '' Ne? '' diye sordu. Sonra da elinde poşetlerle dükkana koştu. Melisa da başını sallarken cebinden telefonunu çıkardı, 155 i aramaya koyuldu. O sırada nazlı prenses! Hemen '' Bir saniye! '' diye olaya el attı. Korktuğu her halinden belliydi. Bana bakarken çantasını açarak içinden bir zarf çıkardı. Ne yapıyordu bu böyle? O zarf da neydi? Bana zarfı uzatırken, '' Al bunu. '' dedi. Bende şaşkınlıkla kaşlarımı çatarak, '' Ne bu? '' diye sordum. O da bana, '' Bu zarfın içinde size bir ömür yetecek para var. Seni aleni bir müddet geçindirir, bu parayı al buradan defol git! Benden de sevgilimden de uzak dur. '' diye tehdit etti. Bak bak bir de rüşvet veriyor! Hayır yani biz sevgili değiliz ki, ortada bir ihanet te yok! Hem senin o prense mi, kaldım. Zarfa bakarken gülümseyerek bir anda öfkeyle, paraları onun yüzüne fırlattım. Çağla şaşırmıştı. Bu tepkimi beklemiyordu. Ona göre; ben orta halli bir kızdım ve parayı alıp, bir köşeye çekilecektim. Oldu canım, çok beklersin.. Yok öyle bir dünya! Çağlaya öfkeyle bakarken, '' Sen ne yaptığını zannediyorsun. '' Diye bağırdım. ''Bu ne cüret, bu ne aşağılayıcı bir hakaret! Senin parana da puluna ihtiyacım yok! Eyvallah aç değiliz açıkta değiliz! Şimdi al o kirli paranı, defol git dükkanımda '' diye bağırdım. Çağla da korkuyla paraları alırken bana, ' 'Yiğit 'in senin gibi bir mahalle dilberine nasıl âşık olduğunu anlamıyorum. '' dedikten sonra öfkeyle arabasına binerek oradan uzaklaştı. O gittikten sonra da müşteriler korku dolu gözlerle bize baktı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD