Ya sabır ya selamet

1481 Words
Elif'in, Yusuf'la karşılaşması onu bir anda alıp geçmişe götürmüştü. Karşındaki adamın o olması şaşkınlığıyla ne yapacağını bilemedi. -" İyi ne yapayım. Hadi çık okuldan." -" Çık derken?" -" Neyini açıklayacağım sana çık demenin. Çık işte. Kapıyı kilitleyip gideceğim." -" Tamam sen gidebilirsin. Ben kilitler çıkarım. Mahallenin spor salonu olmadığı için burada çalışacağım." -" Bana ne senin çalışmandan. Eve geç kaldım. Çık şuradan." dedi ve Yusuf'u ittirmeye çalıştı. Elif'in işe yaramayan bu çabasına keyiflenen Yusuf kahkaha attı. -" Bu yaşta hala eve giriş saatin mi var senin? Ayrıca kimsin sen çıkar şu kafandakini de bi görelim." Elif ne kadar maskesini çıkarmamak için dirense de Yusuf onu belinden kavrayıp hızlı bi hamleyle çıkardı. Şimdi Yusuf da Elif'in onu ilk gördüğü an kadar şaşkındı. Bu şaşkınlıktan faydalanıp hızlıca kollarından kurtuldu ve anahtarı atıp koşarak okuldan çıktı. Koşmayı bırakmadan eve geldi. Sertçe kapıyı çaldı. Şerife, Elif'in nefes nefese kalan halini görünce biraz yumuşadı. -" Heeeehhh. Niye geç galdığı belli oldu. Sıpa gafayı bozacan şu eksirim midir, esirim midir her ney haltsa onla." -" Eskrim Teyzecim eskrim. Özür dilerim geç kaldığım için. Ama bak koşa koşa geldim." -"Hadi hadi. Terini üstünde soğutma. Börün tutulur. Hemen bi gaynar suyla yun da sofrayı hazılayak." -"Tamam teyzem." Elif hemen mutfakta su kaynattı ve duşa girdi. Duşta biraz önce yaşadıklarını düşündü. Yıllar sonra Yusuf'la karşılaşmak onu dumura uğratmıştı. Hızlıca duşunu aldı ve çıktı. Başına bir havlu sardı ve sofraya oturdu. Ailece yemeğe başladılar. Elif küçük yaşlarda babasını bir iş kazasında kaybetmişti. Annesi de babasının üzüntüsüne dayanamayarak hastalanıp vefat etmişti. 5 yaşında hem öksüz hem de yetim kalmıştı. Teyzesi Şerife hemen ona kol kanat germiş onu bugünlere getirmişti. Eniştesi her ne kadar alkolik olsa da ona babasının yokluğunu hissettirmemişti. -" OOO balkızım hoş geldin." dedi Fikret. -" Hoş buldum enişte. Nasılsın?" -" İyiyim balkız, sen nasılsın? Betin benzin solmuş hasta mı oldun sen?" -"Gızııımm, hayırdır? Üşüdün mü yoksa?" -" Yok Teyzecim yoruldum bugün biraz iyiyim." -" Aman varsa yoksa balgızınız, beni de bi sorun." diye hayıflandı Huriye. Elif onun bu tavrı karşısında kıkırdadı. -" Oy benim gara guzummm. Gısgandın mı?" -" Ne gısganıcam? İnsan bacısını gısganır mı? Biraz da benle ilgilenin canım." Elif yanında oturan bacısına sarıldı hemen. Elif'in biyolojik bir kardeşi yoktu belki ama Huriye ona bu eksikliği hiç hissettirmemiş her şeyi olmuştu. Şakalarla yemeklerini tamamladılar. Sofrayı toplayıp bulaşıkları halletiler ve çaylarını alıp odalarına geçtiler. -" Huriye sana bir şey anlatacağım." -" Vardı zaten sende bir haller dökül bakalım, ne oldu?" -" Bizim lisede Yusuf vardı ya. Bugün onu gördüm." -" Hangi Yusuf gıı." -" Yusuf BEKAR." Huriye çayını püskürttü. -" Gız bu Yusuf polisin yakışıklı oğlu Yusuf mu?" diye bağırdı. -" Kız çenenin ayarına tüküreyim ne bağırıyorsun?!" -" Gız söylesene o mu?" -" Evet, o." -" Anaaaa, ne işi varmış gız onun burda." -" Bilmiyorum. Ben antrenman yaparken salondaymış görmedim. Teyzem aradıktan sonra fark ettim." -" Eeee gonuşmadınız mı? Sormadın mı hayırdır ne işin var burada diye?" -" Ay sormadım tabii ki Huriye. Hem bana ne! Ne işi varsa var." Huriye muzipçe gülümsedi. -" Heeee. Tabii sana ne canıımmm. Ondan betin benzin soldu. Bana anlatana gadar çatladın içine içine. Haklısın bacım." Elif elindeki yastığı Huriye'ye fırlattı. Huriye ise Kahkahalarla güldü. -" Aman sana da bir şey anlatılmıyor. Nerelere çektin hemen." O sırada kızların sesine Şerife geldi. -" Gızlar, napıyonuz? Neye gülüşüyonuz?" -" Elif okulda bebelerin yaptıklarını anlatıyor da ona güldük ana." -" Heee, hadi gelin de beraber oturak içerde. Akşam olana gadar özlüyom ben sizi." -"Tamam teyzecim geliyoruz." dedi Elif. Beraber dizi izleyip sohbet ettiler. Saat geç olmuştu. Huriye ve Elif odalarına geçip uyudular. Elif sabah yine çok zor uyanmıştı. Ama Huriye bugün söylenememişti. Onun da sabah erkenden dersi vardı. Çok iyi bir dereceyle hemşirelik kazanmıştı ve 3. senesiydi. Beraber hızlıca hazırlandıktan sonra yola çıktılar. Bugün biraz daha geç çıkmışlardı evden. Hava yeni yeni aydınlanıyordu. Evlerinin karşısında uzun zamandır boş olan eve perdeler takılmıştı. -" Gız Elif! Bak yeni biri taşınmış." -" Aaa ne zaman taşınmışlar ki? Hiç görmedim eşya taşındığını." -" Nerden görek gız. İkimiz de akşama gadar okuldayık." -"Haklısın." Beraber sohbet ede ede yürüdüler. Okula geldiklerinde sarılıp vedalaştılar. Bütün gün dersi olduğu için zaman hızlıca geçmiş ve çıkış saati gelmişti. Elif her gün olduğu gibi bugün de hızlı bir antrenman yapıp okuldan çıktı. Kapıyı kilitlemek için çantanın altını üstüne getirdi ama bulamadı. -" Nerde bu Allah'ın cezası anahtarlar?" -" Bunları mı arıyorsun sarı?" Duyduğu sesle olduğu yerde kalakaldı. Dün çıkarken -hatta kaçarken- anahtarları atıp çıkmıştı. -" Evet bunları arıyorum. Sağ ol." dedi ve anahtarlara uzandı. Yusuf anahtarları yukarı kaldırarak Elif'in almasını bekledi. -" Komik misin ya sen? Versene şunları!" -" Alsana" Elif'in sporculuğundan kaynaklanan yeteneklerini Yusuf fazla hafife almıştı. Tek bir hamleyle zıplayarak aldı. -" Vaaayyyy!! Bu kadar yetenekli olduğunu düşünmüyordum. Hatırladığım sarı değilsin." Elif kapıyı kilitlerken sinirlendiğini belli etmemeye çalışarak: -" Evet hatırladığın kız değilim." dedi ve Yusuf'a yaklaşarak ekledi, "Sarı hiç değilim, benim adım Elif." -" Pardon Sarı." dedi ve ağzından kaçmış gibi yaparak alayla "Elif diyecektim." -" Mümkünse bir daha karşıma da çıkma bir şey de deme." -" Emredersiniz. Elif ULUSOY." Elif sinirini de alarak evine doğru yürümeye başladı. Kulaklıklarını taktı ve sesini son ses açarak yürümeye başladı. O kadar hızlı yürüyordu ki biraz daha gayret etse koyacaktı. Biraz sakinleşmek için şarkıyı mırıldanarak yürümeye başladı. Teyzesini arayıp bir şey isteyip istemediğini sormak aklından çıkmıştı. Evlerinin iki sokak arkasındaki bakkalın önüne geldiğinde teyzesini aradı ve istediklerini alarak eve yürümeye devam etti. Yoldan geçerken bir anda üzerine doğru bir arabanın geldiğini fark etti ve kendine sinkaflı bir küfür etmesiyle önce duvara sonra da yere yapışması bir oldu. Sanki birisi arkasından onu duvara fırlatmıştı. -" Hay sikiyim! Ah bacağım!" -" Öküz müsün gavat! Bu nasıl araba sürmek? Çıkar ehliyetini!" Kafasını kaldırmasıyla Yusuf'u görmesi bir olmuştu. -" Sen beni mi takip ediyorsun ya!" -" Kızım sen manyak mısın? Ayrıca şu an konumuz bu mu?" Yusuf'un sinirli ve haklı çıkan sesi karşısında Elif susmak zorunda kaldı. -" Kimsin de sana ehliyet vericem! Dikkatli yürüyün be siz de sokakta! Ağzını ayırıp önüme atlamasaydı bu da." Yusuf polis kimliğini gösterince adam susup yumuşak yumuşak yalvarmaya çalışsa da başarılı olamadı. Yusuf tutanak tutup cezasıyla birlikte adamı gönderdi. Elif birkaç kez kalkıp yürümeyi denemiş olsa da ayağının acısıyla olduğu yerde beklemek zorunda kaldı. -" İyi misin sarı?" -" Bana sarı deme bir daha!" -" Tamam Elif hanımefendileri. Bakayım bi ayağına." -" Gerek yok iyiyim." deyip tekrar ayağa kalmaya çalıştı ve acısıyla çığlık atıp tekrar yere oturdu. -" Doğru sana sarı değil keçi demem lazımmış! Neye inat ettiğini anlamıyorum ki. Hastaneye gidelim olmaz böyle." -" Gerek yok burkuldu sadece. Biraz sonra kalkar eve giderim ben. Ayrıca peşimde ne işin var senin?" -" Allah'ım sen bana sabır ver. Senin peşinde falan değilim evime gidiyorum." -" İyi tamam. Defol git o zaman." -" İyilik yaramaz sana ne halin varsa gör." -" Evet yaramaz. İlerle!" Yusuf sinirle yürümeye başladı. Elif de arkasından kalktı ve duvara tutuna tutuna yürümeye çalıştı. Birkaç kez düşse de şnadı yüzünden devam etmeye çalışıyordu. Yusuf da arada bir arkasına bakarak Elif'i kontrol ediyordu. Son düşüşüyle ellerini yaralamıştı. Yusuf hızla yanına geldi ve kaldırdı. -" Şu inadını bırak da bari evine kadar yardım edeyim. Şu haline bak inadın yüzünden çocuk gibi her yerini yara bere içinde bıraktın." -"Tamam peki." demesiyle kucağına almaya çalıştı. -"OHA! OHA! NE YAPIYORSUN?" -"YA SABIR YA SELAMET! YARDIM ETMEYE ÇALIŞIYORUM ELİF! NE YAPABİLİRİM?" -" KOLUNU TUTSAM YETER ABARTMA." -" TAMAM KOLUMU TUT." Elif olabildiğince Yusuf'tan uzak durarak kolunu tuttu. Birkaç adım sonra tekrar sendelemesiyle Yusuf Elif'i belinden kavradı ve ağzını açmasına fırsat vermeden, -" Merak etme yemem seni ve evine yaklaşana kadar Allah aşkına ağzını açma! Başımı şişirdin. " dedi. Elif de kavga etmekten yorulmuştu ve ağzını açmadan eve kadar yürüdüler. Şerife camdan bakarken Elif'i gördü ve koşarak yanlarına geldi. -" Eliiifff! Guzum ne oldu?" -" Düştüm teyze ayağım burkuldu." -" Amoooo! Niye dikkat etmedin gızım? Allahım Allahım gel hadi. Ay ay dikkat et." -" Teşekkürler Yusuf." dedi Elif. Şerife o anın paniğiyle Yusuf'u yeni fark etmişti. -" Önemli değil." -" Bu bey kim guzum?" -" Yusuf BEKAR ben Şerife teyze hatırlamadın mı? Nezaket'in oğlu." -" Amoooo! Gocaman olmuşsun oğlum! Danıyamadım senii." Yusuf, Şerife'nin sözleriyle güldü. -" Teyze içeri girsek artık ayağım ağrıyor." -" Tamam guzum. Hadi girelim." Elif ve Şerife, Yusuf'a tekrar teşekkür ettikten sonra eve girmek için kapıya yöneldiklerinde Yusuf da karşı eve yöneldi ve kapıyı açmak için anahtarlarını çıkardı. -" Buraya sen mi taşındın oğlum." -" Evet Şerife teyze." Elif şok olmuştu. Bu kadar tesadüf fazla gelmişti. -" Akşam yemeğe bize gel o zaman sana bi teşekkür edek hem." -" Zahmet vermeyeyim." -" Evet teyze zahmet vermesin ne alakası var." -" Elif ne gadar ayıp gızım. Düşünce gafanı da mı çarptın? Ben sana böyle mi öğrettim." -" Evet Şerife teyze kafasını da duvara çarptı ondan öyle söylüyor. Akşam yemeği için istediğin bir şey var mı?" dedi Yusuf muzipçe. -" Yok oğlum sen gel yeter. Hadi 2 saate gelirsin Allah'a emanet." -" Görüşürüz." dedi ve her iki taraf da evine girdi. Bugün Elif'in sabrı biraz daha sınanacaktı anlaşılan.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD