Çiçek'ten
Uyuyan annemin yüzüne uzun uzun baktım. Yüzündeki her çizgi çektiği acı ve çilenin kanıtlarını barındırırken nasıl bir anne olduğunu, fıtratımızın ve yüzümüzün aynı olduğunu düşünürken kaderimizin de aynı olma olsılığı fikri korkutuyordu.
Hasta yatağında bile beni düşünen annem öldüğünde benim ne yapacağımı düşünmesi. Annemin ölümden değil de o öldükten sonra bana ne olacak kaygısı hastalığını bile ona unutturduğunu biliyordum.
" Niyet, inanç, ve mücadeleci ruhunu, şevkat ve merhametini kaybetme kızım." Der sürekli beni teselli etmeye çalışırdı. Öleceği sanki içine doğmuş gibi son zamanlarda gördüğü rüyalar çoğalmış her gece sessiz ağlamalarına şahit oluyordum.
" Kızım"
Yorgun ve bitkin sesi kulağıma geldiğinde hızla gözlerimi silerek annemden aldığım yeşil gözlerimi onun yeşil gözlerine çevirdim.
" Ağladın mı sen gene? "
Elini yüzümde gezdirirken sorduğu sorunun cevabını biliyordu oysa.
" Bugün nasılsın dayem ağrın var mı? Bak sana Zeynep teyze merhem yapmış sürerim şimdi ağrın azalır ha dayem süreyim mi?"
" Yok kızım gerek yok! Çiçeğim, gayrı onlar bana çare olmaz. Güzel bir rüya gör... "
Sözünü kestim "Niye öyle dersin dayem iyi olacaksın eskisi gibi yine kızını koruyup kollayacaksın."
" Kesme sözümü güzel kızım."
" Sen de ölümden bahsetme o zaman."
" Sen benim gibi olmayacaksın Çiçeğim. Sen okuyucak güzelliğine layık bir adamla evleneceksin."
Dayımın beni okutmayacağını bilirdi annem ama ben mutlu olayım diye hasta ve yorgun nefesini benim için yoruyordu.
" Düşünme sen bunları acıktın mı? Ben sana yemek getireyim.".
" Yengenin dediklerine aldırma kızım kendini üzme."
Annemin söylediğine derin bir nefes aldım. Bana dese umursamazdım da anneme dediklerini kaldıramıyordum. Annem uzun zamandır hastaydı dayım tarlada işçi olarak çalışır annemin rahatsızlanmasıyla okulu bırakıp bende tarla ve bahçelerde çalışmaya başlamıştım. Yengem bizi istemediğini belli etse de ev ölen dedemden kaldığından annemin de hakkı vardı üst kata bir oda ayarlayarak annemi ve beni bu küçük odaya sığdırmışlardı.
Babamın ben çok küçükken ölmesi annemi güçlü bir kadın yapsa da bu topraklarda tek başına kadın güçlü durması çok da mümkün değildi. Ben erkek olsaydım babamın ailesi bizi el üstünde tutar annem bu yaşadıklarını yaşamazdı. Annemin beni kucağına aldığı anın mutluluğunu anlatırken gözlerinden anlıyordum onunda geçmişinde yetim ve öksüz büyümesi daha bir yaşında annesiz kalışına, yaşadığı sıkıntılara çok üzülür ama asla isyan etmezdi. Annesiz büyümenin ona yaşattığı özlemle bana sarılmış bana olan sevgisini her haliyle görmüş yaşamıştım.
Şimdi yattığı yerden ben olmadan kalkamayan anneme canımı bile ortaya koymak derdine deva olmaya çalışıyordum.
Dayım bir kere bile annemi doktora götürüp nesi olduğunu merak etmiyordu. Elimden geldiği kadar ben anneme bakıyordum ama annemin artık doktora ihtiyacı vardı. Bedeninde oluşan morluklar merhem yada kremle geçecek türde değildi.
Hızla indiğim mutfakta yaptığım çorbayı çıkarıp ısıtmaya başladım. Mutfağı yengemle birlikte kullanıyorduk çalıştığım üç beş kuruş sadece yemek yapmak için aldığım malzemeye yetiyor anneme başka yararım olmuyordu.
" Ne o gene mi acıktı o anan. Gene gitmemişsin çalışmaya tabiii dayın çalışsın sizde yan gelin yatın."
Yengemin mutfağa girip dik bakışlarını ve dilini açmasıyla ondan yana döndüm.
" Annemle ilgilensen giderdim yenge zaten iki kaşık çorba içiyor, İçsin gideceğim Zeynep teyzenin işi varmış bugün uğrayamam dedi."
" Eli iş görmez ama dili maşallah. Aklını başına al şu güzelliğine bak Gaffar ağa gene haber salmış şu adama bir he desen ananda kurtulur ama nerdee...O akıl."
" Gaffar ağaya söyle onun üçüncü karısı olmaya rızam yoktur. Annemin haberi olmasın yenge, unuttun sana dediklerini ."