Güneş tam üç gündür Mirza’yı yoğun bakım katında bir camın arkasından izliyordur. Her yeni günde bir umutla doktora bir gelişme olup olmadığını soruyordu. Ve hep aynı cevabı alıyordu: Durumda bir değişiklik yok. Çaresizlikle geçen bu süreç çok yıpratmıştı Güneş’i. Beklemek, belirsizlik içinde savrulmak, bir haber alabilmek için tetikte durmak... Bütün bunlar, onu fiziksel ve ruhsal olarak tüketmişti. Gözyaşı hiç kurumuyordu. Hastane kapısından giren çıkan insanlar, aile dostları, akrabalar ona sabır ve geçmiş olsun dilemekten başka bir şey yapamıyor, “Güçlü olmalısın Güneş” demekle yetiniyorlardı. Ama artık güçlü olmak istemiyordu. Kendisini toparlamak, dik durmak istemiyordu. Tek bir şey istiyordu: Mirza. Kocasını istiyordu. Yine gözlerinden sicim gibi yaşlar akarken, camın ardındak

