7. Bölüm: Gölgedeki Adamlar

1025 Words
Koridorun loş ışıkları, ardımdan kapanan kapıyla birlikte sanki daha da soluklaştı. Sessizlik… ilk kez bu kadar kalın, bu kadar yankılıydı. Baran, bana ayrılan odanın kapısını koluyla iterek açtı. “İçeri geç, Casus Hanım,” dedi yarı ciddi yarı alaycı bir tonla. “Üs kurallarına göre artık misafir sayılırsın. Yani her saç telin bizim sorumluluğumuzda.” içeri adım atarken kaşlarımı kaldırdı. “Ne hoş. O zaman saç kremimi de sizin karşılamanız gerekiyor, değil mi?” Baran kahkaha attı. “Ne yapalım, Kuzey'in seçimi buysa, katlanacağız artık.” Oda oldukça sadeydi. Duvarlar beton grisi, masanın üzerinde organize edilmiş birkaç evrak, küçük bir dijital ekran, bir de köşede duran yedek kıyafetler. göz gezdirdim, ardından ceketimi çıkarıp sandalyeye bıraktı. “Gerçekten burada mı kalacağım? Burası... şey gibi, lisede ceza odası.” Baran omuzlarını silkti. “En azından özgürsün. Şimdilik.” hafifçe gülümsedim. “Bu özgürlüğün şartlarını da öğrenebilecek miyim?” Baran göz kırptı. “Şartlardan biri: sabah kahvesini asla benimkinden önce içmemek.” sandalyeye otururken başımı iki yana salladım. “Kuzey seni ciddiyetle anlatmıştı. Bayağı yanılmışım.” Baran masanın diğer tarafına geçip oturdu. “Ben görevdeyken ciddiyimdir. Görev başlamadı henüz.” O sırada odanın dışında bir uğultu duyuldu. anlık bir refleksle başımı çevirdim. Baran da sesin geldiği tarafa baktı ama rahat tavrını korudu. “Ses yalıtımı harika, değil mi?” dedi alaycı bir tonda. “Ama biz yine de düşük sesle konuşalım. Üs, her şeyi duyar ama hiçbir şeyi açıklamaz.” kollarımı göğsümde kavuşturdu. “Bu çok hoş bir tehdit şekliydi.”dedim bana adete konuştuğun,herşeyi duya biliyoruz diyordu. Baran ona doğru hafifçe eğildi. “Tehdit değil, ön bilgi. Gazeteci olduğun için gerçeğe yaklaşmanı takdir edebilirim ama... burada gerçek, kime sorduğuna göre değişir.”dediğinde gülümsemem bu kez daha keskinleşti. “Benim işim de o gerçeği; kimin anlattığına değil, kimin gizlediğine bakarak bulmak.”dedim kısacası burada kimseye güvenmiyecektim. baranın anlatımı: Baran kısa bir sessizlikle ona baktı. Gözlerinin içindeki kararlılığı gördüm. Kuzey’in onu neden seçtiğini daha iyi anlıyordu. Ama yine de…bu kadının burada olması, beklenmedik bir değişkendi. anlaşılan komutanımız bütün dengeleri alt üst edecekti “Hadi,” dedim, ayağa kalkarak. “Sana üssü gezdireceğim. Yatmadan önce biraz karanlık tünellerde yürümek, insanı uykuya hazırlar.”dedim Lara kaşlarını çattı. “Karanlık tünellerde yürümek mi?” göz kırptım. “Söz veriyorum, canavar yok. En fazla bir iki acemi ajan.” Beraber odadan çıktık. Lara yürürken etrafına dikkatle bakıyor, ara sıra küçük yorumlarla onu hem bilgilendiriyor hem de kafasını karıştırıyordum. Koridorun sonunda bir duraklama yaşandı. Lara’nın sesi, beklenmedik şekilde yumuşaktı. “Biliyor musun... Burası garip bir yer.” başımı yana eğdim. “Nesi garip?” “İnsan, burada yalnız kalıyor ama yalnız hissetmiyor. Belki de sesler duvarlara sinmiş, kim bilir.” bir anlık sessizlikte gözlerimi Lara’ya çevirdim. gözleri etrafa merakla bakıyordu fazla meraklıydı sanki. Ciddi bir ifadeyle cevapladım. “Burada duvarların kulağı yoktur, ama insanlar sustuğunda duvarlar seninle konuşur.” Lara gülümsedi. “Bunu not alayım mı? Belki bir başlık olur.” omuz silktim. “Gazetecisin. Ama burada yazacaklarının çoğunu asla yayımlayamayacaksın.”dedim buraya daha önce hiç bir gazeteci gelemişti, hepsi oldukları yerden haber yapıyorlardı. ama neden bu kadın buradaydı ki. Lara kaşlarını çattı ama yürümeye devam etti. bir süre sessiz kaldım, sonra başım8 hafifçe ona çevirip merakla sordu: “Ee? Sorgu nasıl geçti bakalım? Kuzey kibar mıydı, yoksa başından mı savdı?” Lara derin bir nefes verdi. “Ne senin alaycı yorumlarına maruz kalmak istiyorum, ne de Kuzey’i konuşmak.” Baran, ellerini havaya kaldırdı. “Aman aman, ne hassas konular. Tamam, susuyorum. Ama ben olsam ona tek kelime etmeden ayrılmazdım. Adam çözülecek gibi değil.” Laranın anlatımından devam: Koridorun sonunda beliren adımları fark ettim. Kuzey, elleri cebinde, sessizce bize doğru yürüyordu. Gözleri ikimize birden takıldı ama ifadesi değişmedi. Baran, bir anda bana sokulup fısıldadı: “Bak işte, yürüyen taş duvar geliyor.”dediğinde gülmek istedim ama kuzey var diye gülmemi bastırıp gözlerimi devirdim. “Sen ciddi ciddi bir gün bile ciddiyetini koruyamıyor musun?” “Hayır,” dedi Baran sırıtışla. “Ama iyi haber, ben de seni odana kadar eşlik etmekle görevlendirildim. Birlikte Kuzey’in suratını biraz daha çekelim, sonra seni usulca yatağına teslim ederim. Rüyanda bile sorgu yersin artık.”dedi sonra bana biraz daha yaklasıp kulağıma doğru fısıldadı " hatta belki biraz onun dedikodusunu yaparız ne dersin" dediğinde gülümsedim. ben de onunla fısıldıyarak konuştum: " erkeklerin dedikodu yapmayı sevdiğini bilmiyordum" dedim baran tekrar fısıltıyla konuştu: "sana bir sır vereyim, biz erkekler dedikoduyu çok severiz" o sırada Kuzey yanımıza yaklasmıştı, tam yanımızdan geçerken bir an durdu, kıl başta bana bakıp, sonra Baran’a kısa bir bakış fırlattı. “Eğer seni bu görevden alırlarsa, neden olduğunu hepimiz biliyor olacağız.”dedi Baran başını hafifçe eğdi. “Emredersiniz olur Komutan ,hanımefendiyi bırakıp geri döneceğim.” Kuzey hiçbir şey demeden yürümeye devam etti. Baran kıkırdayarak döndü. “İşte bu, buzun altındaki volkan. Ne zaman patlayacağını asla bilemezsin.”dedi ise sessiz kaldım. Kendi içine gömülmüş gibiydi. Adımlarımı yavaşlattı, düşüncelerim Kuzey’e takılmıştı yine. O adamda çözmem gereken bir şey vardı. Onun gözlerinin ardında, kelimelerinin gerisinde saklanan... soğuk ama tanıdık bir şey. odama gelene kdara baranla, konuşmuştum gerçekten cana yankın biriydi, onun yanında daha rahattım herşeyi sora biliyordum. ve sorduğum hiç bir şey beni kuzey gibi tehdit etmiyor ya da korkutucu bir şekilde bakmıyordu. Odama geldiğimizde Baran kapının önünde durdu. “Yarın sabah 07.00’de uyanma vakti. Kahvaltıdan sonra ilk görev toplantın olacak. Şimdi biraz uyu. Rüyanda Kuzey’i çözmeye çalış.dediginde, benle alay etmeyi de ihmal etmedi. baran bakıp konuştum; "merak etme bir zor bir bulmaca da, olsa onu çözerim gazetelerde az bulmaca çözmedim bulmacalarda üstüme yoktur". dedim baran da bana göz kırpıb " o zaman bol şans gazeteci hanım" dedi. gitmeden önce Baran iki parmağını şakağına götürüp selam verdi. “Tatlı kabuslar.”hanım efendi. gerçekten kabus gibiydi. odama çekildiğimde perdeyi aralayıp dışarıya baktım. etraf sessizdi ama kafamın içi hâlâ yankılarla doluydu. Derin bir nefes aldım, sonra başımı cama yasladım. Gözlerim uzaklara dalmışken, kendi kendine mırıldandı — sanki odada biri varmış gibi. Sanki o kişi Kuzey’miş gibi. “Görev başlamadan önce... en çok seni çözmem gerekecek.” Bir an sessizlik oldu. Sözler havada asılı kaldı. Ve ben, içten içe bunun sadece bir tahmin değil, bir görev olduğunu biliyordum. --- Bölüm Sonu Bazı insanlar karanlıkta kaybolmaz… orada doğarlar..
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD