Giriş

2726 Words
Toprak, akşam yemeğinden sonra hemen ders çalışmaya başlamıştı. Daha dokuz yaşındaydı ama şimdiden her şeyi merak ediyor ve öğrenmeye çalışıyordu. Dördüncü sınıfa gitmesine rağmen beşinci sınıfın derslerine hakimdi. Üst sınıfların kitaplarını alıp çalışmayı çok seviyordu. Ders çalışmak zamanla hırsa dönüşmüştü. Yapamadığı bir soru karşısında çabuk öfkeye kapılırken, bazı durumlarda soruyu yapamadığı için sinir krizlerine girdiği oluyordu. Annesi her akşam olduğu gibi aynı saatte kapısını çaldığında Toprak beşinci sınıfların matematik sorularını çözmekle meşguldü. Kapının çalındığını duyar duymaz o kitabı kapatıp masasının altına atarken, kendi ders kitabını çıkarttı. Annesi çok fazla çalışmasına kızıyordu. Eva kapıdan içeri girdiğinde yine ders çalışan oğlunu görünce sevgiyle gülümseyip “daha bitmedi mi oğlum” dedi. Toprak kalemiyle okuduğu yerlerin altını çizerken “az kaldı anne” diyerek kafasını kaldırmış annesin bakmıştı. Onun yanına gelen Eva oğlunun çalıştığı yeri kontrol ederken dalgalı saçlarını öperek eliyle okşayıp “bu akşamlık bu kadar yeter haydi uyku zamanı” dedi. Toprak “daha yeteri kadar çalışmadım anne” dediğinde Eva onun sürekli bu cümleleri söylediğini fark etmişti. Yeteri kadar çalışmadım. Ne demek istediğini anlamak isteyerek Toprak’a bir iki defa sormuştu ama Toprak ödevlerini bitirmediğini kast ettiğini söylese de Eva öyle olmadığını biliyordu. Çünkü akşam yemeğine kadar Toprak ödevlerini bitiriyordu. “Oğlum” diyen Eva onu kendine doğru çevirmişti ki “anne” diyen sesi duyduğunda kapıya baktı. Toprak da onun baktığı yere döndüğünde Duru kapıda durmuş bir eliyle gözlerini ovuyordu. Tek elinde kulağından tuttuğu tavşan sarkarken “ben uyuyamadım” dedi. Eva gülümseyerek “sen yatağına git ben şimdi geliyorum aşkım” dediğinde Duru dudağını sarkıtarak “Toprak ile uyuyabilir miyim?” dedi. “Bilmem bunu Toprak’a sormamız lazım” diyen Eva, Toprak’a baktığında, Toprak kitabını kapatıp ayağa kalkarak “gel bakalım minik tavşan” dedi. Duru seyrek dişlerini göstererek gülümsedikten sonra minik adımlarını Toprak’ın yatağına yönlendirdi. Yatağa çıkıp uzandığında Toprak da yanına yerleşince Eva ikisinin üstlerini örttü. Eğilip ikisinin de saçlarından öptükten sonra “iyi geceler çocuklar” diyerek gece lambasını yakıp odadan çıkmıştı. Toprak aklından matematik formüllerini geçirirken, Duru “Toprak” diye fısıldadığında gözlerini açarak “efendim Duru” dedi. “Sence nefes canavarı yine gelir mi?” “Nefes canavarı diye bir şey yok Duru, büyü artık.” “O zaman kim boğazımı sıktı. Neden nefes alamadım.” “Çünkü hastasın. O yüzden nefes almakta zorlanıyorsun.” “Ölecek miyim?” “Hayır Duru. Merak etme sana bir şey olmasına izin vermem. İlaçlarını her zaman yanımda taşıyorum.” Duru yatakta ona doğru döndükten sonra “sana güveniyorum” dediğinde Toprak da ona dönüp loş ışıkta bile parlayan mavi gözlere bakarak “uyu artık Duru” dedi. Duru söz dinleyerek gözlerini kapattığında Toprak bir süre onun yüzünü izledikten sonra o da gözlerini yumdu. Çok geçmeden Duru’nun “Toprak” diye fısıltısı tekrar duyulduğunda, Toprak gözlerini açmadan “yine ne var” dedi. “Bana masal anlatır mısın?” diyen kısık ses Toprak’ın gözünü açmasını sağlarken Duru “ama lütfen bu sefer küçük kızı kurt yemesin” diye ekledi. Toprak onun korkak gözlerine bakarken gülerek “çok korkaksın” dedikten sonra yeni bir masal anlatmaya başlamıştı. Daha masalın yarısına gelmeden Duru uykuya daldığında Toprak’ın da uykusu gelmiş esnemeye başlamıştı. Aklından kalkıp matematik kitabındaki kalan soruyu yapmayı geçirse de göz kapakları ağırlaşarak kapandı. Toprak gece gözlerini yanından gelen hırıltıyla açtığında gözleri anında Duru’yu bulmuştu. Yanında yatan Duru’nun minik elleri yumruk olmuş, nefes almak için ağzını açmıştı ama göğsü şişse de nefes alamadığı belliydi. Toprak “Duru” diyerek ona seslendiğinde Duru’nun nefesinin tamamen gittiğini gördü. Hemen yataktan kalkarken, çantasına koyduğu yedek ilacı çıkartmıştı. Koşarak yatağa çıkıp bir eliyle Duru’nun kafasını kaldırdıktan sonra diğeriyle de ilacı ağzına yerleştirip sıktı. Duru’nun göğsü inip tekrar şişerken gözle görülür bir şekilde rahatlamıştı. Toprak titreyen elleriyle tuttuğu ilacı bir kenara koyduktan sonra gözünden akan yaşı silerek eğilip Duru’nun alnını öptü. Duru’yu tekrar yatağa yatırıp annesiyle babasına haber vermek için kalkıyordu ki elinin üstünde hissettiği elle önüne döndü. Duru’nun gözleri çok az aralanmışken “gitme” diye ağzından zorla çıkan fısıltıyla Toprak ona yaklaşarak “annemleri çağıracağım minik tavşan” dedi. Duru elini biraz daha sıktığında Toprak “tamam gitmiyorum” diyerek onun yanına uzandı. Duru’nun kafasının altına kolunu yerleştirip, göğsüne çekerken “sen ilacını yine almadın mı?” dediğinde Duru’nun minik kafası onaylarcasına sallanmıştı. “Yapma böyle Duru o ilaçlar senin iyiliğin için eğer onları düzenli olarak kullanırsan iyileşeceksin.” Diyerek ona hafif kızarken Duru sesini çıkartmamıştı. Toprak da daha fazla üstüne gitmek istemeyerek sustuğunda Duru çok geçmeden tekrar uykuya daldı. Toprak uykusu kaçtığı için gözlerini tavana dikerek az önce yaşadığı korkuyu düşündü. İlacı yanlış verip Duru’yu kaybedecek diye ödü kopmuştu. Kalbinin duracak gibi atması nefesinin kesilmesi bir anda gerçekleşirken yine de ilacı verebildiğine inanamıyordu. Kapısının açılma sesi geldiğinde kafasını çevirince babasını gördü. Bora sessizce yatağa yaklaşırken Toprak’ın açık gözlerini görünce “oğlum neden hala uyumadın” diye fısıldadı. “Duru kriz geçirdi baba” diyen Toprak’ın sözleriyle telaşa kapılan Bora, Duru’nun nefesini kontrol emek için ona doğru hızla eğildiğinde Toprak “ilacını verdim merak etme” diyerek masaya bıraktığı ilacı gösterdi. Bora rahatlamayla gözlerini kapatıp nefesini verirken “aferin oğlum” dedikten sonra “ben Duru’yu bizim yanımıza alayım sende rahatla uyu” diyerek Duru’yu kucaklamıştı. Toprak “tamam” diye mırıldansa da onlar gittikten sonra uyku tutmadığı için kalkıp aklına takılan soruyu çözmek için masanın başına oturdu. Bora kucağında Duru ile yatak odalarına çıktığında Eva da onun yokluğunu fark edip uyandığı için onu bekliyordu. Bora’nın kucağında Duru’yu görünce endişeyle yataktan kalkmaya çalıştığında Bora “kalkma güzelim” dedi. Eva onlara telaşla bakarken “ne oldu” dediğinde Bora kızını yatağa yatırmış, siyah saçlarını şefkatle okşamıştı. Eva, Bora’yı izlerken, Bora “kriz geçirmiş ama Toprak ilacını zamanında vermiş” dedi Eva’nın endişeli maviliklerine bakarken. Eva’nın gözleri irileştiğinde Bora eliyle yüzünü okşayıp “telaş yapma Toprak zamanında yetişmiş” dedi. Eva’nın gözleri dolmaya başlarken “Bora” dediğinde Bora eğilip onun alnını öperek “iyi güzelim, iyi, merak etme, iyi olacak” dedi. Eva burnunu çekip kızının minik çenesine, uzun siyah kirpiklerine baktı. Yüz şekli hariç Duru neredeyse babasının kopyasıydı. Eva ile tek benzerliği yüz şekliydi. Siyah saçları bazen koyulaşan mavi gözleriyle Duru tam anlamıyla babasının kızıydı. Ertesi günü Toprak, Efe ve Berfin okula gittiklerinde Efe’nin başı yine sınıftaki çocuklarla beladaydı. Sınıfındaki bütün çocuklardan küçük duran Efe sınıfın alay konusu oluyordu. Daha önce ona küfür ettiklerinde Efe babasının sözünü dinlemiş ve onlara karşılık vermemeye başlamıştı. Bir süre sonra babasının dediği gibi sussalar da Efe karşılık vermediği için bu sefer onu daha çok itip kakmaya başlamışlardı. Eva teyzesinin çocukların ailesiyle konuştuğunu biliyordu çünkü o konuşmanın ertesi günü çocuklar gelip onu kıstırmıştı. Bu yaşananlar iki sene önce de olsa Efe hala sınıfın alay konusu ve stres topuydu. Toprak çoğu zaman onu korusa da o kendini kütüphaneye kapatıp ders çalışmaya başladığında Efe savunmasız kalıyordu. Yine bir ders arasında Toprak kendini kütüphaneye kapattığında Efe de sınıftakilerin ona sataşmalarından korkarak soluğu Berfin’in sınıfında aldı. Berfin sınıfından arkadaşlarıyla oturmuş sohbet ederken Efe kapıdan girdiğinde arkadaşları gülüşmüştü. “Kardeşin yine geldi” diyen çocuğun birine Efe, öfkeyle bakarken “ben onun kardeşi değilim” dedikten sonra Berfin’in yanına geçip oturdu. Berfin kenara kayarak ona yer açarken “ne oldu” dediğinde Efe omuz silkerek “Toprak yine ders çalışmaya gitti bende senin yanına geldim” dedi. Berfin “anladım” diyerek diğer tarafa dönüp arkadaşıyla sohbet etmeye devam ettiğinde Efe de onları dinleyerek öylece oturdu. Ders zili çaldığında sınıfına gitmek için ayağa kalktığında Berfin elini tutup onu durdurarak “eğer Toprak yine kütüphaneye giderse gel tamam mı?” dedi. Efe gülümseyerek onu onayladıktan sonra koşarak sınıftan çıkıp kendi sınıfına geçmişti. Öğretmenleri gelip derse başladıklarında Toprak büyük ihtimal kütüphanede kendi dersine daldığı için zili duymamıştı. Derse yeni başlamışlardı ki kapı çalıp Eva içeri girdi. “Özür dilerim Banu Hanım, yeni bir öğrencimiz var onu getirmiştim” diyerek arkasındaki kırmızı saçlı çilli kızı gösterdi. Efe kendisi gibi küçük kızı gördüğünde artık sınıfın tek küçüğü olmayacağı için sevinmişti. “Ah tabi Eva Hanım buyurun” dediğinde Eva kızla birlikte içeri girip sınıfı taradı. Toprak’ın yokluğunu fark ettiğinde gözleri Efe’ye odaklanarak “Toprak nerede Efe” dedi. Efe cevap vermeden sınıflarından çocuğun biri “büyük ihtimal kütüphanede” diyerek güldüğünde Eva “peki” diyerek yanındaki kızı gösterip “bu arkadaşınız sınıfımızın yeni üyesi Kiraz, okulumuza başka bir şehirden nakil oldu, ona yardımcı olacağınıza inanıyorum çocuklar” dedikten sonra Banu Hanım’a dönerek “dersinizi böldüğüm için tekrar kusura bakmayın Banu Hanım” dedi. Banu Hanım “rica ederim Eva Hanım” dediğinde Eva “size iyi dersler” diyerek çıkışa ilerlemişti. Eva çıktıktan sonra Banu Hanım “Hoş geldin Kiraz” diyerek Kiraz’ı şu anlık tek boş yer olan Toprak’ın yerine yani Efe’nin yanındaki sıraya oturtmuştu. Kiraz yanına yerleştiğinde Efe ona bakarak gülümsedi. Kiraz da ona çekingen bir bakış attıktan sonra gülümseyerek çantasından kalemi ile defterini çıkartmıştı. Banu Hanım derse başladığında Efe önüne dönerek dersini dinlemeye başladı. Ders bitiş zili çaldığında defterini kapattıkta sonra ayağa kalkarak Kiraz’ın yanına gitti. Kiraz oturduğu yerden kafasını kaldırıp ona baktığında Efe elini uzatarak “merhaba ben Efe” dedi. Kiraz da gülümserken “ben Kiraz” dediğinde sınıfın Efe’nin nefret ettiği öğrencilerinden Samet “baksanıza yedi cücelerin ikinci cücesi da aramıza katıldı” diyerek güldüğünde diğerleri de ona katılmıştı. Onun sözleri Kiraz’ın kızarıp kafasını eğmesine sebep olurken Efe ona doğru eğilip “hey bence onları takma, ben hiç takmıyorum, babam ne derslerse desinler sen sesini çıkartmazsan zamanla susarlar demişti, bazen işe yarıyor” dedi. Kiraz kafasını olumlu anlamda sallarken sınıfa Berfin girmişti. “Efe” diyen Berfin’in sesiyle Efe kafasını kaldırıp ona gülümserken “hoş geldin” dedi. Berfin yanlarına gelip kollarını göğsünde kavuştururken Kiraz’a baktıktan sonra Efe’ye dönerek “gelmedin” dedi. “Evet, şey, Kiraz ile konuşuyordum. Sınıfımıza yeni geldi” diyerek kızıl saçlı kızı gösterdiğinde Berfin kıza öfkeli bir şekilde baktı. Sanki arkadaşını elinden alacakmış gibi hissederken “değişik bir adın var” dediğinde Kiraz ona bakarak “evet saçlarımdan dolayı, babam kızıl saçlarımı görünce adımı kiraz koymak istemiş” dedi. “Babana söyle bence adını değiştirsinler” diyen Berfin sırf gıcıklık olsun diye konuşuyordu. Kızın yüzü düşerek gözleri nemlenirken “söyleyemem babam öldü” dediğinde Berfin sözlerine pişman olarak yutkundu. “Ben özür dilerim” dediğinde Kiraz elinin tersiyle gözünü silip “önemli değil” diye mırıldandı. Ders zili çaldığında Berfin sınıfına giderken üzgündü. Kıskançlığı yüzünden kızı üzdüğü için pişman olmuştu. O gün Toprak bir daha sınıfa gelmezken, Efe de ders aralarını Kiraz ile geçirdi. Kısa sürede iyi arkadaş olurlarken, Kiraz’ın yakını olarak sadece annesi olduğunu öğrenmişti. Okul bittiğinde Efe çantasını toplayıp çıkışa ilerlerken Kiraz da onunla birlikte geldi. Kiraz’a “seni kim alacak” dediğinde Kiraz “servisle gideceğim sanırım, seni kim alacak” dedi. Efe sevinçle gülümserken “annem alacak, bugün kardeşimle beni lunaparka götüreceğine söz verdi” dedi. Kiraz “ne güzel senin adına sevindim” dediğinde Efe ona bakarak “annen izin verirse sende gelsene” dedi. Kiraz kafasını iki yana salladığında örgüsünden çıkan bir tutam saç iki yana savruldu. “Annem hemen yanına gitmemi söyledi.” “Anladım” diyen Efe dışa kapıda onunla ayrıldığında Toprak ile Berfin’in onu beklediğini görerek onlara doğru ilerledi. “Son üç derse girmedin Toprak” diyerek onların yanında duruğunda Toprak omuz silkerek “işleyecekleri dersleri biliyorum, orada boş vakit geçirmek istemedim” dedi. Berfin konuyu değiştirerek “seni Su teyze mi alacak?” diye Efe’ye sorduğunda Efe kafasını sallayarak onayladıktan sonra “siz nasıl gideceksiniz” dedi. “Bilmiyoruz annem yetimhaneye geçmiş. Dedem birini göndermiştir” diyen Toprak’ın sözü bitmeden yanlarına bir araç yanaşmıştı. Özkan arabadan inip arka kapıyı açarak “atlayın çocuklar dediğinde Efe “Özkan amca beni annem alacaktı” dedi. “Üzgünüm Efe. Su Hanımın acil bir toplantısı çıktı gelemeyecek.” Efe’nin omuzlarının düşmesi için bu sözler yeterli olmuştu. Kafasını eğip arabaya tırmanırken içindeki ağlama hissi büyüyordu. Toprak ile Berfin onun hislerinin farkında olarak hiçbir şey söylemediler. Eve gittiklerinde Efe evlerine girer girmez odasına çıkmış çantasını odanın içine fırlatarak yatağına uzanıp ağlamaya başlamıştı. Bu ay annesinin verip de tutamadığı ikinci söz olmuştu. “Abicim” diyen ince sesle Efe yüzünü daha çok kapatırken “git buradan Deniz” diye bağırdı. Deniz ise Efe’nin isteğinin tam aksine merakla ona doğru yaklaşmış, dirseklerini yatağa dayayarak abisinin yüzünü görmeye çalışarak “neyin var” demişti. Efe diğer tarafa dönüp yüzünü sildikten sonra “yok bir şeyim” dediğinde Deniz, kalkıp o tarafa ilerleyerek abisinin yüzüne bakıp “niye ağladın” dedi. “Of Deniz çık odamdan. İnatçı cadılığını git babama yap.” “Babam daha gelmedi. Senin neyin var.” Deniz tekrar tekrar aynı soruları sorarken Efe ona cevap vermeden aşağıya indiğinde Deniz de onu takip etti. Efe koşarak merdivenleri indiğinde Deniz de koşarak onu takip ederken son basamakta ayağı kayıp yere düşmüştü. Son basamakta olduğu için şiddetli bir şekilde düşmese de parke zeminde dizleri sürttüğü için canı yanmıştı. Efe onun düşme sesini duyarak arkasına döndüğünde kardeşini yerde görünce korkuyla “Deniz” diye bağırarak ona doğru koştu. Onun sesine Ayşe Hanım mutfaktan çıkarken “iyi misiniz çocuklar” diyerek onlara doğru yaklaştı. Efe kardeşini kaldırdıktan sonra eğilip dizlerine baktığında hafif kızardığını gördü. Kardeşinin dizine üflerken “canın acıyor mu?” dediğinde aldığı tek cevap iç çekme sesi oldu. Kardeşinin ağlamamak için kendini sıkıp derin derin iç çektiğini gören Efe ayağa kalkarak ona sarılıp “korkma geçti” demesiyle Deniz hıçkırmaya başlamıştı. Onlar bu haldeyken Koray içeri girdiğinde onların halini görünce elindeki çantasını bir kenara atıp hızla yanlarına geldi. “Çocuklar ne oldu. Neyiniz var” diyerek yanlarına diz çöküp kollarını etraflarına doladığında Ayşe Hanım yanlarından uzaklaşırken Deniz düştüğünü söylemek yerine “annem yine bizi parka götürmüyor” demeyi seçmişti. Efe eğilip kardeşine baktığında kardeşi dudağını sarkıtarak “değil mi abi” deyince Efe ağlamakla gülmek arasında kalarak “evet kardeşim” dedi. “Anneniz götürmüyorsa ben götürürüm çocuklar hadi parka gidelim” diyen babalarının cümlesiyle ikisi de gülümseyerek birbirlerinden ayrılmıştı. Lunaparka gidip eğlenceli bir iki saat geçirdikten sonra akşam yemeğini de dışarıda yiyerek eve geçmişlerdi. Eve geldiklerinde ise Su’yu şömineni önündeki koltukta kucağında dosyalarla uykuya dalmış halde buldular. Onu ilk fark eden Deniz olurken “baba, annem burada uyumuş” dediğinde Koray “tamam kızım ben onu yatağa taşırım hadi siz çıkıp üstünüzü değiştirin” dedi. Efe ile Deniz üstlerini değiştirmek için yukarı çıkarlarken Koray, Su’yu kucağına alarak yatak odasına taşıdı. Tam yatağa yatırdığında Su gözlerini açarken “çocuklar” diye mırıldandığında Koray “yattılar” dedi. Su gözlerini kırpıştırırken “çok üzüldüler mi?” dediğinde Koray ona burukça gülümseyerek “ne bekliyordun bebeğim” dedi. İç çeken Su “son anda telefon geldi Koray, bende sana haber verdim, biliyorsun gitmeye mecburdum” dedi. Koray eğilip onun alnını öperken “biliyorum bebeğim ama hepsini kurtaramazsın, en azından hepsine koşmaya çalışmaktan vazgeç, çocuklarımıza biraz zaman ayırman gerekiyor” dedi. “Dayanamıyorum aşkım. Bugün o telefonu aldığımda yıkıldım. Kadını daha geçen hafta yeni evine yerleştirmiş, yeni işine sokmuştuk. Bugün eşi tarafından öldürüldüğünü duyduğumda nasıl gelip çocuklarımla eğlenceli bir zaman geçirebilirdim.” Koray sıkıntıyla derin bir nefes alırken “ne diyebilirim ki Su, sende haklısın ama çocuklarımız bunları anlamayacak kadar küçük ve sana ihtiyaçları var” diyerek yataktan kalkıp üstünü değiştirmek için dolabına ilerledi. Su ise Deniz ile Efe’yi görmeden rahat edemeyeceği için yataktan kalkarak onların odasının yolunu tutmuştu. Önce Deniz’in odasına girdiğinde onun üstü yarı açık bir şekilde uykuya daldığını gördü. Üstünü tamamen örttükten sonra kızının burnunu öperek “iyi geceler prensesim” diyerek geri çekilip odadan çıkmıştı. Efe’nin odasına girdiğinde ise Efe arkası kapıya dönük uykudaydı. Su yanına yaklaştığında onun örtüsü tamamen örtülü olsa da örtüyü düzeltip eğilerek oğlunun yanağından öptü.” Özür dilerim, affet beni prensim” diye fısıldadıktan sonra geri çekilere uzaklaşmıştı ki burun çekme sesi duydu. Su “Efe” diyerek geri dönerken yanına yaklaşıp oğlunun yüzüne dikkatle baktığında Efe’nin gözleri kapalıydı. Titreyen gözkapakları onu ele verirken Su onun saçını okşayarak yatağının yanına çömelip “özür dilerim annecim, bugün sizinle olmayı çok istedim ama aksilik ya olmadı. Elimde olan bir şey değil Efem. Lütfen beni affet” dediğinde Efe hiç kıpırdamamıştı. Su onu duyduğunu bildiği için “büyüyünce beni anlayacaksın prensim, yani anlayacağını umuyorum” dedikten sonra ayağa kalkarak eğilip tekrar Efe’yi öperken “seni seviyorum” diye fısıldadıktan sonra odadan çıkmak için arkasını döndü. Efe ılık gözyaşlarını akıtırken “bende seni seviyorum annecim” diye fısıldadığında Su geri dönüp oğlunun yanına uzanarak ona sarılmıştı. Efe de dönüp annesine sarılırken Su oğlunun kokusunu içine çeke çeke onu öpüp “affet beni prensim” dedi. Efe de ona sarılıp öperken “affettim annem” dediğinde sıkıca birbirlerine sarılmışlardı.  
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD