Bora'nın ağzından
Ada ile arabada konuştuktan sonra inip şirkete yürüdük. O kendi odasına geçince bende kendi odama doğru gittim. Bugün şirketi satmak için Cevdet Kara geliyordu. Eğer konuşup halledersek en az bir hafta içinde hisselerimi devredecektim. Telefonumu elime alıp Murat'ı aradım. İki defa çaldıktan sonra açıldı.
"Alo"
"Odama uğra da şu Cevdet konusunu bı konuşalım". Diyince ikiletmeyip tamam dedi ve telefonu kapattı.
Murat da benim gibi mafyaydı ve eskiden çok yakın arkadaş olmamıza rağmen son zamanlar da işlerle alakalı hep ters düştüğümüz için arkadaşlığımız bozuluyordu. Aslında bu şirketi satma fikrini bile Murat ortaya atmıştı. Ben her ne kadar satmak istemediğimi söylesem de düşmanlarımızın şirketi batırmaya çalıştığını öğrenince istemeyerek de olsa satmak zorundaydık.
İki dakika geçmeden Murat odama gelip karşımdaki koltuğa yayıldı. "Bir şey içiyor musun?" Diye sorduğum da "çay alırım" diyince odamdaki telefondan Ada"nın odasındaki telefona bağlanıp konuştum. "Ada odama iki çay gönderir misin?" Diyip telefonu kapattım ve karşımda duran Murat'a döndüm.
"Sabah adamı aradım daha uçaktaymış Türkiye'ye gelmemiş. Saat beş gibi şirkette olacağını söyledi. Biz o zamana kadar şu hisseleri hazırlayalım." Ben daha çok heyecanlı ve bı o kadar da tedirginken Murat aksine çok rahat konuşuyordu.
"Acelesi yok hazırlarız bı ara"
"Acelesi var Murat. Kafama bu işi sokan sensin şuan niye bu kadar rahatsın?" Diyince sesli bı nefes aldı.
"Ben rahat değilim Bora sen gereksiz telaşlanıyorsun şuan. Ayrıca sana fazlasıyla öfkeliyim çünkü sana defalarca Cevdet'e satma dedim. Ben o adama zerre güvenmezken en büyük bir iş adamı diye hemen satma kararı alıyorsun. Şu iş ile alakalı bı bok bildiğin yok Bora anla artık bunu. Bari bırak da şirketin ortağı olarak ben devreye gireyim. Bak sana söylüyorum benim o adama güvenip yok, kaç gündür adamı araştırıp duruyorum. Bı açığını bulamasam da bu şirketin Cevdet Kara'ya gitmesi içime hiçbir şekilde sinmiyor. Yol yakınken vazgeç." Murat'ın kararlarıma saygı duymayıp sürekli beni küçük düşürmeye çalışması bir vakitten sonra canımı çok sıkmaya başlamıştı.
Ağzımı aralayıp konuşacakken kapım çaldı. İçeriye elindeki küçük tepside iki çay olan Ada girdi. Çaylarımızı masanın üzerine bıraktı. Gözüm Murat'a kaydığında kızı baştan aşağı süzüyordu. Garip bı şekilde bu duruma sinirlendiğim için kaşlarımı çattım. Ada "başka bı şey ister miydiniz?" diye sorunca "hayır, çık sen" dedim. Başını sallayıp çıktığı sıra da Murat bana döndü. Sırıtarak "güzel kız" dedi.
Konuyu değiştirmek için işle alakalı konuştum. "Ben kararımı verdim Murat. Sen ne söylersen söyle ben Cevdet Kara'ya bu şirketi satacağım. Ayrıca beni böylesine küçük düşürmen hiç hoşuma gitmiyor. Dostluğumu daha çok bozmak istemiyorum ama beni buna zorluyorsun. Sen adamı araştırdıysan ben iki katını araştırdım. Hatta bizzat adamla yüz yüze konuştum. Senin bunlardan haberin olmadığı için kulaktan dolma bilgilerle karşıma geçip konuşuyorsun. Tekrar söylüyorum, ben başka birine değil o adama satacağım." Konuşmamın bittiğini anlayınca sinirle ayaklandı.
"Sen kararını çoktan vermişsin kardeşim. Umarım pişman olmazsın ama eğer olursan sana bu sözleri harfi harfine hatırlayacağımdan emin olabilirsin" Diyip çıktı ve kapıyı sert bı şekilde kapattı.
İçime bı şüphe düşse de ben kararımdan emindim. Bu şirket ne kadar hızlı satılırsa o kadar işime gelirdi. Pişman olsam bile o adama satacaktım...
~~~~~~~~~~~~~
Saat altıya gelmişti. Adamı aradığım da on dakika içerisinde burada olacağını söyledi. Murat'a haber verdim. Her ne kadar istemese de ortağım olduğu için yanımda duracaktı. Cevdet'in imza ataması gereken dosyaları Ada'dan isteyip düzenli bı hala koydum. Kapı açıldığın da içeriye Cevdet ve yanında iki adamın girmesi ile Murat'la hızla ayağa kalktık.
"Hoşgeldiniz, geçin şöyle oturun" Karşımdaki koltuğu gösterdiğim de Cevdet ağır başlığını koruyarak karşımda oturdu. Adamları ise ayaktaydı. Murat ve bende oturduktan sonra "birşey içiyor musunuz?" Diye sordum.
"Soğuk su alırım. Malum yoldan daha yeni geldik, yorulduk". Kafamı sallayıp telefonu Ada'nın odasına bağladım. "Bir soğuk su iki de kahve getir odama" dedim ve telefonu kapattım. Bir süre sessiz kaldıktan sonra Cevdet ağzını araladı.
"Senin burayı satacağını öğrenince almak için sabırsızlandım. Her ne kadar Almanya da yaşantımı sürdürüyor olsam da burayı satın aldığım an tekrar yurtdışına geri döneceğim. Burayla oğlum Sarp ilgilenecek" Diyince boğazımı temizleyip "şirketin başına sizin yada oğlunuzun geçmesi benim için fark etmiyor Cevdet bey. Ben hisselerimi satmayı uzun zamandır istiyorum fakat sizin gibi büyük bir iş adamı varken başkasına satmam saçma olurdu" Dediğim de yan tarafımda oturan Murat'ın sessizce güldüğünü duydum. Ona sinirle baktığım da o da bana aynı şekilde bakıyordu. Tekrar konuşacağım sırada kapı çaldı. İçeriye Ada tepsisiyle girip gözlerini kocaman açmış karşım da duran Cevdet'e bakıyordu. Cevdet de arkasına dönüp Ada'ya baktığında onunda şaşırmış olduğunu gördüm.
Burada tam olarak ne yaşanıyor?
"Ada?" Cevdet'in Ada'yı tanıyor olması beni şaşırtmıştı.
"Amca?" Ne? Murat'la aynı anda "amca mı?" Diyince Ada'nın gözleri bana çevrildi. Kısa bakışmamızdan sonra tepsiyi hızla masaya bırakıp çıktı.
Ada'nın ağzından
O odada amcamı görmem kalbimin hızla atmasına neden olmuştu. Hızla odadan çıkıp lavaboya girdim. Lavabo da, buraya beni ilk geldiğim de beni Bora'nın yanına getiren Esma vardı. Beni gözlerim dolmuş bir şekilde görünce hemen yanıma geldi.
"Ada, iyi misin?" Yüzüne bakmadan kafamı salladım.
"İyiyim, merak etme. Sadece başım döndü birazdan geçer"
İnanmamıştı elini omzuma koyup yüzüne bakmamı sağladı. "Anlat bana ne oldu?" Gözlerim dolmuş. Benden sır çıkmaz Ada, gelip anlatabilirsin" kadının sımsıcak sesi beni ona itiyordu. Ensemin terlediğini hissettiğimden kıvırcık saçlarımı biraz havaya kaldırıp elimle enseme hava yaptım. Derin nefes alıp ağzımı araladım.
"Bu şirketi satın almak isteyen kişi varya" Esma başını sallayıp "evet Cevdet Kara. Ne olmuş ona?" Burnumu çektim.
"O benim amcam"
"Ne?" Esma birden bağırınca elimin tersiyle ağzını kapattım.
"Bağırma, sessiz ol" Elimi ağzından çektiğim de tekrardan hızlı hızlı konuşmaya başladı.
"O...O yaşlı bunak senin amcan mı?" Dediği şeye istemsizce gülmüştüm.
"Evet, o yaşlı bunak benim amcam. Normal de her gün konuştuğum ve canımdan bı parça olan kişi ama onu şirketi satın alacağı kişi olduğunu öğrenince şaşırdım. Ne yapacağımı bilemediğim için çıktım gittim odadan" Esmanın kaşları havalanmış pür dikkat beni dinliyordu.
"Bence amcanın Bora Bey'in odasından çıkmasını bekle. Hem rahat bı şekilde konuşmuş olursunuz" Haklıydı. Şimdi dan diye odaya tekrardan girersem dikkatlerini üstüme çekmiş olurdum. Gerçi bu şekilde de çektim ama yapacak birşey yok. Esma'ya sarılıp kendi odama geçtim. Amcamın Bora Bey'in odasından çıkmasını bekledim.
≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈≈
Tam iki saat olmuştu ama hala ikisi de çıkmamıştı. Bora bey de arayıp benden hiçbir şey istememişti. Normal de zırt pırt arayan adam iki saattir sessizdi. Tam bilgisayarıma odaklanmış çalışırken yan taraftan bı kapının açılma sesini duydum. Odamdan çıkıp sağ tarafıma baktığım da amcam ve yanındaki iki adamın ilerlediğini gördüm. Odamın kapısını kapatıp ona yetişmeye çalıştım.
"Amca, bekle" amcam durup arkasına bakınca hızlı adımlarla yanına yaklaşıp sıkıca sarıldım.
"Seni çok özledim. Odadaki tavrın için özür dilerim, seni karşımda görünce ne yapacağımı bilemediğim" Amcam da saçlarımı okşadıktan sonra geriye çekildi. "Sorun değil, güzel kızım. Bende seni çok özledim. Burada mı çalıyorsun sen" diyerek tebessüm edip konuştuğun da bende tebessüm ettim.
"Evet, Bora Bey'in sekreteriyim" Yüzümdeki tebessümü silip tekrar konuştum.
"Hisseleri satın aldım mı, amca" Diye sorduğum da başını salladı.
"Evet kızım, aldım. Başına ben geçmiyeceğim ama Sarp geçicek. Ben bı hafta burada kaldıktan sonra geri döneceğim Almanya'ya. Ağlamalı sesimle konuştum.
"Gitme amca. Burada yaşa lütfen, annem ve babamdan sonra sende beni yalnız bırakma." dediğimde yanaklarımı avuçlarının arasına alıp alnıma bı öpücük kondurdu.
"Ben burada olamasam da Sarp burada her daim yanında olacak yeğenim. Benim artık burada yaşamam mümkün değil sende biliyorsun bunu." Evet biliyordum.
"Peki, ama beni sık sık ziyarete gel olur mu? Özletme kendini" Dedim dolu gözlerimle.
"Gelirim tabii. Ama benim şimdi acelem var gitmem lazım. Kendine iyi bak kızım."
Tekrardan alnıma bı öpücük kondurduğunda bende sarıldım.
"Sende amcacığım" Sarılma faslımız bittikten sonra arkasını dönüp korumalarıyla birlikte gitti. Bende odama gidecekken, kendi odasının kapısının önünde durmuş sabahtan beri bizi izleyen Bora bey ile göz göze geldim.
"Odama gel" diye emir verdiğinde birşey demeden odasına yürüdüm. Kapıyı kapatığın da odada yalnızdık. Oturmam için koltuğunu gösterince kıvrılmış eteğimi düzelterek oturdum.
"Cevdet senin burada çalıştığını görünce hissleri satmak için zar zor ikna ettim adamı. Bana neden amcan olduğunu söylemedin?" Dalga geçiyor olmalı?
"Siz bana kime satacağınızı söylediniz de ben mi cevap vermedim Bora bey? Diye çıkıştığımda yüzünde anlamadığım bı sırıtma belirtildi.
"Sana şuan fazlasıyla kızmak istiyorum, ama şu tatlı çıkışların beni benden alıyor küçük sekreterim." İçten içe tebessüm ettim. Bu tavırları hoşuma gidiyordu ama ağırlığımı korumak zorundaydım.
"Bana küçük sekreterim diyip durmayın. Adım var benim" Ayağa kalktı ve masanın etrafından dönüp tam dibimde durdu. Bende ayağa kalktığımda aramız da hiç mesafe olmadığını farkettim.
İşte yine başlıyoruz....
"Sana küçük sekreterim demek hoşuma gidiyor."
"Ama benim hoşuma gitmiyor" diye söylendiğim de sırıttı.
"Bu birşeyi değiştirir mi?"
Uzun ve kaslı vücudundan dolayı yanında küçücük kalıyordum. O kafasını eğerek benimle konuşurken ben kafamı kaldırarak konuşmak zorunda kalıyordum. Omuzlarından itsem de milim oynamadı.
"Çekilin, lütfen. İşim var." dediğimde omuzlarındaki ellerimi tutup usulca geriye çekti.
"Şu cezanı konuşmadık küçük sekreterim. O konuyu konuşsak mı artık ha?" Göğsüm hızlı, hızlı nefes aldığım için inip yukarıya kalkıyordu. Sessizce "o parayı veren ellerim kırılsaydı" diye mırıldandım. Bora'nın hafif gülmesiyle beni duyduğunu anlamıştım. Aramız da hiç mesafe olmamasına rağmen yüzüme daha çok yaklaştı. Artık nefeslerimizi hissedebiliyorduk.
"Nedir cezam? Hemen verin de gideyim artık." Nefes alamayacak durumdaydım. Yüzüne bile doğru dürüst bakamazken Bora kızıl saçlarımın bı tutamını alıp parmağına dolayıp oynamaya başladı. O sıra da dudaklarının arasından çıkan kelime kalbimin durmasına neden oldu.
"Sadece bı öpücük"