Sabah erken saatlerde yapacağım koşum için dairemden çıkıp asansöre doğru ilerledim. Fakat tam asansöre binecekken maalesef yeni komşum olan Sarp öküzü bitti dibimde, salağın suratına bakmasam da bana gıcık gıcık bakan bakışlarını üzerim de hissediyordum. Sonunda dayanamayıp, suratına doğru kafamı çevirip sağa sola sallayarak ne var der gibi yüzüne baktım. Fakat yüzsüz adam,
" Ne o bakışlarım canını mı sıktı. Edepsiz kız? " diyerek sordu. Önce bir hıh layıp, aşağılayan bakışlarla seni ipleyen kim bakışları attım , tabi pis pis sırıtmayı da ihmal etmedim.
" Edepsiz kız! Ulan sen kemer olsan düşen donu sıkamazsın be, benim canımı sıkmak kim sen kim? Komik" dedim. Sözlerimle sinir olmuştu ,elini kaldırıp işaret parmağını yüzüme doğru sallamaya başladı. Öküz!
" Bana bak kızım sen kime bulaştığını bilmiyorsun daha, dua et kızsın, eğer kız olmasaydın !" dedi hiddetle , fakat lafın devamı getirmeyip yüzüme öfke ile bakmaya devam etti.
Kız olduğuma dua etmeliymişim bu sözle bende bir elimi belime koyup, diğer elimi havaya kaldırdım ve işaret parmağımı da aynı onun onun gibi yüzüne doğru salladım.
" Bana bak, senin derdin ne be? Niye bulaşıp duruyorsun bana? Hem, merak etme sen ,kız olabilirim ama o karizma suratını dağıtacak kadar bileğim sağlamdır benim merak etme" dedim, elimi yumruk yapıp yüzüne doğru yaklaştırarak. Fakat öküz aniden gıcık gıcık gülüp,
" Bileğe gerek yok kızım ,zaten senin yüzünü görünce, benim karizma suratımın şekli hemen değişiyor , tabi midemin de," dedi ve daha da gıcık gıcık sırıtıp,
" Aslında seni anlıyorum ,tabi benim gibi yakışıklıyı tipinle elde edemeyeceğini bildiğin için, hakaret ederek ilgimi çekip tavlamaya çalışıyorsun değil mi? "dedi sonra elini yüzüne getirdi ve kendini beğenmiş sözlerine devam etti.
" Senin adına üzgünüm edepsiz kız! Bu babyface surat senin gibi çirkine asla yüz vermez . Boşuna umutlanma " dedi ve bu sözlerle benim sinir kat sayılarıma da daha da tavan yaptırdı. O yüzüne tuttuğu elini bileğinden kavrayıp sırtına doğru çevirip büktüm , sonra omzuna baskı uygulayıp yüzünü asansörün kapısına yasladım. Yarım ağız öptüğü asansörden bana dönmeye çalışıp,
" Manyak mısın kızım sen? Bırak beni! "diye bağırdı. Onu daha da kapıya bastırırken, " Anlamadım edepsiz kız?, Çirkin surat? Özür dile hemen!" diyerek bağırdım. Biraz daha debelendi fakat elimden kurtulamayacağını anlayınca, " Ah tamam tamam kırdın bileğimi, pes pes özür.!" Dedi, o özür dileyince bir kez daha bu mesleği seçtiğim için dua ettim. Çünkü ne kadar cesaretli ve kavgacı kız bir olsam da , eğer 4 sene boyunca o dövüş tekniklerini almasaydım asla Sarp gibi iri bir adamı böyle alt edemezdim. Tabi pes de ettirip özür diletemezdim. O özür dileyince. " Anlamadım daha yüksek!" diye vurgu yaparak emir verdim.
Büktüğüm bileğinin acısı ile önce yavru köpek gibi viyakladı, sonra da öfkeli bir şekilde , " Tamam lanet olsun özür diliyorum, bırak!" diyerek bağırdı. İstediğimi alınca bileğini bırakıp, " Hazal!" dedim. O ise bileğini ovuşturup, bana anlamayan bakışlar baktı. " Ne!"
" Adım Hazal ! Edepsiz kız değil" dedim ve dememle aman ne harika der gibi yüzünü buruşturup bana bakmaya başaldı. Biz böyle bakışırken de kapıdan öküzün abisi olan yakışıklı Alper'cim çıktı .Elinde telefon konuşurken bizi fark edip hemen telefonu kapattı. Gözleri benim üzerimdeyken gülümseyerek yanımıza doğru gelmeye başladı. O gülünce inci gibi olan dişleri ve o sevimli gülüşü ile bir anda yavşadığı mı hissettim.
Yanımıza kadar gelip " Merhaba ben Alper" deyip elini uzatınca hızla kendime gelip, bende elimi uzattım tabi olabileceğim en kibar şekilde, " Şey Hazal, adım Hazal. Çok memnun oldum" dedim , kendime engel olmaya çalışsam da bayık bayık yüzüne bakarak. Tatlı Aper'cim kardeşi olan öküze dönüp baktıktan sonra , tekrar bana döndü. Yine gülümseyip.
" Aslında sizi gördüğüm iyi oldu çünkü bende sizden kardeşim adına özür dilemek istiyordum ."dedi. Sözleriyle önce kısa bir ara Alper'e çaktırmadan öküze gıcık gıcık baktım, sonra tekrar Alper'e döndüm, tabi tatlı tatlı gülücükler atıp.
" Gerek yok biz aramızda anlaştık. Sorun yok." dedim ve dememle o an Sarp'sa bana doğru eğilip, kulağıma doğru kısık sesle, " Kızım saniyesinde içine biri mi kaçtı senin? Bu kız kim? Az önceki erkek Fatma olan edepsiz kız nerede?" diyerek sordu alayla, gözlerim hala daha Alper'deyken dişlerimi sıkıp gülmeye çalıştıktan sonra hafif bir şekilde ona doğru dönüp yüzüne baktım. Gözlerimi kırpıştırıp, bende sessizce .
" Eğer o edepsiz kızın seni tenhada kıstırmasını istemiyorsan kapa çeneni" dedim. Oda garip bir gülüşle kollarını birbirine kenetleyip, hızla abisine döndü.
" Ah evet biz aramızda hallettik abi" dedi tabi pis bir sırıtış eşliğinde. Tatlı Aper'cim de önce garip halimizi garipseyip anlamak için gözlerini hafif kıssa da sonra üzerinde durmayıp , kibar bir şekilde.
" Peki o zaman buna sevindim. " dedi ve tekrar elini uzatırken "Daha fazla kalıp seninle muhabbet etmeyi çok isterdim Hazal ama maalesef iş." Dedi elimi nazikçe sıkıp geriye doğru çekerken de " Tekrar görüşmek üzere "dedi. ' Tekrar görüşmek üzere' yani beni yine görmek istiyordu. Sözleriyle ben bir şey demeyip sadece gülümseyerek hala ağzı açık hayran hayran ona bakarken ,o tekrar kardeşine döndü.
" Sarp sende geç kalma sakın" dedi ve iyi günler dileyip ,gelen asansöre binip bize doğru dönerek son bir kez gülücük atıp gitti. O gidince bende o an unuttuğum yutkunma işini yapıp yutkundum, yanımdaki sarp öküzü ise yine alayla yüzüme bakıp
" Sen az önce abime mi yazdın edepsiz kız! Baktın benle sevgili olamayacaksın yengem olmaya mı karar verdin." dedi alayla, gülümseyen yüzümü saniyesinde buruşturup ona baktım.
" Siz gerçekten kardeş olamazsınız, o yakışıklı , düşünceli, kibar ve muhteşem bir erkek ,ya sen " dedim ve alayla onu aşağıdan yukarıya doğru süzüp "Yavşak öküz !" dedim , o ise dediğime anın da sinirlenip,
" Hop ağır gel!" dedi ,dedi de ben kendime hakim olamayıp pişman olacağımı bile bile sözlerime devam ettim. " Yok kesin sen evlatlık olmalısın yada anan seni başkasından peydahladı kesin." Dedim Tabi haliyle Sarp daha da çıldırdı.
Parmağını yine öfke ile yüzüme sallayarak" Sen sen cidden ,ölmüş bir kadının arkasından iftira atacak kadar edepsiz kızın tekisin, ama bunun hesabını sana soracağım "diyerek bağırıp, son kez yüzüme öfke ile bakıp diğer asansöre bindi ve gitti. Bense arkasından söylediğim sözlerden dolayı yaşadığım pişmanlıkla kala kaldım. Aslın da kimseyle böyle bir konu hakkında dalga geçmezdim. Hele yetim ve öksüz büyüyen biri olarak. Ama nasıl oldu ise Sarp'a söylemiştim ve çok pişman olmuştum.
Yaşadığım pişmanlıkla koşu parkına gidip koşumu ve günlük sporumu yapıp daireme geri geldim. Duşumu alıp evdeki işlerimi hallettikten sonra bu geceki gizli görevim için önce merkeze gitmem gerektiğinden , hazırlanıp dairemden çıktım.
