FİNAL

1410 Words
-Bahar Zorlu- Hayalleri vardı insanların. Herkesin olduğun gibi benim de vardı. Başarılı olmak, iyi biri olmak, sevdiğim birinin olması gibi. Hani bazı zamanlar vardı ya hayatınız tepetaklak giderken her şeyin düzeldiği anlar vardır. Annemin olmayışı beni eksik bırakmıştı ama o eksikliğin sebebi vardı. Tıpkı Onur'un yalnız olmasının bir sebebi olduğu gibi. Birbirimize saklamıştık birbirimizi. Kızılla beraber birimde otururken döner sandalyesine oturmuş durmadan dönüyordu. Sinirden döner sandalyesi bir an bile durmuyordu. "Kızıl başım döndü ama." Dediğimde bir anda durdu. "Kafayı yiyorum Croft. Delireceğim. Kızım ne yapmaya çalışıyor bu Duman?" dediğinde kahkaha attı. "Cidden sinirlerim bozuldu Bahar kusura böyle bir gülüp bir ağlayabiliyorum." Dediğinde kahkaha atarak başını masaya yasladı. "kızım ölmüyorsun değil mi? İnsan gibi sesler çıkar bari." Başını kaldırıp bana baktığında yüzündeki ifadeden dolayı bende kahkahayı bastım. "Kızım nasıl bir etkin var senin? Benim bile sinirim bozuldu ya." Derken birime Onur girdi. Bizim bu halimizi görüp yanımıza gelirken biz tekrar kahkahayı bastık. Gözlerimizden yaş geliyordu. Onur elini uzatıp bu ne hal dercesine yanımıza geldiğinde koluna tutup masadan indim ve kendimi yere atmaya hazırlanırken kolumdan sıkıca tutan Onur sayesinde yere düşmedim. Kolumdan tutup terasa çıkardığında içeride Ahenk kahkaha atarken bende ona eşlik ediyordum. "Kendinde misin Bahar?" diye sorduğunda gözlerimdeki yaşları silip ellerimi sallayarak kendime hava yaptım. "iyiyim. Of. Kızıl beni de kendine benzetti. O neydi öyle?" dediğimde kendine çekip bir anda sarıldığında ne olduğunu bilmeden kollarımı kaldırdım. Durumun şokunu atlatınca kollarımı beline sardım ama iki kolum birbirine yetişmemişti bile. O kadar heybetliydi ki benim boyum normal dahi olsa yanında kısa ve çelimsiz kalıyordum. Bana yetişebilmek uğruna boynunu bir hayli aşağıya eğmişti. "bir şey mi oldu Onur?" diye sorduğumda ayrılıp elimi sıkı sıkıya tuttu. "Özledim." Diyerek gülümsedi. "özledin?" diye sorduğumda neşeli bir çocuk gibi başını salladı. Gözlerim yaşardığında başımı eğdim. Çenemden tutup kaldırdığında korku dolu gözlerle ne oldu dercesine baktı. "kimse bana özlediğini böyle söylememişti." Dediğimde gülümsedi. "Oy oy oy yerim seni. Seni zaten kimse özleyemez. Ben özleyebilirim. Bu kadar. O buz gibi mavi dondurucu harelerin ardında tatlı mı tatlı bir kız var, kimse bunun farkında değil ben hariç. O tatlı kızı kimseye gösterme ben hariç. Kıskanırım tamam mı?" dediğinde gülümseyip başımı salladım. Birime girdiğimizde Engin elindeki kahveyle bakışıp iç çekiyordu. Sakinleşen Ahenge bakıp meşhur soruyu sordu Onur. "Engin'in nesi var?" diye sorduğunda kızıl yüzünü buruşturup yanıtladı. "Aşık olmuş beyefendi." Dediğinde mutlu mutlu gülümsüyordu. "Millet ben izin aldım. Uzay'ı da alıp Amerika'ya gidiyorum. Annem ve babamla tanıştıracağım." Dediğinde işin ciddiliği şimdi kafamıza dank etmişti. "Bir dakika Uzay şu pembe saçlı, senin koruması olduğun kız değil mi?" dediğinde başını hülyalı bakışlar eşliğinde salladı. "Oğlum sen onun korumasıydın en son ne oldu?" dediğinde aşık bakışlar atarak konuşmaya başladı. "Aşık oldum." Ayağa kalkıp giderken el salladı. "Her neyse millet. Ben müdürden izin almaya gelmiştim, şimdi ise Amerika'ya gidiyorum kendinize iyi bakın. Allah'ım NASA benim Uzay'ımı görse astronotları uzaya yollamazdı ulan." Diyerek birimden çıkınca herkes şok ile kapıya bakıyordu. "Herkesin çayına, çorbasına aşk iksiri falan mı