Hamza'dan Öfkeyle kalkıp kaçtığım habersiz evlendirildiğim karımın yanından taş köprünün tepesinde durdum. Karanlıkta su sesi ve rüzgarın derin fısıltısı duyuluyordu. En çok sevdiğim derin yanlızlığımla birlikteydim yine. Bana sorma gereği bile duymadan hayatıma karar verenlere kızamıyordum bile. Kim ki bu Hamza sorsunlardı. En çok kızdığım kendime ve kimsesiz hayatımaydı. Daha çocuk yaşta kızı al kadının yap demişti Hanım ağam. Benim çaresiz oluşuma mı yoksa onun çaresiz oluşuna mı hangisine yanacaktım. Hanım ağam haklı buralarda boşanma olmazdı. O da bende sessizce tamam demiştik. Ama daha çocuktu be. Huzurun derin sessizliğini cebimde telefonum böldü. Elime alıp bakarken gördüğüm numara kime ait bilmeden merakla açıp götürdüm kulağıma. " Alo söyle kimsin? " Dedim zaten öfkemi dindi