Asansörle aşağıya indim ve apartmandan çıkıp otoparka doğru yürümeye başladım. Fakat otoparka geldiğimde Sarp'la karşı karşıya gelince olduğum yerde duraksadım. Sarp ilk beni görünce kaşlarını çattı ve kafasını yere eğip yanımdan geçip gitmek istedi. Ama ben hala sabahki pişmanlığı yaşadığım için, yanımdan geçerken kolundan tutup onu durdurdum. Önce şaşkınca kolundan tutan elime baktı ,sonra da kafasını kaldırıp sinirle yüzüme baktı. Bense daha fazla onu kızdırmamak için elimi yavaşça kolundan çektim. Ve kaşlarımı küçük Emrah kıvamına getirip,
" Şey ben sabahki söylediklerim için çok özür dilerim. Biraz fazla ileri gittim" dedim. O ise elindeki gözlüğünü gözüne takıp sadece " Evet gittin!" dedi sinirle ve yanımdan tekrar gitmek istedi. Ama ben yine kolundan tuttum, ama bu sefer tutuşumla sinirle kolunu geri çekip,
" Özrünü diledin işte bırak yakamı artık !! "dedi öfkeyle ve yürümeye devam etti. Bense o tam giderken arkasından, " Seni anlıyorum. Benim de bir annem yok hatta babam da ve ben onları hiç görmedim bile, annesiz ve babasız olmanın ne kadar zor olduğunu biliyorum. Tüm söylediklerim için senden tekrar özür dilerim Sarp." Diyerek bağırdım ve sonra üzgün bir halde arabama doğru ilerlemeye başladım. Fakat attığın birkaç adımdan sonra Sarp arkamdan,
" Hey edepsiz kız!" diyerek bağırdı. Bende bu sözle önce gözlerimi devirdim sonra geriye dönüp, özrümü kabul ettiğini anlayıp sırıtmaya başladım. Mutlu olmuştum. Fakat yine de ona " Efendim tokmak kafa!" diyerek karşılık verdim.
Sarp ise " Tokmak kafa!" diyerek hayretle bana bakmaya başladı , bende tekrar" Edepsiz kız!" dedim. Sende bana böyle diyorsun ne var der gibi. Sarp şaşkın ifadesini yüzünden silip yavaş adımlarla yanıma gelip elini uzattı. Derin bir nefes alıp verdikten sonra.
" Tamam ateş kes o zaman, ama yine de sana edepsiz kız diyeceğim" dedi. Sözlerini başımı öne eğip kabullenirken, " Tamam ateş kes tokmak kafa" dedim. Fakat o yine yüzüme yine hayretle bakmaya başlarken.
"Tokmak kafa mı? Kızım sen kör müsün? Böyle muhteşem bir erkeğin kafası tokmak olabilir mi?" diyerek sordu. Tabi kollarını iki yana açıp şişinerek. Yaptığı hareketle onu aşağıdan yukarıya alayla süzmeye başladım.
" Senin adına üzgünüm ama şöyle bir gerçek var canım , o tüm muhteşem genleri sadece abin Alper almış sana da anca dibi kalmış sadece, bunu artık fark etsen iyi olur tokmak kafa!" dedim. O ise kollarını birbirine kenetlerken gözlerini kısarak bana bakmaya başladı,
" Sen yine abime mi yürüyorsun yoksa?" deyince de ben de " Belki niye olamaz mı?" dedim, gerçek olsa da dalgaya vurup. Sarp bu sefer alayla gülerken, " O zaman sana kötü haberim var ,abimin sevgilisi var" dedi.
Haliyle bunları duyunca üzüldüm , çünkü sevgilisi olan birine asla o gözle bakamazdım. Üzüldüğüm için de kaşlarım düşüp, hafiften dudaklarım büzüştü birden. Ben o halde iken Sarp birden halime yüksek sesle kahkaha atmaya başladı.
" Tamam ağlama şakaydı! Evet kız arkadaşı vardı ama yeni ayrıldılar" dedi ve aynı şekilde gülmeye devam etti. Alayla gülüşü karşısında sinir olmuştum dik dik ve de sinirle yüzüne bakıp,
" TOKMAK KAFA!" dedim ters ters bakıp. Sonra saatime bakıp merkeze daha fazla geç kalmamak için," Dua et Seninle uğraşmaya vaktim yok" deyip arabama doğru yürüdüm ve varınca da arabamın kapısını açıp bindim. Fakat kapıyı kapatacakken Sarp bağırarak.
" Ben seninle uğraşmaya çok bayıldım sanki EDEBSİZ KIZ!" dedi. Oturduğum şoför koltuğundan Sarp'a hıhlayarak bakarken orta parmağımı kaldırıp, gözlerimi kırpıştırdım. Ve arabamı sürmeye başlayıp , Sarp'ın bana sırıtarak bakan bakışları eşliğinde otoparktan çıktım.
Aslında Alper'ciğimin sevgilisi olmadığını duyunca çok sevindim. Arabanın için de "Belki bir gün" Diyerek mırıldanırken kendi kendime gülümsemeye başladım.
Çok geçmeden merkeze varmıştım. Bu gece İstanbul'un en tehlikeli mafyası olan Serdar denen adamla akşam yemeğine çıkmam ve ağzından bilgi almam gerekiyordu. Bu yüzden merkezde gece için beni hazırlamaya başladılar. Çünkü adamı fazlasıyla etkilemem gerekiyordu. Bu yüzden de bana siyah önü kapalı ama arkası kuyruk sokumuma kadar açık olan ve neredeyse bacak dekoltesi kasığıma kadar uzanan derin yırtmaçlı ve bedenimi sıkıca saran bir elbise giydirdiler.
Saç ve makyajım da yapıldıktan sonra, elbiseme görünmeyecek şekilde bir dinleme cihazı ve çantamda da takip cihazı koydular. İstihbarat şefi, Sezgin bey önce bana bakıp,
" Yine muhteşem oldun kızım" deyip ciddileşerek sözlerine devam etti." Sana güveniyorum Hazal bu gece mutlaka önemli bilgiler alman lazım kızım, büyük sevkiyat yaklaşıyor. Ve o pislik herifi ömür boyu içeri sokmak için bu şansı kaçırmamalıyız." dedi, bende aynı ciddiyetle başımı öne eğip , " Peki şefim, mutlaka bu gece geçerli bilgiler alacağım" deyip teşkilattan ayrıldım.
Taksici kılığında olup aslında ajan olan Ali beni mafya ile yemek yiyeceğim mekana getirdi. Arabanın kapısını vale açınca dışarı çıktım. Ve o Serdar denen adamı kapıda beni beklerken gördüm. Beni görünce, hayranlıkla bana bakıp, yanıma kadar geldi , elini belime koyup , yanağımdan öptü ve kulağıma eğilip " Yine çok güzel olmuşsun " dedi.
O an öpücükten ve elini belime sarmasından midem bulansa da ,görevim gereği yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirip teşekkür ettim. Mekana girip masamıza oturduk ,tabi ben otururken sandalyemi tuttu, yerine geçerken de açıkta olan sırtıma ellerini sürtmeyi de ihmal etmedi şerefsiz. Her ne kadar görev gereği olsa da ,kendimi it herifin yüzüne yumruk çakmamak için zor tuttum.
Önüme düşen saçlarımı elimle kulağımın arkasına sıkıştırırken, dişlerimi sıkıp itin yüzüne tatlı tatlı gülümsedim. Tabi bu halimin onu heyecanlandırdığı belliydi. Sanki gözleri ile beni soyuyor gibiydi. Garson gelince yemekleri sipariş verdik ve tabi kırmızı şarapta, en çok zorlandığım tarafta buydu sevmememe rağmen ,o iğrenç şeyi ağzıma alıp yutmak, tam bir işkence gibiydi bana.
Yemekler gelince kısa süre sonra Serdar'ın telefonu çaldı. Bana bakıp, " Üzgünüm bu önemli açmam lazım sadece iki dakika" dedi fakat bu sefer diğerlerinde olduğu gibi masadan kalkmayıp yanımda konuştu. Çünkü tam bir ayın sonunda ona istediği güveni vermiştim. Bende şirince ona gülümseyip.
" Lütfen önemli değil" dedim ve ilgilenmiyormuş gibi yapıp saçlarımla oynamaya başladım. Telefondaki kişiyle hararetli konuşmaya başladılar.
" Demek artık geliyor, deniz yoluyla mı gelecek mallar? Hangi gemi? Albatros! Tamam ,ne zaman? Tarih belli değil ne demek, iki gün sonra mı belli olacak? Tamam !" deyip telefonu kapattı ve bende neredeyse almam gereken bilgilerin çoğunu almış oldum. Tabi en önemli nokta tarihti, fakat gelen gemi ismini öğrenmem de büyük başarıydı. Kulağımdaki dinleme cihazından bizi dinleyen Sezgin şefim ,
" Aferin kızım işte bu!" diyerek haykırdı. Serdar telefonu kapatıp bana döndü fakat benim o ara gözüm başka yere takıldı. Çapraz masada Sarp'ın yanında bir kızla oturduğunu fark ettim. O anda oda kafasını benim tarafıma çevirince göz göze geldik. Gözlerini kısıp bana dikkatle baktığı anda önüme hızla dönüp, Serdar'a.