döktüler anlamadım ki?" diye sızlanan kızıla herkes dik dik baktı. *** Spor salonunda kum torbasına art arda yumruklar atarken önüme gelen saçlarımı önemsemedim. Sert bir yumruk daha attığımda kum torbasını birinin tutması ile durdum. Öfkeden bağıracakken Kurt'u görmem ile öfkemi yiyip gülümsedim. "Başkası olsaydı çok kötü bağıracaktım." Dediğimde yanıma geldi ve önüme gelen terden alnıma yapışmış saçları çekti. "Bana kıyamayacağını biliyorum." Dediğinde gülümsedim. "bak bak." Diyerek ellerimdeki sargıları çıkarmaya başladım. "Seni bir yere götürmeye geldim." Dediğinde sargıları açarken bir yandan da ona odaklandım. "Nereye?" diye sorduğumda dudaklarını birbirine bastırarak gülümsedi. "Söylemem." Dediğinde öyle olsun der gibi bakıp sargıyı açmaya devam ettim. Sargıları açıp spor çantama attıktan sonra yere oturup derin bir nefes aldım. "Nefesleneyim. Kalkıp duş alacağım." Dediğimde başını tamam anlamında salladı. "Onur." "Güzelim?" diye sorduğunda gülümsedim. "Eğer anne ve babanı bulmak istiyor olsaydın bunu yapar mıydın?" diye sorduğumda yüzündeki gülümsemesi bir anda soluverdi. "Eğer onları bulmak isteseydim bulurdum emin ol ama onlar beni ve İnancı bulmak isteseydi de bulabilirdi ama bunu yapmadılar. Eğer içlerinde bir an için olsun pişmanlık olsaydı geri dönerlerdi. Birini bulmak zor bir şey değil Bahar. Emin ol zor değil. Birini bulmak için ajan, polis, dedektif olmana gerek yok. Her şey kafada biter. Birini bulmak istiyorsan, bir şeyler başarmak istiyorsan. Örnek mi istersin İnanç. Tıp fakültesi okumasına rağmen beni bulabilmek için Amerika ve Türkiye arasında gidip gelmiş. Şayet bulmak isteselerdi şimdiye çoktan bulmuşlardı." Dediğinde cümlelerin haklılığı ile omuzlarımı düşürdüm. Bir baba evladını bırakabilir miydi? Tamam hadi babalık içgüdüsü sonradan öğrenilen bir duyguydu ama annelik öyle değildi ki. Bebeğe ruh üflendiğinden itibaren anneydin sen. Kalbi pıtı pıtı atmaya başladığı andan itibaren anneydin sen. Senin vücudunda oluşmuşmuş bir parçayı bırakıp gitmek bana saçma geliyordu. Yürek nasıl dayanırdı ki? Boşta kalan elini tutup sıktım. Yalnız değildi. Hani adıydı ya Yalnız Kurt. Yalnız değildi artık. Kurtlar tek başına dolaşan hayvanlar değillerdi ama sürü aç ise ve avlanamadı ise sürüsündeki en güçsüz kurdu öldürüp yerlerdi. Şimdiye kadar hep yalnız olan Onur'un aslında büyük bir sürüsü vardı ve bunun farkında olmasa da. *** Gözlerimi elleriyle kapatıp beni yürütürken gözlerimin üzerindeki ellerini tuttum. Merakla yürürken ayaklarıma çakıl taşlarının sesleri ilişti. Kaşlarım çatılırken sıkıca tuttum gözlerimin üzerindeki elleri. Gözlerimi açtığında karşımda gördüğüm manzaraya hayran kaldım. İstanbul karanlığa bürünmüş yakamoz eşsiz bir güzellikte bize göz kırpıyordu. Ellerimden tutup beni küçük sandalın yanına kadar götürdüğünde kukla gibi komutlarına uyuyordum. Sandala önce ben bindim ardından da Onur. Kürekleri çekmeye başladığında huzurlu bir şekilde gülümsüyordu. Neler oluyor dercesine bende gülümserken ağaçların arasına karıştı sandal. Öyle karıştı ki bir an için deniz değil de göldeyiz sandım. Gölün üzerine baktığımda şaşkınlıkla kitlendim. Suyun üzerinde bembeyaz güller vardı. Başımı kaldırıp Onur'a baktığımda kürek çekmeyi bırakmış bana değerli bir eşyaymış gibi izlediğini gördüm. Tam konuşmak için ağzımı açtığım sırada beni durdurdu. "Biraz bekle bu eşsiz manzarayı görmen gerek." Dediğinde susup etrafıma bakınmaya başladım. "Birazdan o eşsiz olayın tam ortasında olacağız." Kolundaki saatine bakıp tekrar konuştu. "tamı tamına bir dakika yirmi saniye sonra." Dediğinde sayılı zamanın geçmesini beklerken etrafta ötmeye başlayan sesleri duymamla beraber kaşlarımı çattım. Onur'un bahsettiği zaman tükendiğinde sarı ışıklar etrafımızı sardı. Şaşkınlıkla gözlerim açıldığında ütüşen ateş böcekleri karanlık geceye ışık katıp enfes bir manzarayı bize sunmuşlardı. "Onur." Diye mırıldandığımda etrafına bakıp gülümsedi. "Her ayın on beşinde bu eşsiz manzara gerçekleşir. Zamanım oldukça buraya gelir bu huzurlu ana tanık olurum. Seni tanıdığım gece eğer görevde olmasaydım burada olacaktım. O zaman seni tanımıştım şimdi ise yanımdasın. Yalnızlığıma benzin döküp yakmış bir şekilde yanımdasın. Ben seni eşsiz bir günde tanıdım. O güzel günde yanımdaydın. Görev için olduğunu bilsem de o zamanlar içimden ne kadar güzel bir bayan diye düşünmüştüm. Bahar, hayatım sonbahar ve kıştan ibaret iken sen geldin, hayatıma Bahar geldi. Sen geldin yaz mevsiminin müjdesi olarak. Yaz mevsimimin müjdesi, yalnızlığımın bitişi, hayatımın anlamı..." dediğinde durdu ve kahkaha attı. "kusura bakma. Heyecanlıyım ve bundan dolayı cümlelerimi toparlayamıyorum. Evet tamam, hayatımın anlamı. Yalnızlığımı tuzla buz etmişken hayatım boyunca benimle birlikte olmaya var mısın?" dediğinde ne demeye çalıştığını anlamaya çalıştım. Derin bir nefes alıp cebinden kırmızı kadife bir kutu çıkarıp açtığında şaşkınlıkla dudaklarım aralandı. "Onur..." diye mırıldandığımda tekrar gülümsedi ve konuşmaya devam etti. "Eğer cümlelerimi tamamlayamazsam bir daha o soruyu soramam. Bu yüzden cümlelerimi kesme Bahar." Diyerek beni susturdu. "Sen Bahar Zorlu hayatımın sonuna kadar yalnızlığımı bitirdiğine dair yanımda olur musun? Benimle evlenir misin?" dediğinde gözlerime ve duyduklarıma inanamadım. Onur Kurt bana evlenme teklifi mi etmişti? Hani Yalnız Kurt diye anılan, hayatında kimse olmayan Kurt mu demişti o büyülü sözcükleri? Gülümserken bir an bile olsun düşünmedim. Başımı 'evet' anlamında sallarken hemen ona sarıldım. Etrafımızda ateş böcekleri gezinirken hayatım boyunca unutamayacağım bir teklif yaptı. "Onur?" diye sorduğumda ondan ayrılıp gecenin aydınlattığı okyanus mavilerine baktım. Birçok duygu orada gizliydi. "Artık yalnız değilsin." Dediğimde alnıma 'biliyorum' dercesine bir öpücük kondurdu. Saçlarımı yüzümden çekerken ellerimi sıkıca tuttu. "yalnızlığıma inat gelen buz mavi harelerinde hayat bulduğum güzellik. Beni bırakma." "Sen beni bırakma asıl." Diye mırıldandım. Kısa zamanda öyle bir içime işlemişti ki farkına bile varamamış, kalbimde ona en büyük yeri açmıştım. Yalnız hissederseniz etrafınıza bakın. Çevrenizde kimse yok mu? Sizi soğuk buz mavisi hareleri ile izleyen biri yok mu ya da parlak bir yeşil göz? Birilerinin yalnızlığının bitiş noktası olabilirsiniz. Bunun elbette zamanı vardır. Bence bekleyin. Bir şeyleri kafanıza koyduğunuzda ise mutlaka yapın hayatınız buna bağlı olarak değişebilir. Biz insanız her zaman hatalarımız olabilir ama bu hatalardan ders çıkarmak mühim olan. Eğer umutsuz iseniz elinizi bileğinize dayayın. Umut orada... Umut sizde. Umut vücudunuzda çırpınırken bazı şeyleri yabana atmayın. Nefes alıyorsak amacımız vardır. Yaşıyorsak bir nedeni vardır. Belki birilerinin yalnızlığını bitirmektir bu amaç belki de birilerini yaşatmaktır. Yalnız olduğunuzu düşündüğünüzde bile yalnız değilsiniz aslında. Umut ve mutluluk aynı bedenlerde hayat bulmak için çırpınırken yalnız olmadığınızı unutmamanız dileği ile... Her daim mutlu olun.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD