1.BÖLÜM

627 Words
Kalenin duvarlarında inanılmaz bir çığlık yansıyordu. Bir kadının yavrusunu doğurmak için çekmiş olduğu acıları yansıttığı ve dayanılmaz ağrılar çektiğini belli eden bir çığlıktı bu... Zavallı kadının sancıları sabahın ilk ışıklarında yavaş yavaş başlamış ancak saatler gece yarısını bulduğu halde hala yaşadığı tarifi mümkün olmayan ağrılar bitmemişti. Doğumu yaptırmaya çalışan şifacı bu güne kadar hiçbir doğumda böyle zorlandığını hatırlamıyordu. Yaşlı kadın öylesine susamış ve öylesine yorulmuştu ki karşısındaki kadının çektiği acılar yanında, kendi hali önemini yitirmişti. Kalenin hizmetkarları nereye koşacaklarını, ne yapacaklarını bilmeden endişeli yüzlerle ve çaresizlikle olan biteni anlamaya çalışıyorlardı. Kalenin üst katında bunlar olurken, aşağıdaki büyük salonunda bir kutlama vardı. Acımasız Lord Leonard Guilford, can dostu silah arkadaşı Lord Fernando Cromwell ile bir aydır başarıyla savaşıp kazandıkları zaferleri kutluyorlardı. Salonun her köşesinde elinde içki bardakları ile sarhoş olmuş eğlenen güçlü savaşçılar ve onlara hizmet eden güzel kadınlar... Masalarda türlü çeşit meyveler ve etler yerlerini almış, adamlara ziyafet sunarken, herkes halinden memnun eğlenmekteydi. Lord Leonard sevgili karısı Catherine'nin acılar içinde ilk çocuklarının doğumunu yaptığını umursamıyor ya da onun için endişelendiğini hiç belli etmiyordu. Çünkü adam karısı için bir nebze bile olsa endişelenmiyordu. Acımasızlığı, kalbinin katılığı çevresindeki insanlara özellikle de karısı Leydi Catherine'e çok zararlar vermişti. Catherine evlendiği günden bu yana kaledeki yaşamını sanki bir hapishanedeymiş gibi geçirmişti. Kocasının ona karşı katı tavırları, onu sadece bazı cinsel duygularını tatmin etmek için kullanması, karısı olarak ona değer vermemesi Catherine için artık çok önemli değildi. Leydinin en yakın hizmetkarı Mary, merdivenleri koşarak ve öyle telaşlı indi ki nerede ise bir yerlere tutunmasa, kendini yerde yüzün koyu yatarken bulacaktı. Ve büyük salona kadar hiç durmadan, adeta nefes almadan ulaştı. Gözleri lordunu aradı ve bulduğunda koşarak yanına gitti. Lord beklenen haberin geldiğini fark etmiş olacak ki koca gövdesi ile yanında bir cüce gibi duran kadına doğru eğildi. Mary adamın kulağına, haberi fısıldarken, lord önce kaşlarını çatsa da sonra belli belirsiz gülümseyerek usulca doğruldu. Konuşmak için boğazını temizleyip, onu dikkatlice izleyen insanlara doğru bakarak, "Beyler benim değerli dostlarım..." diye seslendi son derece gür bir sesle. "Karım biraz önce ilk çocuğumuzu doğurdu. Her ne kadar bana bir erkek vermesini istesem de maalesef mümkün olmadı.Tanrı galiba günahlarımın bedelini bana bir kız vererek ödetmek istedi." Salonda bir kahkaha koptu ancak sonrasında herkes adamı alkışlayıp tebrik etmeye başladı. Gerçi askerlerin çoğu sarhoştu. Ne için alkışladıklarını bile bilmeden sevinç nidaları atanlar dahi vardı. Lord Leonard başını Lord Fernando'ya çevirip sözlerine devam etti. "Sevgili dostum Fernando." dedi gülümseyerek. "Seninle birbirimize karşı verdiğimiz sözümüz artık tamamıyla geçerli bulunuyor sevgili dostum. Bir kızım olursa şayet senin sevgili oğlun Braylan ile evlendireceğimi söylemiştim. Ve Tanrı bu sözümü tutmam için bana fırsat verdi. Sevgili kızım Annelisa! Sizlerin ve Tanrının önünde ona bu ismi layık gördüm. Çocuklarımız evlenme çağına geldiğinde senin oğlunun karısı olacak. Ve bu sözün karşısında kimse duramayacak. Şayet evlenmeden ikisinden biri ölürse, yemin Tanrı'nın huzurunda geçersiz olacak.Tanrı ve şahitlerin huzurunda söz veriyorum!" Lord Fernando sevgili dostuna bakarak ve memnun bir şekilde gülümsedi. "Ben de herkesin huzurunda ve Tanrı şahitliğinde söz veriyorum. Artık Annelisa benim sevgili oğlum Braylan'in nişanlısıdır. Ölüm onları ayırana dek sevgili dostum!" Laydi Catherine öylesine yorgun düşmüştü ki gözlerini açmakta zorlandı. Hizmetçisi Mary'nin elinde minicik bir kız gözlerini tıpkı annesi gibi açmaya çalışıyordu. Ve sanırım annesi kadar aç ve yorgundu. Leydi minik kızını kollarının arasına aldı. Onu dikkatlice incelemeye başladı. Bunca yıl çekmiş olduğu eziyetin armağanı, şu an kollarının arasında bir melek gibi uyuyordu. "Tanrım ne kadar güzel bir bebek."dedi. hüzünle ve mutlulukla karışık gülümsedi. Ardından Mary'e doğru baktı. "Sanırım kocam aşağıda kızımın kaderi ile ilgili kararını açıkladı ama sevgili Mary bilmelisin ki kızımın benimle aynı kaderi yaşamasına asla izin vermeyeceğim. Sen de bana bu konuda yardım edeceksin." Mary hiç öyle korkak bir kadın değil, aksine leydisi için canını dahi verebilecek kadar cesur bir kadındı. Bu cesareti Annelisa'nın hayatını değiştirecekti, ta ki kader onlara yeni bir oyun oynayana kadar...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD