Muhtarın şaşırmış halde Hafize ninenin yanından ayrılmasının ardından iki gün geçmişti. Ne yapmaya çalıştığını anlayamasada dediğini yapmış, Ali İhsan'a ulaşmak için bir kaç telefon numarası bulmuştu. Ali İhsan'ın geleceğine hiç inanmasada bi faydası olacaksa Züleyha'nın iyiliği için elinden geleni yapacaktı. Hastanede üç gündür perişan olan o kadersiz kızcağızı, Hüseyin şerefsizinden korumasının bir yolu olsa kimseye bırakmaz, kendi evladıyla birlikte okutur, Meleğinden ayırmazdı hiç.
...
İstanbul'da İhsan bey ve karısı Ayşe hanım akşam yemeği için çocuklarının gelmesini bekliyorlardı. İhsan bey tatlı tatlı söylenmeye başlamıştı "Çocuklar nerede kaldı, aramadın mı Hanım? Şekerim düşecek yahu acıktım"
Ayşe hanım hafif bi sitemle "aman bey az önce mutfakta gizli gizli yediğin sarmaları görmedim sanma. Perhizine hiç dikkat etmiyorsun yine son zamanlarda. Kendini düşünmüyorsan çocuklarla beni düşün be adam."
"Ayşem sende o kadar güzel yapıyorsun ki dayanamıyorum ne yapayım. Hem benim şekerim, tansiyonum perhizi bozduğumdan yükselmiyor ki hep o oğlun yüzünden yükseliyor."
Ayşe hanım şaşırarak "Aaaa ne yapmış oğlumuz? Bi günden bi güne üzmedi bizi. Okulunu derece ile bitirdi, işini kurdu. Daha ne yapsın çocuk?"
"Ayrı eve çıkmak nereden çıktıysa yüzünü göremez olduk. Gelecek ama bu akşam kesin değil mi?"
" kardeşini almış okuldan, gelirler şimdi. Mete yirmi beş yaşında bey, çocuklarımız okulu bile yanımızda okudu. Oğlumuzun kararına saygılı olmalıyız. Bu akşam bize bişey diyecekmiş, herhalde o kızla ilgili, yıllardır Mete'ye diyemesemde o kızda beni rahatsız eden bir şey var. yaptığı bi saygısızlık da yok, ama neden bilmiyorum... İnşallah üzmez oğlumu"
"Kaynanalık hissidir o, oğlunu paylaşmak istemezsin de ondan hanım" diye güldü İhsan bey.
Ayşe hanım cevap veremeden çaldı kapı. "Geldiler" dedi. koştu kapıya doğru bir yandan da söyleniyor du 'anahtarınızla niye açmazsınız bilmem ki geldim, geldim' diyerek.
Mete ile Ayşin annelerinin söylenmelerine gülerken, Ayşin de çantasında anahtarını arıyordu ve yine bulamamış tı. Mete kapıyı açan annesine
sarıldı. "Hep duydum söylediklerini Ayşe Sultan, ben kapıyı senin açtığın zaman daha mutlu oluyorum. Bu çitlembik bu kafa dağınıklığıyla nasıl tıp okuyor bilmiyorum. on dakikadır anahtar arıyo çantada, kesin yine evde unutmuştur" dedi. İçeri geçerlerken Ayşin abisine göz devirdi. Babalarını masanın üzerinde bulunan sarmalardan ağzına atacakken yakalayıp "baba yasak o sana" dedi. İhsan bey " Hemen de yakalayın zaten. Nerede kaldınız? Acıktım hadi elinizi yıkayıp gelin."
Ailecek sohbet ederek güzel bir yemek yediler. Ayşin çayları getirirken çaldı İhsan beyin telefonu. "Getiriver kızım telefonu kimmiş arayan" dedi.
"kayıtlı bi numara değil baba" dedi.
İhsan bey "alo" dedi.
Muhtarın aradığı üçüncü Ali İhsan Sunay'dı bu. İçinden İnşallah bu sefer doğru Ali İhsan dır dedi.
"Alo iyi akşamlar Ali İhsan Sunay'la mı görüşüyorum"
"buyrun benim siz kimsiniz"
"Ben Ak Yazı köyü muhtarı Ayhan kılıç sizi Hafize teyze için aramıştım" deyince karşı tarafta bi sessizlik oluştu.
Ayhan bu bekleyişten sonra heralde bu Ali İhsan da benim aradığım Ali İhsan değil tüh diye geçirdi içinden. Tam kusura bakmayın deyip kapatacak tı ki "Nasıl teyzem iyimi?" diye sordu Ali İhsan bey
" Hafize teyzenin durumu iyi değil, hastanede. doktorlar ameliyat diyo ama riskli bi ameliyat, girmeden mutlaka sizinle görüşmek istiyor. Bakın geçmişte ne yaşandı bilmiyorum ama hemen gelmeniz lazım çok bi zamanı olmayabilir."