Minibüsün kapıları yüzüme kapandığında, dünyam zifiri karanlığa büründü. Kamyonetin kirli, nemli arka koltuğuna sertçe fırlatıldım ve araç, hızla ara yollara saparak izini kaybettirmeye başladı. Bileklerime kaba bir ipi sertçe bağladılar. Acı, fizikseldi ama asıl acı, Korhan'ı bir daha görememe ihtimalim olmasıydı. Saatler geçti, zaman kavramımı yitirdim. Benzin ve nem kokan bir yere vardık. Beni kolumdan sertçe çekerek loş bir odaya sürüklediler. Tek bir çıplak ampul, kirli, beton zemini aydınlatıyordu. Maskeli adamların lideri, kalın, boğuk bir sesle konuşmaya başladı: "Sen Albay Gökhan'ın kızısın. Onun en zayıf noktası. Çok işimize yarayacaksın." Başımı kaldırdım. Gözlerimde o ralli pistindeki inatçı kıvılcım vardı, ama hızla sönüyordu. "Beni şimdi öldürseniz iyi edersiniz yoksa öldü

