BAŞLANGIÇ

1750 Words
—Uzay, bilinmeyen bir sonsuzluk, var olan ama gizemlerle dolu olan bir kapalı kutu. Sınırlarını zorlamak isteyen yeni ırklar için keşfedilmeyi bekleyen bakir gerçekler. Ne demek isterseniz onu diyebileceğiniz bir yolun başlangıcı. Dünya içinde yaşayan insanların doğaları gereği her zaman çekişmeler ile boğuşup yıkımlar yaşamıştı. Ancak milenyum dediğimiz 2000 yılı ile birlikte bu çekişme ve yozlaşma artarken 21. yüzyılın ortalarında büyük bir güçler savaşına dönüşmüştü. Ve ne yazık ki 21. yüzyılın sonunda insanlar bu güç hırsları ve silahları ile kast sistemini oluşturan piramidin orta tabakasını tamamen yok edip efendi köle sistemine geçiş yapmışlardı. Bu sistem 200 yıl boyunca süren korkunç bir soğuk savaş ve yıkım ile devam ederken alt tabaka olan güçsüz halk ezilmiş, alınıp satılmıştı. Bu düzen 24. yüzyılın ortalarında hayatımıza giren Valid adlı bir uzaylı ırkın gelişi ile farklı bir boyuta taşınmıştı. Bu ırk önceleri bir umut olsa da zaman geçerken onların bizi hasat edilecek bir ürün olarak gördükleri gerçeği ile karşı karşıya kalmıştık. Biz onlar için bir besin topluluğuyduk ve bu noktadan sonra mücadelenin şekli değişirken artık birbirimizle savaşan taraflar değil hayatta kalmaya çalışan birer ava dönüşmüştük. Bu savaşta güçlüler daha fazla yaşamak için kadın , çocuk demeden hayatta kalmak ve güçlerini korumak için zayıf halkı Validlere sunmaya başlamışlardı. Dünya üzerindeki her ırk kendine farklı savaşma yolları bulurken bizler ele geçirilen uydularımıza rağmen farklı yollarla SOS çağrısı yollamaya çalışmıştık. Bu çağrılardan biri yok olmanın eşiğinde güçlü bir tür olan Apoliadlara ulaştığında ise Türk halkının kaderi değişmiş ve iki çaresiz ırkın yaptığı bir anlaşma ile yeni Türk Cumhuriyetinin tohumları atılmıştı. Bu mücadele ve Apoliadların bize sundukları yeni güçle bedenlerimizin değişimi uzun ve sancılı bir süreçte devam ederken sonunda ulaştığımız yeni evrimsel yapımız bize zaferi getirmişti. Savaş sürerken dünya üzerindeki başka halklarda kendileri için farklı yollar seçmiş 150 yıl süren bu zorlu yolculukta bir ittifak kurmayı başararak Validleri dünyamızdan atmayı başarmıştık. Yine de hala pek çok ırk kendi ayakları üzerinde duramasa da savaşın bitimiyle birlikte kendileri için bir topluluk kurmaları mümkün olmuştu. Apoliadlar mutual bir ırktı ve bedensizlerdi. Onlarla yaptığımız anlaşma ile onların sınırlı sayıda kalan halklarına bedenlerimizi sunarken onlarda bizlere yörüngeye yerleştirdikleri ana gemileri ile birlikte büyük bir bilgi birikimi de sunmuşlardı. Ancak bedenler için yapılan anlaşma zamanla şekillenirken Apoliadların sadece bedenlerimizde ortaklarımız olması kararı netleşmişti. Zaman içinde gemileri inceleyerek kendi galaksi sistemimiz içinde hareket ederek dünyamızı korumayı başarmıştık. Şimdi ise elimize geçen yeni bilgiler ışığında artık kendi galaksimizden çıkıp farklı sistemleri keşfetmek için meclisin olur vermesini bekliyorduk. Bu yola kolay girilmese de şimdi alınması beklenen karar için bir yıldan biraz fazladır tartışılıyordu. Açıkçası meclisin vereceği kararı uzun zamandır bekliyorduk ancak karar anı geldiğinde o kadar gerileceğimi hiç düşünmemiştim. Meclisin olduğu koridorun girişindeki bekleme odasında benimle birlikte beş yoldaşım verilecek kararı beklerken bakışlarımı bulunduğumuz odanın penceresinden dışarıya yönelttim. Apoliadların bize bıraktığı geminin içinde bulduğumuz küre neredeyse 50 yıldır araştırılırken gittikleri galaksilerde edindikleri deneyimler ve yeni türlerle ilgili bilgilere ulaşmıştık. Küre bir nevi seyir defteriydi ve içindeki bilgilerin neredeyse dörtte birine bile ulaşmayı başaramasak da edindiğimiz bilgiler bile bize fazlası ile yabancıydı. Bu ulaştığımız bilgiler ışığında yaklaşık beş bin yeni gelişmiş tür hakkında bilgi edinmiştik. Ayrıca binlerce yıldız haritası ve dil bankası da cabasıydı. Ancak bütün bunların yanında uzak mesafelere ulaşmamızı sağlayacak bir teknolojinin de bilgisine ulaşmıştık. Evet uzay gemilerimiz vardı ama elimizdeki teknoloji belirli bir mesafeden öteye gitmemize izin vermiyordu.Ancak kürenin son açılan kısmında kara uçuş adını verdiğimiz yeni bir teknolojik gelişmeye ulaşmıştık. Bilim adamlarımız bu teknoloji sayesinde uzak mesafelere kısa zamanda ulaşmanın mümkün olduğunu keşfettiklerinde ortaya bambaşka sorular ve bambaşka bir tartışma çıkmıştı. Biz bu teknoloji sayesinde yeni galaksilere gidip yeni ırklar ile iletişime geçebilirdik. Ama bir sorun vardı ki o da insanlarımızın içlerinde uzun yıllardır tuttukları korku. Bu korku bizi yeni keşiflerden uzaklaştırırken hala merakına güvendiğim bir kesimin pes etmemesi bizi şu an umutla meclisin kararını beklemeye itiyordu. Yorgun bir şekilde dört saattir devam eden tartışmaların sonucunu beklerken önümde beliren kahve fincanı ile başımı kaldırdığımda bana gülümseyen değerli dostum Pakize ile göz göze geldik. " Otur da dinlen biraz, dünden beri ayaktasın. Gücünü kaybedersen bu mücadele de hükmen mağlup olursun" " Elimde değil Pakize endişeliyim." Pakize kızıl saçlarının omzuna düşen bir parçasını elinin tersi ile geriye iterken gülümsedi. " Bir yıldır pek çok kişiyi bu proje için yanımıza çektik. Tabi ki insanların çekinceleri bitmeyecek ama duramayız . Gelecekte daha iyi bir düzene sahip olmak için geçmişin korkularından sıyrılmalıyız. İçeride bunun farkında olup bizi destekleyenlere güven dostum." Pakize'yi başımla onayladığım sırada duyduğum anons ile kahvemi masaya bırakıp kapıya arkadaşlarım ile yöneldim. " Meclis oturumu bitmiştir." Hızla açtığım kapıdan ben önde dostlarım arkada çıktığımızda meclisin kapıları açılmış ve baş kut ile baş imame kapıda görünmüştü. Arkasından diğer kutlar ve imameler çıkarken bizde kapıda alacağımız cevabı merakla bekliyorduk. Uzun koridorda ilerleyen baş imame yanına gelen çalışana bir şeyler fısıldadıktan sonra bizim olduğumuz misafir salonlarının koridoru yerine meclis üyelerinin dinlendiği odaların olduğu koridora yöneldi. Endişelerim artarken az önce konuştuğu çalışan yanımıza gelip saygılı bir şekilde sağ elini sol göğsüne koyarak eğildi. " Baş imame sizi odasında bekliyor başhanzadem . Yalnız gelmenizi rica etti." Kadının selamını aldıktan sonra " Teşekkür ederim bacım" diyerek geriye döndüm. Ekibim bana tedirgin bir şekilde bakarken yüzüme sakin bir tebessüm kondurdum. " Sakin olun sonuç ne olursa olsun vazgeçmeyeceğiz anlaşıldı mı?" Hepsi beni başları ile onaylarken üzerimi düzeltip seri adımlarla baş imamenin odasına doğru yol almaya başladım. Oturum bitmişti ama hala meclis koridoru hareketliydi. Bana bakan gözlere inat başımı dikleştirerek aralarından geçerken duyduğum zarif ses ile duraksadım. " Damla hanzadem," Başımı sesin geldiği tarafa çevirdiğimde Cemile imame ile karşılaştım. Tanıdığım en modern ve güçlü imamelerden biriydi. Bir şehre atanıp rahat edebilecekken o gemilerde çalışmayı daha uygun bulmuştu. Yanında akıncısı ile sakin adımlarla yanıma geldi ve gülümsedi. Saygıyla elimi göğsüme atıp selamladığımda bana karşılık verip: " Baş imame ile mi görüşmeye gidiyorsunuz?" dedi. " Evet imamem benimle özel olarak konuşmak istedi. Acaba konu ile ilgili bir fikriniz var mı?" Sözlerim ile gülümseyen Cemile imame: " Bana onun sözüne karışmak düşmez ama endişelerinizi geride bırakıp sakin ve mantık çerçevesinde konuşmanızı tavsiye edebilirim sadece." deyince bu konuşmada zorlanacağımı hissettim. Cemile imame elini kaldırıp yavaşça omzuma dokunarak hafifçe sıktı. "Ben her zaman destekçinizim." " Minnettarım imamem " Selam verip yanından ayrılarak koridordaki yoluma döndüm. Fısıltıları duysam da dikkat kesilmemeye özen göstererek baş imamenin odasının kapısına ulaştım. Kapıdaki bacı bana selam verip kapıyı çaldı." Gir " komutu ile geldiğimi haber verdikten sonra geriye çekilip bana yol verdi. İçeriye girdiğimde beni tanıdık manzara karşıladı. Eski İzmir evlerinin salonlarını anımsatan dizaynı ile otantik bir görüntü sunan odada dışarıyı görmeye yarayan kafesli bir cunda tam karşımda duruyordu. Oda tahtadan yapılmış sedirler üzerine yerleştirilmiş minderleri süsleyen Türk motifli örtülerle kaplıydı. Kapıdan girdiğinizde sol duvarda büyük bir Atatürk portresi , iki tarafında hat sanatı ile yazılmış İstiklal Marşı ve Gençliğe hitabenin ortasında duruyordu. Baş imame cundadaki mindere tek ayağı altında oturmuşken beni görünce ayaklandı. Sakince yanına gidip elimi göğsüme koyarak selam verdiğimde aynı şekilde selamımı alıp bana karşısındaki boş kısmı işaret etti. Oturduğum zaman açık kapıdan bakan bacıya seslendi. " Kızım Hanzadeye de bir Türk kahvesi yapsınlar söyler misin?" " Emredersiniz imamem." İmame derin bir iç çekip bakılarını bana yöneltti. Gözleri yüzümde bir tur attıktan sonra duruşunu dikleştirdi. " Biliyorsun dört saatlik uzun bir maratondan çıktım ve fazlası ile yorucu , sıkıcı bir toplantıydı. Öncelikle bilmen gereken insanların çekincelerinin boşa olmadığıdır. Zira bundan 800 küsur yıl önce ilk uzay temasında yaşadıklarımızı unutmamız mümkün değil. Güçlensek de hala bizim açığımızı arayan ve bizi hasat etmeye çalışan bir ırk ile soğuk bir savaş içindeyiz. Bu yüzden meclis yeni türlerle tanışmak konusunda kaygılı." Sözlerine karşılık tam ağzımı açıp bir şeyler söyleyecektim ki beni elini havaya kaldırarak durdurdu. " Hemen savunmaya geçme daha bitirmedim. İnsanların korkuları boşuna değil. Ne kadar güçlensek de hala deniz ve kara sınırlarımızdan aldığımız hain saldırlar ile pek çok değerli akıncı ve bacımızı kaybediyoruz.Üstelik Dünya üzerinde savunması en güçlü ülke biz olduğumuz halde. İçeride bunun insan ve kaynak israfı olduğunu düşünen pek çok kut ve imame var. Ancak bir şekilde onları bunun bizim lehimize bir proje olduğuna inandırdım." Bu arada imamenin sözü çalınan kapı ile bölündü. İmamenin gel komutu ile içeri elinde kahve tepsisi ile giren bacı tepsiyi önümüze bir sehpa çekip yerleştirdikten sonra selam verip çıktı. İmame sertçe yutkunup konuşmasına devam etti. " İçeriyi ikna ederken Lazo planda olmayan bir teklif yapmak durumunda kaldı. Lazo bu seyahat ile edindiğimiz ırkları ikna ederek bir ittifak içinde toplamamızın ileride bu tarz saldırılarda bizi daha güçlü yapacağını söyledi. Yani kısacası sen Türk galaksi ittifakı için müttefik toplamak şartı ile bu yolculuğa çıkma hakkı kazandın." Sözlerini sindirmek amacı ile kaşlarımı çatıp bir süre düşündüm. Evet her halükarda istediğim olmuştu ama proje amacı olan araştırma ve yeni dünyalara ulaşma fikrinden sapmıştı. Üstelik karşımıza çıkan her ırkın bizimle ittifak yapmak isteyeceğini düşünmek de fazlasıyla iyimser bir tabloydu. Ben düşüncelerimle savaşırken imame sakince elini elime attı. " Bak kızım hiç bir araştırma amaçsız değildir. Merakınızın peşinde yeni dünyalar keşfetme arzunuza saygım sonsuz ancak bunu meclisi ikna etmek için böyle bir amaca bağlamak zorundaydık. Umarım bizi anlarsınız. Eğer hala amacınız için devam etmeye kararlıysanız bunun getirdiği yükümlülükleri de kabul etmelisiniz." Başımı kaldırıp imameye baktım . Sözleri mantıklıydı ama yine de tedirgindim zira bu gemide bilim adamından çok asker bulunmasını da gerektiren bir durumdu. " Bu proje için sadece bilim adamlarından oluşan bir ekip düşündük ama sizin sunduğunuz şartlar için gemide askerlerinde olması gerekiyor yanlış mıyım?" " Evet doğru ama sana bir güzellik yapacağım ve gemide olması gereken askeri ve taktik ekibini seninle ekibin belirleyecek. Eğer kabul edersen tam tamına iki ayın var, ekibi kur ve yola çıkmak için zaman belirle. Benim elimden ancak bu kadarı geliyor." Sözleri bitince ayaklandı ve odadaki çalışma masasına yönelip çekmeceyi açarak mavi kristale benzeyen bir bilgi toplayıcı bellek çıkardı. Yanıma gelip bana uzattığı belleği aldığımda yerine geri oturup kahvesini eline aldı. " Bu toplayıcı da bu göreve gitmek için uygun olan tüm personelin bilgileri mevcut. Gemide bilim ve gemi personeli olarak yaklaşık 130 kişi çalışacak. Geminin kapasitesi 300 kişilik ve geri kalan personeli de bu bellek toplayıcıdan seçmen daha doğru olur." " Anladığım kadarı ile siz ve baş kut bunun planını önceden yapmışsınız." İmame hin bir tebessüm ile kahvesinden bir yudum alıp fincanı yerine korken: " Lazo ile her reddedildiğimizde bir çıkar yol aramaya çalıştık. En son meclisden red aldığımızda ise bu düşünce aklımıza geldi. Al bu belleği ve oturup tartışın eminim sizler de bize hak verip uygun bir ekip kurarak kendi amacınızla ülkenin çıkarlarını birleştirmenin bir yolunu bulacaksınız. Allah yar ve yardımcınız olsun." İmamenin uzattığı belleği aldığımda başka bir çıkar yol olmadığını fark etmiştim. İmameye selam verip odadan çıktığımda derin bir iç çektim. Öyle ya da böyle başlamıştık ve bu durumu lehimize çevirmek için elimizden geleni yapacaktık.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD