Yerdeki cam kırıklarını faraja topluyordum. Şükür ki kış değildi ve babam bu gecelik camı naylonla kapatmış, yarın için de Kırsak'tan camcı Hasan'ı çağıracaktı. Camların şangırtısı hariç ev sessizdi kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Babam dalgın halde kendini dışarı atmış, annem ise bembeyaz kesilmiş ve öylece de koltuğa yığılmıştı. Yüzü kefen gibiydi. Bu camları temizlemek de bana düşmüştü. "Bu sana bi'şey ider Dildâr..." diye mırıldanan annemin gözleri boşluğa dalmış, bana hitaptan ziyade, kendi kendine sesli düşünüyor gibiydi. Yüzümü anneme döndüğümde annem dalgın dalgın mırıldanmaya devam ediyordu. "Kafayı yimiş kadın... Manyamış o... Eline bıçak mıçak alu, her şeyi de ider bu..." Başımı olumsuz anlamda salladım ve en az annem kadar durgun bir halde cevap verdim; "Etmez

