İlayda'dan
Sonbaharın yağmurları sokağın taşlarına hafif hafif vururken odamın manzarası olan çocuk parkını izliyordum. Her karesi güzel geçen çocukluğumu anlatır gibi gözümün önünden geçiyordu. Aziz çocukluğum her karesinde vardı. Daha küçük yaşımda bile onun yanından ayrılmak istemezdim. Annesi öldüğü gündü. Öyle kalabalık kargaşa vardı ki. Ağlayanlar ağıt yakanlar. Daha on yaşındaydım belki on bir. Aziz'de on altı var yok ne fark ederdi ki çocuktuk işte.
Öyle tek başına o parkın giriş kapısına kaldırıma oturmuş kafası yerde, elleri dizinde. O gün ki görüntü çaresiz bir çocuğun fotoğraf hali gibiydi. Hiç kıpırdamadan öylece yolu izliyordu. Yanına yaklaştım. Dizlerine koyduğu elinin üzerine ellerimi koydum diz çöküp dolu dolu gözlerimle ona baktım.
" Ben, seni hiç yalnız bırakmam Aziz abi." dedim.
O gün öyle bir baktı ki o küçük aklım bile gitmişti. Bana bakarken o gün son içten ve geniş gülüşüydü onu bir daha öyle içten gülerken göremedim.
Geçirdiğimiz felaketin üzerinden aylar geçti. Hasan abileri üst katta, dedemin evinde bir ay ağırladıktan sonra kardeşi çağırdığı için gitti. Babamla çok iyi anlaştılar. Çok güzel konuşuyor, her girdiği ortamda kendini sevdiriyordu. Babam gitme dedi ama çalıştığı yerde toparlanmak için onu çağırmışlar. Çocuklarının hiç gidesi yoktu ama Fatoşun düğünü için el mecbur gittiler. Haftaya düğünü varmış. Bilin bakalım düğüne kimi çağırdılar. Bizi ve Aziz'i.
Abim depremden iki ay sonra geldi bir hafta bile kalmadan gitti. Ben bu sürede ne mi yaptım? Evden hiç çıkmadım, annemden bir saniye bile ayrılmadım. Annem her zamanki gibi Aziz'i iki güne bir yemeğe çağırdı. Eskiden annem çağırdığında gelmezse ben dayanamaz yemek götürürdüm, birlikte yerdik. Ben hayatımın her anında sevmişim meğer bu adamı.
Annem sağlık ocağında ebeydi ama şimdi emekli. Babam, sınıf öğretmeni, çok şehir dolaşmışlar ben doğduktan bir yıl sonra buraya Samsun'a dedemin yanına gelmişiz. Hal böyle olunca benim doğum yerim Gaziantep olmuş.
Babam emekli olduktan sonra Ömer amcayla birlikte yemek şirketi aştılar. Ömer amca aşçıdır. Babam yemekten anladığı şey sadece yer, hemde çok güzel yer. Babam da şirketin diğer işleriyle uğraşıyor işte.
Bende annem gibi yemek yapmayı severim ama ben işin boyutu sadece evde kalsın istemedim. Aynı zamanda çok güzel pasta ve tatlılar yapıyorum. Ama şimdi bu ne işime yarayacak pek bilmesemde o bölümü okumuştum. Babamın şirketinde çalışamazdım Özgür pisliği orada çalışıyordu. Aziz'in restoranında da kalbim dayanmaz.
" Of nenem of! Ben ne edeceğum da!"
" Boncuğum kimle konuşuyorsun da? "
" Baba..! " dedim geldiğini duymamıştım. "Haa öyle kendi kendime konuşuyordum babam." dedim.
Babam kapıyı kapatmadan yanıma geldi. Elini alnıma koyup konuştu.
" Ateşun mu var da? Niye kendi kendine konuşoyorsun? "
" Yok baba öylesine."
" Öylesine? "
" Hımm! "diyerek kafamı salladım babam delirdiğimi falan düşünmez zaten biliyor deli olduğumu.
" İyi gel seninle konuşacağız."
Babam der demez arkasını dönüp gidince içimi bir telaş kapladı şimdi durup dururken ne konuşacaktı ki benimle. Dün Aziz bizdeydi bakışım, yanlış bir hareketim mi oldu ki. Gerçi doğru düzgün yanında bile duramadım. Az biraz gözüm kaysa hülyalı hülyalı takılıp kalmaktan korkuyorum. Öyle tatlı konuşuyor ki sabaha kadar dinlesem sıkılmam. Öyle güzel bakıyor ki insanın yüreğini hoplatıyor.
Yavaş adımla babama yetiştim. Benimle birlikte annemde salona girdi.
" Baba... Ne oldu? "
" Gel kızım gel." diyerek yemek masasının üstündeki kağıdı alıp bana döndü.
" Al bakalım bu senin, yarında tapu devir için tapudan gün aldım."
Elimdeki tapu dedemin dükkanın tapusuydu. İyide ben bununla ne yapacaktım.