" Af edersin izninle lavaboya gitmem lazım " deyip hızla ayağa kalktım. Tabi gözlerini benden ayırmayan Sarp'ta masadaki kıza bir şeyler söyleyip oda kalktı. Koşar adım dışarı çıkarken, şefim kulağımdan, "Bir şey mi oldu Hazal? " diyerek sordu ,elimi kulağıma getirip,
" Bir sorun var şefim, oturduğum sitedeki komşum beni tanıdı galiba !" deyince Sezgin şefim, çabuk çık oradan Hazal, görevi tehlikeye atar bu, Ali kapının önünde seni bekliyor olacak." dedi . Bende şefin talimatıyla hızla dışarı çıkıp ,takside beni bekleyen Ali'nin yanına koştum.
Sarp arkamdan, " Hey bir saniye" diyerek bağırsa da duymamazlığa gelip taksiye bindim. Çaktırmadan arkamı dönüp baktığımda, Sarp'ın vale ile konuştuğunu gördüm. Muhtemelen arabasını istiyordu. Hızla önüme dönüp,
" Lanet olsun Ali bas ,takip edecek!" dedim . Ali gaza sonuna kadar basarken bende arabada masada beni bekleyen Serdarı arayıp," şimdi beni aradılar, annem hastaneye kaldırılmış, üzgünüm acilen çıkmam gerekti, çok özür dilerim" dedim . Yüzünü görmesem de şerefsizin sinirle burnundan soluduğu belliydi. Fakat sakin konuşmaya çalışıp,
"Önemli değil ,benim yapabileceğim bir şey var mı? Neresi söyle bende geleyim" dedi ,tabi ben "Sen keyfini kaçırma teşekkür ederim, ama söz bu geceyi telafi edeceğim" deyince pis gülüşünü görür gibi oldum.
" O telafiyi heyecanla bekliyor olacağım!" deyip kapattı. Bizde araba ile oturduğum siteye geldik. Arabanın kapısını hızla açıp koşar adım daireme gittim. Hemen elbisemi çıkarmaya çalıştım ,hatta elbisenin fermuarı sıkışınca yırtmak zorunda kaldım. Yüzümü yıkayıp , saçlarımı iyice dağıtıp ,üzerime kocaman ayıcık ve kalp resimleri olan peluş sabahlığımı geçirip önünü bağladım. Bağlandığım anda da kapı çaldı. Tahminimden önce gelmişti.
Hızlı hareket ettiğim den soluk soluğa olduğun için ,önce nefesimi kontrol altına almaya çalıştım, sonra esneyerek kapıyı açtım. Beni o halde gören Sarp önce çok şaşırdı.
" Ama nasıl? Sen hangi ara? Ne zaman? Az önce Restauranttaydın " Diyerek mırıldandı. Bende tekrar esneyip, çil parmağımla kulağımı kaşıyıp ,sanki parmağıma pislik bulaşmış gibi üzerimdeki sabahlığa sürüştürdüm. Sonra anlamamış gibi.
" Ne ne zaman? Ne Restauranttı? Kafayı mı yedin sen tokmak kafa?" dedim uykulu gözlerle bakmaya çalışarak. Oda önce az önce ki iğrenç hareketime iğrenerek bakıp,
" Evet ben kafayı yedim nasıl oldu da o seksi tanrıçayı sana benzettim." Dedi sonra tekrar beni süzüp " Gerçekten kafayı yemiş olmalıyım " deyip büyük hayal kırıklığı ile arkasını dönüp gitmeye başladı. Bende pis bir gülüş atıp yalandan,
" Hey tokmak kafalı tuhaf mısın sen? Saçma sapan davranıyorsun?" diyerek bağırdım. O ise bana hiç dönmeden, " Sen gir artık içeri , cereyan yaptırıp üşütme ,hatta o üzerindeki battaniyeyi de daha da sar kendini ve o tüm seksepaliten le yatağın soğumadan da girip yat tamam mı? Edepsiz kız!" dedi ve aynı hayal kırıklığıyla asansöre binip gitti.
O gidince bende bu durumdan yırtmanın rahatlığı ile kapıya yaslanıp derin bir nefes aldım. Fakat bir dakika sonra asansör kapısı tekrardan açıldı ve içinde ki Sarp kuşku dolu bakışlarla bana bakıp yaklaşmaya başladı.
Eyvah!!!!!!