KORKUNÇ RESİM

1981 Words
Eve gelince, salonda oturan babamın yanına gitmeden merdivenlere yönelmiştim ki, kalın tok sesi bütün odayı doldurdu. "Elis?" "Efendim?" diye seslendim. "Konuşalım mı?" sorarcasına söylediği şeylerle kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. 'Konuşacağız' demek yerine sormuştu. Eh, bu da bir gelişme sayılırdı değil mi? Üstümdeki paltoyu kenara atıp karşısına geçtim. "Sorun ne?" dedim yanına oturarak. İlk önce sustu, benimle bir şey konuşmak istediğini söylemişti ama şu an sadece susuyordu. Yavaşça gözleri yüz hatlarımda gezindi, sonra gözlerimin içine baktı. "Baba? İyi misin?" dizinin üstünde kavuşturmuş olduğu ellerine dokundum. Fazlasıyla soğuktu. "Baba? Beni korkutuyorsun." Sessizlik yemini etmiş gibiydi. "Korkacak bir şey yok." dedikten sonra elleri saç tellerimde gezinmeye başladı. Kumral saçlarıma dokundu. Saçlarıma dokundu. "Saçların çok güzel..." dedi fısıltıyla. "Ama sen benim saçlarımdan nefret edersin?" dediğimde "Yalan söylemişim." dedi. "Sen yalan söylemezsin ki?" deyip saçlarımdaki eline dokundum. "Uzun zamandır söylüyorum." "Ne?" Kafam karışmıştı. "Baba ne diyorsun?" diye tekrarladım. Sessizliği babamın telefon melodisi doldurdu. Kendine gelmiş gibi ilk önce silkilendi, ardından ayağa kalkıp bana son kez baktıktan sonra çıktı. Arkasından uzun süre bakarken, kafam karışmış şekilde odama gittim. Paltomu yatağın üstüne bıraktıktan sonra makyaj masamın önüne oturdum. Makyaj temizliyecimi pamuğa döktükten sonra yüzümü temizlemeye başladım. Sessizlik çok ürkütücüydü. Kafamın içi oldukça gürültülü, aynadaki yansımam da bir o kadar sessizdi. Sanki kafamda bir cadde taşıyordum, herkes konuşuyordu, herkes gülüyordu, ama benim tek takıldığım nokta onun yüzüydü. Kumral saçlı, yüzünde ufak bir tebessüm, kadının yanında bir adam vardı. Her taraf rengarenkti, rengarenktim. O adam rengarenkti, şemsiyenin altında bir o yana bir bu yana koşturan insanlar rengarenkti, sokak hayvanlarına karton kutudan ev yapmaya çalışan çocuklar rengarenkti, elindeki arabasıyla koşturan seyyar satıcı rengarenkti, koltuk altlarında kitaplar olan bir gurup lise öğrencisi rengarenkti. Sonra yavaşça o kadına baktım. Bana gülümsedi, sonra rengarenk renkleri silindi yavaşça. Bir süre sonra simsiyah oldu. Ağladı usulca, sonra yavaş yavaş kayboldu oradan. Yanındaki adam da usulca yutkundu ve bana donuk gözlerle baktı. "Artık yok." dedi. Ve koşarak uzaklaştı. O da yok oldu. Yok oldukça var olan adam benim babamdı. Silinen kadın annem. Bem hala 8 yaşında ki Elis'tim. Acı hafifler derlerdi, benim acım 15 yıldır geçmemişti. Kabuk bağlıyordu, sonra ben yeniden düşüyordum ve yaram daha derin açılıyordu. Elimdem tutan kimse yoktu. 15 yıldır tek başımaydım. Belki babam yanımda olsaydı her şey daha kolay olurdu. Temizleme işlemim bitince yüzümü yıkayıp yatağıma uzandım. Sonra ise her şeyden bir süre olsun kurtulmak için uyudum. ❄ Uyandığımda saat 10'u geçiyordu. Kalkıp her zaman ki işlerimi yaptım. Mutfağa indiğimde babam yoktu. İşe çoktan gitmiş olabileceğini düşünüp bende bir şey yememe kararı alıp arkamı dönmüştüm ki babamı gördüm. "Baba! Korktum." deyip kalbime elimi bastırdım. "Günaydın." Sesi her zaman ki gibi mesafeliydi. "Günaydın." dedim. "Bugün okulun yok mu senin? Niye bu saate kaldın?" "Bugün gitmeyeceğim." dedim ve çatalımı zeytine bastırdım. "Ne demek gitmeyeceğim?" diyerek sorgu dolu gözlerle bana baktı. "Gitmeyeceğim işte. Bu kadar basit." Bana nasıl davranıyorsa, bende ona öyle davranacaktım. Artık ondan sevgi istemek saçmalıktı. Gerçi, artık onun saçlarımı okşamasına da ihtiyacım yoktu. "Yok öyle bir şey. Okuluna gideceksin." dedi itiraz istemeyen bir tonlamayla. "Gitmeyeceğim." "Çocukluk yapma Elis." "Evet. Çocuk değilim değil mi? Gidip gitmeyeceğime ben karar verebilirim." diye son noktayı koydum. "Bugün o okula gideceksin!" Çantamı tek koluma takıp, "Hayır." dedim. Babam da ayağa kalkıp, "Nereye gidiyorsun?" diye sordu. "Çok mu umrunda? Ama umrunda ise söyleyeyim, arkadaşımın yanına." Arkadaşımın. "Yoksa Melek'in bahsettiği kızla mı buluşmaya gidiyorsun?" diye sorup kolumdaki çantayı alarak kenara fırlattı. "Evet! Beni düşünen birilerinin olduğunu bilmek mutlu ediyor." diye alayla güldüm. "Sana bu kadar taviz vermek yeter. Haddini aşıyorsun. Odana çık." Despot herif. "Baba..." "Sana odana çık dedim!" Alayla güldüm. Yerdeki çantamı alıp merdivenlere yürürken, ona baktım. "Gerçekten, annemin neden mutsuz olduğunu anlıyorum." dediğimde ilk önce afalladı. Benden bunu beklemiyor olmalıydı. Bende, bir babadan onun yaptıklarını beklemezdim. Odama çıkıp sinirle çantamı yere fırlattım ve kapıyı kırarcasına çarptım. Bu sırada gelen mesajla ile telefonuma baktım. Gönderen : Ceyhun Mesaj : Selam güzellik. Seni kaçırmama bugünlük müsade eder misin? ;)) Gönderilen : Ceyhun Mesaj : Maalesef, bugün işim var :)) Gönderen : Ceyhun Mesaj : Tüh :D Demek hakkımı kaçırmışım. Ceyhun'u reddedip yatağa kendimi bıraktım. Belki de saçma sapan çocukca bir trip yapmıştım. Sonra aklıma gelen fikirle telefonumu elime alarak Ceyhun'a mesaj attım. Gönderilen : Ceyhun Mesaj : Ceyhun, yada ben vazgeçtim. Beni kaçırabilirsin ama bir problem var. Gönderen : Ceyhun Mesaj : Hallederiz :D Sıkıntı değil. Ona olayı bayağı bir yalan atarak anlatmıştım. Daha doğrusu yalan söylememiştim, sadece olayı eksik anlatmıştım. Gönderen : Ceyhun Mesaj : Cama çık. Gelen mesajla cama çıktım. Tahmin ettiğim gibi babam kapının önüne bir sürü koruma dikmişti. Çevreye bakarken, ağaçların arasındaki Ceyhun'u görüp güldüm. Ceyhum bana sırıtıp kapının önünde ki korumaya bir şeyler dedi. Adam, diğerlerine "Elis hanımın arka bahçesine 5 koruma gitsin." Ben ne yaptığını anlamazken, Ceyhun bir kaç şey daha dedi. Adam yine 2 kişiye daha seslenip evin sağ bahçesine geçmesini istediğinde şaşkınca olayları izliyordum. Adam ile