" Dükkanı ne yapacağım babacığım ben? "
" Ee geleli yedi ayı geçti böyle evde boş boş oturmak için mi okudun kızım? "
" Yani iş arıyorum baba ama kendime uygun, daha doğrusu senin onaylayacağın bir iş bulurum illa ki." dedim. Kaşlarımı çatıp yalancı bir sinirle devam ettim.
" Hani sen ömür boyu bana bakardın, ne oldu şimdi Davut Reis? "
" Ben sana bir ömür bakarım boncuğum. İş aradığını biliyorum orda burda çalışmanı istemiyorum. O yüzden bu dükkan senin. Hem boşamı pastacı oldun, yaparsın o dükkan hem güzel yerde."
Dediği dükkan Aziz'in restoranın köşesindeydi. Uyy aha! Sürekli görecek olmakta güzel ama işte kendimi ele vermekten korkuyorum. Gözlerim her onu gördüğünde kalbim ağzımdan çıkacak gibi oluyor sesini duyacak da herşeyi anlayacak diye ödüm kopuyor.
" Tamam baba ama neden tapuyu üzerime alıyorum onu anlamadım."
" Çünkü o dükkan senin kınalı kuzum."
Annemin arkadan bize konuşmasıyla ikisinde göz gezdirdim.
" Olmaz! "dedim.
" Neden kızım? "
" Çünkü tek çocuğun ben değilim.Bu dükkanda abiminde hakkı var.
" Tek çocuğum sen değilsin ama tek kızım sensin. Ve bu dükkan senin."
" Tamam ben bu dükkanı işleteyim ama üzerime almak istemiyorum."
" Tamam dediğin gibi olsun. Yarın git Aziz'le birlikte dükkana bak ne lazımsa alın. Tadilatını yaptırdım ben.Dekarasyonuyla sen ilgilen.Aziz'de sana yardım etsin. Ben gelemem biliyorsun."
Of nenem of! Ben adamdan kaçtıkça canım ailem burnumun dibine sokuyor ne yapsın bu kalp. Kafamı sallarken kapı çaldı.
Babamla sarılırken annem kapıyı açmaya gitti. Çok geçmeden Hatice abla ve annem salon kapısından girdi. Akşam akşam bu kadını çekecek durumda değildim. Canım babamda benimle aynı fikirdeydi galiba.
" Gel biz hanımları yanlız bırakalım."
Benimle birlikte salon kapısından çıkmıştık ki annemin sesiyle ikimizde döndük.
" Kızım çay demledim, getirirsin."
Kafamı sallayıp babamla birlikte mutfağa girdim. Babam da Hatice kazuletini sevmiyordu ama benim yanımda yada başka yerde aşağılayacak bir kelime kullanmazdı. Çayın tekrar altını yakıp babamın karşısına oturdum.
" Yarın iyice dükkanda göz gezdir eksikleri yaz neyi nasıl yapacağına kararını ver."
" Reis'de bilir neyi nerden alacağımı sadece ben yerlerine karar vermeliyim. Hem dükkan çok büyük değil ona göre içinin düzenini kurmak gerek."
" Ben, seni Aziz'in yanında çalışırsın diye düşünmüştüm. Annen başka yerlere bakıyor dediğinde şaşırmadım desem yalan da."
Babamın sorusuna vercek cevabım çoktu ama dışıma vurmaya cesaretim yoktu. Babamdan sevdiğim adamı gizleyecek bir insan değilim, babam da anlamayacak bir insan değil. Aziz'in gözünde hayal kırıklığı olacağıma öleyim daha iyi.
" Reis'in pastacısı var baba. Şimdi söylesem ihtiyacı olmasa bile beni işe alır ben böyle birşey istemiyorum."
" Maşallah benim akıllı kızım. Bazen sende abine benzeyeceksin diye korkuyordum. Ama iyi sen bana çektin."
Babamın dediğine ikimiz birlikte kıkırdarken ocaktan gelen kaynama sesiyle kalkıp çayları koydum.
Abim doğudaki son görevi tamamlıyordu. Mardin'de görevi bitince komiser olarak buraya gelecek. Belki babamın gönlünü o zaman alırdı.
Babamın çayını verip gülerek konuştum.
" Ben evimizden hiç çıkmayan misafirimize çayını verip geleyim baba."
Babam dediğime gülsede " deme öyle ayıp." derken ben çoktan mutfaktan çıkmıştım. Salon kapısından girerken Hatice ablanın dediği dikkatimi çekti. Ben içeri girsemde susmadan konuşmaya devam etti.
" Bizim Yasemin'i bilirsin Zeliha nesine bu işlere karışmam diyorsun. Hayırlı iş bu. Aziz, Davut abinin sözünü dinler, o konuşursa Aziz hayır demez olur bu iş. "
Duyduklarımla ayaklarımın bağı çözülmüş gibi olduğum yere yığılmamak için kendimle savaş verdim. Aziz'in başkasıyla olma düşüncesi kalbimi öyle bir ağrıttı ki ölecek gibi nefes almakta zorluk çekiyordum.
" Davut'la konuş Hatice, beni karıştırma."
Gözlerimin içi yanıyordu ağlamak istiyorum, böyle bağıra çağıra sadece ağlamak istiyordum.
" Sen desen Davut abi daha bir ikna olurdu ama tamam ben söylerim."
Tepsiyi sehpaya koyup kendimi dışarı atma derdine düşmüştüm. Yoksa bu Hatice karısını elimle boğabilirim.
" Eline sağlık kızım." diyen anneme kafa salladım.
" Eh artık senin kızada gelirler. Okulda bitti... "
Hatice'nin sözlerini tamamlamasına bile izin vermeden sinirle ondan tarafa döndüm.
" Ne o Hatice abla şimdi de milletin çöpünü mü çatıyorsun? Mahallede artık sana iş çıkmıyor mu başka. Ne bileyim dedi kodu konuları bitti mi? "
" Kızım! " diye uyaran annem bana sinirli bakınca hızla kendimi mutfağa attım.
" Boncuğum ne oldu kıpkırmızı olmuşsun? "
Tepsiyi tezgaha bıraktım. Sinirden ellerim titriyordu. Aziz küçükken yüzüne bile bakmayan kadın şimdi kardeşine almaya çalışıyordu. Yasemin abla, Aziz'den dört yaş büyük bu kadın kendinden başka kimseyi düşünmeyen bencilin tekiydi.
" Yok bir şey baba elimi yüzümü yıkarım şimdi. " diyerek kaçar gibi yürüdüm.
Ya babam öyle birşey yaparsa Aziz babamı kırmazdı. Tamam derse? Ben buna kendimi hazırladım sanıyordum ama meğer böyle birşeye hazır değilmişim. Ben Aziz'in yanında başka birini görmeye hazır değildim. Kendimi yatağa atıp üzerime yorganı çektim. Şimdi tek istediğim sadece ağlamaktı.
***
Sabah uyandığımda şişmiş gözlerimi fark etselerde erkenden yattım ondan diye başlayan cümlelerim annemle babamı ikna etsede yanı başımda araba kullanan Aziz'i inandırmak pek mümkün değildi.
Beni evde almış birlikte ona komşu olan dükkanımı görmeye gidiyorduk. Hatice karısı ben odama çekildikten sonra babamla da konuştu. Babam da sabah Aziz'le. Ne konuştuklarını deli gibi merak ediyorum ama soramıyordum bir türlü.
" Hasta olmadığına eminmisin? Pek öyle görünmüyorsun.İyi olduğun bir gün gidelim istersen su perisi."
İyi olabilecekmiydim ben? Artık uzaktan sevmek acıtıyordu. Bazen ne olursa olsun söyle bitsin bu çile diye geçiriyorum ama ya bir daha şuan telaşla baktığı gibi bakmaz benden nefret ederse diye cesaretimi bitiriyordum.
" Yok iyiyim. Belki bir daha senin vaktin olmaz! " dedim. Göz ucuyla ona bakıyordum. Yolda olan dikkatiyle kaşlarını çatıp anlamaya çalıştı.
" O ne demek o? "
" Yani koca adamsın benim gibi çocuk değilsin ya! Yakında sende yuvanı kurunca sadece ailene vakit ayırırsın."
Şuan saçma sapan bir şekilde adama tirip attığımın farkındaydım ama artık dayanamıyordum. Ben, artık kaçan, saklanan taraf olmaktan çok sıkılmıştım. Belki kendimi fark ettirirdim ha!
" Ne o sende mi beni evlendirmek için uğraşanlardansın? "
Sorusuna şaşırıp kalırken ne cevap vereceğimi bilemedim. Sen başlattın İlayda.
" yok ben uğraşmıyorum. Neden öyle şey yapayım. Sonuç olarak bu senin bileceğin bir iş. Senin hayatın." dedim bence gayet güzel açıkladım.
" İşi babana kadar taşımışlar. Sabah sen hazırlanırken konuştuk. "
" Ne konuştunuz? " Merakla sorduğum soruyu hızla açıklamaya giriştim. "Dün Hatice abla konuş dedi." dedim. Tekrar devam ettim.
" Annemin bana yaptığı gibi sana da çeyiz dizeriz artık." dedim içim kan ağlarken.
" Senin çeyizin mi var? "
Söylediğim şeyi es geçip çok alakasız bir soru sorunca şaşırdım.
" Ohoo ben kocayı bulsam annem aldıklarıyla beni eksiksiz evlendirir." dedim. İlk kez onunla bu kadar rahat konuşuyordum.
" Var mı? "
" Ne? "
" Koca adayı diyorum su perisi, gönlünde biri var mı? "
Konu ne ara bana gelmişti. Oysa onun evlenmesini konuşuyorduk.Hem bu soruyu abim olarak mı soruyor? Yoksa Aziz olarak mı? Başka türlüsüne zaten kalbim dayanmaz da!