"Bırakın abimi nereye götürüyorsunuz onu"
Tüm düşünme yetimi kaybetmiştim ne düşüneceğimi şu an itibariyle bilmiyordum
Maskeli adam bana bakıp
"Gideceğim demiyor muydun işte sana fırsat abini öldüreceğim seni evine göndereceğim"
Öldürmek mi?
"Ne öldürmesi borcunu yavaş yavaş öderiz"
Adamın sadece gözleri göründüğü için tepkilerini anlayamıyordum
"Ordan bakınca hayır kurumuna mı benziyoruz Veysel Engin'i işkence odasına götürün bir adamda şu kızı evine bıraksın bu akşam yeterince dram izledim fazlasını midem kaldırmaz"
Ne kadar duygusuz bir herifti öldürmek onun için ne kadar kolaydı
Abimi tekrar götürmeye çalıştıkları sırada önlerine geçtim
"Bırakın onu"
Maskeli adam sinirle soluyup yanıma geldi
"Ne istiyorsun be kadın onun borcuna karşılık altıma mı yatacaksın"
Bu soruya cevap veremezdim
"Hizmetinizi görebilirim ölene kadar sizin için çalışabilirim"
Adam beni şöyle bir süzdü
Şu an saçım başım dağınık üstüm başım olmayacak bir halde olduğuna emindim makyaj yapan bir insan olmadığım için makyaj aktı derdim yoktu ama perişan halde olduğuma emindim
"Senin bana hizmetin 5 milyon eder mi sence abini öldüreyim sende kurtul bende kurtulayım bu dertten"
"Olmaz onun ölümüne göz yumamam"
"O zaman kararı sen vereceksin ya benimle kalacak bana itaat edeceksin yada onu öldüreceğim yarım saat zamanın var"
Şimdi ben ne yapmalıydım abimi bu katillerin eline bırakırsam onu kesinlikle öldüreceklerdi ama kalırsam bana ne olacaktı
"Engin'i götürüp bağlayın kız kalmaya karar verirse onu ikinci villama götürün eğer kararı evine gitmekse sağ salim evine götürüp abisinin icabına bakın"
Adam dönüp giderken bende düşüncelere daldım bir köşe dibine geçip yavaşça yere çöktüm çünkü bacaklarım artık yükümü taşıyamıyordu
Abimin bir şeyler söylediğini duysamda dönüp ona bakacak gücüm yoktu belki de sesini son kez duyuyordum
Dakikalar geçtikçe düşünceler beynime batıyor başımın ağrısı tüm bedenimi tüketiyordu kaç dakika geçtiğini bile tahmin edemiyordum
Yarım saat geçmiş olmalı ki Veysel denen adam iki üç adım ötede durup
"Ne karar verdin"
Gözyaşlarım yüzümü yıkayıp geçerken aklımdan onlarca ihtimal geçiyordu
Belki kurtulmak için bir fırsatım olurdu
Yavaşça ayağa kalkıp gözyaşları mı sildim
"Kalmayı kabul ediyorum" diyerek hıçkırdım
Adam arkasını dönüp
"Burda bekle efendiye haber vereceğim"
Tekrar olduğum yere sinip başıma gelecekler için kendimi hazırlamaya çalıştım ama bir türlü başaramadım
Bir süre sonra bir hareketlilik olunca ayağa kalktım
Seslerin geldiği yere bakınca gözyaşlarımı yine tutamadım
Abimin yüzü gözü kan revan içinde burnu büyük ihtimalle kırılmıştı
Yaptığı şeyler çok ağır olsada yine ona acımıştım
Abim bana bakarak
"Çok üzgünüm Sevda o parayı bulursam gelip seni alacağım söz veriyorum"
"Beni unut artık burdan çıksam bile senin yanına gelmeyeceğim sen her şeyi kendi elinle mahvettin"
Abimin sesi zor duyulacak bir seviyedeydi
"Beni affet ne olur"
"Asla" diyerek çığlık attım
Abimin yalvarmalarına aldırmadan onu sürükleyip dışarı çıkardılar Veysel denen adam yanıma gelip
"Gidelim" diyerek eliyle kapıyı işaret etti
Yavaşça yürüyerek dışarıya çıktım beni lüks bir arabaya yönlendirip kapımı açtı ben arabaya binince oda şoför koltuğuna oturdu ve beni bilinmezliğe doğru götürmeye başladı
Sevda
165 boy
55 kilo
Kahverengi saçlı
Ela gözlü
20 yaşında
Efendi (ismini şu an vermeyeceğim)
185 boy
78 kilo
Siyah saçlı
Siyah gözlü
30 yaşında