Ceyhun konuşurken, Ceyhun'un birden kafa atmasıyla gözlerim irileşti. Adam, karşı atak yapmadan bayılınca ben düz bir ifade ile olanları izliyordum. Ceyhun başını camıma çevirdi. "Gelmiyor musun?" Gülerek yataltaki çantamı kapattığım gibi evden çıktım ve Ceyhun'a doğru koşmaya başladım. Yerde yatak korumaya üzgünce bakıp, daha sonra üzülmemem gerektiğini hatırlayarak bir tekmede ben geçirdim. "Elis hanım gidiyor!!" Birinin bağırışı ile, Ceyhum elimi tıtarak "Koş koş!" diye bağırdı. Bende elini tutarken koşmaya başlamıştık. Nefes nefeseyken "Ne dedin onlara? " diye sordum. "Şimdi sırası mı? Yakaladıklarında beni si*ecekler! " diye soruma bağırarak karşılık verdi. "Ta-tamam ama ben çok yoruldum. Dayanamayacağım. " dediğimde bir şeyler homurdandı. Ardından beni kapısı açık kalmış apartmanın içine itti. Ani itişiyle çığlık atacakken elini dudaklarıma bastırarak, demir kapıyı kapattı. Beni kapıya yaslamış seslerin gitmesini beklerken, nefes almaya çalışıyordum. Ciğerlerim iflas eşiğine gelmişti. En sonunda seslerin gittiği kesinleştiğinde elini çekip merdivene oturdu. Ilk önce birbirimize baktık. Sonra aynı anda gülmeye başladık. "Oh! O neydi öyle ya! " dedim gülerek. Sırıttı. "Hallederiz demiştim. " dediğinde sırtımı kapıdan çekerek sesimi aynı onun gibi kalınlaştırıp taklidini yaptım. "yakaladıklarında beni si*ecekler" Bana kötü kötü bakarken çılgınlar gibi kahkaha atıyordum. "Elis... " dedi uyarırcasına. Onu takmadan gülmeye devam ederken bir anda oturduğu yerden aniden kalkınca "Ayy" diye çığlık atıp, demir kapıyı açarak dışarı çıktım ve koşmaya başladım. "Çocuk musun? Gel buraya! " diye arkamdan bağırdı. "Çocukluk yapma Elis" Bugün niye herkes ısrarla çocukluk yaptığımı vurguluyordu ki? Durup, omzumun üstünden ona baktım. "Koşmak istiyorum, uçmak istiyorum, bağırmak istiyorum. Çizmek istiyorum, benimle geliyor musun? " "Geliyorum, geliyorum. Bekle beni. " Ona bakıp yavaşça gelmesini bekledim. Sonra omuz silkerek koşmaya başladım. "Elis! " diye arkamdan bağırıp koşarken, bende hiç bilmediğim sokaklara giriyor, çıkıyor, koşuyordum. Bir an sonra, Ceyhun da bana yetişmiş, yanımda koşmaya başlamıştı. "Hep böyle misin? " diye sordu. "Nasıl? " "Garip. " "Garip miyim? " Nefes nefese durduğumuzda, İstanbul'un her tarafını gösteren eşsiz bir yere gelmiştik. "Kapalı bir kutu gibisin. Seni ilk gördüğümde soğuk nevale birisi sanıyordum, sonra sen yavaş yavaş kendi benliğini göstermeye başladın. Veya... Her şeyi içinde yaşıyorsun. Bugün bana yalan söylediğini biliyordum, ama ne olursa olsun seni o karanlıktan koparmak istemiştim. O korumalardan koşarken korku dolu degildin, aksine çok eğleniyordun. Koşmayı, gülmeyi, bağırmayı seviyorsun. Ama bunları yapmıyorsun. Elini kolunu bağlayan bir şey var. Bunun farkındayım ve... Ve. Işte öyle. " Şaşkınca ona bakmaya başladım. Çok iyi bir gözlemciydi. Aynı zamanda da ona yalan söylediğimi anladığı için utanıyordum. "Utanman için söylemedim. Ama utansan iyi olur, annen sana söylemedi yalan kötü bir şey diye. " Söylemişti. Uzun bir zaman önce. Her neyse. Şimdi hatırlamanın sırası değil. Derin derin nefes al. Gülümse. Gülümsedim. "Sen onlara ne söyledin?" Çarpıkça gülümsedi. Elini ensesine atarak, "Beni babanın yolladığını söyledim. Kerizler hemen yedi." dedi. Gözlerini kaçırmıştı. Yalan söylüyordu. "Doğru söylüyorsun değil mi?" diye sordum emin olmak için. Burnuma işaret parmağı ile vurup "Herkesi kendin mi sanıyorsun Elis Saygın?" dediğinde güldüm. Galiba paranoyaklık yapıyordum. Ama umarım güvenimi boşa çıkarmaz, bana yalan söylemezdi. Daha fazla uzatmama kararı alarak sırt çantamı yere koydum. Çantamdan resim dosyamı çıkarttım. Ceyhun benim ne yaptığıma öylece bakarken, ilk dosya sayfamdan, resimimi çıkarttım. Ucu uçurum olan yere iyice yaklaştım. "Ne yapıyorsun? " diye sordu Ceyhun. "Uzun zamandır yapmak istediğimi. " Elimde ki kâğıdı serbest bıraktım. Ilk önce özgürce havada süzülmeye başladı. Sonra yavaş yavaş aşağıya düştü. Ardından resimimi derin sular yuttu. Hepsini atıyordum. Acımasızca savuruyordum benliğimi. Yıkılmaz sanılan tabumu deviriyordum usulca, masmavi gökyüzünde dolaşan kağıtlarıma bakıyor, küçük bir tebessüm ediyordum. Bu kadardı. Sessizdim bunları yaparken. Kimsenin görmediği yerlerimden kırılıyordum. Çığlık çığlığa bağırıyordum, sesimi duyan yoktu. Resimlerim hep birer çığlık olmuştu. Kimse fark etmemişti bunu. Çizdiğim bir kuşa bakmışlar, "Ne kadar basit. " demişlerdi. Oysa ben o kuşu çizerken ne kadar ağlamış, onun yerinde olmak için çırpınmıştım. "Ben de böyle olmak istiyorum! " diye bağırmıştım oysa. Veyahut, tuvali sadece masmaviye boyamıştım. "Ne alaka? " demişlerdi. Resim yapmak; Çığlık atmaktı. "Bak! Ben böyleyim. Böyle hissediyorum! " demekti. "Yardım et bana. " diye yalvarmak, bazen teşekkür etmekti. Ruhdu. Ruhundu. Hissettigin her şey demekti. Uzun zamandır hiç bir şey hissetmiyordum. Artık resim çizmek, o kadar da güzel gelmiyordu. ❄ Ceyhun ile biraz daha konuştuktan sonra ayrılmıştık. Ayrıldığımız an kendimi sahile atmıştım. Kumsala otururken yanıma baktım. Bundan yaklaşık 2 hafta önce tam burada Alaz'ın omzuna yaslanmış, yine aynı adam için hüngür hüngür ağlamıştım. Nefret ediyordum! Güçsüz olmaktan nefret ediyordum. Hep, kitaplarda okuduğum güçlü kadınlara özenmiştim. Keşke onlar gibi olabilseydim. "Ne yapıyorsun? " "Hayal kuruyorum. " dedim. Kimin geldiğini biliyordum. Alaz'ı aramıştım ve onu buraya çağırmıştım. "Ne kuruyorsun peki? " "Bilmiyorum. Kuruyorum bir şeyler." Dedim omuz silkerek. Benim yanıma yattığını hissettim. Gözlerim kapalı bir şekilde "Sen ne yapıyorsun? " diye sordum. "Hayal kuruyorum. " dedi aynı benim gibi. Sırıttım. Onun oyununa uyarak, "Ne kuruyorsun? " diye sordum. "Bilmiyorum. Kuruyorum işte bir şeyler. " dedi ve devam etti. "Çünkü hayaline bile erişemiyorum. " "Kimi düşlüyorsun ki? " Gözlerimi açıp kafamı sola çevirdim. Ona baktığım da o da bana bakıyordu. "Hiç" dedi ve başını gök yüzüne çevirdi. "Sen beni neden çağırmıştın? " Kısacası meseleye gelelim dediğinde doğruldum. Alaz da benim gibi doğrulup oturdu. "Şimdi... " diye devam edecektim ki, elini saçlarıma götürdüğünde dondum. Ne yapıyordu bu? Omzumdan biraz daha aşağıda olan saçlarıma dokunarak, sanki bir şeyleri siliyormuş gibi dokundu. "Ne oldu? " dedim. "Kum vardı. " dedi umursamaz bir şekilde. "Anladım. " "Tamam şimdi sadede gelelim mi? " "Alaz. Ben karar verdim. Sizinle sahneye çıkarım. " Şaşkınlıkla gözleri büyüdü. "Emin misin?" diye sordu. "Eminim." dedim alayla gülerek "Hem işim de yok. Benim için iyi olur." diye devam ettim. Babamı delirtmek için iyiydi. Şu anda bile gazete de çıkacak haberleri görüyordum. Şok şok şok! Hakan Saygın'ın kızı Elis Saygın bir gece klübünde piyano çalıyor. Şimdiden babamın bu haberleri gördükten sonra yüz ifadesini hissediyor, sırıtıyordum. "Tamam o halde. Bu akşam çıkıyoruz. Sana detaylı mesaj atarım." dedikten sonra kalktı. Bende aniden kalkıp, "Nereye? Yani...Eğer Şebnem'in yanına gideceksen bende gelebilir miyim?" dedim üstümdeki kumları silkelerken. "Sen iyisin değil mi?" "Gayet iyiyim." Değilim. Sadece kafamı dağıtmaya ihtiyacım vardı. "Tamam. Yürü." Önünü işaret edince, yürümeye başladım. Bir süre sonra Alaz da yanımda yürümeye başladı. Karşıdan gören birisi bizi baba kız sanabilirdi. Boyum 1.65 olduğundan değil, onun boyunun 1.80 olmasından kaynaklıydı. Yoksa ben kısa değildim. O çok uzundu. Kaldırımda yürürken çizgilere basmadan ilerlemeye çalışıyordum. Galiba küçüklüğümden beri en güzel oyunum buydu. Kafam sert bir şeye çarpınca inleyip alnımı ovuşturdum. Kafamı yukarı kaldırdığımda bana bakan Alaz'ı gördüm. Kaşları merakla kalkmış ne yaptığıma bakıyordu. Dudağımın kenarını ısırıp çocukca omuz silktim. "Yandın." dediğinde "Ne?" diye sordum. Bakışları ile ayaklarımı gösterdi. "Şu an çizginin üzerindesin. Yandın." Yüzümü sinirle buruşturdum. "Senin yüzünden." diye homurdandığımda gülerek başını iki yana salladı. "Gel buraya kız çocuğu. " dedikten sonra elimi tuttu. Karşıya geçeceğimizi anladığımda elimi çekip "O kadar da değil Alaz efendi. Kendim geçebilirim." Bir şey demedi. Karşıya geçmek için hazırlandık. Araba geçmediğini gördüğümüzde ilerlerken, Alaz'a 'yaa' der gibi kaşlarımı havalandırdım. Güldü. Karşıya geçmek için çok az kalırken Alaz'ın bir anda "Elis!" diye bağırdığını duydum. Ne olduğunu anlamazken kolum sert eller tarafından tutuldu ve birinin göğsüne çekildim. Çığlık atarken bende refleks ile onun kolunu tuttum. Nefes nefeseyken Alaz'a bakmaya çalıştım ancak Alaz başımı göğsüne bastırıp bunu engelledi. Herhangi bir hamle yapmadan, küçük bir kedi yavrusu gibi göğsüne sindim. Az daha bir araba tarafından, benim resimlerimi acımasızca fırlattığım gibi savrulacaltım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD