LAL Aynanın karşısında makyajımı yapıyordum. Üzerime siyah bir elbise giymiş, şık ayakkabılar ve şık bir çantayla tamamlamıştım. Bade’yi aramıştım gideceğimiz yerin nasıl bir yer olacağını öğrenmek için. “Şov yapma yeri,” demişti Bade. “Tak takıştır, sür sürüştür. En marka elbiseni giy. Eflal’in taktığı Hürrem yüzüğünü de tak.” Gerçek Hürrem yüzüğü. Eflal takmamıştı, tek taşımı kendim almış, tek başıma kendim takmıştım. Ama komik gelmişti. Zümrüt rengi bir yüzük ve benim kızıl kafam uyumu. Ben de işlemeli pudra ipek crape Chanel elbisem, bordo Hermes çantam ve topuklu sandal Lous Voiton ayakkabılarımla boy gösterecektim. Dalgalı saçlarım omuzlarından sırtıma ve göğüslerime dökülüyordu. Bulgari, Van Cleef ve Cartier takılarımla da giyimimi tamamlamıştım. Üzerimdeki parçaların topl

