Hatıraların üzerine gerçeklerden birer parça bırakılmış kalıntılar devrilirken, benim için her gün yeniden ve yeniden belirsizliğin içine düşmek artık alışagelmiş bir duygu gibiydi. Aslında geçmiş olan tek şey soğuyan bedenlerin toprakla buluşması değildi; geçmiş olan başka bir şey de düşüncelerimizin kendi içinde çapraz sorguya çarptırılmasıydı. Kendi yargımızı kendi içimizde oluşturarak her şeyi bir olgu içine çekerek sonuca ulaşmıştık fakat, hala tamamlanmış bazı durumlar hayatımızda ibaretti. Aceleyle fırın eldivenini elime geçirdiğimde fırından kabarmış kekimi çıkardım. Kek tepsisini tezgahın kuru yüzeyine bırakıp yüzümü hafifçe yaklaştırıp, kekimin üzerinden çıkan hoş kokan dumanı burun deliklerimden içeriye sızışını sevinçli bir gülümseyişle izin verdim. Uyandığımızda babam Arman’

