Elif’in hamilelik haberini almalarının üzerinden üç ay geçmişti. İlk dönemleri sancılı geçmiş, sabah bulantıları, halsizlikler, ani ağlamalarla dolu olmuştu. Yusuf, o günlerden bu yana Elif’in peşinde pervane olmuş, gözünün içine bakar hâle gelmişti. Şimdi, 18. haftaya gelmişlerdi. İkinci trimester biraz daha kolay geçiyor, Elif artık biraz nefes alabiliyordu. Yine de ara sıra burnu kanıyor, Yusuf’un panikle koşturmalarına sebep oluyordu. Ev, şimdiden bir bebeğin gelişine hazırlanmıştı. Beşik, minicik tulumlar, rengârenk battaniyeler… Daha doğmamış bir bebeğin varlığı, duvarlara bile neşeli bir sıcaklık katmıştı. Serdar ise Amerika’da yeni kurduğu şirketle uğraşırken bile yanlarından kopmamış, her gün başka bir isim fikriyle arıyor, bavullar dolusu kıyafet ve oyuncak getiriyordu. Hem Türk

