4.Bölüm.

595 Words
Hamza'dan Konağın arkasında kalan evimi düzenlenmeye gelen işçileri kontrol edip avluda oturan Hanım ağama doğru adımladım. Benim için düzenledikleri bana ait bir evdi iki katlı küçük evin kapısı konağın arkasında kalırken yine girmek için konağın büyük avlu kapısını kullanmak gerekiyordu zira bu konak kocaman surlarla kaplı KANDER Aşiret ağasının konağıydı. Daha altı yaşında küçük çocukken başlamıştı kimsesiz Hamza'nın hikayesi. Çok hatırıma gelmeyen anılar kesik kesik çocuk zihnimle hatırlaya bildiğim kadardı ailemle geçirdiğim zaman dilimi. Küçük köyde harabe gibi ev kalmış aklımda. Annemin babamın ayaklarına kapanıp gitme diye ağlayışı, yerlerde sürüklenmesi meyal hatırladığım annemin yüzü acı feryadı. O zamanlar yanlız kalmış kadın hayatta kalmasıda pek kolay olmuyor bana bir dilim ekmek getirebilmek için can verdiğini hesaba katarsak neredeyse imkansızmış işte. Çocuk aklımla üçgün aç kalmanında etkisiyle annemin evden çıkma tembihlerini düşünürken günlerdir eve gelmeyen annemin merakından çıkmıştım evden bir kaç komşu toplanmış konuşmalarına şahitlik etmiş annemin öldüğünü öyle anlamıştım. Ondan gayrısı zihnimde karma karışık bir hal alıyordu. Sokağın dondurucu soğuğunda Azad'la karşılsşmıştım kolumdan tutup beni hızla kuytu köşeye çekerken birinden kaçıp ssklandığı belliydi. Benden büyük aklı başında bir çocuktu Azad. Azad kim sorusu duyar gibiyim. Azad benim yol arkadaşım can yoldaşım kader ortağımdı şimdilerde KANDER Aşiretinin kızı Afra'nın hocasıydı ama o ayrı bir konuydu. Soğuktan donmak üzereyken Rohat ağanın bizi bulup konağa getirmesiyle yeniden şekil almıştı hayatımız Azad'la günlerce çöpten yemek yediğimizi soğuktan tir tir titrediğimizi düşününce ben getirildiğim evi saray içindeki insanları padişah gözüyle görmüştüm. Rohat ağa yaşarken sözünden çıkmaz minnetimi hep biraz daha ona layık olmaya çalışarak gösterirdim. Oğlu Araf ağa gibi bizi okutmuş ailesinin bir ferdiymiş gibi muamele göstermişti. Rohat ağa herkes tarafından sevilir merhameti ve adaletiyle bilinirdi. Hayatını kaybetmesi benim içimde sanki kendi öz babamı kaybetmiş gibi bir acı oluşturmuş öyle üzmüştü. Rohat ağa'nın gidişi yerine Araf ağa'nın gelmesi benim için bir değişkenlik göstermemişti zira birlikte büyümüş her derdimizi bilirdik. Azad, Afra'yla evlenmesi Araf ağayla Azad'ın arasında komik çatışmalar başlaması dışında değişen bir şey olmamıştı. Araf ağa, Rohat ağa dan cevval çıkmıştı babasından kalan mal varlığının üstüne kendi çabasıyla hastane ve İzmir'de iki tane otel koymuştu akıllı adamdı Araf ağa arada yanlışları yoldan saptığı oluyordu ama neticede o da insandı elbet hataları olacaktı. Azad'a göre yaptığı tek doğru Sibel'e evlenmesiydi Sibel de benim gibi babasının kurbanı tefecilerin elinden Araf ağanın yardımıyla çekip çıkarırken ürkek ürkek bakışları korku dolu çaresizliği hepsi benimle aynıydı belki o yüzden korudum kolladım kardeşim dedim. Sibel'in artık senin de evlenme yaşın geldi, sen de yuvanı kur diyen söylemleri başarılı olmuş ikna etmişti Araf ağanın yerine katıldığım toplantıda gördüğüm kızla bir aydır gizliden gizliye görüşüyorduk bu benim gibi bir adam için ters bir durumdu bana kalsa babasının karşısına çıkar kızını istiyorum derdim. Benim nazlı güzelim Gaffar KERİMOĞLU'nun kızı Havin KERİMOĞLU koca bir aşiretin prensesi beni ne yapsın ben kimsesiz bir çare Hamza ASLANOĞLU diye düşünürken şimdi birlikte evlilik kararı alıyorduk. Telefonuma gelen mesajla yüzüm gülerken hızla açıp baktım. Havin; " Sabah gittiğimiz yere gel" Mesajı ile kafamı sallayıp " Geliyorum" Yazıp yolladım. Hanım ağam beni fark etmiş kafasını kaldırmış ne yaptığımı süzüyordu. " Ne o Hamza ağzın kulaklarında, kızdan haber mi var? " Hanım ağamın bildiğine şaşırmamam lazım Sibel'e söylemiş olmam yeterdi zaten. " Bakma öyle, buke seni sevdiğinden, sevincinden dedi bana da." " Tamam Hanım ağam, bugün geliyorlarmış iki gün daha duracaklardı bir sorun mu olmuş? " Araf ağa ve karısı İzmir'de oteldelerdi.Bir hafta kalacakları yerde üç gün sonra dönmeleri tuhaftı. Hanım ağam soruma cevap verirken bir yandan da nereye hazırlandığımın merakındaydı. " Ben de bilmiyorum hele bir gelsinler öğreniriz. Hayrola bir yere mi gidersin? " " İşim var Hanım ağam benim eve bakarsın." Diyerek hızla arabama yerleşmiştim.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD