“Kim o?” diye sordu Fırat. İçine kapıldığım girdaptan çıkmamı sağlayan sesi oldu sanki. Açık vermek istemedim. Onun adını Fırat’ın yanında anmak istemedim. “Hiç kimse.” Dedim ve yürümeye başladım. Fırat ardıma düştü. “Çok dikkatli bakıyordun, tanıdık birini gördün sandım.” “Allah’ın Çekya’sında kimi göreyim. Kadının elbisesi çok güzeldi, bedenine de çok yakışmıştı ona baktım.” “Peki.” Dedi ama ikna olmamıştı. Ona ikinci kez yalan söylemiştim. Yalan söylemek çok zor bir şeydi. Söylediğin yalanı hatırlamak ve devam ettirmek büyük bir baskıydı. İçlere doğru ilerledik ve tanımadığımız insanlar içinde kendimize yer bulduk. “Kimseyi tanımıyoruz,” diye söylendim. Şimdiden sıkılmaya başlamıştım. Kendime bir bardak martini aldım ve büyük bir yudum içtim. “Sarhoş olma lütfen. Ben tanıştıraca

