Odadan çıktıktan sonra derin bir nefes aldım. Biraz daha kalsaydım ne olurdu az çok tahmin edebiliyorum. Koridorda yürüyüp aldığım ilk yardım eşyalarını revire bırakıp çıktım. Koridorda yürürken Aras’ı gördüm. Elmacık kemiğinin üstü kızarmış, dudağı patlamıştı. Yanına yaklaşıp: — “Aras, iyi misin?” dediğimde gülümseyerek, — “İyiyim,” dedi. Mahcup bir ifadeyle başımı eğip, “Kusura bakma, hepsi benim yüzümden oldu,” dediğimde, elini koluma koydu: — “Canını sıkma, senin hatan değildi. Beklediğim bir şeydi,” dedi. Gülümseyerek yüzüne bakıp: — “Yine de özür dilerim,” dedim. Ben size Aras’ı da anlatmamıştım değil mi? Uzun boylu, iri yapılı, kahverengi saçlı, kahverengi gözlü, erkeksi bir yüzü ve kemerli bir burnu vardı. Aras da gayet yakışıklıydı ama Kuzey kadar değildi. Tabi Kuzey’in göz

