GİRİŞ

1100 Words
Metanoia Krallığı - 2015 Sokak karanlıktı. Ama bu evde bulunan ruhlar daha da karanlıktı. Eskisi gibi krallığa ait olan o ışıklar yoktu. Bunun sebebi ortalığı kasıp kavuran o fırtınaydı. Ve bu fırtınanın sebebini tüm halk biliyordu. Hükümdarları Nyxks. Yağmur öyle şiddetliydi ki artık sokak araları yağmur suları ile dolmuş, herkes evini koruyucu büyü yapmak zorunda kalmıştı. Halen devam eden yağmur şiddetle camlarına çarpıyor. Onların içini ürkütüyordu. Sessizlik sanki Metanoia krallığına yemin ettirmiş ve bunu da uygulatmaya zorunlu bırakmış gibiydi. Yağmur damlaları biraz yavaşlıyor ardından hiç olmadığı kadar hızlanıyordu. Bir ev vardı ki o eve bu yağmur damlaları doluyor ama içindekiler ıslanmaktan başka bir şey yapmıyorlardı. Öyle ki bu ıslanış çoktan olmuştu onların ruhu kurumayacak kadar ıslaktı. Ve bu ıslaklık safi kötülüktü. Kötülük onların bir huyu değildi kendisiydi. Bu onların ruhundaydı. Bir ıslaklıktı, yaraydı. Bu asla geçmeyecekti. Adam ayaklarının ucunda biriken o yaşlara aldırmadan adım attı. Onun bu büyük adımıyla su birikintisinden birkaç damla sıçradı. Herkes sessizce onu izliyor, korkudan yerlerinde titriyorlardı. Heybetli bir adamdı ama korkulan bu heybeti değildi. Aksine onun ellerindeki, kafasındaki güçtü. Ondan korkuyorlardı çünkü onları yıkan şey içindeki kötülüktü. O evde dört kişiydiler. O evde bir adamdan korkan üç kişi vardı. Ve o evde üç kişiye hükmeden bir kişi vardı. Hephaestus. Adımları ağırdı. Yürüdü, karşısındaki adam korkusuzca ona bakıyordu. Bu onun sinirlerini bozmaya yetmiş hatta kaşlarını çatmasını sağlamıştı. Canı sıkıldı nefeslenerek ona yürüdü. Elindeki tahtada parmaklarını gezdirdi. Ürkütücü ve kısık sesi o evin duvarlarına çarptı. “Kendini açık ettin İapetos! Daha zamanın vardı!” İapetos adamı izlemeye devam etti. Onu ikinci görüşüydü. Birincisinde ona sevdiği kadını vaat etmişti. Bu vaat ile her istediğini yaptırabilmişti. Nefeslendi. Gözleri ona yaklaşan adamın arkasında kalan iki kişiye kaydı. İkisini de ilk kez görüyordu. “Fark etti, ne yapabilirdim. Onu yaraladım. Bir süre uyanmayacaktır! Uyanacağı zaman da onu öldürürüm. Bu bir sorun olmamalı!” Hephaestus kaşını kaldırdı. O an İapetos fark etti. Adamın büyüsü vardı. Yüzü kendi yüzü değildi. Yüzündeki o ifade tamamen büyüydü. Kaşları çatıldı, ona kendini göstermiyordu. Ondan kendini gizliyordu. “Bu bir sorun!” İapetos hızla; “Halk birbirine girdi, Nyxks halen yok ortalık karışık ve büyük fırtına durdurulmamızı engelliyor! Bu büyük bir fırsat sorun değil!” Onun sesindeki o kibir odada bulunan diğer iki adamın titremesine sebep oldu. İkisi de korktular. Bir şeyler bu gece yolunda gitmeyecekti, biliyorlardı. İkisi de oldukça kibirlilerdi. Bu kibir birinin sonu olacaktı. Ve sonu olacak kişi en başından belliydi. “Benden habersiz, benim planıma plan mı yaptın! Ne hakla!” İapetos bu bağrışla sıçradı. Karşısındaki adamdan bu kadar ses çıkacağını bile düşünememişti. Oysa adamın sesi sanki havadaki o gürültüyü bastırmış, yeri titretmişti. Evin içindeki sular hızla artıyordu. Ev yıkık döküktü. Çatısının bir kısmı yoktu, camları kırıktı ve betonlar aşınmıştı. Yağmur suları hızla o eve doluyordu. Bu hiç kimsenin umurunda da değildi. Bu yağmur onlara kirini, kötülüğünü almak için yağmıyordu. Bu yağmur onları temizlemek için yağmıyordu. Bu yağmur onların günahlarına günah katıyordu. Yağmur onları temizlemek yerine kirletiyordu. Bazen ne yapılırsa yapılsın o günahlar temizlenemedi. Zaten o odada bulunan kimse temizlenmek istemiyordu. Onlar böyle olmana mutluydu. Ama içlerinde bulunan İapetos; onun umurunda olan tek şey Tania idi. Nu istiyordu. Ona bu kadar takıntılı olmasının sebebi Nyxks idi. Ona karşı hissettiği nefret, Tania ‘ya karşı sevgi oluşturmuştu. İnat mıydı? Belki. İlk zamanları böyle değildi. Onun hep bir eşi olduğu bilincinde hareket etmişti. Onlar sadece bedenen değil ruhen evliydiler. Bunu biliyordu. Ruh evliliğinin bozulmayan tek unsur olduğunu da biliyordu. Ruhu evlenen 2 çift vardı ve ikisi de arkadaşıydı, nasıl bilemezdi? Ama gün geçtikçe onu görmemeleri, onu dışarıda bırakmaları İapetos için biriken noktalar olmuştu. Bire birer birikmişti. Son nokta da diyarda ona davranış biçimleriydi. Kendi sırları açığa çıkmasın diye ona, sevdiği kıza zamansız bir şekilde aşkını itiraf etmişti! Onun gözlerdeki o sevginin nefrete dönüşüşünü izlemişti. Bundan kötü bir şey olabilir miydi? Olamazdı. Bu yüzden yaşanıyordu bunca şey. İapetos karşısında onun yanına kadar gelen adama bakarak; “Bazı şeyler plansız olmalı Hephaestus! Her şeyi planlayamazsın.” “BEN O PERF ‘İ 135, 140 YILDIR BEKLİYORUM! BEN BEKLİYORUM BEN! BENİM SÖZÜMÜN ÜZEİRNE ÇIKAMAZSIN!” İapetos o an anladı, düşündüğü gibi ilerlemeyecekti hiçbir şey. Derin bir nefes aldı. “Hep-“ Onun sözünü kesen Hephaestus ‘un elini kalbine yaslaması oldu. Odada bulunan o iki kişi irkildi. Bunun anlamını biliyorlardı. İapetos da kalbine yaslanan ele baktı. Yutkundu. Hephaestus; “Maledictio Mortis. Bu laneti biliyor musun İapetos?” İşte şimdi korku o kırık camlara vuran yağmur damlaları gibiydi. Şiddetliydi ve sesi yankılanıyordu. Korkuları da öyleydi artık İapetos kalbinin hızlandığını ve onu hisseden kişinin bundan zevk aldığını biliyordu. “BİLİYOR MUSUN DEDİM!?” İapetos yutkunarak kafasını salladı. Artık kaçışı yoktu bunun sonunu biliyordu. “Ölüm laneti.” Artık bağırmıyorlardı, fısıltısı tüm odayı doldurdu. Yarısı kapalı yarısı açık olan o çatıdan tıkırtılar geldi. Gözlerini birbirinden ayrılmadılar. Hephaestus elini sıktı. İapetos göğsündeki o elin sıkılaşması ile nefesinin kesildiğini hissetti. Biliyordu, ölüm laneti yapabilen üç kişiden biriydi Hephaestus. Ve şimdi o laneti üzerinde kullanacağını da anlamıştı. İçinden keşke bugün onu görseydim diye geçirdi. Oysa daha bu sabah onun ikizini öldürmeye çalışmıştı. Tania bunu bilseydi onun yüzüne bakar mıydı? Düşüncelerine karşılık ellerinin uyuştuğunu hissetti. Maledictio Mortis buydu. Seni uyuşturuyor, nefessiz bırakıyor ve parçalara ayrılmayarak öldürüyordu. Gözlerini odada gezdirdi. Su birikintisi artmıştı. Üzüldü, kimse onu burada bulamayacaktı. Parçaları bu yağmura karışacaktı. Artık yoktu, o üzülür müydü? Üzülmesindi. O üzülmesin, hiçbir şeyi öğrenmesindi. Çünkü onda artık daha fazla hayal kırıklığı oluşturmak istemiyordu. Yeterinde oluşturmuştu onun gözlerinde artık sevgi yoktu sadece hayal kırklığı vardı. Gözlerini kapattı. Artık bacaklarını da hissetmiyordu. Onu ayakta tutan şey göğsündeki o eldi. Ve onu ayakta tutmasına rağmen aslından öldürüyordu. Gözleri kapalıydı ve artık nefes alamıyordu. Ölüm artık ensesindeydi. Odada bulunan diğer iki kişi gözlerini kapattılar bu lanetin sonunu gören kişi sonraki lanetin uygulandığı kişi olurdu. Bildiklerinden korkuyorlardı bu yüzden görmemeyi seçtiler. Yağmur damlaları şiddetini azaltmıştı. Gök gürüldemeye devam ediyordu ve karanlığını koruyordu. Nefeslenmeye çalıştılar. Ama odada nefes alabilen tek kişi Hephaestus idi. Son deme geldiler. Hephaestus elini çekti. Elini çektiği anda karşısında duran beden yere düştü ve yere düşmesi ile paramparça olması aynı anda oldu. Bir camı yukarıdan bırakıyormuşsun gibi kırılmıştı. Parçalanmıştı. O odada kalan iki kişiye baktı. İkisi de yan yana kollarını bedenlerine sarmış gözlerini sıkı sıkıya kapatmışlardı. Onlara yürüdü, o yürüdükçe o izbe evde çıtırtı sesleri duyuldu. Bu çıtırtılar İapetos 'un parçalanan bedeninden gelen seslerdi. Hephaestus üzerine basarak yürüdü. O ikiliye baktı. "Ben hatayı affetmem! Yıllar önce bir hata onu, perfi kaybetmemi sağladı! bir daha hata yok! hata yapanın sonu bu. şimdi gidin ve o krallığa girin!" O izbe eve dört kişi girdiler. O izbe evden üç kişi çıktılar. Hephaestus geçen yıllara rağmen hala bir kişiyi istiyordu, Tania ‘yı. Ve bu yolda en büyük düşmanlarından birini aradan kaldırmıştı, İapetos’u.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD