Tanıtım

439 Words
Gözleri bağlı halde bir sandalyede oturuyordu. Elleri önündeki masaya kelepçelenmişti ve birkaç saattir kıpırdamamıştı. Uyuşan ayaklarının parmaklarını kıpırdattı ama rahatsızlığına dair başka hiçbir belirdi göstermedi. Buraya neden getirilmişti? Sevgilisinin sürpriz bir fantazisi olmasını umardı ama olmadığını biliyordu. Kendisini kaçıran kadın ve adam sert davranmakta bir sakınca görmemiş, zarar verebildikleri kadar vermişlerdi. Hayatında hiç bu kadar aşağılanmamıştı Eflal. Metal kapı tıkırdadı ve ağır ağır açıldı. Kapının ağır bir kapı olduğunu sesinden anlamıştı Eflal. Kaçıranların insafına ya da aptallığına kalmıştı. Yumuşak ayakkabılar sessizce yürüdü odanın içine. Adam ayakkabının sesinden karşısındaki hakkında çıkarım yapmaya çalıştı. Adımları kısa ve sıktı. Ya uzun boylu bir kadın ya da kısa boylu bir erkekti. Bastığı zeminde ayakkabının ses çıkartmaması ağırlığı hakkında tahminlerini önlüyordu, yine de zayıf ya da orta kiloda biri olduğunu tahmin etti. Kişi masanın diğer tarafında durdu ve masaya yine meral bir nesne bırakı. Sesine bakılırsa bir tepsi. "Yemek ve su," diye açıkladı bir kadın sesi. Sesi karakteristik ve güzel tınılıydı. Kadını daha çok merak eti Eflal. Gözünde bir esmer güzeli canlanmıştı. "Gözlerimi açın," diye buyurdu Eflal Cerrah. Kadın kısık sesle güldü. Gülüşü güzeldi, adamın kalbi tekledi. Kendisini kaçıran birine karşı bu hissi yaşamaktan nefret etti, kendinden nefret etti. "Açacağım," dedi kadın usulca. "Ama önce sana güvenmem lazım." "Bana neden güvenecekmişsin ki? Ya da ben sana neden güveneyim?" Eflal kadını göremiyordu. Yine de duraksaması hoşuna gitti. "Eğer anlaşabilirsek sana bir zararım dokunmaz." dedi kadın. "Anlaşamazsak?" dedi adam sorar gibi. Sonra sert bir sesle ekledi. "Anlaşmalar taraflar yakın şartlardayken yapılır. Siz beni kaçırdınız ve saatlerdir burada tutuyorsunuz. Yetmezmiş gibi hakaret eder gibi davranıyorsunuz. Sizinle neden anlaşayım?" "Şöyle düzelteyim o zaman, şartlarıma uyarsan sana zararım dokunmaz." dedi kadın da aynı sert üslupla. Eflal oturuşunu dikleştirdi. Hayatı boyunca asla şantajlara boyun eğmemişti. "Açık olun," dedi. Kadın cevap vermedi. Masanın etrafından dolaştı ve adamın ardına geçti. Kokusu Eflal'in burnuna doldu ve kalbi bir kez daha tekledi. Bu adamı daha çok sinirlendirdi. Kadının nefesini boynunda hissedince ürperdi. Görmediği bir kadını arzulaması imkansızdı ama olmuştu. Kokusu ve sesiyle başarmıştı kadın. "Olayım Cerrah bey," dedi kadın nefesini bile bile üfleyerek. Adamın tüylerinin dikildiğini gördü ama Eflal kendini açık etmedi. Kadın göz bağına uzandı ve düğümü çözdü. Eflal'in gözleri ışığa alışırken zorlandı, başına bir ağrı saplandı. O görü yeteneğini tekrar kazanana kadar kadın tekrar karşısına dikildi. Adam önce belindeki kemeri, kargo pantolonunun üst kısmını, kıvrımlı kalçalarını ve ince belini gördü. Üzerinde siyah bir sporcu atleti vardı ve kızıl turuncu saçları at kuyruğu halinde omzuna dökülüyordu. Yeşil gözlerinde bir eğlence pırıltısı, gözlerini kısışında bir merak vardı. Müstehzi gülüşüne gerginliği saklamıştı. Eflal burnundaki ve elmacık kemiklerinin üzerindeki çilleri saymak için yanıp tutuştu. Ve bu istek onu alevlendirdi. Nefret edeceği kadına son kez ilgiyle baktı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD