Bölüm: 3

1129 Words
Gözüme çarpan güneş ile gözlerimi araladım. Telefonu elime alıp saate baktığım da sekiz olmuştu. Hemen kalkıp banyoda işlerimi hallettikten sonra dolabımın önüne geldim. Hava bugün biraz serin olsa da etek giymek istedim. Üstüme kiremit renklerinde bir kazak ve altına da kareli bı etek giydim. Kızıl saçlarım doğal kıvırcık olduğu için hiçbir şey yapmadan açık bıraktım. Masamın üzerinde ki dosyalarımı ve telefonumu aldım. Ayakkabı bölümünden gri topuklu çizme alıp giydim ve evden çıktım. Bugün ilk önce Bora Bey'in evine gideceğim için beni almaları gereken aracı bekledim. Bı süre bekledikten sonra siyah bı araç önümde durdu. Şoför koltuğundan inen kısa boylu, beyaz sakallı yaşlı bı adam tebessüm edip "Buyur kızım"- diyerek kapımı açınca bende teşekkür edip arabaya bindim. Sessiz bir yolculukta gelen bildirim ile telefonuma baktım. Çiçek yazmıştı şu dünya da kardeşim olarak gördüğüm tek kişi. Çiçeğim: günaydın balım uyandın mı? Çiçeğim: gerçi sen artık iş kadınısın bir zahmet uyan. Ben: uyandım uyandım Ben: Hatta şuan patronumun evine doğru gidiyorum. Çiçeğim: ooooğğooı Ben: sus be zevzek. Çiçeğim: neyse hadi hatrın için susayım. Çiçeğim: bak lafa daldım yine ne diyeceğimi unutturdun. Çiçeğim: ha, eğer bugün erken çıkarsan haber ver de gezelim biraz ya canım sıkkın konuşmaya ihtiyacım var. Ben: hayırdır inşallah Çiçeğim: hiç hayır değil. Ben: erken çıkarsam yazarım bara gideriz o zaman. Çiçeğim: Tamam bebeğim Çiçeğim: hadi senin işin vardır ben tutmiyim. Çiçeğim: öptüm ♥️ Ben: Başımı telefondan kaldırıp yola baktığımda daha yolumuz var gibi duruyordu. "Ne kadar kaldı?" Diye sordum arabayı kullanan ak sakallı adama "Geldik kızım" Araba büyük bı villanın önünde durunca gözlerimi evden alamadım. Çok büyük ve gösterişliydi. Bora bu kadar mal varlığına sahipken hala şirketi satma düşüncesini neden kuruyor anlamadım. "Burası mı?" Diye sorduğum da kafasını sallayıp "evet, benim sizi burada beklememe gerek yokmuş Bora bey sizi getirecek. Bana öyle söylendi. Adım Ahmet burada." dedi yaşlı adam gülümser yüzüyle konuştuğun da bende gülümsedim. "Bende Ada. Memnun oldum Ahmet abi" dedim ve kapıyı açtım. Teşekkür ettikten sonra araba gidince bende eve doğru gittim. Büyük ve uzun kapının önünde durup zile bastım. Hergün bu eve geleceksem benimde bu eve ait bir yedek ahatarım olması gerekmiyor mu? Birkaç defa bastıktan sonra kapıyı uykulu gözleri, dağınık saçları, altında kısa şortu olup üstünde hiçbir şey olmayan ve kadın kaslarını gözler önüne seren Bora bey açtı. Açık konuşmak gerekirse fazlasıyla çekici... Gözlerimi açıkta kalan vücudun da alamayınca Bora Bey'in sesini duydum. "Süzmeye devam edeceksen beklerim ama hava soğuk. Hasta olmak istemeyiz değil mi?" Gözlerimi gözlerine çektiğim de sırıtarak bakıyordu. Yutkundum ve utanarak içeriye girdim. Bora da kapıyı kapatıp yanıma yürüdü. "Üstümü giyip geliyorum" diyip odasına doğru gidince bende elimdeki dosyayı masanın üzerine bıraktım ve mutfağa doğru gidip birşeyler hazırlamak için buzdolabını açtım. İçkiler fazla olmak üzere dopdolu bı dolaptı. İçinden bı tane domates ve bı tane yumurta çıkardım. Tavayı bulmam zor olsa da dolapları tek tek açıp bulmuştum. Tavayı ocağa koyup üzerine yağ döktüm ve kızarmasnı bekledim. O sırada domateslerimi de kestim. Yağın kızardığını anlayınca domatesleri tavaya döküp pişmesini bekledim. Ben kahvaltılıkları masaya yerleştirirken Bora geldi. Üstüne oversize siyah bı gömlek ve siyah kot pantolon ile fazlasıyla ihtişamlı gözükmeyi başarmıştı. Masaya oturup beni izlemeye başladı. " Ben en hızlı menemen yapabildim ama istediyiniz başka bir şey varsa yaparım" dediğim de " en sevdiğim yemeklerden birini yapmışsın daha ne olsun" diyince ister istemez dudağım yukarı doğru kıvrıldı. Domatesler pişince yumurtayı kırıp döktüm, en sonunda tuz ve pul biber de döktükten sonra yavaşça karıştırdım. Menemen hazır olunca onu da masaya koydum ve bende oturdum. Bora elinde telefonla sırıtarak biriyle mesajlaşıyordu. Kısa süre sonra sonra bırakıp kafasını bana döndürüp konuşmaya başladı. "Evet dinliyorum, sekreterim. Annemle ne konuştunuz" sadece ne konuştuğumu sorduğuna göre para verdiğimi görmemiş olmalıydı. Aksi takdirde ilk soracağı soru o olurdu. "Soğuk kaldırım da tek başına oturmuş ve ağladığını görünce dayanamayıp yanına gittim ama sizin anneniz olduğunu o sıra da öğrendim. Kısaca hayatını ve buraya neden geldiğinden bahsetti o kadar" Ben konuşurken o da önündeki tabağa peynir, domates ve salatalık koyuyordu. "Sadece bu kadar mı? Başka birşey olmadı yani öyle mi?" İşte asıl konuya şimdi geldik. Nolur görmemiş olsun aksi takdir de bu benim sonum olabilir. Sesimin titremesine engel olarak konuşmaya gayret gösterdim. "Evet, başka ne olabilir Bora bey" kısa sessizlikten sonra tekrardan konuşmaya başladım. "Şirketi satacağınızı söyledi. Bu doğru mu?" Bı yandan ekmeğini menemene bandırırken bı yandan sorularıma cevap veriyordu. "Evet" "Ama neden Bora bey? Baksanıza bu villalar, arabalar ve gösterişli hayatınız babanızın size bıraktığı mirasdan kaynaklı değil mi? En önemlisi koskocaman bir şirketiniz var ve siz orayı satmak için çabalıyorsunuz. Neden yapıyorsunuz?" İşte o an duymak isteyeceğim en son cümleyi duymuş bulundum. "Çünkü ben bi mafyanın lideriyim, Ada. Her iki işle uğraşmak çok z-" Söylediği şeyle kendine küfür etmişti. Belli ki ağzından kaçırmıştı. Ben ise hala şoktaydım ve korkmuştum. Elimdeki çatal tabağımın üzerine düşünce dalan gözlerim kendine gelmişti. Ona baktığım da tedirgin olmuş gibi bı hali vardı. "Bundan kimsenin haberi olmayacak duydun mu?" Diyince başımı aşağı yukarı salladım. Benim konuşmadığımı görünce korktuğumu anlamış olmalı ki karşımdaki sandalyeden kalkıp yanıma oturdu. "Mafyayım diye benden korkacağın bir durum yok Ada. Sana zarar vermem emin olabilirsin" Demesi kolay tabi. Bende her gün karşımda bir mafya ile kahvaltı ediyordum zaten değil mi? "Hayır korkmadım, ben sadece şaşırdım. Hiç öyle birine benzemiyorsunuz" Kafasını geriye atıp ufak bı kahaha attı. Bu adamın gülüşü şaka olmalı... "Evet dışarıdan bakıldığın da öyle birine benzediğim söylenemez tabi. Ama gerçekler küçük sekreterim. Beni bu işi yapmaya hayat zorladı diyelim." Allah'ım sen bana sırayla mı gönderiyorsun bunları. Küçük sekreterim ne ya. On dokuz yaşlarında olsam neyse. Evlenme çağına gelmiş kıza dedikleri kelimeye bak. Ben neden bu konuya bu kadar takıldım. Neyse Normal de burada oturup yanımdaki egolu herifle saatlerce konuşmam gereken birçok şey varken hiç konuşmak istemiyordum. Konuyu daha uzatmayıp. " Şirkete gitsek iyi olur geç kalırız" Dediğim de sözüme odaklanmayıp altımdaki eteğe odaklanmıştı. "Etek yakışmış" kaşlarımı çatıp yutkundum. "Teşekkür ederim, kalkalım mı?" Dediğim de ayaklandı. "Kalkalım" elime menemen tavasını alacakken durdurdu ve "sonra hallederim ben" diyip kapıya doğru yürüdü. Ben de arkasından yürüyüp arabaya doğru gittik. İkimiz de arabaya binince Bora arabayı çalıştırıp şirkete doğru sürdü. Bende o sıra da elime telefonumu alıp i********:'a girdim ve kedim dumanla olan fotoğrafımı paylaştım. Şirkete geldiğimiz de arabadan inecektim ki bı el kolumu tutarak beni durdurdu. Kafamı çevirip baktığım da yüzünü yüzüme yakınlaştırdı. Ben öpecek sanıp tedirgin olurken o kulağıma yaklaşıp çekici sesiyle fısıldadı. "Evde konuşmaya fırsat olmadı, ona para verdiğini biliyorum." Dediği şeyle yutkundum. Sesi fazlasıyla imalı ve bı o kadar da sinirli çıkmıştı. Bu beni oldukça korkutuyordu. Ulan Ada hangi akılla gidip patronunun annesine para verirsin ki. Akılsız! Kendini geriye çekip mavi gözlerime baktı. Yutkunarak ağzımı araladım. "İhtiyacı vardı, ben o yüzden şey ettim. Özür dilerim Bora bey, isterseniz işten atabilirsiniz, hakettim çünkü" Dediğim de güldü. "Tabiiki de o katile para verdiğin için ufak cezan olacak ama bunu seni işten çıkartarak yapmıyacağım. Çünkü sana cezanı bizzat kendim vereceğim küçük sekreterim" diyip göz kırptı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD