Hamza'dan
Sinirlendiği belli bana öldürücü gözlerle bakan Gaffar ağa yumruğunu sıkmaktan elindeki tesbihin boncukları yere dağıldı. Adamları silahlarını biraz daha yaklaşarak üzerime tutarken yerimden kıpırdamadan bakışlarımı Gaffar ağa da sabitledim.
Arkamda araba sesi ve fren sesi aynı anda duyulurken yanıma gelen Arif ve Araf ağa, beni şaşırtmıştı. Gelmişlerdi demek.
" Bir sorun mu var Hamza? "
Araf ağanın Gaffar ağaya bakarak sorduğu soru bana değil Gaffar denen adamaydı.
" Yok! Ağam halledemediğim bir sorun yok!Çok şükür." Dedim.
" Hamza!!! "
Arkamdan telaşla gelen Sibel geç bile kalmıştı.
" Ben ne dedim Hatun? " Dedi Araf ağa karısına.
" Arabada dur dedin." Dedi Sibel. İki adım daha bana yaklaşıp devam etti.
" Nasıl dursaydım? Baksana bu adamların hepsi Hamza'ya doğrultmuşlar tabancalarını." Diyerek Gaffar ağaya sertçe baktı. Bu kızı boşa bacım yerine koymadığımı anlamışsınızdır.
" Adamlarına söyle ellerindekileri indirsinler Gaffar ağa."
Araf ağa Sibel'e söz geçiremeyeceğini anlayıp Gaffar ağaya dönmüştü.
" Benim derdim adamınla Araf ağa seninle bir derdim yok! Zaten problem de kalmadı. Değil mi Hamza? " Dedi Gaffar ağa.
" Hamza'yla derdin varsa benimle de var demektir. " Diyen Araf ağayla Gaffar ağa biraz daha öfkelenmişti ama onu açık belli edecek g*t yoktu karşısında ben değil Araf ağa vardı. Ben de bu insan ziyanından korkacak değildim elbet.
" Biz Hamza'ya diyeceğimizi dedik. Anladığını var sayıyorum."
Arkasını dönmüş gidecekken hızla geri döndü.
" Hayırlı olsun Allah analı babalı büyütsün kusura kalma gelemedik malum İstanbul'dan sık gelemiyorduk ama artık buradayım."
Araf ağa kafasını sallayıp bakışları ben ve Gaffar ağa da gezdirdi.
Adamlarını baş işaretiyle toplayan Gaffar ağa uzaklaşırken hızla Sibel'e dönüp konuştum.
" Benim yeğenim nerede? "
" Arabada uyuyor."
Onları arkamda bırakıp hızla arabaya çevirdim yönümü Umut, Araf ağanın oğlu bende dayısıyım. Sibel ve Araf ağa Umut'u kucaklarına alana kadar çok çektiler ama şimdi Umut'da Sibel'de iyi çok şükür.
" Uyandırırsan sen bakarsın Hamza."
Arkamdan Araf ağanın sesi geliyordu umursamadan kapıyı açıp uyuyan yeğenimi öperek kucağıma aldım anında uyandı. Uykulu gözleri tam açılmasa da beni görünce sevinci kanatılmış yüreğime iyi geliyordu.
" Seyfi! Sen Hamza'nın arabasını al. Hamza bizle gelip bebek bakacak."
Umut'u kucağımdan indirmeden geçip oturdum Sibel ve ağamda otururken ben Umut'la ilgileniyordum. İkisi bir birine bakıp halimi sorguladıkları yüzlerinden belliydi. Onlardan tarafa bakmıyordum.
" Bu Gaffar senin yolunu neden kesmiş Hamza? "
" Boş ver ağam dedi ya hallettik bitti."
" Neymiş o hallettiğiniz şey söyle biz de öğrenelim." Dedi Sibel.
" Önemli bir şey değil dedim ya."
" Ondan mı üzerine doğru tutulmuş beş tabanca vardı? "
" Yok dedim bir şey! Yok dediysem yoktur."
" Tamam Sibel! Hamza kafasını toplayınca konuşuruz."
Sibel'e sert konuşmam Araf ağayı sinirlendirmişti ama Sibel'in yanında uzatmak istememişti. Yeniden onları yok sayıp kucağımdaki Umut'la ilgilenmeye başladım. Sibel sinirle kollarını bağlayıp arkasına yaslandı Araf ağa da karısına sarılarak kalan yolu sessiz tamamladık.
Konağın önüne gelmemizle hızla indim. Kucağımdaki Umut'u kapıda bekleyen Hanım ağama verip evime çevirdim adımlarımı bu saatte işçi falan kalmamıştır boş eve girip kapıyı kapattım evin etrafında göz gezdirip koca bedenimi duvara yasladım bir çuval gibi zemine bıraktığım koca bedenim yere çakıldı.
Kaç saat orada bekledim bilmeden kafamı dizime koyup oturdum. Dışardan sevinçle zılgıt sesleri geliyordu Hanım ağamın sesini duymamla biraz daha kulak kabarttım.
" Kurban kesin fakir fukaraya dağıtın. Hadi yemekleri hazırlayın dağıtalım."
Neyin kutlaması vardı merak etmiştim oturduğum yerden kalkıp evden çıktım. Avludaki kalabalık beni şaşırtmıştı Sibel ve Araf ağanın gözlerinin içi gülüyordu. Azad'a doğru yaklaşıp sordum.
" Hayrola Azad? Neyi kutluyoruz? "
" Haberin yok mu senin? Ee beraber gelmiştiniz söylemediler mi? "
Neyi söyleyeceklerdi benim dinleyecek halim olmadığından onlarda anlatmamışlardı.
" Sibel, hamileymiş hemde ikizlere."
" Nelere, nelere? "
" Ulan! Oğlum neyi anlamadın ikizmiş hamileymiş."
" Deme be...! " Dedim büyük bir şaşkınlıkla.
" Dedim valla." Dedi Azad gülerek.
Kafamı Sibel'e çevirdim gözleri mutluluktan dolu dolu bakıyordu etrafına. Umut'a hamileyken Araf ağa yoktu bebeği kabul etmemişti nedenlerini ben çok sonra öğrenmiştim. Sibel'in gözlerinin içinde o günlerin acısını yaşadığına emindim. Bir an olsun hastane de yanından ayrılmamıştım kardeşimin.
" Hayırlı olsun." Dedim Sibel'e bakarak
" Sağol Hamza." Derken sesi ağlamaya yakın biraz daha titredi. Güldüm, güldü. Araf ağaya kaydı bakışlarım derin bir iç çekti Sibel'e bakarken onuda hatırına geldi olacak onunda gözleri doluydu. Bu sefer karısıyla o ilgilensin canım çıkmıştı Umut Doğana kadar. Sibel'e söyleyeyim alsın intikamını Araf ağa dan.
Sevinçti haberdi, bebekti derken kendi derdimi unutmuş Sibel'e evlilik işi olmayacak diyememiştim. Daha demin dibime kadar girip "düğünü hemen yapalım karnım çıkmadan" diyordu. Fark ettirmeden yeniden evleneceğim diye hazırlattığım evimin boşluğuna kendimi attım. Kalktığım yere tekrar otururken böyle yanlız öleceğim galiba diye düşünüyordum bir daha evlenmek gibi salak bir düşünceye girmeyeceğime göre yanlız ölürdüm artık.
Gece yarısı olmuştu ama oturduğum boş zeminden kalkmamıştım. Kapıdan gelen sesle yerimden kalkıp açtım.
" Ağam!"
" Hamza sen neden odanda değilde bu boş evdesin? "
" İşim vardı." Dedim bu saatte neden geldiğini merak ederek.
" Hah! Tamam neyse senin bu halini sonra konuşuruz şimdi Sibel'in canı boyoz çekmiş nerede oluyorsa gidip alalım.
" Bu saatte? " Dedim.
" Hımmm bu saatte hadi hazırlan."
" Ağam bu saatte hiç bir yer açık olmaz. Olsada istediğin şey pek olmaz."
" Ne ki bu buyoz mu mayoz mu? "
Bilmediği şeyi almaya çıkmış hey gidi ağam hey. Poğaça gibi yağlı bir şey de bu saatte bulsan da taze olmaz ağam, sabah alalım biz onu."
" Yok benim prenseslerim şimdi istemiş şimdi gitmemiz lazım."
" Cinsiyeti belli mi ki? " Dedim konudan bağımsız.
" Yok ben öyle hissediyorum." Diyen Araf ağa baya heyecanlıydı.
" Şimdi bu saatte olmaz diyorsun öylemi?"
" Öyle ağam bu saatte kim yapsın boyozu? "
" Hah! Aklınla bin yaşa Hamza." Diyerek koşar adım giden ağamın ardından tuhaf bir şey görmüş gibi baktım.
****
Yaklaşık iki saat sonra yeniden çalan kapımla içimden küfür ederek açtım.
" Çekil kay kenera." Diyen sert sesiyle Araf ağa ve karısı girdi içeri.Bunlar bugün beni ne demeye rahat bırakmaz anlamıyordum.
" Ağam hayrola bunlar ne? " Koltuk altına sıkıştırdığı minder, elinde termus bir elinde saklama kabı Sibel'in elinde bardaklar. Şaşırmam normaldi. Minderi yere atıp karısını oturttu kendisi de yere otururken elindekileri de yere koyarak bana baktı ben ayakta ne yapıyorlar ona bakıyordum zira karısı ve kocası beni rahat bırakmaya niyetleri yoktu.
" Bak Elif ablaya yaptırdım. Bak bakalım olmuş mu? "
Karısına bakarak saklama kabının kapağını açıp Sibel'e şekilleri boyoza benzemeyen şeyleri gösteriyordu.
" Şekli benzemiyor ama tadı güzel olsun." Dedi Sibel.
Ben de geçip oturdum Sibel termusa uzanırken Araf ağanın sesini duydum.
" Ne yapıyorsun Hatun? Ben doldururum bırak sen."
Karısını bırakıp bana döndü " anlat bakalım Hamza bey niye kapattın kendini buraya senin yüzünden benim karım ve kızlarım hala ayakta anlat!"
" Kız olduğu belli değil Araf abartma."
" Hakkat ağam ya ikiside erkekse."
" Üç tane oğlan diyorsun! Evlerden ırak. Kız onlar ben hissediyorum."
Araf ağanın sözleri beni güldürmüştü.
" Gül sen gül az kaldı sen de evlen görürüm seni."
Lafı buraya getireceklerini biliyordum Sibel dikkatle ağzımdan çıkacak sözü bekliyordu. Ben mutlu olayım istiyordu ama bazen ne yaparsan yap olmuyordu sesimi toparlamaya çalışıp konuştum.
" Evlenmek yok! Evlenmiyorum."
" O niye o? " Dedi Sibel merakla bakarak
" Olmadı işte." Dedim içime derin nefes çekip devam ettim.
" Bugün gördüğün Gaffar ağanın kızıydı Havin. Babası bu işin olmayacağını uygun bir dille anlattı ondan gelmiş zaten."