Cüneyt, Sibel’in elini tutarak ağır adımlarla merdivenleri çıkarken, yanlarından geçen Rojda’nın kokusunu aniden içine çekti. O koku, geçmişin tozlu raflarında unuttuğunu sandığı anıları sarsıcı bir şekilde geri getirdi. Tarçın, yasemin ve Rojda. Karmaşık, yakıcı ve büyüleyici. Bir an, içi ürperdi ama hemen kendini toparladı. Bu geçmişti. Şimdi Sibel vardı, artık başka bir adam olmuştu. Ama beyninde yankılanan tek şey, Rojda’nın o eskiden ona sarılırken yaydığı koku ve onun dokunuşlarının bıraktığı izdi. Rojda, bakışlarını hiç kaçırmadan onların gidişini izledi. Sibel ne kadar masum ve uysal görünüyordu… Ama asıl mesele o değildi. Cüneyt’in Rojda’ya olan hisleri gerçekten bitmiş miydi? Bunu öğrenmek istiyordu. Ve Rojda istediği şeyi mutlaka öğrenirdi. O sırada babaannesi, arkasına

